• türkiye'nin bitip avrupa'nın başladığı yer. enez'in iki adım ötesinde olmasına rağmen apayrı bir kültür, apayrı bir hava.

    aslında ufakça, gayet sıradan bir şehir alexandroupolis. bir kaç kilometrelik bir sahili, bir alışveriş yapılan ana caddesi var. nüfusu hemen karşıdaki keşan'dan biraz az olmasına rağmen, hayat tarzı çok farklı. insanlar her fırsatta dışarıdalar, sürekli eğleniyorlar. sahilde onlarca cafe, beach club var. gece saat 10'dan sonra tüm şehir dışarıda. herkes rahat, herkes halinden memnun.

    (bkz: balkan turu /@vsop)
  • buraya ben patenle geçtim, ne vize ne pasaport ne bisi, hicbir sey sormadilar oyle mustesna yer.
    bisikletle hele daha kolay gecilir...
    denemesi bedava.
  • sofulu kasabasınadn sonra gelir.
    pazarkule sınır kapısından güneye iniyorsanız karayoluyla, meriç ile birlikte denize döküleceğiniz yerdir.
    hoş meriç tam da dedeağaç'ın içinden dökülmez ege'ye. türk tarafında enez'e yakın dökülür, büyük deltası yunanistan tarafında kalır. dedağaç bu delta'dan sonra yer alır.
    dedağaç'a girmek için otobandan sapmak gerekir. gerekmelidir de.
    aslında sahiline varana kadar pek de öyle ahım şahım bir yer görüntüsü çizmez. ama sahil şeridi, liman çevresi çok keyiflidir.
    kafeleri her vakit kalabalıktır. herkes frappesini yudumlar. türkiye'den sonra, 'ulan biz hayatın tadını çıkarmıyormuşuz anasını satiim' dedirtir.
    hava açıksa, dedağaç'ın karşısında cüsseli semadirek adası görünür. deniz kıyısında bir lunapark vardır, güzel fotoğraflar verir açı avcılarına.
    güzel bir moladır deedağaç. hatta bazen ihtiyaç molası.
    türkiye'den gidiiyorsa, ege'ye merhaba molasıdır.
    türkiye'ye dönülüyorsa, ucuza alışveriş yapmak ya da türkiye'de bulunmayan bi kaç parçayı satın almak için marketlerine gidilir.
    mola biter, dedeağaç'tan yola çıkılır. ama göz arkada, semadirek'e gitmeye hazırlanan feribotta kalır. ama o başka bir hikayedir. yoldan sapmamak gerekir.
    dedeağaç'tan sonra hemen otobana çıkmamak gerekir. deniz kıyısından aheste gidilir.
    bir kaç kilometre sonra, thrace diye bi otel vardır. bölgenin en lüks otelidir.
    kalmak isteyen bir miktar yüz euroları gözden çıkarabilir.
    ama ege deli giib esmiyorsa, para vermeden denizine girilebilir.
    kimse de ulan ata'nın oerizi mki diye sormaz adama.
    neyse, yola devam edelim. dedeağaç'tan sonrası, makri diye bir köydür efenim.
    (bkz: balkan turu)
  • izmir,dedeagac arası başlatılacak olan vapur seferleri,dedeagac limanın derinliginin yetersiz olması nedeniyle başarızılıkla sonuclanmıştır...
  • türk sınırına yakın ve yunanistan’ın taşrası konumundaki şehir.
    denizi ve doğası ile trakyalıların çok rağbet ettiği ikinci trakya.
    oldukça sakin ve kalabalıklardan ve gösterişten son derece uzak, sahili ve tavernaları çok güzeldir.taverna demişken, bizim tavernadan anladığımızla, yunanların taverna dedikleri şey farklı. yunanistan'daki restoranların, en salaşından en pahalısına kadar, müzik eğlence olsun olmasın, hepsinin adı taverna.
    sokak müzisyenlerinden birinin tepenizde bitmesi ile müzik eşliğinde keyifli yürüyüş yapabilir. aynı müzisyenle deniz kenarında bir tavernaya oturup ucuza balık yiyebilir, biranızı yudumlayabilirsiniz.
    sizin türk olduğunuzu anladıkları an yanınıza yaklaşıp ‘’bende türküm’’ diyen romanlarla karşılaşabilirsiniz.
    şehrin sembolü deniz fenerinin etrafındaki sahil yolu (dimokratias caddesi) yaz akşamları trafiğe kapatıldığından keyifli akşam yürüyüşlerini bu caddede yapıp dondurmanızı yalayabilirsiniz.
    eğer telefonunuz uygunsa şehir merkezinde her yerde kullanabileceğiniz internet bağlantısı da mevcut. (belediye hizmeti midir? yoksa o güne özgü bir şans mıydı? anlamadık ama bizi pek mutlu etti)
    yol kenarlarında veya bazı noktalarda küçük kilisecikler görürsünüz. hayatını trafik kazasında kaybedenlerin anısına yaptırılmış bu kilisecikler. ölenler yakınları tarafından bu kiliseciklere konan mumlarla ölüm yıl dönümlerinde anılırmış.
    diğer yunan şehirleri kadar gözde olmasa da, kısa bir gezi için keyifli zamanlar geçirilebilecek hoş bir şehir dedeağaç.
  • cnn turk'te uzman olarak cikan kisilerin agzindan daima "abd turkiye'ye karsi konuslaniyor" minvalinde yorumlar goruyorum, e guluyorum haliyle. abd bizzat kendi ordusuyla turk askeriyle savasmaz. bu senaryolar komik. yunanistan ve ege kismi da cok buyuk bir dikkat dagitici sis perdesi olarak kullanildigini dusunuyorum. cunku abd bu konuda turkiye'nin ne kadar hassas oldugunu biliyor. zaten bu konu hakkinda da yorum yapmiyor, kendi konuslanmasina bakiyor. peki abd bunu niye yapiyor? bunu anlamak icin avrupa tarihi konusmak lazim fakat konu cok uzun o yuzden tarih kismini olabildigince ozet gecmek gerekecek.

