• çok eğlenceli, başarılı ve ünlü bir davranışsal ekonomist*. ted.com'da iki tane sunumu vardır ikisi de birbirinden şahanedir. ayrıca predictibly irrational adında bu çalışmalarıyla alakalı bir kitabı vardır. sunduğu örnekler günlük yaşamdan ve genellikle eğlenceli şeylerdir. arming the donkeys adında haftalık bir podcast yayınlar.

    ted.com konuşmaları:

    http://www.ted.com/speakers/dan_ariely.html

    arming the donkeys:

    http://deimos3.apple.com/…du.1585292258.01585292263

    kendi ve kitabının sitesi:

    http://www.predictablyirrational.com/
  • çok severek okuduğum, hatta sıkı takip ettiğim bir davranış bilimci.
    mizah anlayışını da kendiminkine yakın bulduğum için okurken hem öğrenip hem gülüyorum.
    bir kitabının girişinde neden bu işi yaptığını, genç yaşta yaşadığı bir trajediyle bağlayıp şöyle anlatıyor:

    "olayları akılcılaştırmaya dair olası bir örnek: insan doğasını gözlemleyip bu konuda kafa yorma yeteneğimin kökenlerinde yaralanmam ve bunun hala süren etkileri yatıyor.
    bu etkiler arasında ergenlik dönemimin elimden alınmış olmasına, bedenimin yaklaşık yüzde yetmişinde üçüncü derece yanıklar taşımama, neredeyse üç yıl boyunca hastanede yatmama, her gün ciddi şekilde acı çekmeme, sağlık sisteminin işlevsel bozukluklarına tekrar tekrar maruz kalmama ve çoğu sosyal ortamda varlığımın yersiz olduğunu hissetmeme neden olan büyük yara izlerim var.
    bu etkenlerin bir araya gelmesi hayatı daha iyi gözlemleyebilen biri haline gelmemi sağladı. ayrıca sosyal bilimler alanında çalışmama sebep olan da bu oldu.

    beni yanlış anlamayın; yaralanmamın bunlara değdiğini düşünmüyorum. kimse bu kadar acı ve sefaleti akla uygun hale getiremez. yine de bu çok katmanlı yaralanma deneyimi, hastanede geçirdiğim zamanlar, vücuduma yayılmış yara izleriyle ve engellerle yaşamak bana hayatı gösteren bir mikroskop oldu. acılarını kontrol altına alıp yenen insanlar da gördüm, onlar yüzünden yıkılanlar da.
    yara izlerim, çektiğim acı, garip görünüşlü bir takım medikal ortezler ve bedenimi baştan aşağıya kaplayan sargılar nedeniyle hastaneden çıktığımda bile gündelik hayatın normal akışından izole bir yaşam sürdüğüm hissinden kurtulamadım. elbette duygusal yaşamın ne kadar karmaşık bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu da görmeden edemedim.

    bu bakış beni psikoloji öğrenimi görmeye yöneltti. ağrılar için kullanılan plasebo ilaçları hatırlayıp beklentilerin acı verici tedavileri nasıl etkilediğini anlamak için deneyler yaptım. hastanedeyken aldığım bazı kötü haberleri hatırlayıp hastalara kötü haber vermenin en iyi yollarının neler olduğunu anlamaya çalıştım.
    bunlar yirmi beş yılı aşkın bir süre önce oldu ve o zamandan beri vaktimin çoğunu insan doğasını daha iyi anlamak için çalışmaya adadım."

    insan hikayelerini dinlemeye hevesli biri olduğumdan mı yoksa çevremi bir şekilde öyle kurduğumdan mı bilmiyorum, benim de sık tanık olduğum bir şey bu acıyı akılcılaştırma durumu. dan ariely’ninki gibi fiziksel olmasa da yaşadığı yangının izlerini içinde taşıyarak, hayattan vazgeçmek yerine o yaraların öğrettikleriyle hem kendini hem başkalarını ayağa kaldıranlar benim pelerinsiz süper kahramanlarım.
    iyi ki varlar.
  • predictably irrational ile tanidigim, anlatim tarzini ve dusuncelerini genel olarak begendigim yazar.

    bu arada gectigimiz ocak ayinda turkiye'ye gelmis ve sitesine "kapalicarsi'da pazarlik yapmak" adiyla bir video eklemis. izlemek isteyenler icin;

    http://danariely.com/…anbuls-grand-bazaar/#comments
  • birkaç gün önceki quora soru cevap etkinliğinden;

    --insanlar motivasyon hakkında neleri daha iyi anlamalılar?

