• ilk ortaya cikisi helenistik donemde olan, bu donemin kulturel ozelligini betimlemekte onemli olan bir kavram. turedigi antik yunanca cosmopolis kelimesi cosmos* ve polis* kelimelerinin birlesmesinden olusur, evrensel sehir gibi bir anlama sahiptir. sehir bilincinin kaybolmasi, herkesin heryerde yasamasi, kentlerde bir cok farkli kulturden gelen insanlarin bir arada bulunmasi kavramlari icin kullanilmistir.
  • derrida beyler bu konu üzerine pek güzel düşünmüşlerdir. meselenin "aidiyet"le ilgili kökenine girerek kozmopolit olmak, yani dünya vatandaşı olmak nedir; her yere ait olan aslında hiçbir yere mi aittir, hem sahi aidiyet ne menem bir şeydir gibi hususlar üstüne düşündürür. ve bu "ait olmak" meselesine giridğiniz anda elbette nerenin sahibi, nerenin yabancısısınız; nereye nasıl ait olabilir, nerenin nasıl "sahibi" olabilirsiniz; niçin bazı yerlerde" yabancı" muamelesi görürüz, aslında dünyanın herhangi bir yerinde neden yaşayamayalım gibi sorular da devreye girer. buradan "ülkelerin sahipleri kimler?" gibi temel bir soru ve hop, kozmopolitanizm derken bir anda bir bakmışız aslında "misafir olmak"-"sahip olmak" gerilimi üstünden ilerliyoruz. çünkü kozmopolitanizmi konuşabilmek için aslında aidiyet, sahiplik, misafirlik ve "misafirperverlik" gibi kavramları konuşmamız, kafamızda bir yere oturtmamız gerekiyor. derrida da misafir ve misafirperverlik gibi ilk bakışta "olumlu" gözüken kimi terimleri sorunsallaştırarak aslında bunların bir eşikle insanları ikiye ayıran, ötekileştiren kavramlara dönüşebileceği üstüne zihin açıyor.

    (bkz: on cosmopolitanism and forgiveness)

    şu makale de bu hususta minnak bir giriş, küçük bir özet mahiyetinde okunabilir ama girişten sonra gelişmeye atlayıp derrida'nın kendisini de okuyun tabii... http://www.kritike.org/…008.pdf?ref=binfind.com/web
  • antik yunandan itibaren izi sürülebilecek düşünce sistemi.
    kendi içinde üçe ayrılarak ele alınır:

    philosophical cosmopolitanism: stoacılardan itibaren sistematik olarak sözü edilen, cosmopolitanism adına aldanılıp "aman da herkesi kapsıyor" denilemeyen tür. burda cosmopolitanism tabiriyle ima edilen, sadece bilge (bkz: wise) insanlardır; onların yaşayabileceği, erişebileceği ve algılayabileceği bir sistemi tanımlar. (bkz: two cities)

    religious cosmopolitanism: büyük semavi dinlerin inananlarını kapsayarak erişmek istedikleri model. burada illa ki "tüm dünya müslüman/ hristiyan olsun" gibi bir amaç edinilmesi gerekmez; ecnebilerin commonwealth dedikleri şeydir cosmopolitan olan.

    legal cosmopolitanism: günümüzdeki anlamıyla cosmopolitanism budur. din, entelektüel düzey, dil, ırk bıdıbıdı önemsenmeden, tüm dünya insanlarını kapsayan politik tanımlama legal cosmopolitanisme dayanır. teoride güzeldir, hoştur, ama ne kadar ulaşılabilirdir, tartışılır.
  • ulusal kimlikleri yok ederek bütün insanlar arasında ortak politik sadakat oluşturma isteği. uluslar arasında barışı amaçlayan bir düşünce.
  • 2500 yıllık bir politik düşünce, düşünme geleneği..

    hukuktan kültüre ve antropolojiye birçok farklı içerime sahip olmakla birlikte, temelde insanlığın bir parçası/üyesi olmak bakımından herkesin dünyanın her yerinde hakları olduğunu ve eşit saygıyı hak ettiğini öğretileştirir kozmopolitanizm.

