• filmdeki varlığı kısa süreli olmasına rağmen remi'nin sessizliğini, içe dönüklüğünü asla unutmayacağım. aile arasında, sofrada ağladığı sahne mesela. unutulmaz.
  • böyle film mi olur vicdansızlar?

    --- spoiler ---

    onlarca coming of age draması izlemiş biri olarak, ilk kırk dakikayı bir şeyler ters gidecek diye diken üstünde izlerken, en kötüsünün gerçekleştiğini görmek gerçekten yüreğime oturdu.
    beraber bisiklet sürdükleri son sahnenin sinematografisi ve duygu yoğunluğu muazzamdı.
    okuldaki kavga sahnesini izlerken ise hiç bu kadar içime göçtüğümü hatırlamıyorum.

    filmin bana sordurduğu sorular:
    en bariz olanı, yaşanan trajedinin sorumlusu gerçekten leo mu yoksa onu en iyi arkadaşından uzaklaştırmasını sağlayan akran baskısı mı? ve doğal olarak böyle bir akran baskısına sebep olan toplum yapısı mı?
    remi, yaşadığı ani değişimin getirdiği duygusal sarsıntıya mı yenildi yoksa leo'nun bu değişimle görünürde rahat bir şekilde başa çıkabilmesini mi kıskandı? ya da her ikisi mi?
    çocukların aileleri, özellikle remi'nin annesi ki her ikisiyle de en çok zaman geçiren, çocuklarının bu naif ve samimi arkadaşlığının ailelerinin dışındaki bir sosyal ortamda bir şekilde sorgulanacağını düşünemedi mi ve çocukları buna hazırlamada eksik kalmış olabilir mi? kırsalda, çiçek bahçelerinin masalsı dünyasında koşuşturmaktan acaba dışarıdaki dünyanın sevgisizliğinden, acımasızlığından* fazla mı izole kaldılar?

    yönetmen lukas dhont girl'den sonra yine harika bir iş çıkarmış ve yine yaşanan dramları özünde duru bir şekilde anlatmış. hem eden dambrine* hem de gustav de waele* kusursuza yakın bir oyunculuk sergilemişler. son olarak, filmin çekimlerinin yapıldığı belçika kırsalı filme çok yakışmış.

    --- spoiler ---

    benzer temada bir film için: (bkz: hjartasteinn)
  • --- spoiler ---

    filmin başlarında;
    - remi ?
    + ne
    - aç lütfen.
    +duş alıyorum.
    - sana kapıyı kilitleme diyorum her zaman.
    + git buradan anne. beni yalnız bırak. her şey yolunda.
    - kilidi açtığında gideceğim. içeri girmeyeceğim.
    burada leo gelir : neler oluyor?
    - kapı kilitli ve bunu istemiyorum. üçe kadar sayıyorum, remi.

    bu sahne geçmişte de intihar ile ilgili bir şeyler yaşanmış hissi uyandırıyor fakat filmin sonuna kadar herhangi bir ilişkilendirme olmuyor.

    ayrıca remi'nin ailesinin ve leo'nun çektiği acı bize çok geçmiyor. iki ağlama ile geçmez gerçek acı saç diplerinden ayak tırnaklarına kadar her hücrende hissedersin acıyı.
    --- spoiler ---
  • filmekimi listemin son filmi, dün city’s’te izledim. sessizce, uzun uzun ağladım. içimde bir yerlere hapsoldu film.

    --- spoiler ---
    leo’nun, remi’nin uyumasına yardım ettiği sahnede başladım hatta ağlamaya. aralarındaki bağı ve o hissi o kadar inceden, naif bir şekilde sunuyor ki lukas dhont. leo’nun geleceğinde ve hayatı boyunca yaşayacağı duyguları; pişmanlığını, aşklarını, mutluluklarını düşündüm sürekli. koşarken remi’nin hep yanında olacağını düşündüm. ve o son sahnede arkaya bakışındaki gibi, dönüp baktığı her noktada onu göreceğini.
    --- spoiler ---
  • muhteşem bir sinema şöleni. özellikle çocukluğunda sıkı arkadaşlık ortamı olup lise çağına gelince kopmalar yaşayan varsa, izlemeden önce bi tomar peçete alsın yanina. bendeniz biraz gaddar bir insanim ve uzun soluklu ağlamama rekorlarim vardır. sekiz yil, on iki yil gibi. beni bile taa çocukluk, ergenlik yıllarıma götürüp salya sümük birakmayi başardı. emeği geçen ekibi tebrik ediyorum.

    filmin yönetmeni otuzlu yaşların başında genç bir kardeşimizmiş. avrupa'da insanların bu yaşlarda sanat yapabilmesine de şapka çıkarmak lazim. bizde ergenlik maalesef kirkli yaşlara kadar sürmekte, kişilik ve mantığın oturması da bazi insanlar da yaşamın son evresinde görüldüğü için yönetmenin yaşına dikkat çekmek gerekiyor.
  • ingilizce okunuşu, cümledeki anlamına göre değişen kelime.

