• "ışık karanlığın sol elidir.
    karanlık da aydınlığın sağ eli"
  • 'ışık karanlığın sol elidir
    karanlık da ışığın sağ eli.
    ikisi birdir, yaşam ve ölüm, yan yana
    yatarlar kemmerdeki sevgililer gibi,
    tutuşmuş eller gibi,
    sonuçla yol gibi'

    ursula k. le guin kitabında 'kış' adlı gezegende cinsel kimlik bir statü ya da güç aracı olarak kullanılmaz.kişiler yılın belli dönemlerinde o andaki hormonal durumlarına göre erkek ya da kadın olmaktadırlar.
  • iyi bilim kurgunun iyi edebiyat oldu söylenir hep. bunun en iyi örneklerinden birisi de le güin’in “karanlığın sol eli adlı romanı.

    bir dünya düşünün, her yanı karla, buzla kaplı, her zaman soğuk bir dünya; “kış” gezegeni. ortalama sıcaklık çoğunlukla eksi değerlerde. yaz ve ilkbahar kısacık ve bildiğimiz anlamda mevsimler değil. her zaman soğuk bir yer burası. yüksek teknoloji ürünü hiçbir şey yok. maddi ve teknolojik ilerlemeler o kadar yavaş ki binlerce yıl sürüyor. uçak, tren, gemi denen şeyden kimsenin haberi yok.

    gezegende yönetim biçimleri, yaşam felsefeleri farklı insan toplulukları, ülkeler var. insanların tümü yerel tabirle; “somer”, cinsiyetsiz. ayları 26 gün. bir aylık sürede, sadece kısa bir dönemde, (4-6 gün) hormonal dengeleri belirli bir cinsiyete evrilip, kadın veya erkek oluyorlar.

    cinsiyetsiz yaşamın toplumsal, siyasal etkileri, toplumu, toplumdaki bireylerin hayata, yaşadığı dünyaya bakışlarını nasıl şekillendirdiği inandırıcı bir örgüyle oluşturulmuş öyküde. insanın doğar doğmaz edindiği ilk kimliksel özelliği genelde cinsiyeti oluyor. doğan bebek ile ilgili ilk sorduğumuz soru bu genelde. ve yetiştirilme programları öncelikle bu cinsel belirlemelerle yön kazanıyor.

    roman, gelişen anlatımı boyunca çokça; cinsellik, erkek-kadın olmanın insanı nasıl değiştirdiği üzerinde düşündürüyor. kış gezegeninde hatırlanan, bilinen hiçbir kitlesel savaşın olmaması, savaşların hiç bitmediği dünyamızın ütopik bir yorumu gibi duruyor. zaman zaman, dünyayı kadınlar yönetseydi, dünyada savaşlar olmazdı veya daha az olurdu gibi önermelerle karşılaşıyoruz. ama sanıyorum bunun doğruluğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. dünyaya cinsiyetimin belirleyici gözüyle bakıyorum. bu bakışın ötesine nasıl geçebileceğim konusunda hiçbir fikrim yok. çünkü bu “empati” kavramında başka bir şey olmalı. romanın içerisinde yer yer bu cinsiyetsiz bakış açısıyla, erkek olan elçinin bakış açısı karşılaştırılıp, aradaki aşılmaz engeller vurgulanıyor.

    kitabın adı şu şiirden geliyor;

    “ışık karanlığın sol elidir
    karanlık da ışığın sağ eli.
    ikisi birdir, yaşam ve ölüm, yan yana
    yatarlar kemmerdeki sevgililer gibi,
    tutuşmuş eller gibi,
    sonuçla yol gibi.s.198
  • bilim kurgu romanı diye başladığım ama arkadaşlık ve cinsiyet ilişkileri üzerine çok hoş bir roman bulduğum ursula k. le guin eseri. le guin'in şimdiye kadar okuduğum diğer kitaplarına oranla (yerdeniz beşlisi ve mülksüzler) daha sade anlatımı olan. okunmalı, önerilmeli.
  • hikaye kış adlı gezegende gecer. bu dünyanın insanları cinsiyetsizdir ve ayda bir diyebileceğimiz kemmer adı verilen dönemlerde dişi ya da erkeğe bürünebilirler. bir vakit çocuk doğurup anne olan biri bir başka dönem bir çocuğun babası olabilir. kemmer döneminde kişilerden biri baskın erkek olarak girerken hormonları karşısındakini dişiye dönüştürebilir. bu dönem dışında gerek fizyolojide gerekse davranışlarda cinsiyetin izine rastlanmaz.

    kimlik ve davranışları cinsiyetin şekillendirmediği bir toplum üzerine yazılmış harikulade bir romandır.

    esnek cinselliğin hayvanlar arasindaki ornekleri icin okunabilecek bir derlemeyi de şuracığa bırakıvereyim.

    http://www.evrimagaci.org/fotograf/73/8077
  • cinseyetsiz bir dünyada insan ilişkileri konusu o kadar sıra dışı ve "bugüne kadar nasıl kimsenin aklına gelmemiş" dedirtiyor ki, koşa koşa gidip alarak bir çırpıda bitirdiğim kitap oldu.

    bitirdikten hemen sonra aradığımı bulamadığımı hissediyorum. kitabın bu uzak gezegendeki toplumları daha iyi anlatmasını daha ayrıntılandırmasını beklerdim ama az sayıda karateri az miktarda tanımakla yetiniyoruz. bunun yerine dışarıdan bu toplum arasına karışmış birinin kendi hesapları peşinde koşmasını; koskoca bir dünya dolusu, olağandışı insan hakkında arada bir ufak değerlendirmeler yapmasını okumakla yetiniyoruz. halbuki koskoca bir gezegen, koskoca bir kültür var. ara bölümlerde anlatılan efsanelerden çok daha fazla duymalıydık, konuşmalarda geçen argo edatı gibi kullanılan isimler hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olmalıydık, karhidece ve orgataca olarak geçen cümleleri anlıyor olmalıydık çünkü karakterlerin en yoğun hissettikleri zamanlarda kendi dillerine döndüklerini hissedebildik okurken.

    bu kadar özgün bir fikrin bu kadar yüzeysel işlenmesine kızgınım ama belki de le guinin tarzı bu.

    belirtmeden geçemiyeceğim;
    --- spoiler ---
    kitabın sonunu okuyunca gözümde hemen son samurayın final sahnesi canlandı. kesinlikle daha fazlasını ummuştum.
    --- spoiler ---
  • evrenin en karizmatik androjeni bir adet estraven barındıran ursula kroeber le guin şaheseri.
    unutmadım seni estraven!
hesabın var mı? giriş yap