    avrupa enlightenment denen aydinlanma sonrasi, muthis bir bilimsel atak ile dunya'ya nispeten medeniyeti getirmis bir bolge. fakat bu bolge kendi icerisinde cok fazla ayrilik yasiyor. dunya'nin baska hicbir yerinde bu kadar kucuk alana bu cok sıkışmış ulkenin oldugu bir yer goremezsiniz. onlarca ulke var. bu ulkeler de oyle hadi ulke olsun diye degil, gercekten farkli dillerin konusuldugu, farkli kulturlerin yasandigi yerler. aydinlanmayi becermis fakat birbirleriyle de yasamayi becerememis bir bolge burasi. iki buyuk dunya savasi buradan cikti. birinci cihan harbi, buyuk olcude sanayi devriminin etkisiyle, kaynak paylasimi sebebiyle cikti. imparatorluklar yikildi. ikinci cihan harbi de ha keza birinci cihan harbinin kapanmamis hesabi olarak yasanmak zorunda kaldi. bunun uzerine bir de soguk savas tecrubesi yasandi. bu da aslinda ikinci cihan harbinin kapanmamis defterlerinden cekip cikarilan bir hesapti. fakat bu hesaplar hala kapanmis degil.

    bazi hesaplari temizlemek adina avrupa birligi catisi altinda bir olusum kuruldu. kabaca buradaki asil amac da savasi avrupa'dan cikarmakti. fakat avrupa, disaridan bakinca avrupa deniliyor belki ama kendi icerisinde hala parcali bir yapi. bugun baktigimiz zaman guney avrupa ve kuzey avrupa arasinda ciddi bir refah ve ekonomik kompleksite farki oldugunu goruyoruz. kuzey avrupa sanayilesmis. bunun icerisine almanya tamamen giriyor. fransa'nin kuzey bolgesi giriyor, italya'nin ve ispanya'nin kuzey bolgesi giriyor. guney bolgelerinin egitim ve gelir seviyesi dusuk. ayni turkiye'nin dogusu gibi, avrupa da benzer bir hayati yasiyor. tabii ki turkiye'nin dogusu ile kiyaslanamaz fakat avrupa'nin en kendi icerisinde bir kiyas yapinca benzer bir ayrim oldugunu gorecegiz. ana kit'a ve bunun yani sira bir de parcali olan kismi var avrupa'nin. bu da birlesik krallik'in zapt ettigi bolgeler, irlanda, iskocya ve ingiltere ana karasi ve iskavdinav bolgesi olarak dusunmek gerekiyor. bunun uzerine bir de dogu avrupa denen kisim var. dogu avrupa siniri en batisinda almanya'nin dogu tarafini da icine alip guneyde balkanlara doguda da ta rusya'ya kadar uzanan bir bolge. son olarak da balkanlar tarafi var. her ne kadar avrupalilar kabul etmese de (zaten sorun da buradan cikiyor) avrupa'nin sinirlari ta kafkasya'ya uzanir.

