• kafka demiş ki: ailenizin ya da toplumun biçtiği rolü oynamak zorundasınız, artist kaprisi yapamazsınız, çünkü böyle bir hakkınız yok. o rol oynanacak! aksi halde dışlanmanız o kadar kolay ve çabuk olur ki silinip gitmeniz mutluluk verir.

    --- spoiler ---

    böcekten korkmayan, aksine her gün kaldığı odanın kapısını açıp aşağılayan ve öldüğünde de onu temizleyip ortadan kaldırmaktan gurur duyan temizlikçi kadın da devletin ta kendisi bence.

    --- spoiler ---
  • ''yumurta dıştan bir güçle kırılırsa, yaşam son bulur; içten bir güçle kırılırsa, yaşam başlar. içten başlamayan bütün dönüşümler ölümcüldür.''

    ibn rüşd
  • bittiği anda "eee amk?", üzerine biraz düşündükten sonra da "vay amk!" dedirten franz kafka eseri.
  • sistemin çarkında dönmeyi reddeden bir adam gregor samsa. durmayı seçtiği için çarkın ezip geçtiği bir adam.

    bir anda hem kendisine hem topluma hem de ailesine -odasına bile- yabancılaşan bir adamın hikayesi dönüşüm. bir metamorfozun ve beraberinde getirdiği psikolojik sorunların metaforu.

    --- spoiler ---

    "bir sabah tedirgin düşlerden uyanan gregor samsa, yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu kendini." - kabuslar

    "çünkü daha ayağını dokundurur dokundurmaz, bütün vücudunu soğuk bir ürperti kapladı." - depersonalizasyon

    "sabah erken kalkmalar yok mu, diye düşündü. insanı büsbütün serseme çeviriyor, insan dediğin uykusunu almalı." "gregor, uzun bir uykunun sersemliği dışında..." - hipersomnia

    "tamam, rahat bir uyku uyuduğu söylenemezdi, ancak derin uyuduğu kesindi." uyku sorunları

    "...hatta çok aç hissediyordu." - iştahta artış

    "gregor'un sanıldığı gibi işe gitmediğine ve henüz evde bulunduğuna dair..." - işlevde azalma

    "eğer korkarlarsa artık gregor'un bir sorumluluğu kalmayacak ve rahatlayacaktı." - histerik mantık

    "annesi ve babası olup biteni kavrayamıyor ve durumun korkunçluğunu anlayamıyorlardı." - anlaşılmamışlık hissi

    "normalde en sevdiği içecek olan sütün hiç tadına varamamıştı." - iştahta azalış

    "ama zemini üzerinde yan yattığı büyük oda onu ürkütüyordu. nedenini bir türlü anlayamıyordu çünkü beş yıldır yattığı kendi odasıydı burası." - kendi yaşam alanına yabancılaşma

    "hafif bir utanç duygusuyla kanepe altına sığındı. sırtı sıkıştığı ve başını yukarı kaldıramadığı halde kendini pek bir rahat hisseti burada." - utanç, anne karnına dönme isteği

    "yoksa kabalaşıp duygusuzlaştım mı eskisine göre?" - ataraksi

    "çünkü kendisini kimse anlayamadığından, onun da başkalarını anlayabileceğini, kız kardeşi de aralarında olmak üzere hiç kimse düşünmüyordu." - zihinsel işlevlerde azalma

    "ancak ilerde, kız kardeşi duruma alışınca -tam bir alışma asla söz konusu olamazdı- ..." - dışlanmışlık hissi

    "ya da giderek daha sık tekrarlanan tersi durumlarda..." - her şeyin ters gittiği hissi

    "çünkü utanç ve üzüntüden vücuduna ateş basıyordu." - somatizasyon

    "genellikle büyün gece sabaha kadar burada yatıyor, bir an bile gözüne uyku girmiyor, saatlerce kanepenin üzerinde deriyi tırmalayıp duruyordu." "gregor, gecelerini ve günleri neredeyse tümüyle uykusuz geçiriyordu." - imsonmia

    "çünkü çok yakın nesneleri bile günden güne daha bulanık görmeye başlamıştı." - somatizasyon

    "eskiden sık sık dikkatine çarpan ve çirkin görüntüsünden ötürü lanetler savurduğu hastaneyi seçemiyordu artık." - hastane fobisi

