• ilk kez bir alışveriş merkezinin gerçek bir sosyal sorumluluk projesi yaptığına şahit oluyorum. hem de bu "eskiyen oyuncaklarınızı getirin oyuncağı olmayan çocuklara dağıtalım" ya da "her 50 tl'nizin 50 kuruşu ile boya alıp yeterse okul boyayacağız" dan çok daha etkili, çok daha güncel ve hedef odaklı olmuş. capitol'de üzerinde nilüfer, kenan doğulu ve şebnem ferah gibi sanatçıların şarkı sözlerinin yazılı olduğu t-shirtler satılıyor.üstelik 10 tl gibi oldukça uygun bir fiyatla. siz bu t-shirt'ü aldığınızda mor çatı ya direk 10 tl bağışlamış oluyorsunuz. herkesten sokağa çıkıp kadın cinayetlerine dur demesini bekleyemiyorum, herkesten standlar açıp imza toplamasını da. kimseyi suskunluğu için suçlamak da istemiyorum. ama her gün ana haber bülteninde, gazetelerde yeni bir kadın cinayeti haberi varken, tüm günü alışverişe, iyi bir parayı tüketime ayırmış insanlardan 3 dakika ve 10 tl'lerini giyip gururla gezebilecekleri bir t-shite vermelerini bekleyebiliyorum. küçük bir adım hiçbirşey'den çok daha iyidir. hemen şimdi ve kolayca yapılabilecek bir bağış olmasını takdir ediyorum.
    bir kadının daha güvenli bir çatı altında huzurla uyuyabilmesi; bizim de uykumuzun vicdan ağırlığının azalması demektir. aile içi şiddeti ortadan kaldırmak süreç isteyecek ama hemen bu gün bir kadın daha mor çatı altında yer bulabilecekse fazladan 2-3 beyaz tshirtünüzün olması öğlen yemeğinde künefesiz kalmaktan ya da bir ayakkabı eksik almaktan önemlidir. capitol'ü tebrik ediyorum, mor çatı' ya iyi ki varsınız diyorum. nilüfer, kenan doğulu ve şebnem ferah'a da alkış yolluyorum.
  • açıldığı gün tam anlamıyla bir mahşer provasıydı. anadolu yakası'nın neredeyse tamamı oradaydı.

    sonraki yıllarda hayatıma girecek olan bir çok insanı ilk kez o gün gördüm mesela. hayatımın bir fragmanıydı adeta. bizim mahallenin kadrolu delisi bile gelmişti; boynunda düdüğüyle. ara ara öttürüyordu.

    1993 yılında capitol açıldığı zaman ilkokul 4'teydim. daha sonra ortaokula başladığımız yıl; sınıftan arkadaşlarla bir akşam capitol'e gittik okul çıkışı. işte o gün aramızda bu ''ilk gün'' muhabbeti dönünce fark ettim; hani vizontele tuuba'da bir sahne vardı ya; kütüphane açıldığı zaman ahali gelip tek tek aynı kitabı raftan alıp inceleyip yerine koyuyor; erdal tosun'un canlandırdığı marangoz karakteri ise rafın kalitesine bakıyordu.

    işte bizimkiler de o hesap; herkes meşrebine göre takılmış ilk gün. mesela ben gidip çarşı mağazısının alt katındaki spor reyonunda yabancı futbol takımlarının orijinal formalarına bakmıştım.

    obez bir arkadaşım da hayatında ilk kez mcdonalds'ta hamburger yemiş o gün. sonra belli ki devamı gelmiş; zira herif o dönem 120-130 kilo arası gidip geliyordu.

    ilk gün eve döndüğümüzde babam kalabalıktan feci bunalmış; feci bir sinirle eve gelmişti. sonraki 5-6 ay beni kimse capitol'e götürmedi. ne zaman gideceğimizi sorduğumda ise babamın şahane tespiti geldi:

    - duruyor ulan işte yerinde; büyüyünce gidersin kendi başına!

    evet capitol hala yerinde duruyor belki ama o günden sonra babam bir daha hiç gitmedi capitol'e.

    bugün bile kendi yaş grubumdan biri çıkıp:

