• şehir merkezinde, eski tren garının yakınlarındaki bir alışveriş merkezinde istanbul adında bir kebabçı bulunmaktadır. kebapçıdır ama zerre et kokmaz. mikrodalga teknolojisini dibine kadar kullanan mekanlardandır. uzak durmakta fayda olabilir. gerçi koskoca ülkede cincinnati'ye yolunuz düşmüşse bahtınızı da sikmek lazım.

    edit: deli bir melek sağ olsun, dedi ki bu kebapçı kapanmış. asıl ismi de istanbul cafe imiş, lezzetinden kurtulanlara duyurulur. ayrıca cincinnati güzel, sakin bir yer. boş bavulla gidilip mall mall gezilecek bir yerdir.
  • ironik biyonik tarih kosemize hosgeldiniz. bu haftaki konumuz isim babaligini cincinnatusun yaptigi bu ortabati kenti. 2500 sene once, acil bir savas durumunda roma senatosu, konsulluk yapmis bu ciftciye olaganustu yetkiler vererek onu diktator yapiyor. hatta bu haberi vermeye gittiklerinde amcam tarlasini suruyormus, apar topar togasini giyip senatoya yollanmis. cincinnatus savasi kazandiktan sonra ordusunu dagitiyor, diktatorluk yetkilerinden gonullu olarak feragat ediyor, ustune politikadan tamamen elini ayagini cekerek ciftligine geri donuyor. belki o an basina gunes gecmistir de boyle birsey yapmistir diyecekler olursa, 20 sene sonra benzer bir tehditle karsilastiklarinda adam ayni sekilde diktator olup, orduyu toplayip, ayaklanmayi bastirip, ciftligine donmus.

    asirlar sonra bundan gaz alan amerikan devrimcileri, cumhuriyetci ilkeleri yaymak ve yeni kurulan birligi korumak icin bir cemaat kuruyorlar, adi da cincinnati cemaati oluyor. mottosu da "cumhuriyeti korumak icin herseyinden feragat etti" (beni kastediyorlar).

    birkac sene sonra da, ufak bir yerleskeye, halihazirda degisik eyaletlere yayilmis dernegimizin bir uyesi olan bolge valisi tarafindan cincinnati ismi veriliyor. dernegin ilk baskani, cok yerinde bir secimle george washington oluyor. nitekim adam bagimsizlik savasini kazanmis bir general olarak ciftligine donmus, sonra tekrar kongre tarafindan cagirilip yeni olusturulan baskanlik pozisyonuna oylarin yuzde yuzunu alarak secilmis, john adams'in teklif ettigi kraliyet unvanlarini reddedip resmi unvanini mr president'la sinirlamis, kimsede olmayan prestijine ve halk destegine ragmen ikinci baskanlik doneminden sonra gonullu olarak emekli olup, ciftligine cekilmis, orada da olmus.

    washington'un bu ideal romali manevralari kendisinden sonra gelen baskanlar icin yazilmamis bir kural olusturdugundan -ki aslinda adam monarsiye karsi onlem olmasindan ziyade yasi ilerledigi icin birakiyor- kimse iki donemden fazla baskanlik etmiyor. ucuncu kez aday olan bir iki kisi cikiyor ama kazanip baskanlik eden yok. taa ki franklin roosevelte kadar. bayagi dolu dolu iki donem geciriyor roosevelt; great depressionlar, new dealler, sosyal guvenlik gibi bir suru yeni federal kurumlar, resesyonlar ve tabii ikinci dunya savasinin baslangici. 1940'ta secim zamani geldiginde amerikalilarin en buyuk derdi zar zor toparlanmis olduklarindan savasa girmemek. roosevelt de ucuncu kez aday olurken, hem bu kritik anlarda devamliligi saglamak lazim diyerek, hem de vallaha billaha savastan uzak duracagiz yeminleri ederek partisini idare ediyor ve hakikaten de secimi buyuk farkla kazaniyor.

    isin komik yani, cincinnatus'un adini tasiyan sehrin bulundugu ohio'nun oylari da ciftligine donmeyi reddeden roosevelte gidiyor. buradaki daha buyuk ironi, secimi kazanmak icin savas karsitlarina ve izolasyonistlere yeminler eden roosevelt'in bir yandan da askeriyeyi kuvvetlendirmesi, ingiltereye askeri destegini arttirmasi, secimden aylar sonra sovyetlere de direkt yardima baslamasi ve tabii sadece bir sene icinde pearl harbor baskini sonucu savasa girmesidir. japon imparatorlugunun o ay icinde yedigi boklar en pasifist amerikaliyi bile baskanlarini desteklemeye itmis ve secim sozlerini unutturmus; ustune almanyanin savas ilani, bastan beri savasin odak noktasinin japonya yerine nazi almanyasi ve bati cephesi olmasini isteyen roosevelte de ilac gibi gelmis.