    "gregor, kız kardeşinin kendisini görmeye hala katlanamadığını ve gelecekte de katlanamayacağını, vücudunun kanepenin altından dışarı çıkan ufak bir parçasının görünüşü yüzünden bile onun oradan kaçmamak için kendisiyle müthiş bir mücadele verdiğini anlamıştı." - değersizlik hissi

    "çok geçmeden yemek yemekten de en ufak bir zevk almamaya başlamıştı." - iştahın yok oluşu

    "gregor, resme sıkıca yapıştı, onu vermeyecekti. resmi vermektense, sıçrayıp grete'nin suratına atlamayı tercih ederdi." - agresyon

    "kendini kendini suçlayarak tasalı bir şekilde sürünmeye başladı, duvarlar, mobilyalar ve tavan üzerinde dolaştı ve bütün odanın çevresinde döndüğünü hisseder hissetmez, umutsuzlukla masanın üzerinde yığılıp kaldı." - suçluluk duygusu, melankoli, somatizasyon, histeri

    "ama yine de bu karşısındaki kişi babası mıydı?" - yabancılaşma

    "ama neden sonra bir an geliyor, ailesiyle ilgilenmek için hiçbir istek duymuyordu. kendisinin ihtiyacı olan bakımı göstermediklerinden dolayı içi onlara karşı öfkeyle doluydu." - apati, agresyon

    "evdekilere karşı takındığı dikkatli tutumuyla eskiden hep gurur duyardı, son zamanlarda ise onları umursadığı yoktu ve buna da pek şaşırmıyordu." "her şeye karşı takındığı bu umursamazlığı, eskisi gibi günde birkaç kez sırtüstü yatıp halının üzerinde temizlenemeyecek kadar büyüktü." - apati

    "noel geçmiş olmalıydı herhalde." - zaman kavramında kayıp

    "kendisi de kız kardeşinden daha kararlı bir şekilde ortadan kaybolması gerektiğine inanıyordu." intihar düşüncesi

    "başı, elinde olmaksızın göğsü üzerine düştü ve o güçsüz son nefesi burun kanatlarından çıkıp gitti." - ölüm, belki de bir intihar metaforu

    --- spoiler ---

    eveet, bir sonraki yazımızda da gregor'ın ailesinin tutumunu inceleyeceğiz. o zamana kadar görüşmek üzere.
  • bir solukta okuduğum franz kafka'nın kitabıdır. zaten ince diye düşünmeyin. nice ince kitaplar yarım kalıp raflarımızda tozlanıyor. ayrıca ahmet cemal'in çevirisine değinemiyorum bile. her yönden harika bir kitap.

    ayrıca ahmet cemal ne de güzel demiş son sözünde:

    "birey olmasını başaranlara düşman kesilen son toplumlar ve bu toplumların en güçlü temeli olan, çocuklarının hep iyiliğini, gerçekte ise sürekli köleliği isteyen son aile yapıları yeryüzünden silinene değin, kafka'nın dönüşüm'ü geçerliliğini ve güncelliğini koruyacaktır.
  • kitabı okurken kafamda canlanan en önemli şey,yeşil kocaman bir örtü olmuştu. babam bir işçi,kocaman makinaların arasında çalışıyor. yağ,kir,pas... eve gelmeden kıyafetlerini değiştiriyor olmasına rağmen annem onun uzanıp tv izlediği koltuğa sözettiğim yeşil örtüyü sererdi bir zamanlar.babamın buna verdiği karşılık aile kurumunun ikiyüzlülüğünü özetliyordu bana kalırsa: 'siz beni para kaynağı olarak görüyorsunuz,insan yerine koymayı bırak benden iğreniyorsunuz,asla benim sağlığımı ya da konforumu düşünmüyorsunuz,düşündüğünüz tek şey ben ölürsem size kimin bakacağı.' evet babam bir yabancıydı,gregordu.onunla kitapta anlatılan ikincil yabancılaşma-modern bireyin rutin hayata yabancılaşmasıyla birlikte anlamsızlığa tapınım ritüeli- üzerine uzun uzun konuşamayız belki ama temel düzeyde yabancılaşmanın-marks'ın ifade ettiği biçimiyle- somut örneklerinden biri ve bu konuda söyleyecek çok sözü var.
  • daha önceden söz verdiğim gibi (bkz: #44288554) bu entryde samsa ailesinin tutumuna bakacağız. hatırlattığı için de fradiavola'ya teşekkür ederim :)

