• salt arkeoloji meraklısı insanların - yani herhangi bir arkeoloji ya da ilk çağ tarihi vs. gibi formel bir eğitimden geçmemiş sadece o dönemlerden kalma eserlere yapılara ilgi duyan insanların - arkeolojik sitelere bakışı genelde tek taraflıdır: bugüne aitmiş gibi düşünülen şehir hayatının geçmişte de var olmasına duyulan bir hayret ya da en fazla bugünün kanıksanmış işlevlerin geçmişte ne kadar emek isteyen işler olduğunu idrak ve teknolojik evrime ait bir fikir. ben de arkeoloji eğitimi almış biri değilim ama meraktan da öte arkeoloji yayınlara da göz atan belki de ileri seviye bir amatör olaraktan merak ettiğim işin diğer bir yönü: aga nooluyor da koca bir şehir ya da mahalle toprağın altına gömülüyor? hani bir doğal ya da insani felaket (misal sel ya da bir moğol istilası) olur şehri yerle bir eder ve şehir boşaltılır bunu anlayabilirim. fakat bir felaket dahi olsa şehir bir anda sıfır nüfusa düşmüyor ki? orda yine kalıyor insanlar, evler binalar ve herşeyden önemlisi sosyal hayat. benim merak ettiğim işte o felaket sonrası; sel oldu bitti tamam şehrin 10 mahallesinin 4ünde medeni hayat belirtisi kalmadı nüfusın 2/3ü ya öldü ya da şehirden göçtü ona da eyvallah da aga kalanlar orda, onların sürdürdüğü medeni hayat belki 50 belki 100 sene sonra yavaş yavaş siliniyor. asıl ilginç olan ve bir arkeolojik siteye gittiğinizde görmediğiniz belki de göremeyeceğimiz husus işte bu: medeni hayat-tarih ekseninde süreksiz bir kopuş yaşandıktan sonra o şehir medeniyet tarihinden de fiziki coğrafyadan da silinene kadar neler yaşanıyor. gelecekten baktığınız zaman pompei vezüv patladığında yok oldu ama şehir nüfusu tamamen yok olmadı ki?! şu linkten bakın misal kayıplara http://en.wikipedia.org/wiki/mount_vesuvius patlama ve hemen sonrasında yokolan nüfus belki 40% bile değil insanlar o çevrede belki kenar mahallelerde yine yaşamaya devam ediyorlardı, biz bu insanların hayata tutunma çabasını ya da şehir tarih sahnesine tutunma çabasını arkeolojik sitelerde görebiliyor muyuz? zannetmiyorum...

    bir de şunu not etmek gerekiyor ki en büyük felaketler dahi kesinkes şehir yokoldu demek değil, büyük chicago yangını 1871'de chicago'yu yerle bir etti ama chicago halen amerikanın 3 büyük şehrinden biri, chicago'yu pompeii'den farklı yapan nedir? new orleans katrina ile helâk oldu bu şehrin kaderi chicago gibi mi yoksa pompeii gibi bir olacak?

