• http://2.bp.blogspot.com/…8bugy/s1600/çınar 7-8.jpg

    buyrun bu da benim çocuğumu 7 ay önceki taşıma şeklim. ceyda hanımı da sağdan çekseler bebeğin gayet rahat nefes aldığını görebilecekler.
    aylar boyunca mevzu bebek olunca her şeyi anneden iyi bilen çok bilmiş boşboğaz, densiz insanlara bebeğimin aslında boğulmadığını ve çok rahat olduğunu, sıkışık olmadığını, anneye bu temasla huzurlu ve mutlu olduğunu, anne için de rahatlık olduğunu, kangurulara göre omurga için de daha iyi olduğunu, doktorların da bu kullanımı desteklediğini binnnnnlerce kez anlattım.

    binlerce kez anlattım çünkü kapıdaki güvenlikten, marketteki kasiyere, bankadaki görevliden, otobüsteki teyzeye, akrabadan, sokaktaki gence hepsi çok akıllı ve bebeğim hakkında söz sahibi bense aptal ya da bebeğini öldürmeye teşebbüs etmiş bir insanım.

    - ayyyy o hiç rahat değil orada, nefes alamaz!!!
    - a sahi mi? benim gözler sizin kadar iyi değil, algım da kapalı hiç farkedememişim.
    - ama olur mu bebek iki büklüm dikkat edeceksiniz böyle şeylere yazık bebeğe.
    - itiraf edeyim aslında farkındayım tabi ama şimdi ben bu bebeği istemedim aslında, kürtaj için de vakit geç olmuştu, şimdi böyle deniyorum işte kurtulmayı.

    memleket hasta kaynıyor. herkes kendi işine baksa ya?
  • çocuklar bizim malımız değil onların özelini paylaşamayız.anneler evlatlarının koruyucusu olur sahibi değil.tamam modern olun da kendinize olun.isteyen her yerini açar koyar ama 18 yaş altı bir bireyin özelini paylaşamaz.kim olursa olsun.yetti yani ilgi görmek için çocuk kullanma modası.
  • yaptığı şeyin erkek çoçuğunda karşılığı sünnet değil, "oğlum şakır şukur boşalıyor artık, genç erkek oldu. aslan oğlum" demektir.
    kulağa ne saçma geldi değil mi? hah biz de onu diyoruz amına koyim.

    edit: "nalahası var?" mesajlarına binaen, üremeye hazır olmak olabilir mi acaba? ha goçum ha aslanım?
  • kim ne derse desin gördüğüm kadarıyla engelli evladının sağlığı için senelerdir çetin bir mücadele veriyor ve sonucunda çocuğunu topluma kazandırdı, yaşıtlarıyla farkını kapattı, kendi başına yaşayabilecek düzeye getirdi, dün de kızının takdir aldığı fotoğrafı paylaşmış; gerçekten müthiş bir şey bu. imkanı olan herkes yapardı diyen olacaktır ama o iş öyle değil. kadının gerçekten bir lokman hekimi bulup yakasına yapışmadığı kaldı, çabası lorenzo’nun yağı filmindeki ebeveynleri hatırlatıyor bana.

    öte yandan bu süreç kaldırması ağır bir yük, muhtemelen senelerce çocuğu için yaşadı, bana kalırsa evliliğini bile kızına baba olabilecek bir adamla yaptı ki eğri oturup doğru konuşalım ilk evlendiklerinde kimse onda ne bulduğunu anlamamıştı. insanların son dönemde tatsız bulduğu kimi davranışlarında yılların mücadelesinin ketumlukları, birikmişlikleri, öfkeleri olabilir. bakım veren olmak gerçekten ciddi bir psikolojik dayanıklılık istiyor, insanın bu süreçte başka insanlara karşı empatisinin azalması, tahammülsüzleşmesi çok olası. bu nedenle kendisine karşı eleştirilerin biraz acımasız; takdir ve anlayışın ise az olduğunu düşünüyorum.
  • bu hanimin hazal kaya' yi konuk ettigi programi izlemeye calistim. kendisini normalde de pek samimi bulmam ve cizmeye calistigi insan portresi ile alakasi olmadigini dusunurum. esiyle birbirlerine ask paragraflari dosemeleri de hep bana tuhaf gelmisti. iliskisini bu sekilde yasayan insanlari da zaten hep tuhaf bulurum. ben hislerimin ozel kalmasini, paylastigim kisiyle aramizda olmasini tercih ederim.