    bu konu gercekten cok uzun belki 20-30 bin kelime en az yazmak gerekir, fakat burada cok kisa ve ozet halinde vermek zorundayiz, avrupa'da bugun savas var. ukrayna-rusya savasi bu da. bu savasin temel sebebi de nato ve rusya arasinda paylasilan hakimiyet alanlari diyebiliriz kisaca. sovyetler birligi dagildiktan sonra ortaya cikan dengesiz ulkeler. bu dengesiz ulkeler de cok basit bir bakis acisiyla savaslarin yasanacagi yerler olacak. balkanlardaki sirbistan'in hirvatistan ile olan savasi, yugoslavya'nin dagilisi, bosna'da yapilan katliam gibi anilar hala hatiralardan silinmedi. zaten daha dun olan seyler bunlar devletler icin. bunun benzerini de bizim hicbir sekilde mudahil olamadigimiz, o zamanlar sanirim demirel vardi basta, daglik karabag savasi idi. ermenistan azerbaycan'dan bu bolgeyi almisti. bunlarin hepsinin sebebi sovyetlerin dagilmasi ardindan guc bosluklarinin olusmasiydi. bu guc bosluklari da ne avrupa ne de abd tarafindan dolduruldu. avrupa zaten kendi derdine dusmustu. kendi ekonomisi ayaga kaldirmak ve savaslari durdurmak icin avrupa birligi'nin temellerini kurmaya calisiyordu. (bkz: maastricht antlaşması).

    avrupa, balkanlari kendinden gormuyordu. kendi icerisinde de uc buyuk gucun, almanya, fransa, ingiltere, arasinda bir hakimiyet cabasi soz konusuydu. maastricht anlatmasi ile de bu savasa bir son verip beraber yasamayi ogrenmeliyiz cabasi verilmeye baslandi. burada asil amac, avrupa'nin refahiydi. fakat bugune baktigimiz zaman ingiltere bu birlikten ayrildi, geriye kalan iki buyuk guc, almanya ve fransa, birlik icerisinde liderlik pozisyonu kovaliyorlardi, ta ki pandemiye kadar. almanya birlikteki en buyuk ekonomik guc, fransa da en buyuk askeri guc. geri kalan ulkelerin cogu da borc icinde. bunlari fonlayan almanya. fakat avrupa birligi'nin kendi merkez bankasi var. para politikalari buradan yonetiliyor. ornek olarak yunanistan ve almanya'nin tamamen birbirine taban tabana zit para politikasi var. yunanistan buyuk borc icerisinde ve bu durumda normalde enflasyon ile borclarini eritme yoluna gidecektir fakat almanya'nin bu isine gelmiyor cunku bu kendi alacakli oldugu borclarin enflasyona yedirilmesi anlamina geliyor. almanya nispeten guclu para istiyor cunku cok buyuk bir cari fazla veriyor(du). pandemiye kadar.

