• ya okuyamıyorum.

    kitap okumayı gerçekten çok seven biriyim. ama "must read" listesi yönünden dev eksiklerim var, neleri okumadığımı bilseniz beni vallahi adam yerine koymazsınız. başıma bir şey kesin gelir.

    ruslar da bu eksiklerden biri.

    bu eksiği kapatma girişimlerim çok temel seviyeden başladı; palto, ivan ilyiç'in ölümü ve insancıklar ile. sonra birden çat diye ecinniler'e dalmak iyi bir fikir değilmiş, küçük küçük devam etmeliymişim.

    ecinniler'e ilk kez iki buçuk sene önce başladım. bendeki baskı eski epey, 1982, iki cilt. ilkini aldım elime, yarısına dahi gelemeden artık devam edemeyip bıraktım. ama büyük yazarlara çamur atma huyum yoktur şükür, tabii ki "dostoyevski de biraz şey bence..." gibi bir ahkamım asla olmadı. "henüz bu kitaba uygun değilim" diye düşündüm.

    hukuk fakültesinin başlarında suç ve ceza'ya başlayıp onu da okuyamamıştım, ama bak tekrar söylüyorum, kitaba dair en ufak bir ithamım yok. konu tamamen benim anlamayışım.

    neyse ecinniler'e geçenlerde yine başladım. çünkü ben bu klasikleri okumak istiyorum arkadaşım! ne demek dostoyevski bilmemek! ne demek tolstoy okumamak! (bunları yazarken inanın ciddiyim, zerre kinaye yapmıyorum.)

    ilk cildin yarısına ancak geldim ama sanırım beş yüz yıldır filan okuyorum... şu an tamaaaamen o "hasta ruhlu" oğlanın başına gelecekleri merak ettiğim için okuyorum ama kitapta ondan başka herkesten bahsediliyor... allah'ım...

    bu rusların "her şeyi abartan" dünyasına giremiyorum. efendim stepan varvara'nın evine gitmiş de varvara o esnada kiliseden henüz dönmemişmiş, aman allah'ım nasıl olurmuş, sandalyeye yıkılmalar bir şeyler... böyle mişlu muşlu yazıyorum diye dosto amca'yla dalga geçtiğim lütfen düşünülmesin, vallahi geçmiyorum, ama yok, okuyamıyorum.

    şimdi aklıma gelmiyor ama ne bileyim, mesela işte adını unuttuğum kadın anlatıcımıza "sanırım stepan'ın en yakını sizsiniz" gibi bir şey demiş de sonra öyle dediği için mahcup olmuş filan.

    ikinci cildi muhtemelen okuyamayıp araya başka şeyler sokacağım. kendi türüme dönüp philip k. dick toplu öykülere gömülesim var; herhalde günlerce çölde kaldıktan sonra suya abanan masum köylü gibi olacağım. ya da ne bileyim, özlemekten gözünün döndüğü adamın üstüne atlayan sapık sevgili ahah

    yani işte böyle.

    rus listem sağlam aslında; ecinniler bitecek, savaş ve barış, karamazov kardeşler veya kumarbaz ya da ikisi birden, suç ve ceza, bir delinin hatıra defteri (onu hemen okur bitiririm neyse ki) mutlaka en az birer puşkin ve turgenyev... ama nasıl olacak bunlar, hiçbir fikrim yok.

    çünkü daha türklerl bile bilmiyorum ki.

    geçenlerde durduk yerde bir edip cansever merakı hasıl oldu. bak onu dahi okumadım, diyorum size, neleri okumadığımı saysam etrafımda insan kalmaz. çok net.

    neyse diyordum ki türkler. ben "kitap çağırmasına" çok inanırım, elim o an gittiği kitap doğru kitaptır - ruslarda belli ki tutmuyor o ayrı. geçende de işte "acilen edip cansever okumam lazım!!!" tribine girdim, hiçbir mantıklı açıklaması yok ama girdim işte. gittim kadıköy imge'ye, tek bir kitap alıp çıkacağım.

    yine araya gireyim; kitap almayı en çok sevdiğim iki yerden biri olan kadıköy penguen kapandıktan sonra bu alışverişimi diğer yer olan ankara dost'tan yapar olmuştum. ankara'ya her gittiğimde dost'a mutlaka uğrayıp elimi kolumu doldurup dönüyordum. ama takdir edersiniz ki kullanışlı bir yol değil bu; neyse ki kadıköy imge'yi keşfettim de hayatım kurtuldu. nefis bir yer, bundan sonra benim kitapçım imge. (kitabı internetten almayı tercih etmiyorum.)

    peki ne oldu dersiniz? edip cansever dışında, biri yeğenime masal kitabı olmak üzere, beş kitap daha aldım ne olacak. tabii ki hiçbiri türk ya da rus değil. ray bradbury, kurt vonnegut, italo calvino (masal kitabı olan bu işte) philip k. dick ve edward bellamy.

    son durumum şu, ecinniler çantamda, edip cansever ise başucumda duruyor. metrobüste ve vapurda birini, gece yatmadan diğerini okuyorum. onun dışındaki okuma zamanları için de işte artık pkd düşünüyorum; ecinniler'le geçmiyor o zamanlar.

