• "i'm not going there to die. i'm going there to see if i'm truly alive."

    spike spiegel

    beni omrum hayatim boyunca izlediklerim arasinda en fazla etkileyen gorsel. buyuk serilerin falan da elbette hastasiyiz star wars olsun, lotr olsun ancak bu bambaska. bu cok yogun, bu cok derin, bu cok sert, bu cok acimasiz, bu cok gercek, bu cok acikli, bu cok yumusak, bu cok dokunakli, bu cok eglenceli, bu cok komik, bu cok ice isleyen, bu cok yarim kalan, bu cok bogaza yumru oturtan, bu cok uzulunulen, bu cok picsiniz olm siz, bu cok beni de alin lan araniza, bu cok hastayim olm hepinize.
  • animeler arasında çizim ve müzikal kalitesi ile öne çıkan,her bölümü farklı bir hikayeye sahip olan(ki bunlar kolombo serileri gibidir fakat uzay çağında geçer.)ayrıca bir de ana konuya sahip,müziklerinin(bkz: yoko kanno)'nun yaptığı sanat eseridir.
  • bir anime olmasıyla birlikte böylesine şahane müziklere sahip olmasıyla şaşırtan çizgi film. jeneriği sanat eseri. senaryolar, kurgu, karakterler, animasyon süper şahane. baş kahraman spike spiegel yakın dövüş sanatlarında kral olmasıyla birlikte çok pis sigara içer. ayrıca aynı insanın -sağlak olmasına rağmen- sol eliyle onlarca metre uzaktaki bir hedefi alnının ortasından vurduğu görülmüştür. (mızıkacı çocuklu bölüm, cdyi arattırmayın) ama gerçek süperliği bunlarda değil kaşlarındaki eziyetli ifadededir.
  • --- spoiler ---

    yapımcılarının türkiyedeki üniversite öğrencileri gibi bir öğrencilik hayatı yaşadığını düşündüğüm anime . yoksa parayı har vurup harman savurup devamlı gerçek anlamıyla aç kalan mürettebatı . diğerlerinden gizli yemek için doldurduğu buzdolabını unutup bir sene boyunca açmayan ve buzdolabındakiler evrimleştiği için buzdolabını uzaya atmak zorunda kalan kahramanı niye koysunlar böyle bir animeye .

    --- spoiler ---
  • hard luck woman isimli 24. bolumde spike ve jetin yumurta yeme sahnesi gibi mukemmel bir anlatima sahip olan anime. bu ikilinin hissettigi duygular izleyiciye o kadar guzel aktarilmis ki, seyrederken kendimi bir anda animenin icinde buldum, onlarin hissettiklerini ben de hissettim, gozlerim doldu. o anda arka planda calan muzik ise atmosferi gercek anlamda tamamliyor.
  • anime seyircisi, gördüğüm kadarıyla, hareket ister. karakterler belli bir hareketi ya otuz bölüm boyunca tekrarlasın (bitmeyen düellolar) ya da bir bölümdeki hareketi otuz bölüm açıklasın (tsubasa niye düşer taklidi yaparken pas verdi) ister. herkes çok konuşsun, çok hareket etsin ister. hikayede açık, söylenmemiş söz kalmamalıdır. kahramanın egosu diğerlerini ezmelidir ki o karakterle özdeşleşilsin.

    karakterlerin kendilerinin hiçbir önemi yoktur, zira onlar, histerik çığlıklar atılacak, hayran olunacak arketiplerdir. taş gibi yerinde ağır adamların bile yemini bozdukları bölümler sevilir. onun için kimsenin 40 yıldır çocuk vücudunda armonika çalan adamı dinleyecek vakti yoktur. cowboy bebop bu yüzden güzeldir.
  • hayatınızın 9 saatini hiç çekinmeden tüm bölümlerini izlemek için harcayabileceğiniz. 9 saat sonunda "kahretsin... hadi bir daha" diyeceğiniz olay.
  • abartı hiçbir öğenin bulunmadığı, hastalığıyla, aşkıyla, kavgasıyla, çekişmesiyle, acısıyla, şapşallığıyla, hüznüyle, parasızlığı ile sadeliğin ta kendisi bir güzellik. ne süper kahramanlar, ne yumrukları bina yıkan tiplemeler, ne de karizması ile ayna çatlatan kişiler var.. herkes yanılıyor, düşüyor, dayak yiyor, ağlıyor, kaçıyor.
    aslında bu kadar beylik lafla çok fazla bir şey anlatamadım. bir de şöyle deneyeyim:
    bu dizinin kapanış şarkısı olan the real folk blues, ismiyle çok şey anlatır gibi. "gerçek" "insan"ların "acı"larıını görüyoruz çokca. spike, faye, ed, ein.. hepsi birbirlerine belli etmedikleri ayrı trajedilerin parçaları ve ancak beraberken bu hüzünden uzaklar (belki ein biraz daha bihaber, kabul).
    ya da kısaca şöyle mi desem anlatabilmek için:
    sonuna kadar hastasıyız.