    detroit tüm bu sorulara iki farklı yönden çok çarpıcı bir yanıt, bir kere herhangi bir doğal veya insani felaket ya da genel olarak süreksiz bir kopuş yaşanmadan zamanda sürekli bir şekilde bir şehrin nasıl adım adım tarihten silinebileceğine örnek teşkil ediyor. tabi basından edinilen izlenim ekonomik krizlerin anlık etkileri olduğu yönünde falan ama detroit amerikan otomotiv sektörünün 70lerde japonların piyasayı hallaç pamuğu atmasından beri düzenli olarak geriliyor, 2008 krizi otomotiv devlerini batmanın eşiğine getirdi ama bu şirketler 90lardan beri tetikteler zaten. şehir son 5 senedir işsizlikte amerika şampiyonu, michigan zaten eyalet olarak amerikada en yüksek tarımdışı işsizlik oranına sahip. detroit public schools ülkede örencilerin gre'den en düşük notları aldığı okul ağı, şehir suç oranı en yüksek 3 yerden biri...ve tüm bunlar birgünde bir yanardağ patlamasıyla olmadı, detroit şehri gayet düzenli bir şekilde siliniyor lakin detroite gittiğinizde bir arkeolojik siteyi dolaşıyorsunuz gibi bir izlenim olmuyor çünkü o binalara halen oralarda duruyor insanlar falan var etrafta hayat devam ediyor. yaşam ve ölüm yanyana karşılıyor sizi soldaki terkedilmiş gökdelenin kırık camlarından dışarı kuşlar uçuşurken sağdaki dev binadan takım elbiseli insanlar çıkıyor, bir zamanlar eğlence mekanı olan terkedilmiş bir binanın üstünde entertainment yazılı pano pastan zor okunurken karşıki binanın giriş katı şehrin en iyi jazz venuelarından birine ev sahipliği yapıyor (bkz: cliff bell's). şehrin ana caddelerinde herhangi bir metropolde inanılmaz kiralara verilecek olan dükkanların üzerinde kiralık ilanları görüyorsunuz, dolu olan dükkanlar ise ayakkabı mağazası, terzi vs. gibi anacaddenin üzerinde kirayı karşılayamacak dükkanlar. ekonomik hayat canlı olmayınca kiralar da düştüğü için bir terzi gidip de downtownda bir gökdelenin altına dev gibi dükkan açabiliyor.

    olur da bundan 500 yıl sonra detroit toprak altında bulunur mu? bulunursa şehir 20xx ekonomik krizinden sonra terkedilince binalar çelik inşaatları sayesinde uzun yıllar ayakta kalırken bize 20. yy amerikan rüyasının nasıl bir kabusa dönüştüğüne dair önemli izler veriyor falan mı denecek? zaten herşeyden evvel o koca koca gökdelenler nasıl olup da toprağa gömülecek?
  • kötü belediyecilik sonucu iflas etmiş şehir.

    halbuki bir melih gökçek, detroit büyükşehir belediye başkanı olsaydı yapacağı alt geçitler ile, gereksiz yol yapım çalışmaları ile, şehir dışına kuracağı konut alanları avm ve bağlantı yolları ile detroit'in washington ve fed tarafından her daim finanse edilmesini sağlardı. bütçeleri zorlayan harcamaların hesabı sorulduğu vakit ise kwame kilpatrick zamanından kalan borçları ödüyoruz benim bir suçum yok der ve kendisini bu işin içinden sıyırırdı.

    ahmet-osman gökçeklerden biri detroit pistons'un başına geçer şehre ve emekçi vatandaşlara bir umut aşılardı. ligi 30.sırada bitirme durumunda ise suç joe dumars'ın bencilliğine, kötü trade politikalarına bağlanırdı.
  • kurtarıcısı melih gökçek olabilir.

    (bkz: melih gökçek'i detroit'e itelemek)
  • (bkz: piston asagi indi)

    :/ :)
  • saddam hüseyine 23 yıl önce altın anahtarı verilmiş ve fahri hemşehrisi ilan edilmiş şehir.
  • diren detroit!

    --- spoiler ---

    bu perşembe iflas bayrağını göndere çekmiş olan şehirdir. lafı fazla uzatmadan nedenlerini kısaca sayalım:

    *2000 yılından beri şehrin nüfusu %26 azaldı. şu an sadece 706,000 nüfusa sahip. 1950'li yıllarda 1,850,000 civarındaydı. nüfusun azalması üretken olan yatırımların artmaması, azalan vergi gelirleri, azalan tüketim ve yatırım harcamaları ve mevcut olan sosyal sorunları göstermektedir.

    *işsizlik oranı %18,6. amerika'da işsizlik oranları 2000-2007 arasında %4 civarında tutulurken, 2007 sonrası %9,6'ya çıksa da 2012 yılında %8'e düşmüştür. detroit' te işsizlik oranı amerika ortalamasından daha yüksek. 16 yaş üzeri nüfusun yarısından daha az bir kısmı çalışmaktadır.

