• yeni rte tehditi.

    (bkz: önce o elini indir)

    "artık bu eylemlere son verilmesini özellikle rica ediyorum.bir derdiniz varsa belediye başkanıma,valime olmadı temsilcinizi seçip bana gelirsiniz. ama bunların hiçbiri değil de aynı şekilde devam ederseniz anlayacağınız dilden konuşmak zorunda kalırım. ona göre yanıt veririz.çünkü sabrın da bir sonu vardır. bu ülkeyi dışarıya adeta terörün gezdiği bir yermiş gibi gösteremezsiniz.bu duruma türk baharı diyorlar. asıl türk baharı bu ülkeye bizim seçildiğimiz zaman geldi. ey faiz lobisi bizimle uğraşmaya devam edersen kaybedersin."

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23468516.asp
  • (bkz: komik)

    bilmediği bir dilde nasıl konuşur insan.
  • zorbalığına isyan eden halka, miting ile karşılık verme tuhaflığını gösterebilen adam herhalde tehdit de edecekti. etsin etsin. iyi oluyor. her konuştuğunda daha da öfkeleniyor insanlar. dünya aleme rezil rüsva oldular, hala miting alanlarından kara gömleklilerinin yüzüne bakarak sokakları tehdit ediyorlar. valla iyi oluyor. adam mussolini'ye rahmet okutur oldu. aynı konuşmada "bizimkilerin bankaları var" gibi bi şey demiş, korporatizme de selam etmiş sanırım. faşist deyince kızmayın küçük bey.
  • "ı don't speak kıraathane."
  • bana kaygısızlardaki kül-tigin'i hatırlattı bu laf. kultigin telefonda konuşuyor;"bir bacağını kırdık parayı vermedin. öteki bacağını kırdık parayı yine vermedin. eğer parayı güzellikle vermezsen zorla aalmasını da biliriz yani"

    aynı hesap hiç farkı yok.
  • (bkz: sevgi dili)

    bizim dilimiz budur. anladığımız dilden konuşsaydı, şimdi her şey böyle mi olurdu?
  • "bu eylemi bitirin sonra da anladığınız dilden konuşuruz, sabrın da sonu vardır" gibisinden ayrıntılanabilecek olan, yutkunduran, şok eden, düşündüren cümledir. korkutucu ve büyük destek buluyor olması ile kaygılandırandır.

    edit: müthiş merak uyandırıcı. acaba bu çıkışla planlanan nedir? iktidar partisi lideri olarak nasıl şeyler planlıyor? beklemedeyiz...
  • rte beyanatıdır... ve şaşırtmamıştır...

    yazının en başından yorumlayayım:

    'gezi parkı'na gidenlere millet diyorlar gezi parkı'na gitmeyenleri görmüyorlar.' diyor başbakan. ben bugün gezi parkında çadırın önünde oturmuş arkadaşlarla konuşurken gelip 'aferin gençler geleceğinize sahip çıkın' diyorsa ve ardından türbanlı bir teyzem gelip 'çocuklar hep böyle direnin hakkınızı yemek isteyenlere' diyorsa ayriyetten orada türbanlısından tut-mini eteklisine, müslümanından tut-ateistine, gayinden tut-homofobiğine insanlar bir araya gelip oradaki eylemcilere destek veriyorsa ben halk diye buna derim... ve tabii ki yayın yasaklarıyla uyuttuğunuz insanların gelmemesi ise normaldir...

    'fas,tunus ve cezayir gezisi yaptım geldim. geldiğimde istanbul 2 saatte havaalanına aktı.' diyor başbakan. smslerle ve tweetlerle topladığınız, başbakanın deyimiyle 'bindirilmiş kıtalar'ın sayısını az bulup birde photoshoplarla sayıyı abartmaya kalktınız...

