• hedef midir yoksa mecburi bir netice mi bir türlü emin olamadığım..

    ulaşmaya çalışanların, bizatihi bu çalışmaları tezatın en yüksek misali olarak karşımda dikilirken, bir şekilde bu hale ermiş olanların tebessümlerindeki derinlik ise gözlerimi kamaştırıyor..

    içimdeki bu korkağı adam eden, endişelerine meşru bir zemin hazırlayan, yücelere eriştirmeyi vaad etmese de o yüce zirvelerin önündeki yalancı engelleri bir bir ortadan kaldıran bir duygu durumu bu..

    insanı az veya çok melankolik yapıyor ama.. neden bilinmez, baş daha çok eğiliyor, yürek daha kırılgan ama (tuhaftır) kırılmaktan halas bir hale geliyor.. çarpık bir gülümseme çakılı kalıyor çehresine insanın.. şimdi ölse yine öyle gülümseyecekmiş gibi..

    bunula beraber, çevresinde pek kimse de kalmıyor..

    akıp giden zaman gibi, devinip duran mekan gibi insanlar da geçip gidiyorlar.. yağmaktan bir halt anlamayıp dinmeye meyleden kişi, etrafından akan zamanı, mekanı ve insanları izlemek zorunda kalıyor.. çok bir halt olduğundan değil, yağıp gürlemeyi beceremediğinden diniyordur belki de..

    dinip durulmak; sağanak yaşamayı kaldıramayan kafayı nadasa bırakmak gibi..
  • bir suredir hissettigim sakinligi, ic huzuru, iyi olus halini ve belirsizlige karsi hosgoruyu tanimlamak icin tek bir sozcuk secmem gerekse bu sozcugu secerdim: dinginlik.

    kendimi sevmez, memnun hissetmez, ufacik bir sorun karsisinda strese kapilip gerginlikten bir sey yapamaz hale gelir ve karanliklar icinde kendi kendimle savas verirken sonunda boyle hissetmeye basladigima ben de inanamiyorum. animsamak icin yaziyorum bunlari. her seyin zamani varmis ve siz buyurken, uygun anlarda sizi buluyormus. siz buyumus oldugunuz icin, onlari gorebiliyor ya da onlara yoneliyormussunuz. benim icin boyle oldu.

    ayriliklar, basarisizliklar, kendine yenilmeler, gozyaslari, dibe vurmak, karanlik ve tek basinaliktan sonra, evet sonra, bitiyor. anliyorsunuz ki bir savas veriyormussunuz ve bu savas sonsuza kadar suremezmis. "insan kendisine kac kere yenilip kendisini kac kere paramparca edebilir?" diye soruyordum kendime her gun. ne kadar kacabilir insan? nereye kadar kacabilir? hatalarin bir sonu yok mu? insan kac kere veda edebilir? yurek bunlari nasil tasisin?

    saglam bir dayak yemis gibi hissediyordum kendimi. agzimi yuzumu kirmislardi sanki. kendimce yasadim bir seyler iste. bir suru insan tanidim. bir suru karar aldim. bir suru karardan caydim. bir suru hata yaptim. birkac basarim da oldu. cok dustum; kalkamadim. kalktigimdaysa bir avuc toprakla kalktim ama. kayboldum. kendimi buldum. buldugum insanla ne yapacagimi bilemedim. kendimle uzun uzun konustum. kim oldugumu daha iyi anladim. "sevmiyorum."dedigim bu insani sevmeye bile basladim.

    "olur, bir caresi bulunur." diyebilmek icin bir suru sorun yasayarak sakin kalmayi ogrenmek, "hata degil, ders." diyebilmek icin cok hata yapmak ve yilmamak gerekiyormus. sabirsizligi yenmek icin beklemeyi ogrenmek, ofkeye hakim olmak icin karsidakini anlamak gerekiyormus. kalmak isteyen, her ne olursa olsun kaliyor; gitmek isteyen ise gerekceye bile gereksinim duymuyormus.

    anlamak icin durup dusunmek gerekiyormus. dinginligi bulmak icin karmasayi ve belirsizligi yasamak ve onlari olduklari gibi kabul etmek gerektigine inaniyorum artik. yasam karmasa icinde ve belirsizliklerle doluyken her seyden duzen ve ongorulebilirlik beklemek bir yanilgi. olaylar bekledigim gibi gelismediginde, basarisiz oldugumda her sey berbat bir hale geldi, her sey bitti diye dusunen ben, "olmazsa yine denerim." diyorum kendime artik. bugun olmazsa yarin, yarin olmazsa obur gun, obur gun olmazsa bir sonraki gun denerim. bir daha denerim. olana kadar denerim. olmazsa da... olmayinca dusunurum. tezim zamaninda bitmezse uzar. 1 yil sonra nerede olacagimi kim bilebilir? is bulamazsam buluncaya kadar ararim. hata yaparsam neyi nasil yapmayacagimi ogrenmis olurum. sorunlar karsima dikilirse ben de onlarin karsisina dikilip gozlerinin icine bakar ve beklerim. sorunlarla karsilasinca beklerim ve gecer giderler. yine gelirlerse yine giderler.

