• afrika'nin en buyuk sehirlerinden biri. tozlu, kirli, moloz dolu sokaklari, mucize eseri calisan eski taksi ve dolmuslari, hava kirliligi, insana yapisan saticilari, ic burkan fakir dilenci cocuklari ile ucuncu dunya neymis, biz neymisiz, avrupa-amerika neymis sorunsalina perspektif kazandiran sehir.

    butun bunlarin yanisira, cok yardimci ve sicak insanlari, sahane restoranlari, konforlu otelleri, supersonik gece yasami, guzel plajlari ile icine dalip ciktiginizda, hep bi daha dalmak istediginiz bir alem.
  • ingilizcenize güvenerek gidebileceğiniz şehirlerden biri kesinlikle değildir. halkı ya senegalese ya da fransızca konuşmaktadır. yerel sanatçıların ürettiği ilginç resimler ve tablolar kelepir edinilebilir; tabi çok turistik davranmazsanız. en güzel barlarından biri, nirvana'dır.
  • bir adet türk büyükelçiliği, thy bürosu, tika ofisi ve çok sayıda türk okulu barındıran, batı afrika'nın en önemli kentidir. okul sayısı sanırım altı. groupe yavuz selim scolaire diye geçiyor nur cemaatinin okulları. bir okul da thies diye bir şehirde bulunuyor.

    büyükelçilik ile tika ofisleri yakın sayılır. ikisi de fann mermoz adlı semtte. büyükelçilik ana cadde olan corniche (bildiğimiz kordonboyu) üzerinde değil, corniche'e dik bir sokak üstünde israil büyükelçiliği ile dipdibe. tika bürosu ise corniche üzerinde. zaten türk bayrağını gören büyükelçilik sanıyormuş.

    dakar senegal'in en büyük şehri olduğu gibi, turistik olarak görülmesi gereken en önemli destinasyonu da. gerçi tarihi iki yüz yıl öncesine dayanıyor. kolonyal dönemden önce burada yaşayan lamu kabilesi burada köylerde yaşarmış. o nedenle dakar'da herhangi bir prehistorik yapı bulamazsınız.

    dakar'a turistik amaçla gideceklere tavsiyem şudur:

    gorée adası ve pembe göl (lac rose/lac rethba) mutlaka görülmesi gereken yerler gibi gösterilse de aslında öyle aman aman olayı olmayan yerler. yine de gorée daha iyidir. görülmesinde fayda var. adaya giden feribot limanının orada bir balık restoranı var; adını unuttum ama bir lübnanlının. orada güzel thiof denen bir balıktan yiyebilirsiniz.

    pembe göl'ün kendisinde fazla bir olay yok ama işte biraz fotoğraf çekip daha sonra okyanusa gidilebilir hemen yakında. dalgalar öyle kuvvetli ki bir türk'ün bir gün boyunca topallamasına sebep olmuştu.

    dakar'da benim şahsi tavsiyem corniche boyunca yürümeniz; spor yapanlarla beraber plajda aerobik yapıp hindistancevizi satanlardan bir iki tane hindistancevizi alıp yemeniz. ya suyu ya da eti oluyor hindistancevizinin. sulu isterseniz eti olmuyor, etlinin de suyu az oluyor. eğer sulu istiyorsanız beaucoup de l'eau, yok etli istiyorsanız chair ya da dur demeniz lazım. 250-300 frank'a satılıyor her biri.

    eğer canınız batılı tarzda avm isterse yine corniche üstünde, radisson blu otelinin yanındaki sea plaza en önemli seçenek. ama burası dakar standartlarının çok üstünde bir yer. fiyatlar da öyle. fakat daha geçen gün burada bulunan bir tuvaleti mum ışığı aydınlatıyordu. mum ışığında etmenin romantik olacağını düşündüklerinden değil; elektrik kesintisi günlük bir olay olduğu için. umut sarıkaya "montla sıç" değil de "mum ışığında sıç" demeliymiş.

    bu durum zaten senegal'i özetliyor. bir iki güzel iş var ama altyapı sıfır. yapılan güzellikler de gözükmüyor.