    - verb / "kapatmak" anlamında kullanılıyorsa: kıloz

    - adj / "yakın" anlamında kullanılıyorsa: kılos
  • (bkz: aftersun)ı izleyip lan bunu mu bu kadar abarttılar diyip 2 saat boyunca internette kendisini aradığım filmdir. tekrar izleme şerefine nail oldum. i-na-nıl-maz.

    tanım: lukas dhont tarafından yönetilen 2022 yılı yapımı iki erkek çocuğunun hikayesinin anlatıldığı drama filmidir

    edit: tanım
  • filmin yarısından itibaren ağlamasını durduramayan sinefillerin bolca olduğu, sinematografisinin wong kar wai filmleri ile yarıştığı, sade ve gerçekçi dramı uzatmadan izleyicilerle buluşturan ve başrol oyuncusu eden dambrine kardeşimizin neredeyse sadece gözleri ile müthiş bir oyunculuk sergilediği ergenlikte zorbalık yüzünden değişen, yok olan bir arkadaşlığın dramını anlatan film.

    peki bu başta özellikle belirttiğim filmin yarısından itibaren ağladım şeklinde yorum yapan sinefiller manchester by the sea filminde elime silah alıp kafama sıktım gibi yorumlar yapmış mı diye tek tek baktım. sonuç olarak hayır, hiç biri o kadar abartılı bir yorum yapmamış. garibime gitti belirteyim dedim. * filmin bir kaç sahnesi hariç gözlerim bile karıncalanmadı ama bunu negatif eleştiri olarak belirtmiyorum, aksine bu yönü ile gayet güzel bir iş başarmış. bu hikayeye abartılı anlatım gitmezdi. sade bir şekilde dram mastürbasyonu yapmadan izleyiciye soluksuz 90 dakika sunmuşlar.

    --- spoiler ---

    o değil de bu remi gey miydi değil miydi ben hala onu düşünüyorum. saf bir bromance mi izledik yoksa zorbalık yüzünden bir araya gelemeyen ergen bir çifti mi izledik aklım hala orada. neyse ama böyle açık açık belirtilmemesi de bir yandan güzel olmuş. her lgbt temalı filme güzel demeyin diyen kitle uzak kalmış en azından.

    --- spoiler ---
  • lukas dhontun yonetmenligini yaptigi film.

    leo ve remi'nin buyume caginda yasadiklari travmalari konu aliyor. cinsel yonelim, toplumsal dislanma, alay, ilk ask, kayip hepsi inanilmaz dogal islenmis. film kimseyi aglatmak icin efor harcamiyor fakat hisler o kadar tanidik ki tum salon burnunu ceke ceke izledi :d sinematografik olarak guzel bi seyir keyfi yasatiyor, film boyunca sahneler ve duygular disinda baska bi seye odaklanamiyorsunuz. kesinlikle 10/10'luk bir film.

    --- spoiler ---

    kol kirilmasi ve alcinin cikarilmasi kisminda kayiplara, acilara iliskin ustaca islenmis o kadar hos ve ince bi metafor vardi ki, bayildim. yasadigimiz butun kayiplar hayatimizda bi iz olarak kaliyor fakat, her sey gibi, o yaralar da iyilesiyor ve hayatina devam ediyorsun.
  • i can't tell you
    why i loved him
    or what it meant. when you
    are a child, you know only
    the kind of love your little
    life lacked, so every
    blooming flower is a field *

    bu şiir ve bu film aynı gün çıktı karşıma.
    ikisi de çocuk(lar), sevgi(ler) ve çiçeklerle ilgili.
    filmin başında mevsim aydınlık, çiçekler toplanmamış, çocuklar ışıl ışıl, koşuyor, beyaz atletleriyle rüzgar sesi eşliğinde uyuyorlar. sonra mevsim kararıyor, çocuklar ağlıyor. yağmur yağıyor. siyah uzun kollu pijamalarla uyunurken artık rüzgar da esmiyor. bazı çiçekler toprağa karışıyor.
    bunun gibi mevsim, doğa ve duygu eşlemeleri güzeldi. anlatması zor bazı şeylerin doğanın mutlaklığıyla anlatılması.
    çocuklar, büyümekten kaçar gibi uzaklara koşarlar. ama yaz mutlaka biter. çocuklar kaçmayı bırakır. sonbahar gelir ve kış. kaçamayız.
    ardından aynı mutlaklıkla ilkbahar. filmin sonunda da mevsim ilkbahardı.
    adı gibi tüm film yakın plan geçiyor. ağlarken, yürürken, yatarken yakın plan, tarlada çiçek toplarken hatta koşarken bile yakın plan. bu kadar yakın planda boğulma hissi kaçınılmaz. bir gökyüzüne baksak, bir kafayı kaldırıp tarlalara baksak, bir ormanı uzaktan görsek, belki bir nefes alacağız ama yok neredeyse nefesler yüzümüze değiyor. yakın planın kendisini bu kadar belli ettiği başka bir film hatırlamıyorum. boğucuydu.
hesabın var mı? giriş yap