    bir suru insanla, bir suru insanda, bir suru kosulda, tek basima kendimi tanidim az da olsa ve yapabilecegimi hissediyorum artik, her ne olursa. yapamazsam yapana kadar denerim. olmazsa yapabilecegim bir sey bulurum. oldugu kadar olur.

    firtinanin ortasinda kendime sakin bir nokta bulmus gibi iyi hissediyorum.
  • huzur ve hüzün ile birlikte ruh hallerinin en bi gariplerinden olan "bişey"dir bu. bi ahmet hamdi tanpınar adının içinizde uyandırdığı renk gibidir, ya da dalgalı denizin önünde oturup ürperilen ve dalıp gitmelerin ara ara sakin bi muhabbetle kesildiği bi gece ya da sabaha karşı gibidir bazı halleri.
  • lao tzu, "insanların onay vermesini önemserseniz, onların mahkûmu olursunuz." der ve ekler: "işinizi yapın ve geri çekilin. dinginliğe giden yegâne yol budur."

    bir insan gördüm, uzun uzun baktığımda ondan bana gelen enerji dinginlikti. nasıl yapıyor, ne yapıyor da böyle diye onu tanımaya çalıştım. hayatına burnumu soktum. gel zaman git zaman gördüm ki o hayatta dinginlik yok. enerji tersine döndü. bana artık huysuzluk, huzursuzluk, öfke akıyordu. oysa aylarca dingin kalmak için uğraşmıştım. bir anda her şey yerle bir oldu. geri çekildim, bağı kestim, sırtımı döndüm. içime baktım. içimde bir yerde duruyordu dinginlik. çektim çıkardım. yoluma, işime devam.

    kimsede olmayan, kendinde bulunan ve kendine yeten şey. had.
  • iç huzuru her anlamda yakalamış olma hali. insanın huzur bulduğu belli zamanlar vardır ; denizde dalgaları izlediği zamanlar, boşluğa baktığı zamanlar, gökyüzünde gökkuşağını izlediği zamanlar. bu zamanlarda dinginlik dediğimiz ruh halini yakalar ve bir nebze ruhu ferahlamış olur. ne yöne baktığı önemsizdir, neler hissettiği de önemsizdir, içeride sadece huzur vardır. çok sık yakalanmasa da, insanoğlu böyle zamanlarda hayatın yaşanılabilir olduğunu daha net kavrar.
  • sürekli özlenen, peşinde olunan, bir bulunup bir yitirilen.. ıssızlığın ortası..
  • light nirvana
    önce daha kelimesi çıkarılır kelime haznesinden
    sonra istiyorum
  • dingin olma durumu.
  • neyden elde edileceği de bilinmez. bazısı bilinir de, bazen de yok, öyle bir şey sağlar ki bunu...

    yoğunluktan (bazen sadece kafa yoğunluğu bile olabilir) ilk fırsat bulunduğunda, kulaklıkları yerleştirip kulağa müziği dinlerken, hiçbir insanla birebir diyalog bile kurmadan, elde missss kokulu kahveyle net üzerinden masa oyunları oynamanın verdiği rahatlık, dinlendiricilik mesela. nereden akla gelir? nasıl anlatılır? zavallıca mıdır? belki. ama... değildir sanki ya.

    başka durumlar da olur, birisiyle sessizce oturmak gibi. iç rahatlığıyla, memnuniyetlerin farkındalığıyla, "zaman dursa da olur" düşüncesiyle. bunun dinginliği anlatılabilir de, çok kişinin bildiğidir, reddedemeyeceğidir çünkü. eh, ergenliklerin "ben marjinalim!"i ve sonralarının "benim ağzım yandı, ben 'desperate man olamam daha"ları sarmadıysa, insanlık getirisi olarak da pek gerçektir ya.

    ama ilkindeki o dinginlik yine de bir başkadır. sadece kendi dünyanda, kendi dünyana bile ihtiyaç duymadan - müzik ve kahve zevkini saymazsak - böyle bi' rahat zaman geçirmenin tatlılığıyla, karşındaki adamın birinin "çat" diye rıfkıyı sana yedirmesinden suratında aptalca oluşan sırıtmanla ortaya çıkan... haha çok mu ezik ne hakikaten?

    olsun, kahve de pek güzel.
  • "her şey"den sonra üzerime geçireceğim gömlek.

    (bkz: gerçekleştirmek)
hesabın var mı? giriş yap