• varlarsa bile karşılaşmamıza pek umut bağlamamak lazım. yıldızlar arası yolculuk yapıp gelmiş lan adamlar. öyle filmlerdeki gibi 3 kuruşluk gemilerle gelmezler. insan hayalinin, algısının tahmin bile edemeyeceği süperlikte teknolojileri olur. olası senaryolar:

    1) kaynaklarımızı sömürecekler, dünyayı kurutacaklar, ters yatırıp düz sikecekler

    bunlar hep film uydurmasyonu, dünyayı fazla ciddiye almanın eseri. neymiş lan o kaynaklar? kimse de çıkıp demiyor ki "yolculuk yaptıkları 70.000 ışık yılı mesafedeki diğer yıldızlarda, gezegenlerde neyi bulamamışlar da ta buraya gelmişler?"

    dünya da evrenin diğer cisimleriyle aynı maddelerden oluşuyor. bu maddeler aynı kimyasal reaksiyonlara giriyor. bizde varsa daha yakınlarında da vardır. uzaylının "yakınlarımızda her şey var ama ben şu mavi gezegenin bi amına koyup geleyim." diye düşüneceğini sanmıyorum.

    gerçi bilmeden yok edebilirler bak. gemilerinin egzozundan bile süpernova çıkıyordur lan. az yakınımızdan geçseler sıçarız.

    2) (neil degrasse tyson'ın da bahsettiği en olası senaryo) umurlarında bile olmayız

    ne diyordu neil abi, siz hiç yoldan geçerken bir solucanla veya kuşla konuşmayı denediniz mi? o zaman uygarlık ve zeka olarak bizim çok çok ötemizde olacak bu canlıların bizimle iletişime geçeceğini size düşündüren nedir?

    bence uzaylıların arasında şöyle bir konuşma geçmiştir:

    - şu küçük mavi gezegenin üstünde kımıl kımıl bi şeyler var. ne ki onlar?
    + haa insan onlar ya. 50000 yıl önce gelip bakmıştım (yıldızların arasında seyahat eden canlıların sefil gibi 70-80 yıllık ömre sahip olmasını beklemiyorsunuz herhalde. belki de ölümsüzler). biraz inceledim, bi bok olmaz bunlardan. zaten (birkaç saniye düşünür, kafadan hesap yapar. kafa zehir gibi tabi. bizimkinin kaç bin katı karışık genetik materyale ve beyin sinir bağlantısına sahip.) 967.337 yıl sonra göktaşı çarpmasıyla yok olacaklar.

    3) çok süper yaratıklar oldukları için gelirler, bize de bir sürü şey öğretirler, evrenin sırlarını öğreniriz

    ulan bu çok iyimser bir senaryo ya. uzaylı ne kadar ileri olursa olsun bizim kapasitemiz sınırlı bir kere amk. düşünsene, dünyanın en iyi bilgisayar programcısısın ve bir şempanzeye bilgisayar eğitimi veresin geliyor (nedense). fakat hayvanın yapabildiği tek şey en iyi ihtimalle klavyede sıralı olarak art arda birkaç tuşa basmak. ısrarla c++ öğrensin diye bekler misin?

    marsa robot gönderdik diye sevinen uygarlığız altı üstü. uzaylı gelse "al bak evrenin sırları" dese mal gibi kalırız.

    sonuç: siktir et gelmesinler, uzaylısı da eksik kalıversin. zaten filmlerden de biliyoruz ki gelince amerika'ya geliyorlar. hadi buraya gelseler, "bizi liderinize götürün." deseler ne yapıcaz? tayyip erdoğan uzaylıyla da aramızı bozar. death starla patlatıverirler gezegeni.
  • carl sagan in drake teorisine gore daha once de akilli varliklarin yasadigi ancak ileri teknoloji nedeniyle kendilerini yok ettikleri yonundedir. belki biz insanlari evcil hayvan olarak besleyen birileri vardir kimbilir.
  • henüz insanlarla hiçbir iletişime geçmemeleri bile bence zekaları ve varlıkları konusunda kesin delil. adamlar bizden ne kadar zekiler ki insanoğlunu siktir etmişler, kendi başına bırakmışlar. dünyanın yakınından bile geçmiypr adamlar biliyorlar nasıl bi boka batacaklarını.

    not: uzaylı abiler dünyayı iigal ederseniz ben sizi tutuyorum valla. beni arada harcamayın :(
  • gözlemlenebilir evrenin büyüklüğü ve muazzamlığı göz önünde bulundurulduğunda, dünya dışı zeki canlıların varlığını inkar etmek oldukça bencil bir düşüncedir. bu konuda neil degrasse tyson amcamızın mükemmel bir açıklaması var. kesinlikle izlenmeli.

