• bunu yazmak icin hangi baslik en dogrusu bilemedim acikcasi, daha iyi bir aday varsa bile ben bulamadim. diyecegim sudur ki:

    ozellikle gezi direnisi'nden sonra bircok oyuncu, sarkici ve bir sekilde unlu olmus pekcok gozonunde insanin once geziye destek verip daha sonra sanki hic oyle bir sey olmamis gibi yaptigini gorduk. malum sebeplerle isim vermeyecegim, zaten kimler hepimiz biliyoruz.

    bu insanlara, yaptiklarina ve soylediklerine hem kizdik, hem de bir hayli sasirdik. o saskinligi azaltmak icin bir ipucu vermek isterim. bu insanlarin, yani adi ile sani ile donek olanlarin uyusturucu ile [kullanici olsun, satici olsun] iliskisini arastirin, saskinliginiz azalacak bu olaylar arasindaki baglantiyi goreceksiniz.

    ha uyusturucu ile ilgisi olup da lafindan, durusundan donmeyenler olmadi mi ? tabii ki oldu. onlari da "aldilar". alamadiklari da yurtdisinda.
  • duman şarkısı

    biz sonradan doğduk
    okuduk dinledik
    imrendik abarttık
    sonunda uyandık davaya
    siz o gün doğdunuz
    yakıp yıktınız
    kaç yıl geçti bak
    sonunda döndünüz davadan
    hakim bey itirazım var
    hakim bey son bir sözüm var
    kayıp gençlik deyip geçme
    bak,hiç olmazsa biz dönek değiliz
    biz sonradan doğduk
    batının koynunda
    alıştık sormadık
    sürüyle yol aldık sessizce
    siz o gün doğdunuz
    votkayla coştunuz
    sarhoşluk geçince
    viskiye döndünüz sessizce