    *kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla değeri 15,261 $. az önce yazdığımız gibi, fazla vergi potansiyeli yok.

    *düşük vergi hasılası ve buna bağlı olarak kamu harcamalarının finanse edilmesindeki zorluklar. eğitim ve sağlık gibi harcamalar finanse edilmediği için detroit amerika' da en yüksek suç oranına sahip olan şehirdir. fakat yapılan suçların sadece %10'u çözülmüştür. geriye kalan %90 hala soruşturma aşamasındadır.

    *acil durumlara cevap süresi tam olarak 58 dakika! polis olsun, ambulans olsun. acil vak'alar şehrin ne kadar huzursuz olduğunu göstermektedir. bir de üstüne 58 dakikada gelen yardımı düşünürsek..

    *78,000 ev terkedilmiştir. göç mevzusu zannettiğimizden daha da derin bir yara olmuştur.

    *yılda 12,000 yangın çıkmakta, şehrin %40' ının aydınlanma direği çalışmamaktadır.

    *yerleşik kişiler yüksek suç oranı yüzünden farklı şehirlere ve eyaletlere kaçmaktadır. az önce yazdığım kaybolan evlerin nedeni budur. ve bu kişiler emlak vergisi ödemiyorlar. 2011 yılında emlak vergisi gelirlerinin %68'i toplanabilmiştir.

    *kötü idare ve yönetim. bütçe uygulamaları kötü uygulamalar sonucunda işlevsiz kalmaktadır. günü geçmiş politikalar, iş uygulamaları, prosedürler vs. hiçbiri beklenen olumlu etkiyi vermemiştir.

    *alacaklılara 18,5 milyar $ borcu var. borcun 6 milyar ı sağlık, hayat sigortası yükümlülüklerine ait. emekli maaşları kabaca 3,5 milyar $ arttı.

    gelecek adımlar nelerdir?

    -dava en fazla 3 aya kadar başlayacaktır. bu zamana kadar şehir chapter 9 koruması altına alınacak mı yoksa iflasına karar mı verilecek işte o zaman belli olacak. teklifler verilecek, yardım miktarı belli olacak vs.

    amerikan basını 13 yılda nüfusunun 1/4' ünü kaybetmiş, insanların kafayı sıyırdığı ve suç oranlarının arttığı bir şehri umursamıyor.

    tek umursanılan şey: 18,5 milyar $ borç ödenecek mi?

    götünüze girsin 18,5 milyar $!
    --- spoiler ---

    edit: varlık vergisi değil, emlak vergisiydi. düzeltme için tetrahedron'a teşekkürler.
  • bugune kadar gorduklerim icerisinde dikkatimi en cok ceken sehir.
    "boyle sehir olurmu" dememe sebep olmustur.
    kimileri "hayalet sehir" der nedeni sanki terk edilmiscesine (sankisi fazla) bombos olan sokaklaridir. ozellikle sehir merkezini cevreleyen getolarda kimsecikler gezinmez, hele bir haftasonu sehir merkezine giderseniz sesleriniz yankilanir gokdelenlerden.

    insan kendini savas esnasinda bosna'da gibi hisseder, ki hos, korkunc bir duygudur.
  • 1900'lerin başında amerika gayri safıla milli hasılasının %37'ni tek başına üreten bir şehirmiş. düşün, dünya'nın en önde gelen ülkesi ve boyut itibariyle türkiye'nin 4, nüfus itibariyle 3-4 katı, ekonomi itibariyle türkiye ile kıyaslanamaz. tüm avrupa'nın toplam gsmh'ına yetişmiş bir ülke ve bir şehri tüm ülkenin üçte birini tutuyor. radyo, otomobil, tramvay; döneminde altından değerli ne kadar teknoloji varsa üreten bir şehir.

