• iç politikaya benzemez. içerde istediğin kadar sallarsın belki, "camiye ayakkabılarıyla girip içki içtiler" dersin, hiç olmazsa eloğlu duymaz. hatta yaptığın bu kötü niyetli sallamayı, eğer pişman olursan telafi etme şansın da olur, olabilir.

    ama şu laf edilir mi şimdi; ""mısır'daki darbenin arkasında israil var, elimizde belgesi var."
    ardı ardına gelen cevaplara bakın hele;
    israil dışişleri bakanlığı sözcüsü yigal palmor:
    "bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek o açıklamalardan biri."
    beyaz saray sözcüsü josh earnest:
    “erdoğan’ın sözleri saldırgan, delilsiz ve yanlış.”

    peki ya şu, sanırım en kötüsü;
    mısır cumhurbaşkanlığı sözcüsü ahmed el mussalamani:
    "mısır'ın, batılı bir ajandan vatanseverlik dersi almaya ihtiyacı yok"

    berbat günlerdeyiz.
    içerde de, dışarda da.
    bu çok kötü fotoğrafları göstermeyip, bir de çiçekli böcekli fotoğraflara çevirenlerinse allah belasını versin.
  • uluslararası ilişkiler üç temele dayanır: kimlik (aidiyet), egemenlik (güç) ve karşılıklılık(mukavemet de denir).

    politikalar analiz düzeylerine göre karar alıcılar tarafından değişir. analiz düzeyleri de genel kabule göre üçtür: bireysel, devlet ve yapı (yada sistem). mevzu bahis olan politika yapıcılar politik rejime göre de şekillenebilir elbette. lakin genellikle bu politikalar bireysel seviyede incelenir ki bu da kişinin her türlü hissiyatı ile alakalıdır. yani mantıklı bir birey dahi rasyonel seçim teorisine göre hareket edeceği halde uçurumdan aşağı gidebilir yukarıda sayılan sebeplerden ötürü.

    nitekim bu politikaların nasıl şekilleneceğini bilmek için bu karar alıcılardan birisi olmanız hiçbir şeyi tam olarak çözmez. zira bu seferde "acaba o ne düşünüyor?" kısmına geçersiniz bu sürecin. zira burada da tavuk oyunu mahkum ikilemi gibi oyun teorisinden türetilmiş sorunların benzerleri, uygulamada karşınıza gelecektir.

    ama en net cevabı devletin yahut temsil edilen grubun çıkarlarının toplamını ifade eder ve bu süreçte en önemli kazancı almayı hedefler. kırmızı çizgisi de hayatta kalma ve varlığını sürdürmektir.

    yani dış politika bir uluslararası ilişkiler örneğidir ve diplomasi temellidir.

    şimdi kafası karışanlar veyahutta anlamadığını düşünenler için, hatta bu yazıyı okuyan herkes için, yapılacak olan en iyi şey bu yazıyı tekrar okuyup yazanları anlamaktır. ilgilenenler ise arada geçen terimlerin üzerine giderek entelektüel birikimlerine katkı sağlayabilirler elbette.

    anahtar kelimeler: uluslararası ilişkiler, diplomasi, çok yönlü diplomasi, karar alma süreci, rasyonel seçim süreci, realizm, liberalizm, anarşizm, analiz birimleri/seviyeleri, oyun teorisi, mahkum ikilemi, tavuk oyunu.

    temel aşamada size bir yön kazandıracak niteliktedir bu kelimeler. lakin uluslararası bağlamda literatür açısından türkçe kaynak yeterliliği malesef kısıtlıdır. bu işin bilginlerinin egemen olduğu dili kullanmak güncel olmak açısından önemli olduğundan, konuya ilgisi olanların ingilizce öğrenmeleri faydalarına olacaktır. google translate ile kelime kelime okunması da şiddetle önerilir.

    dış politika analizi ise başka bir şeydir. tarihi belki burada anlatılır lakin analiz meselesi dış politikayı tam olarak tanımlayabilecek ve ütüne bu işin kökenlerini sindirebilecek kişiler için geçerlidir. bu temel seviyede yapabilecek kimsede şu bilgiler olmalıdır.
    uluslararası ilişkiler
    dünya tarihi (ayrıntılı olarak)
    siyasi tarih
    üstteki yoksa en azından 1789 sonrası detaylı avrupa tarihi
    insan psikolojisi
    uluslararası hukuk
    dinler tarihi
    ekonomi
    felsefi tarih (batı düşünce tarihi diye de geçebilir)