    edip abi başucuma çok yakıştı, uykudan önce çok tatlış okunuyor. ikincisini de alacağım bu bitince. yalnız "zamanımızın" türk yazarları konusunda nasıl ve nereden giriş yapacağım konusunda henüz belirli bir fikrim yok. neyse ki aklını fikrini dinleyeceğim var.

    ama şu dosto abim bir bitse de kendi sahama tamamen dönsem, dev deplasmandayım, of bitmiyor allah'ım, hayır "dostoyevski okuyamıyorum ben yeaa" demek ne abi, sen kim köpeksin allaşkına ya.
  • "kendini feda etmekte bulduğu mutluluğu başka hiç bir yerde bulamaz insan."
  • rus romanı olmanın olmazsa olmaz şartını sağlayarak zilyon tane uzun isimli kafası kırık karakter içeren; abartılı diyaloglarıyla insana yer yer fenalıklar geçirtse de ideolojilerin, devletlerin ve toplumsal eylemlerin nasıl işlediğine dair bol bol kafa yordurmasıyla yine de sevdiğim dostoyevski eseri.

    benim gibi romanın ortasında bu kimdi, neciydi diye hatları karışan okuyucular için wiki'deki karakter listesi yardıma koşacaktır. çıktı alıp, ihtiyaç duydukça başvurmak iyi oluyor.
  • bazı yayınevleri tarafından "cinler" olarak basılan dostoyevski'nin bana göre suç ve ceza'dan sonra en iyi romanı.

    19. yüzyılda rusya'da nihilist gençliğin ilah gibi gördüğü ama esasında onlardan olmayan nikolay vsevolodaviç stavrogin'in hikayesi.

    stavrogin benim için raskolnikov gibi tanımak için üzülmeye değer bir insan.

    intihar etmeye karar veren stavrogin'in rahip tihon'a sözleri:
    " laodinsky kilisesi meleğine yaz: güvenilir, inanılır tanık amin böyle diyor. yaptıklarını biliyorum. ne soğuksun ne de sıcakkanlı! ah keşke ya soğuk olsaydın ya da sıcakkanlı! ama biraz ılıkkanlısın. ne yakıcısın ne de dondurucu. çıkarıp atacağım seni bağrımdan. çünkü zenginim diyorsun param var hiçbir şeye ihtiyacım yok diyorsun. oysa mutsuz olduğunun, zavallı yoksul, kör, iğrenç olduğunun farkında değilsin "

    inanmak ve inanmamak arasında "bağışlanmak ruhunun trajedisi" olan stavrogin.
  • okumaya şimdi başlayacağım dostoyevski romanıdır. uzak bir ülkeyi tek başıma gezmeye gidecekmişim gibi garip hisler uyandırdı üzerimde hadi bismillah çayımı doldurup başlayayım.
  • bugünkü fight club tohumlarını içimize atan roman. saçı sakalı birbirine girmis bir dostoyevski yerine sanırım bunu brad pitt'in ağzından duymak kitlelerde biraz daha etkili oldu.

    "gerçek özgürlük hayatta olup olmadığımızın artık bir önemi kalmadığında gelecek. herkesin nihai amacı budur." - f. m. dostoyevski
  • fyodor mihailoviç dostoyevski'nin 1871-72 yıllarında yayınlanan orijinal ismi besy olan romanının türkçe ismi.

    (bkz: besy)
  • "beni dinleyin nikolay. dağları dümdüz etmek gülünç değil, hoş bir düşüncedir. bilgi gerekli değil artık insana! aristokratik bir tutkudur bu. ayyaşlığı, iftiraları, ispiyonculuğu salıvereceğiz insanların üzerlerine. görülmemiş, duyulmamış bir ahlaksızlık yayacağız. dahi olabilecek olanları daha küçük çocukken boğacağız. tıpkı firavunun musayı öldürmeyi planladığı gibi... o başaramadı biz başaracağız. herkesi eşitleyeceğiz. işte size ingiliz işçilerinin sözü: “meslek sahibi olduk, dürüst insanlarız ya, başka bir şey istemeyiz…”. bundan böyle insanlığın parolası bu olacak işte. hiç kimsenin kişiliği olmayacak. aptallar! biz bireyiz diye bağıracaklar. birbirinin aynısı, fakat birbirinden farklı olduğunu düşünen aptallar yığını, yaşayan ölüler!" (peter)
  • bir fyodor mihayloviç dostoyevski eseri. türkçeye cinler olarak tercüme edilen bu siyasi roman 1872 yılında yayımlanmıştır. yazar kitabında 19. yüzyılın ikinci yarısında ateizm, nihilizm ve sosyalizm gibi ideolojilerle birlikte batı düşüncesinin rusya ve rus insanı üzerindeki etkilerini ele alır ve de eleştirir.

    dostoyevski bu romanı iki yıl içinde sibirya sürgününden döndükten sonraki dönemde yazmıştır. tam da bu sebeple dostoyeski'nin son yıllarındaki muhafazakâr görüşleri kitapta fazlasıyla hissedilir. kitapta sosyalizm ve nihilizm gibi aşırılıkçı ideolojilerin toplumsal yapı üzerindeki tahribatlarını ortaya koymaya çalışır.
  • dostoyevski'nin en iyi siyasi romani olarak bilinir. albert camusin les possédés isimli oyununun kaynagidir. (bknz: ingilizcesi: "possessed," turkcesi: cinli, cilgin anlamina gelen oyun)
hesabın var mı? giriş yap