    çok şeyi.

    insanların motivasyon hakkında anlamaları gereken en önemli şeylerden biri haz ilkesidir. insanlar; motivasyonun aslında hazzı kovalamak olduğunu sanıyorlar fakat gerçek şu ki, motivasyon hazzı kovalama çabasıdır. haz, sahilde oturup mojito içmektir; haz sitcom izlemektir ama doğrusu bizi motive eden şeyler zordur, komplekstir, hatta bazen acı vericidir.

    kitap yazmak, şirket kurmak, çocuk sahibi olmak, maraton koşmak gibi şeyler düşünün. maraton örneğini alır ve maraton koşan insanlara bakarsanız aslında onların çok da mutlu olmadıklarını görür, yaptıkları işten hiç zevk almadıklarını düşünürsünüz. uzaydan gelmişseniz ve maraton koşan insanları görürseniz muhtemelen onların cezalandırıldıklarını ve bu koşunun onların kefaletleri olduğunu düşünürsünüz.

    kitap yazmak, şirket kurmak, maraton koşmak bize büyük haz verir fakat bu haz sitcom izlemek, şarap içmek gibi anlık hazlardan çok farklıdır.

    ilk olarak; motivasyon hakkında düşündüğümüzde kısa süreli zevkler aklımıza gelir fakat motivasyon aslında uzun süreli bir anlam içerir ve bu uzun süreli anlam çok farklı bir zevk çeşididir.

    ikinci olarak; motivasyondan anlamadığımız şey, motivasyonun sadece para olmadığıdır. insanlar motivasyon hakkında düşündükleri zaman akıllarında motivasyon=para şeklinde bir eşitlik oluşur fakat gerçekte motivasyon birçok değişken içerir. anlama, yarışmaya, başarı hissine, ilerlemeye, başkalarının refahına önem veririz ama bu değişkenler akla kolay gelmezler.

    örnek olarak şu deneyi inceleyelim: bu deneyde insanlardan lego yapmalarını istedik ve bunun için onlara para verdik. onlara azalan ölçüde ödeme yaptık ve bir noktadan sonra inşa etmeyi bıraktılar. diğer bir durumda onlardan bir tane inşa etmelerini istedik, kabul ettilerse bitirdikten sonra daha az para karşılığında inşa etmelerini istedik ve böylece onlar durana kadar devam etti bu durum. bu "anlamlı durum"du. sisifos adını verdiğimiz diğer durumda; aynı şeyleri yaptık fakat bu sefer ikinci legoyu inşa etmeyi kabul ettikleri anda yaptıları ilk legoyu parçalarına ayırdık ve lego tuğlalarını kutuya geri koyduk. ikinciyi bitirdikleri anda üçüncüyü yapmayı kabul ettilerse birincinin parçalarını verdik ve ikinci legoyu parçalarına ayırdık. bu durumda insanlar aynı 2 legoyu tekrar tekrar yaptılar. peki ne oldu? iki durumda da insanlar lego inşa ettiler fakat anlamlı durumda daha uzun süre yaptılar ve daha çok lego inşa ettiler ayrıca daha az para için yapmaya istekliydiler. sisifos durumunda motivasyonları inanılmaz derecede düşüktü. iki grubun da aldıkları para aynı olmasına rağmen sisifos durumunda yaptıkları şeyin gözleri önünde parçalandığını gördükleri için motivasyonları düşmüştü.

    --insanların, kendilerine yararlı olacak biçimde irrasyonel davrandıkları durumlar nelerdir?

    irrasyonel terimini kullandığımızda çoğunlukla kötü davranışları düşünürüz ama harika olan birçok irrasyonel davranış olduğu konusunda haklısınız. örnek olarak özgeciliği düşünün mükemmel bir rasyonel açıdan düşünürsek bir daha görmeyeceğimiz bir insana yardım etmemeliyiz, bencil olmalı ve kendi çıkarımızı maksimize etmeliyiz fakat insanlar bize sürekli muhteşem bir, başkaları için bir şeyler yapma isteğine sahip olduğumuzu gösteriyorlar. harika bir cömertlik kapasitesi; mantıksız olduğu kadar harika. bizi insan yapan budur, tekrar tasarlansak kurtulmak isteyeceğimiz birçok yönümüz vardır ama özgecilik kesinlikle bunlardan biri değildir.

    bu konuda bir diğer örnek: yeni işletmeler ve restoranlar kurmak. örnek olarak restoranları ele alalım. bir restoranın başarılı olabilme ihtimali çok düşüktür; insanlar akılcı olarak yaklaşır, maliyet ve karlara bakarlarsa bir restoran açmazlar. bir işletme veya restoran açarken insanlar büyük bir risk alırlar ama bu bireysel seviyededir. bir de toplumsal seviyede düşünün; çevresinde restoran olmayan bir yerde oturmayı düşünür müsünüz? insanlar bireysel olarak mantıksız riskler aldıklarında toplumsal seviyede büyük birer rol alırlar ve bu durumdan hepimiz karlı çıkarız.