    --- spoiler ---

    "..ve eğer mars dünyadan önce yaşam barındırıyorsa ,bu uzaya fırlayan kaya parçalarının çatlaklarında bazı kaçak bakterilerin bulunması olasıdır.dünyada halihazırda bildiğimiz bazı dirençli bakteriler var.inanılmaz sıcaklıklarda ,basınç altında,kupkuru donmuş ortamda ,radyasyonda ayakta kalabiliyorlar.uzaydaki ölümcül ortam bu bakterilerin bazılarına dokunmaz bile.belki de dünyadaki hayatın tohumları bu marstan gelen kaya parçasındaki kaçak bakteriler tarafından ekildi.işte bu "panspermia" diye akla yatkın bir senaryodur.yaşamın bir gezegenden bir diğerine transfer olması.eğer böyle olduysa bu hepimizin atalarının marslılar olduğu anlamına gelir.
    şimdi...izin verin size rahatsız edici bir fikir vereyim ve orada bırakayım.genetik olarak insanlarla en yakın akrabalarımıza ;şenpanzelere bakarsak.yüzde 98'in üzerinde özdeş dna'yı paylaşıyoruz. şempanzelerden zekiyiz.insanları özgün kılacak bir zekilik ölçüsü icad edelim ve diyelim ki ,zekilik; şiir, senfoni yazabilme, sanat yapabilmek, matematik ve bilim yapabilmek olsun.bunu zekiliğin anlamı olarak kabul edelim şimdilik.şempanzeler bunların hiç birini yapamıyor.yine de onlarla dna'larıız yüzde 98-99 ortak.yaşamış en zeki şempanze belki biraz işaret dili yapabiliyordu.bizim bebeklerimiz de bunu yapabilir.bebekler... beni derinden... çok derinden endişelendiren şu:bizi şempanzelerden ayıran herşey... dna'larımızdaki % 1 farktan doğuyor...öyle olmak zorunda çünkü fark bu kadar. hubble teleskobu bu görkemli % 1'in içinde.belki de... bizde olup da şempanzelerde olmayan herşey.. şempanzelere göre düşündüğümüz kadar da zeki değil.belki de hubble teleskopunu inşa edip fırlatmak ile bir şempanzenin işaret dili olarak iki parmak hareketi yapabilmesi arasındaki fark belki de aradaki bu fark o kadar büyük değil.biz kendimize büyük olduğumuzu söylüyoruz.kitaplarımıza "optik ilizyonlar " diye isimler verdiğimiz gibi.onun (farkın) çok olduğunu kendimize söylüyoruz.belki de neredeyse hiç yok.buna nasıl karar verebiliriz?başka bir yaşam biçimi düşleyin.bizden % 1 farklı olan..bizim şempanze ile olan farkımız ile aynı yönde..düşleyin...onlardan %1 farkımız var ve biz huble teleskopunu inşa ediyoruz.yüzde 1 daha ilerleyin.biz onlara göre neyiz?onların yanında salya akıtan tam bir aptal gibi görünürdük.evet aynen öyle olurduk. stephen hawking'i alır ve araştırmacı öğrencilerin önlerine geçirip ; " bu onların arasında en parlak olanı, çünkü astrofiziğe benzer şeyler yapabiliyor" "ay ! bu çok tatlı bizim ufaklık jonny de yapabiliyor. hatta jonny geçenlerde yapmıştı dur getireyim buzdolabına asmıştık .işteee.",ébunu ilkokulda yapmıştı."bir düşleyin ne kadar zeki olurlardı. kuantum mekaniği onların bebekleri için içgüdüsel olurdu. çocukları senfoniler yazabilirdi ve buzdolabı kapılarına asarlardı.tıpkı bizim makarna kolajları gibi.
    zeki bir yaşam formu bulacağız ve onlarla iletişim kuracağız...düşüncesi !!!
    en son ne zaman durdunuz ve bir solucanla muhabbet ettiniz? ya da bir kuşla... tamam muhabbet etmişsinizdir ama bir cevap beklediğinizi düşünmüyorum.dünyada ortak dna'larımız olan bir canlı türü ile iletişim kuramıyoruz.ve zeki bir yaşam formunun bizimle iletişim kuracak kadar ilgilendiğine inanıyoruz. hubble teleskopuna bakıp diyecekler ki, "aaa bak ne yapıyorlar ,ne kadar ilginç değil mi? "
    geceleri uyanık yatıyorum ve düşünüyorum,acaba araştırdığımız evreni anlayabilmek için bir canlı türü olarak çok mu aptalız?
    belki de % 1 daha zeki bir türe ihtiyaç var ki sicim teorisi sezgisel olsun,evrenin bütün gizemi; kara madde , kara enerji, yaşamın başlangıç noktası ve düşüncelerimizin temellerini onlar sezgi ile algılasın.bu olasılığı kıskanıyorum.çünkü bütün bu buluşlar yapıldığında ben de bulunmak istiyorum.
    --- spoiler ---
  • carl sagan kendilerini bulma konusunda her ne kadar inanılmaz bir azim sahibi olmuş olsa da ernst mayr tipik gerçekçiliği ile "varsa da afedersiniz ama nah bulursunuz" diyerek kendi tezini ortaya sürmüştür.