    70'lerde otomobil piyasasının (petrol krizi sağolsun) yeni arayışlara girmesi ile amerika'nın koca motorlu araçlarını alan kimse kalmamıştı geçmişe kıyasla. yerine avrupa'nın ve yeni yeni ortaya çıkan asya'nın tasarruflu araçlarına yönelmişti dünya, amerikan halkı dahil. bu kriz aşıldığında amerikan arabalarının çoğunu ürettiren general motors artık biz de birşeyleri değiştirelim demiş. şu ana kadar kılından tüyüne her birşey değişmiş. ponziac gibi akıl karı olmayan gösterişli araçların üretimi yavaşlatılmış (hatta artık o marka da yok), ucuza üretim için fabrikalar önce amerika içinde hammadde kaynaklarının dibine taşınmış, sonra asya'ya taşınıp avantaj kazanma yoluna gitmiş. şu anda motorların çoğu almanya ve çinde, gövdeler ve baika parçalar çin, doğu avrupa (sırbıstan mıydı bulgaristan mıydı acaba yeni moda?) ve türkiye'ye (minik yedek parça üretimleri) kaymış. general electric yine görüşürüz hacı diyip bölgeyi terketmiş.

    tüm bunlar olurken 85'lerden bu yana zengin ve orta halli kesim de şehirden elini çekmeye başlamış, bu kesimin beyaz, işçi kısmının zenci olması hasebiyle kalan son beyazlar da zenci öfkesine maruz kalmış. detroit suç istatistikleri bir amerikan sitesinde vardı çok manalıydı. yine detroit sokaklarının ghetto'da büyümemiş insanlar için birer intihar bölgesi olduğunu biliyoruz (müslüman iseniz bazen yıttığınıza dair söylentiler de var). bu güvensiz ortam bozulmayı daha da körükleyerek 1990-2009 arası tam bir şehirden kaçış havası yaratmış.

    2009 neden bir dönüm noktası bilmiyorum ancak o yıl detroit'in tam anlamıyla boşaldığı yıl. öyle ki şehir planlarında 100 ev varsa boşaldı cürüdü diye ortadan kaldırılan evlerle 100 evlik mahallenin 10 evlik ıssız alanlara dönüştüğünü görüyoruz. köşk denilecek evler şu anda ağaçlar arasındaki yıkıntılar halinde. şu anda evini terkedenler ise normal müstakil evleri (tek kat 1500 feetkare) 1000-5000, hep hayalini kurduğumuz filmlerde boy gösteren tarzda evler ve köşkler ise (iki katlı iki garajlı 1500-4500 feetkare) 5000-15000 arasında alıcı buluyor.

    şahsen ghetto ortamında hayatta kalabilecek olsam, orada bir köşk alıp bahçesinde çiftçilik yaparım fantaziye bak. bu şehrin dünya'nın süpergücünde bu halde bulunması da ayrıca düşündürücü.

    edit: hakkında yapılan en sağlam analiz http://www.freep.com/…ory-1950-debt-pension-revenue

    ek: bahsettiğim değişimi gösteren bir video ( kwyjibo sağolsun): http://www.liveleak.com/view?i=937_1404673887
  • bana göre canlandırılması ve yeniden yaşama döndürülmesi mümkün olan bir şehir. amerika ve amerikalılar yabancı düşmanlığını yenip, 10 yıl detroit şehir sınırları içinde yaşamak şartıyla özel yeşil kart vermeliler. dünyanın birçok yerinden iyi eğitimli ve zeki insanlar abd'de yaşamak için seve seve gelecektir. bu şehirde ciddi bir ekonomik ve sosyal canlanma sağlar.
  • şehrin içine düştüğü vahameti anlamak için bakılabilecek sitelerden biri: http://goobingdetroit.tumblr.com/

    sanki abd demokrasi götürmüş, öyle bir çöküş.
hesabın var mı? giriş yap