    ama asil konumuz bu hanimin program suresince hazal kaya' ya olan tavirlari. bir arkadasliklari var sanirim ama hazal kaya' yi sevmedigini ve kiskandigini o kadar belli etti ki ben izleyemedim. hazal kaya' nin bazi ozel meselelerini ortaya doktu. sen annenle cok kavga ediyorsun cazgirsin filan dedi kadina. bugun simdi bir magazin haberinde gordum ve tekrar videonun yorumlarina baktim. cok sayida insan benim gibi dusunmus. gozlerini aca aca hazal kaya' ya bakisi bile psikoloji derslerine konu olacak nitelikte.

    burdan cikarimim su. icinizdeki insan neyse, isterseniz kirk takla atin, isterseniz hatim indirin, icinizde sakladiklariniz disari cikiyor ve goren gozler bunu farkediyor. cok da kasmamak gerek.
  • ntv’de sunucusu olduğu programında nazan kesal’a yaptığı büyük terbiyesizliğ “…ama programın tamamını izleyemeyen, gerçekten mesleği magazin olmayan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup gaza gelenlerin yarattığı bu harekete daha fazla sessiz kalamadım. kınadığınız kelimeler benim değil, sosyal medyada nazan'a yapılan sınır aşan yorumlara aitti."sözleriyle savunmuş oyuncumsu, sunucumsu kişi.

    şimdi ben burada ceyda düvenci için, abuk subuk, ipe sapa gelmez yorumlar yapsam. desem ki mesela, “karanlık ilişkileri var,bu yeteneksizlikle bu rolleri nasıl alıyor sanıyorsunuz, çıkarı için yapamayacağı hiçbir şey yok, mesai arkadaşlarına, eski kocalarına yaptıklarını bir anlatsam…..” bu boktan, ne amaçla ve ne niyetle yazıldığı belli olmayan yorumu da konuk olduğu bir yayında sunucu milyonlarca insan önünde okusa nasıl olur ?

    o çirkin, aşağılayıcı sosyal medya yorumunu belki bir kaç kişi okuyacakken, şimdi ceyda düvenci’nin ağzından milyonlar duydu.
    nazan kesal kendisine yapılan bu hadsizlikten dolayı itibar kaybetmez ama ceyda düvenci misafirine yaptığı edepsizlikten dolayı çok şey kaybeder.

    bir de yaptığı hata için hem program konuğundan hem de seyirciden özür dilemek yerine, seyirciyi suçlamak da sıvayıp, üstüne tüy dikmek olmuş.
  • ınstagramda yaptığı aşırı mutlu aşırı yoğun aşırı başarılı pozlarından dolayı takipten çıkmıştım. gülben ergen 2 kendisi. o neyse bu da o. ben de evliyim mutluyum ve evliliğin ne olduğunu gayet iyi biliyorum , evlilik böyle aşktan delirdiğin devamlı gözlerine bakıp şiir okuduğun bişey değildir, evlilik çok gerçek bir şey, ayakları yere basan, sorumluluğun olduğu bundan dolayı da aşkı öyle deli deli yaşamadığın daha kapsayıcı bir sevgi yaşadığın bir şey. o yüzden yalan geldi bana paylaşımları. yapmacık geldi. hazal kaya ile programını söyledi bir arkadaşım merak ettim izledim, sonra youtube öbür bölüme atladı eşini konuk ettiği onu da dinledim iş yaparken, gördüm ki kadın aşırı iş aşırı hırs aşırı her şey benim olmalı benimm duygusundan resmen adamın başını yemiş. ne kadar kolayca insanları harcıyorlar, kendilerini seven insanları harcıyorlar , o kadar zor ki seven birini bulmak , üstelik ilk eşinden olan çocuğuyla ilişkisi ne kadar iyiydi bülentin ne kadar sahipleniyordu , bence bülent çok iyi bir adam ama kadından daral gelmiş. bu kadar narsist bir insanı idare etmek çok zor. bülentin kadından yana şansı yok ilk karısı özge miydi o da ata demirere gitmişti. üzüldüm ben bu adama. hayvanlara nasıl merhametli çocuklara nasıl merhametli. böyle kadınlar çok fazla çok, iş hayatımda sürekli karşıma çıktı nefret ediyorum hepsinden .
  • bu kadını izlemek sağlam sinir gerektiriyor, yanınıza adaçayınızı papatyanızı alıp öyle açın programı.

