• insanın doğasındaki bir durumu ve buna karşı işleyen mekanizmayı özetleyen kavramdır.

    insanlar kendi iç huzurları için, davranışları ve inançları arasında (aynı zamanda davranışların kendi arasında ve inançların kendi arasında) bir istikrar, tutarlılık, uyum olduğunu hissetmek, düşünmek isterler. ancak gerçek şudur ki insan pek de rasyonel ve tutarlı bir yaratık değildir ve birbiri ile çelişen davranışlar gösterir, ya da inandığını düşündüğü değerlerin aksine hareket edebilir.

    bu durumda oluşan "dengesizlik/tutarsızlık" sonucu insanın iç dünyasında bir huzursuzluk olur. insan zihni dengeyi tekrar sağlama ihtiyacı hisseder ve mekanizma bu yönde harekete geçer. bazen bu mekanizma insanın kendini ortada bir tutarsızlık olmadığına, bazen de eskiden inandığını düşündüğü değerin aslında o kadar da önemli olmadığına/geçerlililiğini yitirdiğine ikna çabası şeklinde oluşur. ilginç olan, çok nadiren dengesizliğe yol açan davranış veya aksiyondan vazgeçilmesi tercih edilir, yani aksiyon-inanç çelişkisinde genelde inancın modifiye edilmesi yoluna gidilir.

    en çok verilen örneklerden biri bir insanın sağlığa zararlı olduğunu bilmesine rağmen sigara içmesidir. başka bir örnek kurallara uyma konusunda yaşadığı ülkenin avrupa ülkelerinden geride olmasından şikayet eden bir insanın kırmızı ışıkta geçmesi ya da hız sınırını aşması olabilir. ya da prensip olarak sporda şikeye karşı olan bir insanın, kendi desteklediği takımın adının şikeye karışması durumu örnek verilebilir. kişinin tutarlı olmak için tuttuğu takımdan vazgeçmesi, ya da bu durumu eleştirmesi gerekir. ancak bunu yapamayacağından, ya kendi sevmediği takımların kendi takımından daha sicili kabarık olduğuna, ya yapılanın aslında şike olmadığına, ya da ortada kendi takımına düşman odaklar olduğundan aslında takımının kurban ya da mağdur olduğuna kendini ikna eder.

    her halukarda denge oluşur, çünkü insan iç dünyasında uzun süre dengesiz kalamaz.
  • ilkokuldan üniversite son sınıfa kadar her sene müfredatın bir yerlerinde bulunmasını istediğim terim, kavram. bunun sebebi, böyle bir şeyin ismini ve tanımını bilmediği sürece birçok insan bu çeşit bir bilişsel çelişkinin içinde yaşadığının bile farkında olmuyor.

    ya kabulleri gibi yaşamayan, ya da yaşadığı gibi kabul etmeyen herkesin içinde derinlere köklenmiş o varoluşsal öz-nefreti görüyorum. neredeyse alınlarında yazıyor, gözleri boş bakıyor diyebiliriz. sanki bu çelişkide oldukları yüzlerine vurulsa, bir süre inkar edecek, sonra da rahatlayacak gibiler.

    herhalde herkesin böyle çelişkileri vardır ama en büyük örnekleri olarak aklıma ilk olarak tebaası açken lüks içinde yaşayan ya da başkasına akıl satarken arka planda en adice işleri çeviren din ve erdem tüccarları geliyor. bir de bunlara sorsan, tanrı'nın sevdiği kulu oldukları için lüks ve gösteriş içinde yaşadıklarını anlatıp, bunu bir kendi kendini gerçekleştiren kehanete çevirmeye çalışıyorlar. cognitive dissonance bu topraklarda kaypaklık olarak bilinir de diyebiliriz belki bilmiyorum.
  • beyni fazlaca yoran ve tam performans alamamaya neden olan durum.
  • sosyal psikoloji dili ile bilişsel uyumsuzluk ya da anlam çerçevelerinin çatışması.
    yani çelişkili bir durum ile karşılaşan bireyin dikkatinin, uzun vadeye değil de o anki koşullara odaklanması.

    (bkz: steps to an ecology of mind)
  • bardağın dolu tarafını manipülatif bir şekilde görme durumu.
  • tam olarak yediğin b*kun aslında ne olduğunu bilmene rağmen, olayı aklamaya çalıştığın an var ya hani, işte o cognitive dissonance.

    örneğin, sigara içiyorsun ve zararlı olduğunu biliyorsun, eğer millete dersen ki “ya abi ama bırakırsam kilo alıcam o yüzden ciğerlerin içinden geçmeye devam şimdilik”, işte o zaman cognitive dissonance yaşıyorsun demektir.
  • bilişsel uyumsuzluk, çatışma.
    birbiriyle çelişen tutumlar, davranışlar veya inançlar barındıran bir durumu ifade eder. kişide mental bir rahatsızlık duygusu uyandırır. leon festinger'in teorisine göre insanlar mezkur ahenksizliklere karşı hassasiyet sahibidirler ve böylesi durumları -bir derecede de olsa- fark ederler. çelişkinin fark edilmesi sonrasında ise seviyesi kişinin tutum/davranış veya inancının kuvvetine ve aradaki ahenksizlik boyutuna göre değişen bir uyumsuzluk ortaya çıkar ve kişi bu uyumsuzluğu ortadan kaldırma konusunda güdülenir. uyumsuzluk ne kadar büyükse kişi de bu sorunu çözme konusunda o derece güdülenecektir..
    (bkz: cognitive dissonance theory)
hesabın var mı? giriş yap