    pandemi surecinde avrupa'daki ilk savasi daglik karabag'da gorduk. azerbaycan turkiye'nin de yardimlariyla 30 yildir isgal altinda olan topraklarin bir kismini geri aldi. buradaki asil amac da lacin koridorunun acilabilir bir jeopolitik konum elde edilmesiydi. bu saglaninca savas da sona erdi. azerbaycan pandeminin getirdigi saskinliktan faydalanarak bu isi oldu bittiye getirdi. turkiye ve azerbaycan icin cok buyuk kazanim oldu bu. benzer sekilde rusya da ayni isi ukrayna uzerinde yapiyor. 1989-1991 donemindeki cokusu ardindan hukmunu kaybettigi topraklara bir dalis yapti rusya. aslinda bundan once 2014'te de aynisi yapmisti ve kirim'i kontrolu altina almisti. bu arada kirim'daki en uzun istikrar doneminin de osmanli zamaninda oldugunu buraya hatirlatma notu olarak dusmekte fayda var. rusya benzer seyi 2008 sub-prime krizi sonrasinda 2008'de gurcistan'da da yapmisti. kisacasi, guc boslugu hissedildigi anda bu aksiyonlar alinir.

    balkanlar diger bir guc boslugu olan bolge. bu bolgede de bir savas cikacak. bunun cikmamasi imkansiz. fakat bu savas ertelenebilir. genel olarak abd'nin dedeagac'a yaptigi yiginak bu savasin cikmamasi icin yapilan turden bir yiginak. asil amaci fakat eger bu savas cikarsa da bu bolgeye turkiye'nin ve rusya'nin girmesini engellemek icin oldugunu gormemiz gerekiyor. konu yunanistan ve turkiye arasindaki ege'de yasnan gerilim filan degil. bu gerilim zaten yillardir var. fakat simdi bu gerilim cok guzel bir dikkat dagitici unsur olarak kullaniliyor. evet dogu akdeniz'de bir hakimiyet kavgasi soz konusudur fakat bu konu en azindan simdilik biraz duruldu. akdeniz'in kit'a sahanligi ve munhasir ekonomik bolge tartismalarinin net sekilde bitirilebilmesi icin de akdeniz'in devami olan ege denizinde de benzer bir paylasimin yapilmasi gerekiyor fakat bu konu cok daha zor bir konu. balkanlardaki guc dengesi tekrardan yerine oturmadan da olmayacak bir is. baska bir deyisle balkanlardaki dengesizlik ortadan kalkmadan ege sorununu cozmek imkansiz. fakat balkanlar'da olasi savasin gercege donusmesi durumunda, orada kendisine bir bolge kapatmis bir turkiye'nin de ege de cok ustun bir jeopolitik duruma gececegini artik haritaya bakan herkesin rahatlikla gorebilecegi bir sey. abd de bunu gordu ve buna karsi aksiyonlarini aldi.

    su an suregelen ukrayna'daki savas bize gosterdi ki turkiye bu gibi durumlarda 90'larda oldugu gibi kendi icine kapanik bir ulke olarak denklem disinda kesinlikle degil. dolayisiyla da balkanlardaki guc boslugunda kendisine pay cikarabilecek bir alan bulmasi da cok kolay olacakti. buradaki savasa fiilen girmesi anlamina gelmiyor bu. ayni azerbaycan'da oldugu gibi olabilirdi ya da o tarafa bir yiginak yaparak olabilirdi bu. fakat burada cabuk davranan abd oldu. dikkat edilirse karabag savasi'ndan sonra bu islem oldukca hizlandi. cunku turkiye yine pandemi sebebiyle ortaya cikan guc bosluklarini kendi menfaatinin oldugu yerlerde bir anda boy gostermeye basladi. bunun baslangici kendi hinterlandi olan libya ile baslamisti. bu hikayelerin hepsi birinci ve ikinci cihan harbi ve oncesi haritalara bakildigi zaman rahatlikla anlasilacak seyler. rusya'nin ilgi alani ikinci harb sonrasindaki durum ile turkiye'ninki de birinci harb oncesi durum ile alakali. zaten bu balkanlar konusunu da yine pandemi doneminde bol bol konu edinmistik yazilarda ve toplantilarda.