    - seni daha önce bir yerde görmüş olabilir miyim?; diye sorduğunda,

    + capitol'ün açıldığı gün görmüş olabilirsin.; diyorum ama bu cevabımdan sonra attıkları ''seni deli mi sikti?!'' bakışına bir anlam veremiyorum.
  • ben bu avm'nin orada olmadığı zamanı biliyorum. yaşı 20-25 olanlar hatırlamaz. eskiden capitol'ün olduğu yerde, içinde mevye ağaçlarının, birkaç köşkün bulunduğu çok güzel bir koru vardı. korunun bittiği yerde bir araba mezarlığı, onun hemen ötesinde de askeri birlik vardı. insanlar o koruya pikniğe giderdi, meyve toplardı. çok değil, bundan sadece 22-23 yıl öncesinden bahsediyorum. o güzelim koru, avm yapılacağı için katledildi. buradan da gezicilere selam yolluyorum.
  • çocukluğumun alışveriş merkezidir. üniversitede okuyorum kazık kadar oldum ama çocukluğumda daha ilk açıldığı yıllardaki o palmiyeli logosu ve palyaçolu girişi aklımdan bir türlü gitmiyor. hala daha en samimi bulduğum avm burası, daha sıcak, sanki daha "ben".. ne soğuk ve olmamış gibi duran nautilus ne sosyetenin uğrak yeri kanyon ne city's, ille de capitol.. iç ve dış dizaynı bakımından sürekli bir devinim içinde, kendini sürekli yeniliyor ve bu yüzden de yerinde saymıyor.tüm çocukluğum bu avmde geçti ve diliyorum ki bir gün çocuğumu alıp orada gezip oturayım, benim yaptıklarımı yapsın, mango mağazında babasının bir zamanlar yaptığı gibi mankeni düşürsün kırsın. seviyorum ulan capitolu, havası bambaşka!
  • yanılmıyorsam 1995 yılında açılmıştır. ben henüz 2. sınıfa gidiyordum ve anneannemlere çok yakın olması sebebiyle hemen hemen her haftasonu giderdik. anneannem de o zamanlar çok yaşlı değildi beni alıp bir yerlere götürebiliyordu. ilk açıldığı zamanlar ömrümde ilk kez yürüyen merdiveni orada görmüştüm ve binmeye korkmuştum. hey gidi hey. üst kapı girişinde bugun mango'nun olduğu yerde bir şekerleme dükkanı vardı. her gittiğimizde şeker almamız serbestti. ayda bir de mcdonalds'ta happy meal yeme şansımız vardı. ondan çıkan oyuncaklarla çok sükse yapardık. zira o zamanlar avm'ye gitmek, mcdonalds'ta yemek felan çok havalı şeylerdi. her ay happy meal oyuncakları değişirdi o yuzden ayda bir gidip yeni çıkan oyuncakları da takip ederdik. capitol'ün bende yeri ayrıdır. çocukluğumun avm'sidir.
  • 11 mayısta açmama kararı almış avm'dir. 1 haziran tarihinde açacaklarmış. ayrıca nisan mayıs ve haziran ayı boyunca da dükkanlardan kira almıyorlarmış. tebrik ederim gerçekten. umarım capitol çalışanları da mağdur olmuyordur bu dönemde.
  • avm'lerin içine kurulan istanbul hayatından nefret ederim. artık öyle bir hal aldı ki, istanbul'da avm değil, alışveriş merkezlerindeki istanbul gibi olduk. ondan çıkıp buna giriyoruz. neredeyse her semtte bir tane olacak bunlardan. çok üzücü. üzer kere üzer.
    gelin ama capitol'e. burası başka ya. inanılmaz başka hem de. ilklerden olmasından mıdır, ya da yıllardır bana çok yakın olmasından mıdır bilmiyorum. konum olarak, renk ve görünüş olarak.. hiç fikrim yok. ama çok sıcak. büyük desen büyük değil, küçük desen küçük de değil.
    süper lüks diyemezsin, lüksümü buradan yaşayamam da diyemiyorsun.

    palladium da bana çok yakın. capitol ve palladium'a araba ile 10-15 dakikada gidebiliyorum. ama palladium'da 10 dakika dolaşsam, tam 1 günlük baş ağrısı ile karşılaşıyorum. capi böyle değil. mahallemin bakkalı gibi diyeceğim ama hoş karşılamayacağını biliyorum.
    ayrıca iç ve dış otoparkında sürekli yer bulurum.
  • zemin kattaki fıskiyeli havuz bir zamanlar yoktu. hemen kenarda, yine aynı katta bir piyanist vardı beyaz tenli, renkli gözlü, kumral. piyanosunun sesi, ses sistemi vasıtasıyla capitol'ün tamamına verilirdi. hep dünya müziklerinden eserler çalardı. çoğu insan ne çaldığını da anlamazdı. bir gün nedendir bilinmez, en bilindik şarkılardan türkülerden ortaya karışık yaptı. inanamadım. ağzım açık kaldı. sade ben değil, herkes. sen neymişsin be abi? sazına ne kadar da hâkim biriymiş oysaki. tanıdık parçalar sayesinde düşmüştü köşeli jeton.

    şimdi ne yapıyor acaba? halen çalıyor mu orada? bu bahsettiğim 10 yıl öncesi falan. capitol de çok gözde o zamanlar. vay bee!
  • ayrıca ingilizcede parlamento binası anlamına geliyor. amerikan meclisinin adı, washington d.c.de
  • çocukluğumun geçtiği alışveriş merkezi. üzerine onlarca alışveriş merkezi açıldı fakat hiçbirisinde capitol'ün havasını bulamadım, o sıcaklığı hissedemedim. taa 90'larda yapılmış olmasına rağmen dizaynı öyle güzel yapılmış ki şimdi bile birkaç restorasyonla son derece modern bir görünüme/işleve sahip. ortadaki dev fıskiye havuzundan fışkıran suyun müzikle beraber ritmlerle yükselip alçalaşını 1. kattaki starbucks'tan saatlerce seyredebilirim.
hesabın var mı? giriş yap