• yazarin soylediklerini anliyorum. katildigim noktalar kesinlikle olsa da bazi acilardan uygulanabilir ve gerceklestirilebilir degil.

    daha sonra uzun uzun yazacagim ama, su belgeseli (the gender equality paradox) birakmak istiyorum. ingilizce altyazisi var. kisaca anlatmam gerekirse, norvec gibi cinsiyet esitliginin buyuk oranda saglanmis oldugu ulkede hemsirelerin cogunun kadin, muhendislerin cogunun ise erkek oldugu ortaya cikmis. izleyin.

    ekleme: bir yazar cinsiyetlerden neden bu kadar rahatsiz olunduguna iliskin bir seyler yazmis. elestirisine katiliyorum. biyolojik cinsiyetlerden neden rahatsiz olunduguna ben de anlam veremiyorum. asil sorun biyolojik cinsiyetlere atfedilen anlam ve degerlerde ve biyolojik cinsiyetlerle iliskilendirilen cinsiyet rollerinde. biyolojik olarak esit degiliz. kadin cinsi ile erkek cinsi biyolojik olarak esit degil. buyuk oranda ayni genleri paylasiyor olsak da cinsiyet fark etmeksizin insanlar arasinda biyolojik farkliliklar var ve farkliliklar olmasinda sorun yok. sorun, denk gorulmemekte ve yasama ayni noktada baslayamamakta. sorun, hakkaniyet ve firsat esitligi/esitsizligi sorunu (orta ve ust sosyoekonomik duzeyden bireylerin toplumsal cinsiyet acisindan cok daha esitlikci bir tutum sergilemelerini de buna ornek olarak gosterebiliriz).

    biyolojik cinsiyetlerimiz arasinda akiskanlik saglayamayiz ama, onlara atfedilen anlamlari ve degerleri degistirerek ya da kaldirarak toplumsal cinsiyet algisini degistirebiliriz. yukarida baglantisini verdigim belgesele goz atmadiysaniz biraz soz edeyim. toplumsal cinsiyet acisindan buyuk oranda esitlik, denklik ya da her nasil ifade etmek istiyorsaniz, saglamis norvec'te hemsirelerin cogunun kadin, muhendislerinin cogunun da erkek olmasi, insanlarin yasam mucadelesi vermek zorunda olmadiklarinda biyolojik egilimlerine gore secim yapmalarinin bir sonucu olarak degerlendiriliyor. demek ki hemsireler de iyi kazaniyorlar ve iyi sartlarda calisiyorlar. daha az gelismis ya da gelismekte toplumlarda ise kadinlar hayatta kalmak icin mucadele etmek zorunda olduklarindan, kendilerine en kolay ve hizli bicimde maddi guc saglayacak mesleklere yoneliyorlar. yani suradaki kaynak bunu toplumsal cinsiyet esitligiyle aciklamis olsa da, turkiye'de son yillarda muhendislik tercih eden kadin sayisindaki artisi toplumsal cinsiyet esitliginin saglanmasiyla degil, kadinlarin is bulma kaygisiyla aciklayabiliriz. muhendislik erkek meslegi degil, tamam. oyle gorulmesine de gerek yok; ama cinsiyetler acisindan esitlik saglandiginda ortaya cikan tabloya gore erkekler daha fazla yonelirken kadinlar o kadar da fazla yonelmiyorlar. bunda ne gibi bir sakinca oldugunu anlayamiyorum. muhendisligi hemsirelikten ustun goruyorsaniz ya da yuceltiyorsaniz o sizin sorununuz.

    biyolojik cinsiyetlerimiz yokmus gibi davranmak anlamsiz. yeter ki bir taraf yuceltilirken oteki taraf bastirilmasin. herkes nasil istiyorsa oyle yasasin.

    bu soylediklerim disinda da yazarin getirdigi elestirilere katiliyorum. onerilenler uygulanabilse toplum cok guzel ve huzurlu bir hale gelirdi.
  • muhtemelen hayatimda okudugum en aptalca yazinin basligi.