    milliyetçiler ve muhafazakarlar kozmopolitanizmi bir tehdit olarak görür; bir köksüzlüğün ve aidiyetsizliğin ifadesidir kozmopolitan olan buna göre. buna karşılık ilginç biçimde -türkiye'de de pek makbul görülmüş- "köksüz kozmopolitanlar" ifadesi stalin'in propaganda çalışmalarından miras kalmıştır. dolayısıyla tüm insanlığın eşitliğini savunan sosyalizmin devlet eline geçtiği noktada da düşman ilan edilmiştir insanlık onuru.
    bunlarla bitmiyor tabii kozmopolitanizm karşıtlığı. bugün de varlıklarını hissettiren hegemonya ve imparatorluk sevdalıları da kendilerini kozmopolitanizm taraftarı olarak sunar. politikanın yok/iğdiş edilmesi pahasına tüm dünyada geçerli olabilecek bir hukuk düzenini savunan bu imparatorluk taraftarları, hukukun özgürlük getirdiği kabulünü benimser; fakat onun baskıcı boyutuna gözlerini kapatmayı seçer. tüm dünyada egemenlik kurma kaygısı barındıran imparatorluk önerileri ile kozmopolitanizm arasında derin bir gerilim bulunduğunu söylemek gerekir.

    kozmopolitanizm hem politikanın ve hakların temeliymiş gibi düşünülen milliyetçiliğe, hem de imparatorluk projelerine alternatif bir noktada inşa edilmelidir dolayısıyla.
  • türkiye'de kozmopolitanizm üzerine ne yazılmış, ne söylenmiş diye bakınca çok ilginç bir durum çıkıyor ortaya. topu topu üç-beş mecra var zaten memlekette kozmopolitanizmin tartışıldığı. 2010 yılında türk ocakları genel merkezi hars heyeti "kimlikten kopuş ve kozmopolitizm çalıştayı" yapmış. birkaç milliyetçi yayın organında da tehdit olarak sunuluyor. 1999'da aksiyon dergisinde islam ile kozmopolitanizm arasında nasıl bir bağın kurulabileceği tartışılmış. 2011'de ise çok muhterem şahsiyet (!) ibrahim kalın islamın özündeki kozmopolitan boyutun canlandırılmasını önermiş. kısaca, memleketin muhafazakar münevverleri ya tehdit olarak okumuşlar meseleyi ya da islamcı bir fetih mantığıyla imparatorluğa sürüklemişler.

    iki de istisna var bu kadar yılda. halil turhanlı'nın 2009'da radikal iki'ye yazdığı kısa metin ile murat belge'nin 2010'da taraf'ta yayımlanan bir köşe yazısı. onlar da tartışmanın sınırları ve derinliği bakımından içgüveysinden hallice.
  • bir rivayete göre vatan severliği öldürür.
    bir diğer rivayete göre vatan severlik olmazsa olmaz. yani kendi vatanını sevmeyen başka vatanları nasıl sevip özümseyecek gibi.
    ama esas olan kendini heryerde evinde gibi hissedebilmektir. -vatan severliğini de içinde taşıyarak. buna inanmaktır yani.
    tabi görüş bu, değişebilir kişiden kişiye.
  • kant, herkesin birbirine karşı ahlaken sorumlu olduğu görüşüne dayandırır bu kavramı. insanları zaten tek bir ahlaki topluluğun birer öğesi olarak görür. derrida ise bu hususta kant'a sitem eder. sen bu işi biraz zorunluluk olarak görüyorsun, senin olayının bi sınırı olur, öyle de olmaz bu işler o zaman" diyerek karşı çıkar. kesinlikle bu üslup ve kelimeleri kullanmıştır tabii karşı çıkarken derrida.
    ben kant'a daha yakın bir görüşe sahibim bu konuda. (allah'ım verdiğim önemli bilgiye bak)

    post human kavramıyla tartışmaya açılıyor artık kavram. güzel de oluyor. neredeyse her alanda kant'ın çizdiği ahlak ve etik sınırı, buraya da güzel oturuyor.

    kavram hakkında hiçbir şey anlatmadan, kant'ı övdüm de gidiyorum gibi oldu. öyle oldu...
  • şehirler ve oteller bazında bir top 5 listesi; http://www.lhw.com/…nspired/destination-experiences
hesabın var mı? giriş yap