    burada olan sey aslinda genel olarak bir avrupa krizi. fakat avrupa birligi bunu gormek istemiyor. biraz gecmisin hayaletlerinin hortlamasindan korkuyor biraz da eger bu olanlari kendisiyle alakali gorurse fiilen isin icine girmek zorunda kalacagindan oturu, gecmisteki tecrubelerinin de cok yikici oldugunu hatirlayarak, gormezden geliyor olan biteni. fakat bugun savas tekrar avrupa'da hortlamistir. onumuzdeki kis avrupa'da yasanacak olan enerji krizi de belki olaylarin patlak vermeden bir oncesi duruma gecilmesin sebep olabilir. bu konuda da angela merkel'in cok buyuk payi var. almanya'yi bir postmodern soyleme kurban edip gitti. nukleer santrallerin kapatilmasi almanya'yi bugun enerji krizinin ortasina dusmesine sebep oldu. rus gazina bagimli ozurlu bir sanayi ulkesine cevirdi ulkesini.

    almanya'nin ekonomik politikasi cari fazla vermek uzerinedir. bu cari fazla ile de dis ticaret yaptigi partnerlerine kendi dis aciklarini kapatmalari icin fon verir. euro'nun arkasindaki ekonomik gucun cok buyuk bir kismi almanya'dan geliyor. birligin kendi ordusu yok bu gorevi de nato ustleniyor. nato ile avrupa birligi cok benzer olusumlar fakat turkiye farki ile. bir de iskavdinav ulkeleri, buna bir de tabii ki birlesik krallik eklendi. dolayisiyla ya nato ya da avrupa birligi ciddi bir degisim icine girmesi gerekiyor. burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da abd ve ingiltere arasinda ikinci dunya savasi sirasinda yapilmis lend-lease anlasmasi ref. bu anlasmanin suresi 90 yil ve bu sure sonunda kabaca ingiltere ve abd arasinda bu konu tekrardan gorusulecek. bu anlasmanin can alici kismi ingiltere'nin dunya uzerinde munferit noktalarda bazi limanlarini abd'ye kiralamis olmasi. bunun karsiliginda da alman denizaltilarina karsi mans denizini koruyabilmek icin abd'den 50 adet destroyer aliyor ingiltere. fakat bu anlasma sonucunda dogu bahamalar, jamaica, bati trinidad, bermuda, newfaulkland vs gibi daha nice deniz ussunu abd'ye birakmis oldu. artik bu surenin de sonuna yaklasiliyor ve bu anlasma sonucunda dunya'da tekrardan bir deniz hakimiyet tatsizligi cikar mi dusunmek gerekiyor. sonucta ikinci dunya savasi sebebiyle imparatorlugunu kaybetims bir ingiltere'den bahsediyoruz ve bu sure zarfinda da abd de kasit olarak kendisini savastan uzak tuttu. ingiltere'nin gucunun olabildigince yitirmesini bekledi. churchill'in bir biyografik filmi var, oradaki telefon sahnesi hala gozumun onundedir. churcill roosevelt'den yardim ister. roosevelt de kanada sinirindan atlarla birkac ucak cekebileceklerini soyler, winston, at mi dedin? der, roosevelt de evet, fakat kendiniz de iterek goturebilirsiniz eger isterseniz diye cevap verir ref. sonucta bu bir film ve dramatik olmak zorunda fakat vaziyet belki bu kadar olmasa da bu dogrultuda gelismisti ingiltere icin. kisacasi, bu anlasmanin bitis tarihini de unutmamak gerekiyor. belki hicbir sey olmayabilir fakat unutmamak gerekiyor iste.

    bu konu gercekten cok uzun bir konu yazi icerisinde anlatilan kisimlarin cogu daha detayli aciklamalara muhtac. bunun farkinda olarak yine de bu yaziyi yazmak gerekiyordu. daha ayrintili sekilde, referanslarin da verildigi bir yazi onumuzdeki gunlerde belki kaleme alinabilir. bu yazinin asil amaci dedeagac konusunda turkiye'de akla ilk gelenin disinda bir yorum yapilmadiginin vurgusunu yapmakti. televiyonlara uzman sifatlariyla cikip, kahvede oturan herhangi birinin bile aklina ilk gelecek seylerin konusulmasi beni rahatsiz ediyor. seviyenin bu kadar dusuk olmasi, cok buyuk bir ayip. fakat bu demek degildir ki abd'nin turkiye'ye karsi yunanistan'i doldurusa getirip bu firsattan da istifade etmeye calismiyor olsun. anglo-sakson zihni coklu dusunme kabiliyetine sahip bir zihindir. zaten tarihin en buyuk dolandiricilari da genellikle bu insanlardan cikmistir. turkler de genellikle cok tez canli ve cok yakin bir arkadasimin deyimiyle "dolandirilma bagimlisi" bir karaktere sahip. komik bir soylem olarak gelmesin, ciddi bir tespit bu. turk insani, saf, enayi vs. degil. dolandirilma bagimlisi bir insan cesidi. bunu gunluk siradan hayatta da rahatlikla goruyoruz.