    goz acip kapayana kadar yil oluyor 1944, yine bir secim zamani. "hadi zar zor ucuncu kez baskan oldu ama dorduncu olmaz artik, yuh" diyecekseniz demeyin. onceki secimin aksine, adamin 4. kez adayligini koymasi kimseyi sasirtmiyor, kimse gikini cikartmiyor. alismis kudurmustan beterdir ahkamini kesmeden once, 1944'te savasin tum hiziyla devam ettigini belirtmek lazim. bir diger husus da rooseveltin sagligi. adamin sittin tane hastaligi var ve doktorlari acik acik birkac ay omur biciyorlar. o yuzden de "secilirse secilsin, onemli olan baskan yardimcisinin kim olacagi" gibi bir hava var, pek kimse monarsi geri geliyor tiratlari atmiyor o yuzden. peki bizim cincinnatinin ohiosu ne yapiyor? roosevelte vermiyor oylarini. gicik adamlar. gerci yuzde 1'den az bir farkli diger adayi secmisler ama sonucta herkes mersine giderken tersine gitmeyi ihmal etmemisler. "cincinnatus olsa allahin hakki uctur diye birsey demez ama dorduncu de bir elinde kilici, digerinde tirpaniyla saldirirdi cumhuriyeti korumaya" diye dusunduler belki.

    roosevelt 45'te oluyor hakikaten ve yerine truman geciyor. onun doneminde de anayasaya ekleme yaparak (22.si) baskanlik suresini iki donemle sinirliyorlar. oyle gina gelmis artik ayni adamin sesini radyoda dinlemekten, suratini gazetede gormekten. bu anayasa eklentileri de kongreden gectikten sonra eyaletlerin onayina sunulur, yeterli kesiminin onaylamasi yeterli olur. bulamadim bizim ohio ne yapmis. bos birakmislardir belki
  • butun buyuk sınır kentleri gibi(new york, chicago, st louis vs) suburbleri komsu eyaletlere de yayilan kentlerden biri. bir metropol olarak cincinnati, indiana’nin guneydogusu ve kentucky sinirlari icinde kalan newport ve covington’i da kapsiyor. kentin, ta cocuklugumda trt filmlerinden ilk duydugum gunden beri bana karizmatik gelmis ismi, kentin bulundugu bolgenin eski hakimleri olan ve adlarini cincinnatus’tan alan cincinnati cemaatinden geliyor.

