• gecen hafta bodrumda yasadıgım,bodrum devlet hastanesini tanımama yol acan, ölümcül kötü hastalık, şu ana kadar yaşadığım en kötü hastalık diyebilirim.
    gecenin başında yediğim yağlı sebze dönerleri bir bir kustum sonra olay barsaklara indi ve saatlerce hatta sabaha kanlı ishal şekilde afedersiniz götten işedim. sonra ölüm korkusu sardı dört bir yanımı kesin ölücem ben diye düşünürken kendimi devlet hastanesinde bok örneği verirken buldum. akabindeki 4-5 gün otel odasından cıkamayıp anoreksiye tutuldum.adeta yemek lafını duyunca midem aazıma gelip gidiyodu. tabi bu arada bactrin ve nidazolumu günde ikişer defa almaya devam ediyodum. ve sonucta nooldu? zaten zayıf olan ama büyük bi iştahla herşeyi yiyen ben artık hem zayıf hem de hiç bişi yiyemeyen bi insan olarak hayata devam etmekteyim.

    bütün bunların dışında kuşadasında yılan burnu adı verilen yerin boktan büfesinde asla hamburger yemeyin.
  • tedavi sırasında biteral olsun nidazol olsun günde 2gr antibiyotiği alırsınız bünyeye.
    en büyük paranoyası sıçarak öleceğinizi düşünmenizdir.
  • bak şöyle oluyo: hani böyle bilmediğiniz yerden et yemeyin diyolar ya, sen de "ben türk'üm bağa bişeey olmaaaz" deyip yiyosun, heh aslında bok yiyosun farkında değilsin.
    anca başa gelirse anlaşılan cinsten bişey. gerçekten ama gerçekten rezalet bişey. eve gelip kusuyosun önce. sonra da ishal. ama böyle tartartartar ishal değil. sidik gibi. -kanlı sidik ishali- türkçesi.

    ööööğ midem kalktı mı diyosun? bu hastalıkta öyle bişey yok, çünkü midenin kalktığını anlamadan kusmuş oluyosun. vücudunda bişey kalmıyo sıvı namına kısaca. uyumak diye bişey de olmuyo, yatak istirahati zaaten hayal, onun adı olsa olsa tuvalet istirahatidir. çünkü dalgalar halinde geliyo mide bulantısı ve karın ağrısı.

    burdan çıkarılacak ders: boklu dönercilerde et yeme! 1 liraya tavuk döner hiç yeme. piknik yerine gidersen de etini kendin güvendiğin bi yerden al! şşşt hoo kime diyorum?
  • hayatınız boyunca cekip cekebileceginiz en $iddetli karin agrilarindan birine (daha buyuk bi sanci olsa olsa dogum sancisi olur dedirtti bana) sebep olan bir bagirsak enfeksiyonu hastaligi..
  • evinde wireless ağ kuruluysa canı sıkılan, ancak tuvaletten cıkamayan susere "sicarken entry girmek" eylemini gerçekleştirme şansı tanıyan, zaten başka şans tanımayan hastalık.
  • sabahları zehir eden hastalık.. bir kere de alarm çalınca ya da gözümü açarak uyanayım diye dua etmeye başlarsınız ama nafile.. illa ki ağzınıza kadar gelmiş bir mide bulantısı akabinde bağırsaklarda dehşetli bir baskı tuvalete koşarsınız.. sonuç ne olur: iki gram safra ya da salya kusarsınız iki gram da sıçarsınız.. bide bitti zannedersiniz yo yo yo!! daha bikaç saat daha bu ağrılar ve bulantılar peşinizi bırakmayacak! gazı kaçmış kola içmekten kola kusarsınız.. zaten hassaslaşmış mide ve bağırsaklara giren antibiyotikler sayesinde, artık bütün şalterleri kapanmış sadece nefes almaya devam eden bir varlık olarak bir süre yaşarsınız.. bir ay geçer hastalık teorik olarak biter.. fakat siz daha çook uzun bir süre (bu süre genelde en az 1 ya da 2 yıl) iştahsız, yemek yemekten zevk almayan, yediği içtiği herşeyden korkmaya eğilimli, en ufak ağır ya da yağlı birşey yediğinde midesi ya da bağırsakları bozulan bir tip olursunuz.

    bu hastalığın tek bir olumlu açıdan bakılacak bir yanı olabilir, o da zahmetsiz kilo vermek! madem diyet yaparak illa beğenmediğiniz ya da sevmediğiniz şeyleri yiyeceksiniz veya az yiyeceksiniz, hiç yemezsiniz bikaç hafta cehennem azabı çekersiniz bitmiştir şip şak en az 7-8 kilo gitti!
  • on gun gec teshis edilmis olmasi nedeniyle (gaita testlerinde her zaman gorunmeyebiliyormus) o on gun cekilen dayanilmaz, inanilmaz, tarifi mumkunsuz sancilardan ve mide bulantilarindan sonra bes gun kalinan hastanede de ayni sancilari cektiren, hastaneden cikildigi ve iyi hissedildigi (ve buna kanarak bir kahve icildigi, bununla korkunc bir hata yapildigindan suphelenildigi) ilk gun sozluge bakilinca (bkz: amipli dizanteri) oyle pat diye iyilesilmedigi ve kolayca nuksedebildigi gorulup moral bozukluklarina surukleyen, tek iyi yaninin -son iki haftada sozcuklerin tam anlamiyla hicbir sey yenilmedigi goz onune alinarak- kilo verdirmesi oldugunu dusundurup burukca sevindiren, ama davul misali gobegin ne zaman inecegi hakkinda da hicbir fikir vermeyen cok, cok, cok kotu hastalik.

    ek: bir de bu hastaliga maruz kalanlarin arasinda hap icemeyen azinlik vardir. onlar, hastanede serum manyagi olduktan sonra evde devam edilmesi gereken tedavide onlara verilen cocuk suruplarini (cunku igne de olamiyormus efendim, damardan olmasi gerekiyormus) icerken "acaba yeterince kuvvetli tesir edecek mi," "ya etkili olmazsa da bu cehennem azabini tekrar yasarsam," gibi korkulara kapilirlar. korkarlar. gene korkarlar.

    (bkz: hap yutamamak)

    2. ek: bazıları bu korkularında haklıdır. atlattıktan iki ay sonra bu hastalık nüksedince anlarlar haklılıklarını. ama haklı olsalar ne olur, kendi kendilerine 'ben demiştim,' deseler ne olur... sonuçta bağırsak (ya da barsak) -larına yapışmış, hiç gitmeyen amipcikleri vardır onların. canlarından kanlarından bir parçadır artık onlar. hayatları gene aksar. gene sancılara boğulurlar. göbekleri gene havayla dolarak şişer. gene sıcak su torbasına yapışık yaşamaya başlarlar. belki artık akıllanmış, hastanelere düşecek hale gelmeden ilaca başlayacak kadar bilgilenmişlerdir, ama ne fark eder. şimdi geçer, üç ay sonra gene başlar. belki en iyisi amipleri sevmek, onlarla yaşamaya alışmaktır. sonuçta onlarınki de candır...
  • dusmanimin basina bile gelmesin diyebilecegim siddette karin agrilari cektiren, steril olmayan bir yiyecekle bulasan, felaket otesi bir hastalik.
  • 6 saatte 3 kilo verdiren hastalıktır.
  • sanırım afrika'da taze, sıcak deve dışkısı yedirilerek tedavi edilen hastalık.
    orda dizanteri olunca boku yedin yani.
hesabın var mı? giriş yap