    '600'ü aşkın polisimizi yaraladılar. ve 1 polisimizi de şehit ettiler.' diyor başbakan... emniyet müdürlüğünün açıklaması 244 polisin yaralandığı üzerine... şehit olan polis ise yine emniyetin yaptığı açıklamada eylemcileri kovalarken karanlıkta boşluğu görmeyerek vefat etmiştir... sakın kimse yanlış anlamasın şehit olan polis verilen emri yerine getirmektedir... yani polis memurumuzun şehit olmasının sorumlusu sadece eylemciler değildir...

    'bu topluluk yıkmaz, yakmaz.bu topluluk sevginin tohumlarını eker. kardeşlerim diyorlar ki başbakan gerilimden yana, başbakan sertlikten yana. yani ak parti kadroları içerisinde kendilerine göre bir ayrılık tohumu ekmeye çalışıyorlar. bakınız değerli kardeşlerim size tarihten örnekler vereyim.hz.ali'yi inceleyin,osman gazi'yi,fatih'i,kanuni'yi ve gazi mustafa kemal'i inceleyin. hepsinin de farklı farklı özellikleri vardı. biz bu oyuna gelmeyeceğiz.' diyor başbakan... fakat burada anlatmak istediğini ben anlayamadım ya da kendisi anlatamadı...

    'dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz.' diyor başbakan... fakat aynı konuşmanın devamında 'anlayacağınız dilden konuşmak zorunda kalırım.' diyor yine başbakan... ve kendi söylemine kendisi benim yerime yorum yapmış oluyor...

    '10 yıl içinde bizim diktiğimiz ağaç 2 milyar 800 milyon. bunun 2 milyarı fidanlık.800 milyonu 3 yaş fidandır.' diyor başbakan... sözlükte hesabı kitabı yapıldı... bir yazar arkadaşımızın yaptığı hesapla yorumlayalım...

    "10 yılda dikildiği söylenen ağaç sayısı. kaba taslak bir hesaplamayla gidersek 10 yılda 3650 gün olduğunu düşünürsek, 2.800.000.000/3.650= 767.123

    evet bu ülkede günde 767 bin 123 ağaç dikiliyormuş" diyor yazar arkadaşımız ve bende ekliyorum bu ülkede hadi diyelim yılda bu kadar fidan dikildiğine inandık... peki bu dikilen fidanları nereye dikildiğini öğrenebilir miyiz? çünkü benim türkiye'de gördüğüm yeşillendirme değiş betonlaştırma... ayrıca bu alınan fidanlara ne kadar harcanmış ve kimlerden alınmıştır? eskiden atatürk orman çiftliğinin yetiştirdiği fidanlar ekilirdi türkiye'nin yer bir yanına... fakat şimdi atatürk orman çiftliğinin neredeyse yok edildi yeni başbakanlık binası için...

    'belediye başkanı seçildiğim zaman istanbul çoraktı. hemen yurtdışından 10 yaş ağaçlar ithal ettim. tem'de ve e-5 te bunları diktim. şimdi oralarda gördüğünüz bütün ağaçları biz diktik.' diyor başbakan... çoraktı derken tem ve e-5'in etrafını diyorsa haklıdır... ağaçlandırma yoktu ve yine haklıdır kendileri diktiler ağaçları... yiğidi öldür hakkını yeme... fakat yol kenarına ağaç dikmekle çevrecinin daniskasi olunmuyor... belediye başkanlığı zamanına gitmeye gerek yok yakın tarihte tam 28 mayıs 2013 gezi parkı olaylarının bir yıl öncesine 28 mayıs 2012'ye gidersek başbakanın açılışını yapacağı fatih camii'ndeki tarihi çınar kesildi... hemde hiç bir bilgi vermeden izinsiz bir şekilde... başbakan bu olay sonrasında ne yapmıştır?