    --- spoiler ---
    "annesi babası olan biteni kavrayamıyor ve durumun korkunçluğunu anlayamıyordu." biri durmayı seçtiğinde insanların aklına ilk şu soru gelir "ne oldu şimdi?" görünüşte her şey olduğu gibi devam ediyordur. iş, okul, aile, sağlık (en azından fiziksel olanı) olduğu gibi devam ediyordur. ne olmuştur ki şimdi? halbuki gregor ve türevleri için her şey korkunçtur. dünya bir distopyadır. kendileri ise "devcileyin" bir hamam böceği. neden başka bir şey değil? çünkü en iğrenç kabul edileni olmak zorunda. neden dev? çünkü kendine diğer hamam böceklerinin (küçük olanlarından) arasında da yer bulamazsın. ne odur ne de o.

    "sabah kapılar kilitliyken herkes yanına gelmek istemişti, şimdi ise kendisi bir kapıyı açmış, belli ki diğer kapılar da gündüz açılmış olduğu halde hiç kimse yanına uğramıyordu."

    kitapta belki de beni en çok etkileyen bölüm. insanlar ne olduğunu anlayamadıkları sürece yanınızda olmak isterler. günlerdir ortada görünmüyorsunuz diyelim, ararlar da ararlar. ama kapılar kilitlidir. (telefona çıkmazsınız) merak onları cezbeder. sonra açarsınız, "iyi değilim." dersiniz. bir daha arayan olmaz.

    "bir süre sonra babası, "yine ne yapıyor?" diye söylendi." samsa ailesinin söylenmeleri daha ikinci günden başlar.

    "...annesiyle babası kapının önünde bekliyor ve kız kardeşi daha odadan çıkar çıkmaz, içerisinin ne durumda bulunduğunu, gregor'un ne yiyip içtiğini, bu kez nasıl davrandığını, az da olsa halinde bir iyileşme olup olmadığını kendisinden bir bir anlatmasını istiyordu." bu aşamada yine de merak ediyorlar. çünkü düzeleceğine dair umutları var. ama kendileri ilgilenmeye cesaret edemiyorlar.

    "öyle değil mi? eşyaları odadan uzaklaştırmakla adeta iyileşmesinden büsbütün umudu kestiğimizi ve hoyrat davranıp onu kendi başına bıraktığımızı gregor'a göstermiş olmayacak mıyız? sanırım en iyisi odaya hiç dokunmayıp nasılsa öyle bırakmak, ilerde yine aramıza döndüğünde gregor hiçbir şeyin değişmediğini görür ve aradan geçen zamanı daha unutur."

    burada da dediğim şey vurgulanıyor. her şeyin eski haline döneceği umudu. gregor'un artık böyle olduğunu akıllarından dahi geçirmiyorlar. onlara göre bu geçici bir dönem.

    (bkz: ergenlik)
    (bkz: büyüyünce geçer)

    geçmesi bir yana geçtikten sonra gregor'un hiçbir şey olmamış gibi davranmasını bekliyorlar! çünkü unutmak zorundasınız. bu sistemde hayatta kalmak için en büyük savunma mekanizmalarından biri "unutmak" olmalı. bunun için gerekirse alkol, uyuşturucu, psikiyatrik ilaç kullanmalısınız. ve devam etmek. hiçbir şey olmamış gibi. bıraktığınız yerden.

    "'annem bayıldı ama şimdi daha iyi; gregor ortaya çıktı da.' 'bekliyordum zaten' dedi babası. 'size de söyleyip durdum, kadınlara laf anlatmak zor.' gregor, kız kardeşinin açıklamasını yanlış anlayan babasının gregor'un şiddet uygulamak gibi bir suç işlediği fikrine kapıldığını anlamıştı."

    gregor'un dönüşümü sonrası anne figürü histerik bayılmalar yaşıyor. babanın tutumu ise gittikçe sertleşiyor. sırf artık onlar gibi değil diye gregor'un şiddete eğilimli bir hale geldiğini düşünüyor. geleneksel ataerkil aile modeli de babanın sözleriyle vurgulanıyor.