    aslinda ohio ile kentucky’i birbirinden ayirmak icin ohio river sinir kabul edilmeseydi, bu sehir karakteri, ruhu ve dunya gorusuyle kentucky’e daha cok yarasiyor. resmi olarak bir midwest kenti olarak anilsa da cincinnati kesinlikle kentucky’le beraber guneylidir. cleveland’in eksenindeki demokrat agirligini cincinnati’nin ekseninde yer aldigi cumhuriyetci agirligi dengeliyor. bu da ohio’yu her zaman secimlerde ne yapacagi kestirilemeyen anahtar eyaletlerden biri yapiyor.
    19. yuzyilda aniden parlayan sehirlerden biri olmus. o zamanki amerika’nin bati sinirini olusturan appalachian daglari’nin hemen batisinda yer aldigi icin queen of west derlermis ki bugun queen city demelerinin sebebi budur. bugunku amerika’nin dogusunda kaliyor artik ve kentucky’lilerden baska da kimseyi buyulemiyor. bir de “yedi tepeli sehir” diyorlar ki daha bi tanesini gormus degilim. cincinnatus’a oykunmus adamlarin roma’ya da oykunmus olmasi olasi. zaten bu tepe konusunda cincinnatililerin de kafasi karisik. adinda hill olan on yuzbin milyon tane mahalle var kentte.
    burasi amerikan ic savasinda konfederalistlerle birlikciler arasindaki sinirmis. gunumuzde siyah beyaz nufusunun nerdeyse esit oldugu kent merkezinde belki de o gunku parcalanmisligin eseri siyah-beyaz ayriligi amerikan standartlarinin bile ustunde vurgulanmis halde. daha otesi, siyahlar ve beyazlar da kendi icinde oldukca belirgin kulturel cevrelere bolunmus durumda. dolayisiyla yasadiginiz mahalle sadece deri renginiz degil, kulturunuz, mesleginiz ve ilgi alanlariniza kadar cok net bir kimlik verebilir.
    amerikalilarin fountain square dedikleri sehir meydanlarinin belki de en unlusu burda. oturun oraya acikincaya kadar etrafi seyredin. ve boyle ahlakcilik vurgulu muhafazakar bir kentteki irk ayrimciligiyla, jerry springer’in belediye baskani olmasi ve larry flynt’in 1990’li yillarda hustler’i kamuya acik alanda satmak icin ozellikle burayi secmesi arasindaki iliskiyi dusunun. acikica da kentteki herhangi bir skyline chili’ye gidip chili yiyin. hesabi odedikten sonra amerika'da gidecek yeriniz varsa, bu kentin ohio ovasının kentucky duzluklerinin indiana platosunun ortasındaki anlamsiz boslukta yasayan kitle icin onemine saygısızlık etmeden kacin.
  • procter and gamble'in da merkezi orada.
  • lise haytimi gecirdigim ohio eyaletinin biricik sehri
    cok guzeldir, sakindir fakat dowtown tarafinin havasi cok kotudur.
    zenci beyaz farki coktur. az meksikali vardir. ve nerdeyse sehrin yarisi ya p&g de yada general electric te calisiyor zannedersiniz. halki muhazafakardir. bu sehirdeki kenwood mall amerikanin en zengin avm'lerinden biridir. west chester, blue ash ve ındian hills bu sehrin en iyi suburbleridir.
  • sosyokültürel bağlamda erzurum'la kardeş şehir ilan edilebilecek kent.
  • p'n'g'nin genel merkezinin bu sehirde olmasindan dolayi landor ve lpk group gibi dunyaca unlu design firmalarinin merkezinin bulundugu sehir. yine p'n'g'nin bu sehirde olmasi package design ve printing oldukca onemlidir cincinnati'de. burda calisip para kazanip amerika icin yakin mesafe sayilabilecek chicago ve detroit'te rahat rahat harcayabilirsiniz. yagmur ve kar yaginca trafik bi acaip olur, sag seritte bi polisin park etmis olmasindan dolai sebepsiz yere 2 saat trafik sikisir ama bi kisi cikip hadi kardesim demez. bu sehirde yasanalar bana insanlarin mamundan diil de tavuktan geldigini kanitlamistir. alman ve hollanda asilli insanlarin yogun olarak bu bolgede yasadigi gorulebilir. ohio'nun diger buyuk sehirlerine nazaran nufusu daha fazla olsa da sokakta goreceginiz insan sayisi cok daha azdir. eglenmeyi seven insanlarin genel olarak ev partilerini tercih ettigi sehirdir ayni zamanda.

    edit: kesinlike burda yasamak askere gitmekten cok cok daha iyidir.
  • karikatürlerde bolca anılan komik isimli köy, bucak ya da kasaba...
    (bkz: canıtın)
  • the national isimli muhtesem grup burasi cikislidir, hic gormedigim yeri sevebilirim sirf bu nedenle.
  • ne beklediğini bilemediğim insanların üstüne bok attığı şirin şehir.

    insanları çok tatlı.

    güvenli.

    trafiği yok.

    görece yeşil.

    mahalleri nizamlı. ( alman ve dutch ekolünden geldiği için ekstrası var )

    redneck yoğunluğu yok çünkü şehir 50/50 kurulmuş.

    neredeyse aklınıza gelecek bütün yoğunluklar 50/50.

    ucuz.

    etkinlik fırsatı çok, özellikle sanat aktiviteleri bol ve ucuz.

    türk restoranı olarak şu anlık sadece truva'yı denedim ve istanbul'daki ortalama üstü dönerden daha iyi döner yiyebileceğiniz bir mekan. fine dining havası var. sadece türk/arap müşteri profili hedef olmadığı için işlerini çok iyi yapıyorlar. lahmacunları da güzel.

    hayattan bekletiniz sakinlik ve ortalama üstü bir refahsa karşılığını alabileceğiniz güzel şehirdir.
hesabın var mı? giriş yap