    bu konu ayri ayri, avrupa birligi ulkeleri ve arasindaki iliskiler, ingiltere, almanya, rusya ve turkiye'yi konusmayi gerektiyor. bunu yapmak da gercekten zor bir is. tarihi anlatmak referans vermek, olan biteni birbiriyle baglamak ve bilimsel olarak ortaya koymak gerekiyor. bu benim isim degil. o yuzden bu sekilde bir calakalem bir yazi yazdim. fakat genel olarak da deginilmesi gereken yerlere gayriakademik sekilde deginerek durumu izah etmeye gayret ettim. balkanlarda cikacak olan bir savasin cok yakin oldugunun farkinda olmak gerekiyor. bunlarin tarihini bilmek imkansiz tabii ki fakat gidisati gormek mumkun. buna gore de hazirlik yapmak gerekiyor.
  • kapiyi gecen turk turistin soluk aldigi mustesna yunan sehri.
    turk turist cekirge surusu gibi gelince esnaf "lan noluyo" olmus ve fiyatlari biraz "duzenlemeye" gitmis.
    got skiciligi ile meshur komsumuz tabi ki bu konudaki now how'ini kullanarak turisti acitmadan bagimli hale getirmistir.
    bugune baktigimizda 3 sene onceki dedeagac ile bugun arasinda kalabalik farki muthis.
    ciddi turk populasyonu var. markette lokantada turkce isitmek mumkun.
    menuler turkcelesmis, calisanlar turkce ogrenmis falan.
    ama bizim cilgin tuketimciligimiz henuz kaliteyi bozdurmamis olsa da "aa bu hesap az diil mi" gibi sacma cumlelerle esnafi uyandirmis ve fiyat guncellemesi yaptirtmis olsa da hala cok guzel ve kaliteli bir hizmet anlayisi hakim bu sehirde.
    kaldi ki turk adasi olarak tanimlanan tasoz nasildir kimbilir?
    ayrica kaval abartilmis balon olup gumulcine hala ilk gozagrimdir.
  • haftasonu 22 plakalı(edirne) araçların yerel araçlar kadar sık görülebileceği yunanistanın sınır kenti. küçük ve güzel bir şehir olmasının dışında bir güzelliği daha vardır,bu şehirde türk hatları çeker.kendi tarifenizle sevdiklerinizi doya doya arayabilirsiniz.
  • şimdi biz buraları kaybettik ve lozan'ı galibiyet olarak gördük öyle mi?

    ama ığdır, kars, van, ağrı bizim oldu. ne süper kafa lan.

    çok güzel şehir çok.
  • turizm bölgesi haline gelmiş yunan şehri. merkezde görmeye değer kocaman bir deniz feneri bulunmakla birlikte, önemli caddesi demokritos'tur. bu cadde üzerinde lavazza veya soho gibi klass mekanlarda 3-4 euroya içkinizi yudumlayıp takılabilirsiniz. alışveriş için ya da vakit geçirmek için akşam saat 6 yı bekleyin zira bunlar yatıyorlar efendim. akşam 6 dan sonra otelinizden çıkarsanız, gündüz 1 den sonra maket şehir olan alexandroupoli 6 dan sonra kocaman bir ciks mekana dönüşüyor.

    yol yordam sorarsanız herkes ilgileniyor. hatta bir mekanın içinde soruyorsanız caddenin ortasına çıkıp size tarif ediyorlar, öyle de sevimliler...

    ekleme: turkcell gündüz gidip geliyor. bi siesta yapıosunuz. akşam cosmote oluyor...
hesabın var mı? giriş yap