    seti tartışıldığı senelerde mayr'ın öne sürdüğü tez aslında çok mantıklı. diyor ki;

    dünyadaki milyarlarca canlı türünden sadece 1'i yıldızları keşfetme seviyesine ulaiabilecek kadar gelşebildi. buna evrilmesi de tam 3.5 milyar yıllık bir süreç aldı. ve şu an yaşadığımız zaman dilimi süreç içerisinde geçirdiğimiz bir kaç bin yıl. 3.5 milyar yıl içerisinde görülemeyecek kadar ufak bir nokta.

    aynı oranların dünya dışı yaşam formları için de benzer işleyeceğini düşünürsek, hatta ve hatta bizden her konuda bir kaç kat şanslı olmuş olabileceklerini bile göz önünde bulundurursak yine de pek parlak degil durum. düşük oranların yanı sıra bu oranların yaşandığı zaman diliminin milyarlarca yıl içerisinden aynı dilime denk gelmesi ve birbirlerine yakın yerlerde gerçekleşmesi pek olası görünmüyor. yani dünya dışı yaşam formu varsa bile onlarla karşılaşma şansımız pek bir düşük. burada bir canlı türünün sonsuza kadar yaşayamayacağını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
  • yok demek için tüm evreni çözmeniz gerekmektedir. neye göre yoktur dendiğini anlamamaktayım.

    maddenin üç halini, gözü üç ana rengi , 20hz ile 20khz aralığını duyabilen bir ırkın ( insan ) yoktur demesi çok komik gelmektedir.
  • zaten hiç tek hücrelidir, bakteridir diye düşünmeyiz dünya dışı varlıkları. hep bizden 3 asır sonraki teknolojiye sahiptirler. ve her ne hikmetse -işleri güçleri mi yok mına godumun- o kadar gezegen arasından gelirler illa dünyayı işgal etmeye, insanlığı ele geçirmeye çalışırlar. ya da biz bunu hayal ederiz. ne mazoşistmişiz be!

    veyahutta kendimizi elegeçirilmeye değer zannediyoruz.
  • bir bilim adamı konferans verirken şunu söylemişti; "biz insanlar bir şempanze ile %99 oranında aynıyız. bizi onlardan ayıran, onlarla iletişim kurmamızı, konuşmamızı engelleyen; teknoloji sahibi olmamızı sağlayan, düşünebilmemizi sağlayan tek şey aradaki %1'lik fark.

    aynı şekilde benzer olduğumuz fakat bu sefer %1'lik oranda bizden daha ileri bir canlı olduğunu düşünelim. onları anlayamayız, diğer canlılardan ayırt edemeyiz, onlarla iletişime giremeyiz."

    bunu okuyunca, bakış açım değişmişti. yeri gelince yazayım dedim.

    edit: serene dream nickli yazarımız linki verdi. olay yeri.
  • "bu dünyalılar iki elleri ile bi siklerini doğrultamadı, gidip şu piramitleri biz mi yapsak bilemiyorum altan" diyen ve yardıma gelen canlı türüdür.
hesabın var mı? giriş yap