    konukları nasıl dayanıyor, inanılmaz.

    içinde büyüttüğü aşamadığı bir kin, bir nefret, yoğun bir fesatlık var, seyirciye de konuğuna da bunu olduğu gibi yansıtıyor.

    bu negatif enerjisinden ötürü gördüğü ilgi nedeniyle, bu kadının hala ve hala sohbet programı sunucusu olarak çalışmasına müsaade edildiğini tahmin ediyorum. baksanıza biz de burda konuşuyoruz, link paylaşıyoruz, youtube videolarının altı yorum dolu, izlenme sayısı yüksek, daha ne kadar gıcık olabilir diye merakla izliyoruz. yapımcı için de önemli olan bu izlenme.

    iyi seyirler.

    edit: bu en çok dm aldığım entrylerimden biri olmuş olabilir. ne çok izleyeni ama aynı zamanda nefret edeni varmış, diyorum ya birçok kişi gıcık olarak izliyor, bu da farklı bi yetenek :) bir de çocuğu hastaymış, sinirli olabileceği ve anlayış göstermek gerektiğine dair yorumlar da geldi. haklı buldum. ceydayı da böyle kabul ediyoruz.
  • keşfette sık sık kendi programında konuklarıyla paylaştığı düşüncelerini görüyorum. ilişkilerde mesafenin kerametine dair, ayrılıklara dair, arkadaşlığa dair, güçlü olmaya dair, dair de dair.. manifesto şeklinde bilirkişi edasında konuşmalar. verdiği his zor zamanlar geçirdiği, yaşının ve yaşanmışlıkların getirisiyle hep kendini ve vardığı noktayı anlatmak istediği yönünde. hatta bülent şakrak’ın ‘bazen çok konuşuyorsun’ eleştirisine katılmak geliyor insanın içinden.

    neyse yazmak istediğim şuydu; kitabı çıkan yazardan oyunu çıkan tiyatrocuya.. sunucu konuk aldığı bir programda kendini geri çekmeli biraz sanki. hani mankenler için elbise askısı denir ya, elbisedir öne çıkması gereken, o hesap. bırak konuk çağırıyorsan eğer o anlatsın, paylaşsın. sen ona alan açacak bir aracı ol sadece. bu şekliyle program yarım saatse 20 dk’sında ceyda düvenci konuşsun diye birileri gelip konuk oluyor gibi.

    bence kendini bu kadar anlatma, konuşma ihtiyacı varsa, bununla rahatlıyorsa fatih altaylı ve semiramis pekkan gibi bir yardımcıyla youtube programları daha mantıklı olur. biri karşısında bir şeyler sorar devamlı, o da konuşur, dinlemek isteyen dinler. böylece konuklu programı da olması gereken formata geçebilir.

    edit: nice sağlam entry’min değil bomboş bir zamanımda yazdığım bence 5/10’luk entry’nin debe’lenmesi :/
  • kendisini ekranlarda güler yüzü, sempatik tavırları ile görmekten memnuniyet duyardım. ntv'deki bambaşka sohbetler programını da arada izlerdim.

    açıkçası bu programdan sonra 'bambaşka' bir kişiye dönüşmüş olduğunu gördüm. programdaki tavırları gerçekten rahatsız ediciydi. şöyle ki, kadın, konuklarıyla muhabbet ederken muhakkak lafı dönüp dolaştırıp kendi evliliğine getiriyor.
    ben konukları dinlemek istiyorum ve sen bir sunucusun, senin hayat hikayeni dinlemek istesem sosyal medyanı takip ederim. programdan kendisini sürekli mutlu göstermek isteyen bir karakter olduğunu anladım. insanların mutlu evlilikleri olsun, keşke daha fazlası olsa ama bu sidik yarıştırmaya dönüşmemelidir. yine de evliliğine dair son gelişmelere üzüldüm, bir yuva kurmak kolay değil, geçmiş olsun diliyorum.

    yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. lütfen program konukları hakkında daha detaylı araştırma yap ablacım, belki yeni dönemde kendi aile hikayeni değil karşı tarafın hikayesine odaklanırsın. hem böylece nazar da değmez. ekranlarda böyle sürekli ailesini anlatanların sonu pek iyi olmuyor.
hesabın var mı? giriş yap