    "gregor'un bir aydan fazla süredir vücudunda taşıdığı ağır yara (kimse almaya cesaret edemediğinden, elma gözle görülebilir bir hatıra gibi etin içinde gömülüp kalmıştı)"

    ne buradaki yara fiziksel bir yara, ne de elma elma. elma; günahı, cennetten kovulmayı (bu durumda dünyeviden dışlanmayı) temsil ediyor. gregor değişti, bu ise ona büyük acı veriyor. fakat kimse ona yardım etmeye yanaşmıyor. ailesi dahil.

    "ailesinin taşınmasını engelleyen asıl neden kendilerini kaptırdıkları derin umutsuzluk ve bütün akraba ve tanıdık çevresinde kimsenin başına gelmeyen bir felakete uğradıklarına inanmalarıydı."

    burası gayet açık sanırım.

    sonrasında ise yine babanın sinir krizleri, grete'nin histerik ağlama ve masayı yumruklamaları, annenin de aynı tarz garip hal ve hareketleri. burada zaten ailenin de psikolojik olarak iyi durumda olmadığı gösteriliyor. genetik bir geçiş var. fakat, kurban gregor olduğu halde, herkes asıl kurban kendisiymiş gibi davranıyor ve dikkati üzerine çekmeye çalışıyor. (özellikle ergenlik dönemindeki grete)

    "bu böyle gitmeyecek. belki siz bunun farkında değilsiniz ama ben farkındayım. ağabeyimin adını bu canavarın yanında söylemek istemediğim için, şöyle söyleyeceğim; bu belayı başımızdan atmamız gerek. kendisine elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince bakmaya çalıştık. sanıyorum, bu konuda kimse bizi suçlayamaz."

    sonrasında yine ağlamaya başlar grete. artık iyileşmeden umut kesilmiştir.

    "başka şansımız yok, baba! onun gregor olduğunu düşünmeyi bırakmalısın sen. artık bu fikri kafandan söküp at. zaten bizim asıl felaketimiz, onun gregor olduğuna inanmamız oldu bunca zamandır. nasıl gregor olabiir düşünsenize! gregor olsa, insanların kendisi gibi bir hayvanla bir arada yaşayamayacağını görür ve çekip giderdi. böyle davransaydı, belki bir ağabeyim olmazdı ama yaşamımızı devam ettirebilir ve onun anısını da kalbimizde korurduk. oysa şimdi bizi bir an bile rahat bırakmıyor, kiracılarımızı onun yüzünden kaçırdık, galiba evin tamamını ele geçirmek ve bizi sokağa atmak istiyor. baksana şuna baba!"

    kiracılarla ilgili hususta ise (bkz: #48432266) entrysine binaen attığım mesaj;

    "toplum. hatırlarsın, kiracılar bir süre sonra evin gerçek sahibi gibi olmuştu. onlar masada yerken ev halkı mutfakta yiyordu, herkes kiracıların ağzının içine bakıyordu memnunlar mı değil mi diye. gerçekte de böyle değil midir, aman kızım biri görür, elalem ne der, komşular duyarsa ne olur halimiz; sanki hayatını sen değil toplum yaşıyordur. gregor der ki "benim de karnım aç! ama böyle böyle yiyecekler için değil. bu kiracı beyler nasıl da karınlarını doyuruyorlar! oysa ben açlıktan ölmek üzereyim!" buradaki açlık aslında bir ilgi, sevgi, değer görme açlığıdır. kendi ailen senin mutluluğundan önce toplumun ne diyeceğini düşünür. en güzel tabakları misafir geldiğinde çıkartır. devam edelim, ev halkı gregor'ı onlardan saklar. çünkü o bir uyumsuzdur ve bu utanılacak bir şeydir. ama toplum bu uyumsuzu fark eder, gregor'ı gördükleri zamanki durum şudur, "...çalınan kemandan daha çok eğlendirmişti." toplum uyumsuzla alay eder. bundan birkaç satır önce de kemanı pek sallamadıkları bahsi geçer. kiracılar toplumun bir protipidir. yani derinliği olan insanlar değillerdir. toplum uyumsuzu fark edince aile utanır, saklamaya çalışır, alay etme hakkı ellerinden alınır, buna içerlenirler. evde ve ailede iğrenç olayların yaşandığını söyler ve yere tükürür içlerinden biri. ne de olsa aile zavallıdır, ikinci sınıftırlar artık. neden? çünkü aralarında olmaması gereken biri vardır. senin kanından olan biri. sert bir dille de ödeme yapmayacağını belirtir, hatta "sizden ne koparabileceğime de bir bakacağım." der. (çoban) diğer iki adamsa "biz de hemen çıkıyoruz." der. (koyunlar) dediğim gibi, içlerindeki irlandalı toplumun onları hor görmesine, faydalanmasına hatta diğerlerine söylemekle tehdit etmesine yetip artmıştır bile. toplum tarafından onurları ezilen ve dışlanan (ki bu geleneksel bir aile için en büyük korkudur) samsa ailesi artık gregor'dan nefret etmeye ve hatta ölümünü istemeye başlar. çünkü öz oğullarının, kardeşlerinin hayatından daha değerlidir sosyal statü, komşunun ne diyeceği...."