    elbette çoğalır bunlar lakin, bunlar olmadan olur mu?; olursa ne kadar olur bilmiyorum. olmuşunu bilmiyorum. olmamışını yapmadım yukarıdakilerin eksikliklerinden ötürü ama toplu taşıma sağ olsun, nasıl olduğunu işittim.
  • komşuların iç işlerine karışmamak, dünya çapında terör örgütlerini desteklememek, mezhep çatışmalarını körüklememek, ülkenin saygınlığını düşürmemek gibi temel ilkeleri vardır. davutoğlu rulz.
  • şu sıralar izlenen dış politikanın halk üzerindeki etkisi:
    https://twitter.com/…tus/253969430294433793/photo/1
  • dış politikada romantizm = genelevde aşk
  • matematiksel çok bilinmeyenli denklem gibi
    kafa fotmatlamak için dinlenebilir...
    iyi yorumcu çok az
  • kahvehane seviyesinde herkesin analiz kastığı, akademik seviyede ise analiz yapması oldukça katmanlı, detaylı bir uğraş gerektiren sosyalbilimlerin naçizane alanı, disiplini.
  • abd deniz harekât başkanlığı tarafından yayımlanmış 1995 yılı ekim ayına ait son derecede ibret verici bir telsiz görüşmesi şöyle...
    kanal 1: çarpışmayı önlemek için lütfen rotanızı 15 derece kuzey yönüne kaydırın.
    kanal 2: çarpışmayı önlemek için asıl siz derhal rotanızı 15 derece güney yönüne çevirmelisiniz.
    kanal 1: abd donanmasına bağlı bir geminin komutanıyla konuşuyorsunuz.
    tekrarlıyorum, rotanızı değiştirin.
    kanal 2: tekrarlıyorum. rotanızı siz değiştirin.
    kanal 1: abd donanmasının en büyük savaş araçlarından biriyle konuşuyorsunuz. bu bir uçak gemisidir.
    kanal 2: burası de puget körfezi deniz feneri. karar sizin.

    bu örneği neden mi verdim? çünkü her devlet burnunun dikine gidiyor. her devletin dış politikası bir duvarın üstüne gitmeye benziyor. amaç son saniyeye kadar duruşu bozmamak ve öyle devam etmek. son saniye duvardan kurtulanlar devam ediyor. ancak duvarı gördükleri anda tereddüte düşenler piyon olmaktan öteye gidemiyor (bkz: arap dünyası), (bkz: afro ülkeler). duvarı yıkıp geçeceğini sananlar ise tarih sahnesine veda ediyor (bkz: osmanlı), (bkz: roma), (bkz: sovyetler). duvara çarpıp suya düşenler bazı kesim ise kültürleri ve dilleri sayesinde yeniden, yeniden ve yeniden dirilebiliyor (bkz: yunanistan). bazı kesimlerin duvarın önünden çekilme gibi bir niyeti yok. bu yüzden her duvar onlar için bir yara olmaktan öteye geçmiyor (bkz: çin).

    şimdi biz türkler bu gruplardan hangisine dahiliz? tarih sahnesinde görüldüğü gibi yüze yakın devlet veya beylik sahibi bir milletiz. ancak kurulan her beyliğin her devletin bir sonu oldu. elbette son yüz yılda kurulanlar istisna. ancak şu anda bağımsız olan 7 devletin 5'i rus ve/veya çin piyonu konumunda. 1 devlet ise türkiye'nin piyonu. türkiye ise önce amerika'nın altına yattı, sonra rusya'ya yanaşma yaptı. daha dün, lavrov türkiye ile stratejik ortak olmadığını açıkladı.

    zaten bu aralar türkiye'nin çin doğrultusunda bir yanaşması var. elbette her şey borçlar için. neden doğu türkistan için ses çıkmadı sanıyorsunuz? bu yakınlaşma oldukça tehlikeli. zira doğu türkistan bölgesine 100 milyonun üzerinde çinlinin yerleştirilmesi öngörülüyor ve türkiye'den çıt yok. büyük okyanusa kadar ulaşan türk hakimiyetinin sınırı gittikçe daha batıya kayıyor. ayrıca balkanlardaki türklerin osmanlıdan sonra türkiye'ye döndüğünü de göz önüne alırsak batı sınırımız da doğuya kayıyor. yani, küçülüyoruz!

    biraz fazla hızlı gitmiş olabilirim, arapları unuttuk zira. çünkü bugünlerde birçok arap ülkesi türkiye'ye gizli ambargo koyuyor. üst yetkililerin çıtı çıkmadığı için biz bile unutabiliyoruz. ancak arapların altına ne yattık ama? 5 milyondan fazla suriyeli ülkemizin içinden geçti. hala 4 milyonu içerde ki doğum hızları türklerin iki katından fazla. ıraklıları da unutmayalım. ülkemizde en çok konut alanlar istikararlı bir biçimde ıraklılar. ancak bu ülke de birçok üründe gümrük engeli getiriyor. saddam hüseyin'in türkmenleri araplaştırmaya çalıştığını da unutmayalım.