    izninizle kafamdaki tanımı böylece verip hemen mükemmel şarkılarından bahsetmek istiyoruim. çoğunlukla yoko kanno tarafından bestelenen film müziklerinin tarzı büyük değişiklikler gösteriyor. jazzdan bluesa, aryalardan countryye, oradan etnik müziğe kadar geniş bir müziksel yelpaze içinde gezinen yoko kanno, köyümüze kavalı ile gelip beni ve tanıdığım çoğu fareyi sersemletip müziğiyle bizi oradan oraya götürdü.
    aslen "cowboy bebop soundtrack" dediğimiz müphem dört cdden oluşmakta.. isimleri ise şöyle:
    1 - cowboy bebop ost 1
    2 - vitaminless
    3 - no disc
    4 - blue

    bu cdler sayesinde tanıdığımız oldukça yetenekli (oldukça!) müzisyenler de yok değil. kendilerini analım:

    (bkz: yoko kanno)
    (bkz: tim jensen)
    (bkz: the seatbelts)
    (bkz: mai yamane)
    (bkz: steve conte)
    (bkz: emily bindiger)
    (bkz: gabriela robin)
    (bkz: brian richey)

    the seatbelts isimli grup mai yamane (ki kendisinin sesini aşkla takip etmek gerek) ile göz yaşartan performanslar sergilemekte ve biz blues ve jazz severleri şekilden şekile sokmakta. hemen naçizane bir cowboy bebop şarkı listesi yazmak gerek şimdi. buyrun:

    (bkz: tank)
    (bkz: the real folk blues)
    (bkz: words that we couldn't say)
    (bkz: want it all back)
    (bkz: forever broke)
    (bkz: you make me cool)
    (bkz: asteroid blues)
    (bkz: goodnight julia)
    (bkz: don't bother none)
    (bkz: call me call me)
    (bkz: ballad of a fallen angel)
    (bkz: jupiter jazz)
    (bkz: farewell blues)
    (bkz: alone)
    (bkz: elm)
    (bkz: green bird)
    (bkz: too good too bad)
    (bkz: blue)
    (bkz: adieu)
    (bkz: gotta knock a little harder)
    (bkz: pushing the sky)
  • ince belli bardakta türk çayı içilen dünyadaki ilk ve tek anime.

    edit: gerçi şimdi farkettim aynı bölümde sultanahmet'e benzeyen bir adet cami ve "aile pazarı" "erdal" adında dükkanlar var.

    edit nö 2: "affedersiniz hesap lütfen" <caps lock> allah belanızı vermesin. <caps lock>
  • cast ortaya çıktığı gün herkesin eleştirdiği iki kişi vardı. bunların birisi yanılttı diğeri haklı çıkardı. spike rolü için john cho, yaşlı ve kısa üstüne üstlük oyunculuk olarak yetersiz denilmişti. sağolsun hiç yanıltmadı. jet black ise netflix cıvıklığından ötürü zenci olmuş, ayrıca mustafa shakir kim amk? herkese benden oscar, şakir'e yok! yorumları geliyordu lakin şakir hepimizi yanılttı. dizide rolüne köpekten sonra en çok oturan karakterdi kendisi.

    john cho ne kadar çabalasa da oynadığı karakteri çözememiş gibi duruyor. spike gibi ipimle kuşağım, sikimle taşağım ayarında bir karakterin sadece taşak kısmını idrak edebilmiş. haliyle sadece taşak geçebildiği kısımları kotarabilmiş. izleyiciler en azından bir yüzüklerin efendisi hilesi kullanılsın, çekim teknikleriyle elemanın boyu uzun gösterilsin istiyordu. buna hiç lüzum görmemişler. sayelerinde sandalyeye oturduğunda ayağı yere değmeyen bir spike izledik.

    yine de netflix'in sıçar gibi ortaya bıraktığı death note saçmalığından yeğdir. en azından şiniçiro vatanabe'den danışmanlık almışlar. çekimlerin animeye yakınsaması da bu sebepten sanırım. yakın çekimler, ters açılar, animede sık kullanılan sahnelerin eklenmesi çok iyi. yalnız o dövüş koreografileri konusunu hiç anlayamadım. anime tadı vermek adına bir şeyler denenmiş, yip man tarzı bir fıtıtı fıtıtı yumruk dövüşü peydah olmuş. gereksiz ağır mı desem. aşırı yapay mı desem bilemedim. çözemedim

    faye'nin lezbiyen olması, kartel saçmalığı, spike'ın altına sıçmış bebe gibi huzursuz bakışları derken o son sahnede ortaya çıkan ed ile daha kötü bir geleceğin bizi beklediğini anlamıştık. çok şükür ikinci sezon iptal oldu da kurtulduk. izleyici kitlesi cho'ya resmen; boyundan büyük işlere kalkışma yaprağım dedi.
hesabın var mı? giriş yap