• saray, mahkeme, salon vs. diye tercüme edilir ama aslında tam karşılığı "divan"dır.

    king's court denen kralın divanıdır mesela. padişahın huzuruna gelince de onun divanına çıkılmış olur. hatta tanrının huzuruna çıkmaya "hakkın divanına çıkmak/varmak" denir.

    divan-ı humayun dediğimiz padişahın vezirlerinin onun huzurunda yaptığı toplantıdır.

    devleti yöneten kişileri yargılayacağı zaman anayasa mahkemesi'nin adının "yüce divan"a dönüşmesinin sebebi de odur. millet adına yapılan en yüksek yargılama...

    yargılama demişken, mahkeme anlamındaki court aslında "court of judicature"dir. yani "mahkeme divanı" ya da "yargılama divanı"

    mahkeme kelimesi muhakeme ile kökteştir. yapılan iş yargılamadır (judicature). makam ise bir "court"tur.

    international court of justice'ın türkçesinin uluslararası adalet divanı olması da epey isabetli bir çeviridir.

    tennis court'a gelince.

    avam tenisi açık alanda oynanan bir oyunmuş. saraylılar buna heves edince dört duvar arasında oynamaya başlamışlar. o yüzden nizami olan tenise "court tennis" denmiş. divan tenisi ya da salon tenisi. sporun yapıldığı alana da "tennis court" denmiş. artık açık alanda da oynansa oynandığı yere tennis court deniyor.

    not: netflix'in mehmet-vlad sezonunu izlerken divana "salon" deyip durmaları beni rahatsız ettiği için gaza gelmiş olabilirim. nicopoli'ye de dublajda nikopoli deyip durdular. neyse ki altyazı "niğbolu" şeklinde doğrusunu yazmışlar.
  • ing. (başka bir anlamı) bir hükümdarın* genelde yakınında bulundurduğu, yüksek önem taşıyan çalışanları, danışmanları, stratejistleri, bilim adamları, komutanları vs. bunlara verilen kolektif isim yani. retinue ile aynı şey gibi.
  • ing. kur yapmak
  • ing. mahkeme
  • 34. istanbul film festivali kapsamında gösterilen, hint adalet anlayışını sorgulayan film. filmi seyrederken, memleketteki adalet anlayışıyla hint sisteminin arasında -özellikle de olmayan suçlar yaratılıp bunun üzerinden hapis yatılması açısından- hiçbir farkın olmaması insanda olumsuz anlamda karışık duygular yaratıyor. kısaca, adaletin yozlaşması konusunda coğrafyaların hiçbir farkı kalmıyor.
  • ingilizce telaffuzu kuord gibi bir sey. her duydugumda kürtlerden*bahsediliyor saniyorum... aaa bir dakka yoksa? evet evet dağ türklerinin yürürken çıkardıkları ses kart kurt degil "court court"du. zaten bu yuzden kürtler surekli mahkemelerde surunuyor. normal yani.
  • ing. yaranmaya çalışmak

    at last, one of the goddesses who had hopelessly courted him got angry and cursed him. love...
  • orta sınıf ahlakının ne kadar siktiri boktan bir şey olduğunu altını çizen güzel film. filmin bence tek kusuru zengin veya kendini bir şekilde kurtarmış sınıfın tarafından hikayeyi anlatması. kusurları vardır ancak doğru olan taraf parası olan taraftır demeye yazıyor sanki.

    --- spoiler ---

    statükoya boyun eğmiş, dişlideki bir çarka dönüşmüş insanların başka insanların hayatına -özellikle bu kişi ideolojik olarak sizin karşınızdaysa- son derece duyarsız olması ve sizi yargılarken hiçbir vicdan mekanizmasına dahil etmemesini çarpıcı bi şekilde anlatmış.

    boomer'ların gençlerin önünü tıkamakla kalmayıp onları hizaya getirme çabasının ne kadar acizce bir şey olduğuyla da noktalamış
    --- spoiler ---

    türkiyedeki bu abuk adalet sisteminin her anlamda hindistanda olduğunu görünce gazneli mahmut boşuna çalışmamış diyorsunuz. mutlaka izleyin.
  • ing. saray
hesabın var mı? giriş yap