    "kimse kendisine bay/bayan denilmesini kabul etmek zorunda degil" denmis bir de jfjskfkskf

    bakmayin siz bu yazilanlara. butun internet alemi (ozellikle yabancilar) bu aklievveller ile tasak geciyor.
  • yeni dünya düzeninde empoze edilmeye çalışılan akım..özellikle holivıd ünlülerine yaptırılıyor.doğan çocuğunun cinsiyetini söylemeyerek cinsiyetsiz yetiştirmye çalışan ünlüleri duyarsınız..bu bir faşizm..son zamanlarda inanılmaz baskısını hissediyoruz hisedeceğizde..ağzımızı açamaz olduk”cinsiyetçi söylem”diyecekler diye..ben bunun çok büyük bir planın parçası olduğunu zaten kaç yıldır gözlemliyorum..hatta feminenliği fazla olan kadınlar bile garip bi şekilde medyada aşağılanır oldu..8-10yaşındaki erkek çocuklar makyaj videosu çekerken özgürlük oluyor adı nedense..
  • (bkz: yeni dünya düzeni)

    ekşi şeyler de almış, haber yapmış.

    "feminizm, toplumu istikrarsızlaştırmak için yaratıldı."
    https://www.youtube.com/watch?v=zcpjmvaigna
  • (bkz: the left hand of darkness) aslında yukarıda türkçe ismi verilmiş. tekrara düşmemek adına orijinal adını yazdım. fakat aslında bu kitap tam anlamıyla cinsiyetsiz bir toplum tasavvuru değil. daha çok cinsiyet rollerinin geçişken, akışkan olduğu bir toplum hayali. kış gezegeninin sakinleri cinsiyetsiz değil bilakis çift cinsiyetliler. yanılmıyorsam belli dönemlerde partner ediniyorlar veya partnerleriyle cinsel olarak yakınlaşıyorlar. burada cinsel olarak üstlenecekleri rol de kendi hormonal durumlarıyla birlikte partnerlerinin büründükleri cinsiyete göre şekilleniyor. fakat sadece cinsel olarak değil genel manada cinsiyet rolleri de bu biyolojik sürece göre geçişkenlik gösteriyor. zaten kitap da genel olarak bu çift cinsiyetli, bir cinsiyet rolünden diğerine süreğen bir geçiş halindeki insanların arasına gökten zembille düşen bir "erkeğin" bocalamalarıyla ilgili en temelde.
  • marksist-leninist biriyim ancak cinsiyetsiz toplum yapısı insan doğasına aykırı bir durumdur. her yerde erkek gibi görünen kadınlar, kadın gibi görünen erkekler var. bu insanın doğasına aykırıdır. cinsiyetsiz topluma karşı olmak faşizm değildir. aksine bu durumu desteklemek emperyalistlerin değirmenine su taşımaktır.
  • cinsine taktığım ne derdiniz varmış ha cinsiyetlerle
  • guzel, mantikli ve adil olan bir yapidir.
    ancak insanlik hicbir zaman adil olacak olgunluga erisemedi. bu bahsedilen gibi bir asama tabi kulaga guzel geliyor ancak, olusabilecek bir adil duzenin en tepedeki, en son, en klas halkasi olur heralde.
    bunun olusabilmesi icin nesiller boyunca kuresel boyutta bir emek gerekiyor diye dusunuyorum. nesiller boyunca, bircok idealist aktivistin mucadele vermesi, bircoklarinin cikarlarina ve oturmus duzenlerine comak sokacagi icin bircok bedeller odenmesi gerekmekte bence.
    tabi ki adalete, guzellige hizmet etmesi lazim her bireyin. ancak ben kendimde sahsen bu boyutta bir idealistligi goremiyorum. buyuk ihtimalle de insanlarin buyuk cogunlugu, buna inansa dahi benim gibi dusunecektir. sahsi olarak, bu boyutta bir adalete ulasabilmek icin ben toplamda 60-70 yil olan omrumden fedakarlik edebilecegimi dusunmuyorum, cok emek gerektiren boyle bir duzen icin bu gereken emekleri ben verebilecegimi sanmiyorum. dolayisiyla da, bulundugumuz yuzyilda, ozellikle kuresel boyutta boyle bir duzenin utopik oldugu kanaatindeyim.

    bir de ekleme olarak, bu boyutlarda verilecek emekler, gercekten de o emeklere degecek bir degisim yaratmayabilir gibi geliyor. yani ornegin, malcolm x, martin luther king, susan b. anthony gibi isimlerin verdigi emekler ve yaptiklari fedakarliklar karsiliginda buyuk kazanimlar elde etti denilebilir. benzer bir fedakarlik vs. kazanim durumu bu seviyede bir degisimde de mumkun mu bir daha dusunmek lazim sanki. bu seviyeye gelene kadar degismesi, duzelmesi gereken baska cok sey olabilir.
  • kabul edemeyecegim toplum yapisi. her kadin 7/24 ince corap giymeli. renksiz, cinsiyetsiz, sinifsiz; yok oyle.
hesabın var mı? giriş yap