    --çoğu insanın mutluluk hakkında yanlış anladıkları şey nedir?

    daha önceki soruda belirttiğim gibi kısa vadede düşünüyoruz, film izlemek veya masaj yaptırmak, gerçekte mutluluk bundan çok farklıdır; daha karmaşık ve daha zordur, bize uzun süreli mutluluk ve haz verir, imkansızlıkları ve zorlukları aştığımızda bile.

    bunun yanında; mike norton ve elizabeth dunn'ın araştırmalarına göre insanların mutluluk hakkında kaçırdıkları diğer bir öğe, para harcamanın bize mutluluğu getirdiğidir, aslında daha fazla mutluluk getiren şey başkalarına para harcamamızdır.

    bir deneylerinde insanlara starbucks gift kartı verirler ve bir şeyler almalarını isterler. akşam onları çağırırlar, onlara ne kadar mutlu olduklarını sorarlar ve kendilerine kahve alan insanların almayan insanlardan daha mutlu olmadıklarını görürler. bir başka grubu alırlar ve verilen gift kartla başka birine kahve almalarını isterler. akşam bu grubu çağırdıklarında başka birine kahve alan insanların diğerlerine göre mutlu olduklarını görürler. kendinize bir kahve almanızın sebebi o andaki en büyük hazzı veren şeyin o kahve olmasıdır. insanların gözden kaçırdıkları şey ise, uzun süreli mutluluğa, kendimiz için değil başkaları için yaptığımız şeylerin neden olduğudur.

    insanların mutlululuk hakkında yanlış anladıkları son şey ise mutluluğu eşya almamızın getirdiği düşüncesidir. aslında deneyimlerimizden mutlu oluruz. seyşellerde bir haftasonu veya yeni bir telefon almayı düşünün. insanlar, seyşeller tatilinin gelip geçici, yeni telefonun ise sürekli orada olduğunu düşünür ve yeni telefonu alırlar. gerçekte ise tatilin geçici olmasına rağmen anılar kalıcıdır ve bunun da mutluluk üzerinde fiziksel bir şeyden daha fazla etkisi vardır. özünde, deneyimlerimizden daha az haz aldığımız yönünde bir teori vardır fakat aslında anılar daha fazla uzun vadede mutluluk yaratırlar.

    edit: imla

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
  • türk tipi akademisyen takımının kendisinden öğrenceği çok şey var.

    bu adam bir akademisyen, hem de davranışsal ekonomi biliminin babalarından birisi olarak tanımlanabilir. harika bir kariyere sahip. ama konuşmalarını, konferanslarını bile izleseniz kendisinin sıfır ego sahibi, mütevazı, geldiği bu noktaya rağmen öğrenmeye açık ve tam bir bilim adamı karakterine sahip olduğunu görebilirsiniz.

    adam konferansında hastanedeki görüntülerini ,yanmış vücudunun sargılar içindeki fotoğrafını gösterecek kadar kendisiyle barışık; insanlardan bir şeyler öğrendikçe, geri dönüşler aldıkça mutlu oluyorum diyecek kadar alçakgönüllü birisi.

    http://www.ted.com/…n_our_buggy_moral_code#t-782895

    kendisine hayran olmamak mümkün değil.

    kendilerini kralmış gibi gösteren ve burnu havada türk akademisyenlerine örnek olsun.
  • predictably irrational ve the upside of irrationality kitaplarinda insan beyninin aslinda ne kadar da hata yapmaya musait bir organ oldugu gercegine iki farkli acidan yaklasan duke universitesi davranissal ekonomi profesoru.

    predictably irrational kitabinda secim yaparken yaptigimiz mantiksizliklarin aslinda pazarlamacilar, reklamcilar ve satis elemanlari tarafindan nasil kar etmek amaciyla kullanildiginin orneklerini verirken, the upside of irrationality kitabinda ayni sebepten gelen mantiksizliklarin aslinda nasil daha hizli ve etkili karar vermeye yardimci oldugundan bahseder.

    okumasi ve dinlemesi keyifli bir insan. harvard business review'de de yazilari cikmakta.
  • "bir şeyin çok istenmesini istiyorsanız ona giden yolları zorlaştırın." yasasını çözmüş kişidir.
  • kendisi bir superstar cok satan kitaplari fln var. ama bunun sebebi zayif datalarla cok ciddi cikarimlar yapan sallamaci biri olması. ama daha beteri var. bazi calismalarinda datalarin sahte olduguna dair iddalar var.
    https://datacolada.org/109
    https://openmkt.org/…y-in-issue-of-data-provenance/
  • davranış bilimcisi
    big data ile ilgili tweetiyle beni benden almıştır.
    "big data is like teenage sex: everyone talks about it, nobody really knows how to do it, everyone thinks everyone..."
    tweet
  • şimşekler üzerinde. zannımca fena patladı. konu malum makaleden çıkıp şahsına yöneldi.

    kendisiyle ilgili yeni iddialar:

    - deneklere elektro şok verdiği çalışma için etik izni almamış/alamamış.
    - çalışmalarının sonuçlarında p-değerlerinde oynamalar yapmış.
hesabın var mı? giriş yap