    'oraya gelen gençler benim 94 teki 95 teki başkanlığımı bilmez.' diyor başbakan... bilmemize gerek yok bizi dün yaptıklarınızdan çok bugün yaptıklarınız yapmaya çalıştıklarınız ilgilendiriyor... ayrıca geçmişte yaptıklarınızla ilgilenmeye kalksak bile nasıl olsa hakkınızda açılan yolsuzluk dahil bir çok davanız zaman aşımından kapandı... yani istesek de geriye dönük olarak yaptıklarınızı sorgulayamayız... yargı sorgulayamıyor biz mi sorgulayacağız değil mi?!!!

    daha yorumlayacak çok şey var fakat zaten destana çevirdim... kimse kusura bakmasın...

    sadece merak ettiğim, başbakan 'dürüst niyetle orada olan kardeşim' diyor... fakat bir türlü özür dilemiyor... yapılan polis şiddetinin faillerinin ortaya bir an önce ortaya çıkarılması gerekirken sadece 3-5 polis hakkında soruşturma açılıp geri kalanı hakkında ne gibi bir yaptırım bir yargılama uygulanıyor... biz çapulcular medyadan sağlıklı bir bilgi alamıyoruz son iki haftadır da...

    ayrıca 'bu ülkeyi dışarıya adeta terörün gezdiği bir yermiş gibi gösteremezsiniz.' diyor yine başbakan... fakat bu ülkeyi terörün gezindiği bir yer olarak gösterenler eylemciler değildir... yerli basın bizlerin kim olduğunu çarpıtarak halka anlatabilir... fakat yabancı basın bizlerin terörist değil özgürlüklerine ve geleceğine sahip çıkmaya çalışan gençler olduğumuzu biliyor... ve aşağıda sıraladığım yaşanan olayların minicik bir kısmı bile bunu kanıtlamaya yeterde artar bile:

    elinde bayrakla şarkılar söylerken 'aranıza provokatörler karıştı' diyebilecek kadar gelişmiş bir istihbarat
    varken ortada hala insanlara hedef alarak biber gazı sıkan, izmir'de bir kızı öldüresiye döven, olayları çekiyor diye vatandaşı döven üniformalı, sivil polisleri ve hatta polislerle birleşip halka sopalarla saldıran insanlar var... yapılan incelemeler ve açılan soruşturmalar adaletle sonuçlanacak mı merak içerisindeyim...

    'artık bu eylemlere son verilmesini özellikle rica ediyorum.bir derdiniz varsa belediye başkanıma,valime olmadı temsilcinizi seçip bana gelirsiniz.' diyor başbakan... direnişin sözcüsü konumuna gelmiş kişiler zaten istekleri basın açıklamalarıyla gerçekleştirdi... ve uzlaşma masasına oturmak için de bir çok davette bulunuldu... fakat il yöneticileri ve yahut hükümetiniz ve hatta siz bizlere hakaret etmek ve tehdit etmekten başka ne yaptınız?

    gezi parkı olayları bu milletin patlama noktasıdır... kazdağları, erciş, hasankeyf, her yıl yakılan kıyı şeridindeki ormanlar diye başlar say say bitmez... çevrecilik dediğin sadece fidan dikmekle olmaz, var olan ağaçları korumakla başlar ve sonra fidan gelir... kazdağlarını, ercişi ve her yıl yanan kıyı şeridindeki ormanları koruyacaktınız... tarihi değerleri korumak ve yüceltmek de yarım yüzyıldan fazla süre önce yitip gitmiş yapıları yeniden inşa ederek olmaz... hasankeyfi, ya da marmaray kazılarında çıkan tarihi koruyacaktınız...

    ve son olarak bu direnişi sahiplenmeye çalışan ve bu direnişten siyasal rant elde etmeye çalışanlar vardır... fakat bizler buna asla izin vermeyeceğiz...

    ve tekrar kusura bakmayın... bu kadar uzun yazıp gözlerinizi yorduğum için... ayrıca bir hatam varsa mesajla uyarırsanız sevinirim lensler kayıyor ve telefonunda şarjı bitiyor...
  • ''çok zor be, evrim teorisine göre binlerce yıl bekleyemeyiz seni.''şeklinde cevap verdiğim söylev.
hesabın var mı? giriş yap