• avuçların hala cam kırıkları doluyken, bir başka kalbe onu incitmeden dokunamazsın... kendi acındır aslında en çok hissettiğin... karşındakini sevebilmekten çok yapabildiğin; yanındayken, karmaşık duygu kalabalığının içinde yalnızlığını yok edivermesini sevmektir... ve yanlış zamanda kesişmiştir yollar; belki yaralar biraz sarılsa, acılar yürekte biriktirilen sonbahar yapraklarının altına itilebilmiş olsa; her şey bambaşka olabilir, kırılacakmış gibi dokunulabilir sevgiye, sevgiliye yeniden...
    ama özen: hissedilen acıların ardına gizlenmiş bir sis bulutudur böyle zamanlarda; eksikliği buz gibi sabahlarda göz kenarlarına düşmüş çiğ tanelerinden hissedilen... ve hüzündür hepsinin sonunda elde avuçta kalan... yüzlerce, binlerce kilometre öteye ulaşabilen, bir sonbaharın ilk günlerinde, sessiz hediye... alan aldığına, gönderen yolladığına bin pişman...

    ve tabii tüm bunlar kime göre neye göre sorusunun dışında kalan dürüstlük üstün özelliğini bünyesine katabilmiş insanlar için geçerlidir... yoksa sırça köşke üzerine bilhassa ağır metalden zırhlar giyip gelen kötü niyetliler her zaman mevcuttur...
  • doksanlı yılların başında elif ile beyza adlı iki kızcağızın çıkardığı albümün adı. yitip gittiler. hatırlayanlar çıkabilir belki.
  • oğuz atay ve umay umay tarafından kullanıldığında vurur. iskender teğet geçer.
  • naçizane kanaatimce erdal öz'ün en iyi kitabı.
    naçizane kanaatimce kitabın en güzel öyküsü.

    şu saatte rakının en bi' güzel yaveri.

    `-``-``-`
    "bu yaz izmir'e gelecek misin?" diyor.
    "gelmemek olmaz" diyorum. gidemeyeceğimi biliyorum oysa. "ne zaman gelirsin?" diyor. "fuar zamanı" diyorum. içime birden bir avuç cam kırığı atılıyor, binlerce cam kırığı. içim kıpkırmızı kan. "seninle kadifekale'ye çıkarız" diyor. "çıkarız sevgilim" diyorum. bir geyik alıp onu kadifekale'ye çıkarıyor. ben arkalarında kalıyorum. "kadifekale'den bütün izmir'i seyrederiz" diyor. "imbat mı eser izmir'de" diyorum. "nereden biliyorsun imbatı?" diyor."izmir'de daha önce hiç bulundun mu?" "hayır," diyorum. "duydum." imbat esiyor. izmir soluk alıyor. akşamüstü. kadifekale'deyiz. eli yine elimde. avucumun içinde küçücük yumruğunu döndürüp duruyor. bacaklarımız birbirine yapışık. bir alacakaranlık duvarın üzerindeyiz. karşıyaka ışıklar içinde. benim içimdeyse kanatan cam kırıkları. izmir'e gidemeyecek olmanın anlatılmaz sıkıntısı.
    `-``-``-`
  • asik olamayip kalbini cebinde tasiyan insanlarin ceplerini doldurduklari parcalar
  • damardan bünyeye karıştıkları söylenilegelen zararlı hatıralar. rivayet odur ki, bünye ile bütünleşip yeniden başka bir kırılacak eşya olarak vücut bulurlar.
  • elif ve beyza adında iki kızın ilk ve tek kasetlerinin ismidir. sensiz gunler isimli şarkı hayatımın dönüm noktasını oluşturan şarkılardan biridir.
  • orman yangınına sebebiyet verebilen bütünleşiklikten yoksun nesneler örüntüsü.
    (bkz: uyandığında cam kırıkları gibi paramparça olmak)
  • fazla favori bir dizi gibi gözükmüyor sözlükte. ama ağır temposuna rağmen severek izliyorum. basit bir konusu olabilir yine de fazla abartıdan uzak sakin sakin ilerliyor her bölümü. trt1 dinginliğinde bir dizi. nursel ergin i de ilk tecrübesi olsa da pek fena bulmadım hani.
  • oluşumunu takiben hemen her seferde "kırılmasına yanmıyorum da temizlemesi çok dert " lafını duymama sebep olan, eskiden aynı bütüne aitken bir darbe etkisiyle birbirinden kopmuş minik cam parçacıkları.
hesabın var mı? giriş yap