    gelelim yiyeceklere:

    ben thieboudienne (çebucen) adlı senegal yemeğini tavsiye ederim. balık, pirinç, lahana, demirhindi, manyok, havuç, patlıcan filan var; kendileri elle yiyor ama size bir yerlerden çatal kaşık bulacaklardır eminim.

    bunun dışında senegal yemeklerinde pek iş yok ama thioff denen balık güzel. bulmuşken dakar'da bol bol balık yiyin.

    restoran olarak caesar denen yerde iyi pizza var. aslında dakar'da istanbul'dakinden fazla çin ve uzakdoğu restoranı bulunuyor. arayana mekan bol dakar'da.

    son olarak, eğer doğa olayına meraklıysanız üç tavsiye:

    dakar'da bulunan cape manuel denen yere sabah erken, gün ışımadan gidin. fotoğrafçılık için cazip bir yer.

    bandia denen yerde mini safari yapın.

    eğer gerçek safari istiyorsanız ülkenin güneydoğusundan bulunan niokola koba parına gidin. ama bu hayli zorlu bir iş olacak; haberiniz olsun.
  • belli bir standardın üzerinde yaşamanın inanılmaz pahalı olduğu, bir tarafta çılgın bir gece hayatı göz kırparken diğer tarafta fakirliğin cirit attığı bir garip batı afrika şehri.

    batı afrika'nın en çok tercih edilen limanı da bu şehirdedir.

    --

    yıllar sonra gelen ek: ayıptır söylemesi dünden beri dakar'dayım, gerçi ayıp olacak da bir şey yok, saint-germain'e taşınıp da sanat galerilerinde fink atıyor değilim -henüz- neticede. lakin az önce sözlüğe bir bakayım dedim ne yazılmış dakar'la ilgili diye, bakmaz olaydım. dün ilk defa geldiğim, öncesinde hakkında en ufak fikrim olmayan dakar hakkında beş yıl önce entry girmişim ciddi ciddi. bir de havalı ki sormayın, belli bir standardın üstünde yaşamanın pahalı olması, göz kırpan çılgın gece hayatı. hayır anlıyorum, götümden entry uydurmuşum da, neden böyle bir şey yapmışım onu anlamadım, hele ki bunu neden dakar üzerine yapmışım onu hiç anlamadım. bu vesileyle yanıltmış olduğum takipçi kitlemden özür diliyor, bundan sonra hakkında en ufak fikrim olmayan konular hakkında atıp tutmak suretiyle entry girmeyeceğime söz veriyorum. bir garip batı afrika şehriymiş.. neresi garip lan, ne güzel şehir işte. tövbe tövbe.
  • gittiğim diğer afrika şehirlerine nazaran daha güvenli gibi duran, "ilee de goree" denen " köle ada'sının ziyaret edilebileceği senegal'in başkenti. johannesburg ya da cape town ya da, douala gibi şehirlerdeki bazı siyahi kardeşlerimiz gibi düşman gözlerle, rahatsız edici gözlere denk gelmedim pek, tabii ki, açık renkli tene sahip olunca, "yürüyen dolar" muamelesi görmeniz kaçınılmaz. eğer ki "lac rose" denen "pembe göl" e gelirseniz, buranın pembeyle alakası olmadığını, bildiğiniz tuz gölü olduğunu görüp hayal kırıklığına uğrasanız da, kiralayabileceğiniz atv'lerle, atlas okyanus'unun dibindeki sahillerde mükemmel fotoğraflar çekebilirsiniz. yine okyanus kıyısında, avrupa havası yakalayan yerleşimler varken, içeri doğru girdikçe, sefaletin, acziyetin, tipik afrika fakirliğinin farkına varıyorsunuz. ama geneli itibariyle gözlemlediğim, insanlarının güzel olduğu ve mutlu olduğu ya da mutlu görünmeye çalışıyorlardı. işiniz düşer ya da çalışmaya gidersiniz filan, "burada ne yapılır" demeyin, sahil kenarında güzel bir yerde deniz ürünleri tüketin.
  • dakar'da 8 ay kalmış biri olarak çok şey söyleyebilirim. uzun uzun anlatmaktansa özet olarak biz bu ülkenin gelişmişlik seviyesinin çok üstündeyiz. ama hangi konularda, malumunuz kredi kartları yemek çeşitliği, teknolojiyi kullanma(!) vs vs. bunlar son derece boş şeylermiş onu hissettim, asıl onlar bizden üst seviyedelermiş, neden mi? çünkü bir anne yolun ortasında çocuğumu emzirirken kimse rahatsız etmiyor, bir kadın yolda yürürken öldürülmüyor, adamların hiç birinde para hırsı yok, fakirler ama hırslı değiller.
    fransızca dili resmi dilleri ama asıl dilleriyle kendi aralarında konuşuyorlar, volof ırkının dili olan volofça, %90'ı müslüman ülke ama şehrin ortasındaki devasal katolik kilisesinde ibadet yapanları taciz etmiyorlar.