    gregor öldükten sonra ise, "artık tanrıya şükredebiliriz."

    dünya bir hamam böceğinden daha kurtulmuştur.

    --- spoiler ---
  • kafka'nın toplum-birey ilişkisini eleştirdiği kısa romanıdır. ana karakter gregor samsa günümüz dünyasında her yerde karşılaşacağımız türden bir insan iken, kendinden istenilenleri yapamayan bir böceğe dönüşür ve olaylar gelişir. sistemi beslemediğiniz zaman toplum içinde ne hale geleceğinizin güzel bir özetidir samsa'nın hikayesi.
  • okuyup bitirdikten sonra birkaç dakika beynimin içinde tarttığım, daha sonra hakkındaki yorumlara, eleştirilere bakınca aslında toplumun uymamızı zorunlu kıldığı birtakım kurallara karşı gelindiğinde insanların gözünde böcekleşip, önemsizleştiğimizi, hatta yok oluşumuzun insanları mutlu ettiğini anlatan ebat olarak ince, anlattığı şey açısından oldukça kalın olan franz kafka kitabıdır.
    evet, anlatmaya çalıştığı şeyi anlayana kadar geçen süreçte ''ne diyor la bu.'' diye düşünebiliriz, ama sonrasında ''heee..'' diyerek bir rahatlama oluşuyor; bu hissi sevdim ben.
  • babamın ölmeden bilmem kaç dakika/saat önce okumakta olduğu roman.
    (bkz: kafka)

    23 mayısta arayıp; "öldü baban" dediler. 24'ünde kapısından girdiğimde, önce gidip yatağına uzandım. "bulduğumuzda böyle yüzüstü yatıyordu. uyuyor sandık. uykusunda ölmüş." dediler çünkü.

    gösterdikleri gibi uzandım yatağına yüzüstü. gömdüm yüzümü yastığına. yavaş yavaş ayaklar çekildi odadan, uyudum sanıldı, üstüm örtüldü benim de. kapı usulca çekildi.

    ne kadar sonra bilmiyorum, doğruldum. başucu masası her zamanki düzenindeydi. saniyeler içinde bitirilmiş posta bulmacası, ucundan asırlık ipler sarkan yakın gözlüğü üzerine katlanıp bırakılmış. iki avuç dolusu ilaç kalabalığı. kolonya. bol sigara.

    ve dönüşüm.
    kapağına aldığı tarihi ve yeri yazmış. 50 yıldır her kitabının kapağına yazdığı şekilde. bu, bana babamdan sessiz sedasız geçen onlarca özellikten sadece biri: kitabın ilk sayfasına, 40 derecelik eğik açıyla tarih ve yer yazılır!! bildiğin mektuba başlanır gibi! okunabilen ama gönderilmeyen mektuplar gibi.

    08.02.2010 yazılmış, 40 derece eğik. altına da; "sinop". büyük harflerle.

    babam ölümün kıyısında kitabını elinden düşürmemiş. bu da bana geçen özelliklerden bilmem kaçıncısı.

    babam, dönüşümü okumuş, ölmüş.
    babam, dönüşümü okurken ölmüş.
    babam, dönüşümü bitiremeden ölmüş.
    babam, dönüşümü göremeden ölmüş.

    canım babam.
    ah!
hesabın var mı? giriş yap