    filistin için en çok bağıran türkiye idi. mavi marmara falan hep bizim üzerimizden oldu. ancak bugün tek bağıran türkiye. oldukça trajedik bir haldeyiz değil mi? daha bitmedi.

    güvenlik endişesiyle on iki adayı italya'ya kıbrısı ingilizlere vermiştik. şimdi italyan denizciler on iki ada çevresinde balık avlıyabiliyorken türk balıkçılar kumsaldan olta sallıyor. kıbrısta ingilterenin iki dev üssü ve trodosta radarları varken türkiye işgalci güç olarak anılıyor ve sonuçta iki bölgede de rumlar hakim.

    batı trakya'da rumlardan çok türk vardı. bu dediğim selanike kadar geçerliydi. ancak şu an türklerin orada ne toprağı var ne etkin nüfusu. atina'da cami bile yok. düşünün bu yer yüzyıllarca osmanlı hakimiyetinde kaldı.

    daha ileride almanya var. birinci dünya savaşında türkiye'yi yanına çekti. içimizden geçildi. ikinci dünya savaşında dibimize kadar geldi. daha fazla gidemeyeceğini bildiği için yanına çekmeye çalıştı, kanmadık ama savaş sonrasında ülkemizden milyonları işçi olarak götürerek içimizden geçti. işgücünü kaybettik ve almanya'yı görkemli bir ülke yapmayı başardık. ancak şu an almanya her konuda karşımızda.

    ilk kapitülasyonu fransızlara vermiştik. şu anda fransa tamamen türkiye düşmanı. ingiltereye güvenip toprakları emanet etmiştik. abd'ye incirliği vermiştik. sonuçlar ortada. üreticisi olduğumuz f-35ler şu anda arapların hangarında. kim için? iran'a karşı mı sizce? israil minik bir ülke ama ordusu türkiye ile neredeyse eş değer. yunanistan nato üslerini üzerinde topluyor. suriye kıyıları ruslarda, fıratın doğusu abd ve fransa'da. iran azerbaycan'ın yıkılması için dua ediyor ama her amborgo zamanında türkiye'ye dost ayakları çiziyor. ermenistan'da rusya'nın en büyük üssü var. gürcistan paramparça bir halde ve türkiye'ye karşı kesinlikle samimi değil. güney kıbrıs, türkiye karşıtlığı için her şeyi yapar. bulgaristan ise nüfusun %10u türk diye titriyor.

    bu konjektürde, türkiye hangi grubun içine mi dahil? bir boğa düşünün, bir duvara doğru hızla koşuyor. tabii yanında başka boğalar da var. birbirlerinden güç alıyorlar ve duvara yaklaştıkça diğerleri yavaşlıyor ve şak. bizim boğa arkadan şaplak almaya başlıyor. hızlandıkça hızlanıyor ama tek başına. işte bu boğa biziz. duvara çarpsak ne olur? çin kadar güçlü müyüz? çin kadar birlik miyiz? çin kadar el ele miyiz? biz kimiz? duvarı yıkıp geçebilir miyiz? yoksa duvarın önünde durup düşünmeli miyiz? nerede yanlış yapıyoruz? birileri bizi ne tarafa çekmek istiyor? karar bizim.
  • ülkemizde dışa kıçını dönüp geleni geçeni almak suretiyle uygulanan politika.
  • seksenlerin sonunda abdurrahman dilipak'ın çıkardığı dergi. sahibi, yayın yönetmeni ve yazarıymış. nureddin yıldız dergide tercümanlık yapmış. derginin sayılarında türk sağının/müslümanlarının yıldız isimleri yazmış. hepsi birbirinden değerli. çok enteresan dosyalar yapmışlar. mesela 89'da uygur dosyası yapılmış. çok enteresan kişilerle ropörtaj yapılmış. türkiye'nin los angeles fahri konsolosu olan amerikalı bir hanımefendiden doğu perinçek'e, reşit gannuşi'den mahir kaynak'a inanılmaz bir çeşitlilik.

    müslümanların doksanlardaki doluluğu baş döndürücü resmen. sürekli yeni şeyler görüyor ve şaşırıyorum. 30 yıllık iktidarın ayak sesleri çok netmiş. şimdi bu kadar kaliteli bir çevre göremiyorum ben türkiye'de.

    ilerde oluşur mu? belki yine müslümanlardan çıkar.
hesabın var mı? giriş yap