    senegal asıllı lübnanlı sayısı sayıca az değil ve zengin, restorantların geneli kendilerinin elinde, zengin işi arabalar da onlarda ve avrupalılarda, zaten avrupalı turistleri ve orada emekliliğini geçiren fransızları bolca görebilirsiniz. haa bir de üniversite okumaya gelen çeşitli ülkelerden gençleri.(neden orası? sorusuna cevap bulamadım)

    ülkede, sıtma hastalığı, diğer afrika ülkelerinde olduğu gibi grip gibi. ilacın fiyatı bizim paramızla 17 tl civarlarında, fakat halklar fakir geneli doktora gidemiyor, ya yerleşimlere çok uzak ya da yol parası yok, yani ilaç alacak paraları yok bile demiyorum! ve her sene on binlerce insan sıtmadan diğer adıyla 'maleria'dan ölür.

    insanı sıcak kanlı, samimi! bizimki gibi riyakar demek istemedim, gerçekten samimi! müslüman insanlar ama baskıcılıkla göstermelik ibadet etmekten bahsetmiyorum.

    12 ay boyu sıcak bir memleket, gidecekseniz yemek tavsiyem sadece balık olur, mideniz ve bünyenize zarar da vermez, enfes bir balık zevkiniz olur.
  • bir aksilik olmazsa yarın gidip 2-3 gün kalacağım şehir. iş gereği gideceğim için öyle çok gezip tozmayı planlamıyorum ama yine de her ihtimale karşı sağa sola gidersek kredi kartı kullanabilir miyiz yoksa dolar/euro almak elzem midir? bilen suserlerin yeşillendirmesini rica ederim.
  • senegal'in başkentidir. fildişi sahilleri başkaneti olan abidjan ile birlikte batı afrikanın en büyük ve gelişmiş şehiridir.
  • bu sehir benim gozumde her yonuyle bir cennet
    bir cok yerin tersine insanlar da bu gercegin farkinda

    seyahatim sirasinda, turk insaat firmalarinin calisanlarindan yerli insanlara kadar herkesle muhabbet etme sansi buldum, cok guzel baliklar yedim ve sehrin en pis yerinden en guzel otellerine kadar tamamini gordum.

    fransizca biliyorsaniz ve biraz da paraniz varsa bu sehirde konyadan, adanadan daha rahat hareket edebilirsiniz

    edit: geçen ay tekrar gitmem gerekti, gerçekten özlemişim, neredeyse bir başkadır benim memleketim diye gezecektim sokaklarında,

    en son gittiğimde magnet almayayım ben buraya tekrar gelirim demiştim, şimdi yine almadım :)
  • geçen sene ekim'de gittim. orta afrika'da çok ülke ve şehre gittim. açık ara gördüğüm en gelişmiş ve liberal olanı dakar. huzurlu ve güvenli buldum. okyanus kıyılarında güzel tesisler plajlar var ve oldukça nezih. çok sayıda beyaz yaşıyor heryerde görüyorsunuz.
    ancak ucuz değil, konaklama ve restoranlar oldukça pahalı.
    fransızca biliyorsanız rahat edersiniz.
    insanları da oldukça sıcakkanlı ve gördüğüm en güzel siyahi millet olduğunu söyleyebilirim. kadın-erkek fit ve sporcu gibi boylu poslu vücutları var.
    onun dışında tabi ki 3.dünya ülkesi olduğunu unutmayın. sefalet de bir o kadar...
hesabın var mı? giriş yap