    hakim bey itirazım var
    hakim bey son bir sözüm var
    kayıp gençlik deyip geçme
    bak,hiç olmazsa biz dönek değiliz
  • yine taklaya gelme durumlarında "hic olmazsa biz ddönek degilizz" diye bagrına cagrına söylenen duman sarkisi. bi nevi kendini hafifletici sebep...
  • verilmiş olan sözden bir şekilde mazeret üretip vazgeçmektir. herkesin kendine göre mahkul bir mazereti olabilir. doğru olan, ne pahasına olursa olsun ahde vefadır. bir defaya mahsus bile olsa sözünde durmayan insanın itibarı sarsılır. bu gibi insanlar toplum tarafından dışlanır. dışlandığını anlaması ise zaman alabilir.
    sözünün eri olan insanlar her yerde herkes tarafından aranır.
    dönek ise; birilerini ayarttığını zanneder. oysa herkes o ki$inin döndüğünün kısa sürede farkına varabilir. dönek sonuç her ne olursa olsun kaybetmeye mahkumdur.
  • "dönmek'ten geliyor.. ama nasil dönülünce dönek olunuyor? geri mi dönüyor, bir seyin etrafinda mi dönüyor, yoksa kendi etrafinda mi? nerede dönüyor? nasil dönüyor? kime dönüyor behey... sorular sorup kafami iyice karistirmak amaciyla gönlümü gezdiriyorum işte yanliş anlamayin... ama "dönek" lafi sandiğimizdan çok daha az kullandiğimiz bir kavram... (kavram mı sahi, neyse kavga çıkarmayalım)
    köprünün üzerinde gidiyoruz, gündüz bu tarafa geçen arabalar aksam geri dönüyor.. göçmen kuşlar her sene geri dönüyor, çarşı iznine çıkmış erler geri dönüyor, sabah işe gidenler eve dönüyor, rüzgarlar dönüyor, mevleviler hep dönüyor... tasavvufun bin yillik bilgisi: "herşey döner ve herşey kendine döner!" ve yildizlar, gezegenler, bulutlar, sular, denizler insanlar ve tabiii fiziğin kadim bilgisi: atomlar ve atom alti parçaciklar, elektronlar, quantalar döner... bulutlar, dünyalar, insanlar döner... hayat döner... ama insanlar bazen başka türlü döner... kendi etrafinda dönenlere ya deli denir ya mevlevi.... delilere de bir tür tennüre giydirilmesinin gizli bir anlami var mi? ya o dönmek için ayak parmaklarini disipline eden çivili tahtalarla, hint yoksulunun çivili tahtasi arasında nasil bir benzerlik var? hintliler de dönüyor mu? (çok gezdirme gönlünü otur şurda efendi efendi sözlükteki mevleviler ve hintliler ispiyon edecek..)
    orhan pamuk'tu sanirim, eski yazar, yeni vatan haini en güzel dönmek tanimini yapmişti bir vakit kara kitap'ta.. ya da ben en güzel dön(m)ek tanimi olarak okumuştum onu... (nikotinden küflenmiş organlarimiz hatirlayamiyor tam olarak ne olduğunu üzgünüz) şöyle bir şeydi yanilmiyorsam: "insanin, dünyanın bütünüyle değiştiğine inanıvermesi için, kendisinin aslinda başka biri olduğunu anlayıvermesi, bunu düşünebilmesi yeterlidir"... bu nedenle gece vakti bulaşık yıkarken ve kuzey yerkürede olduğumuz için lavabo'dan sağa doğru dönerek boşalıp giden suyu izlerken aklımıza gelen döneklerin dönmekliğini, onlarin dışındaki dünyada arayarak; dişariyi gösteren izahlara kapilip hemen hepsi birbirinin aynı olan ve kendi kendini doğrulayan mazeretler arasından bir lunaparkta gezinir gibi eğlence beğenmeye hiç gerek olmadiğini anlariz.. biliriz insan kendi içinde döner: "ben başkayım", "ben öldüm", "ben doğdum", "ben, ben, ben, ben..." ve belki de bu nedenle her nasil ve nereden olursa olsun dön(m)ek denilen şeyi, bu topraklarda yaşayan insanlarin, yüzyillardir öfkeyle cezalandirilmasi gereken bir eylem olarak anlamasina sevinip o öfkeyle beslenip orta yere dökmektense, o öfkeyi unutmak kendi kendine konuşmaya devam etmek gerekir... dönenlerin çok konuşmalari bu yüzdendir... dönmüş olan kendi kendine konuşamaz, hep kendi dışına konuşur... ve dön(m)ek sanirim kendi kendine konuşmaktan korkmakla ilgili bir meseledir... "
    (bulaşık evye'si başında bilinçakışı döndürürken / döngel mahallesi / dönistanbul)
  • bugun kadikoy-kartal minubusundeki bir hanim yolcunun enteresan kullanimiyla degisik bir yorum kattigi, farkli bir anlam yukledigi sozcuk. ` : bugun ben bunu gordum`
    yolcu: pardon, donekte inebilir miyim?
    sofor: ?!!!
    (kavsakta degil, musait bir yerde degil, donekte!)
  • bir çok kişi batuhan mutlugil sansa da kaan tangöze'nin söylediği şarkı.
  • her devrin adamıdır; rüzgar nereden esiyorsa arkasını o yana döner, rüzgarın ittiği kadar ilerler. dönek türküsü ona ithaf edilmiştir; sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, gericiyle demokrat olur, zübüklerle devrimcilik oynar!
    bir zamanlar aydın olarak anılmış olsa da, cüdamdır; doğru ya da yanlış bilmez, yapması gerekenin kulağına bellibelirsiz biçimde fısıldanacağını içgüdüsel olarak bilir sadece ve o an gelene kadar sessizce, beyninin en kuytu, en karanlık köşesinde bekler durur. işaret verildiğinde, cehenneme mahkum edilen ezilenlere aldırış etmeksizin harekete geçip egemenin gölgesinin serininde organik aydın kontenjanında görevini ifa eder.
  • eskiden askeri okullarda sınıfta kalmış olanlar için kullanılan bir deyimdi.
hesabın var mı? giriş yap