• [orjinali pratik bilgilerden ibaretti ama gunluk modunda yazmak icin degistirdim]

    myanmar birligi bolgenin en buyuk ulkesi ama buyuk cogunluk icin oldugu gibi bizim de giris cikis noktamiz yangon havaalani. yangon havaalani adindan da anlasilacagi gibi yangon sehrinde ama bu sehrin adinda anlasmazlik had safhada. eski ismi rangoon, askeri cunta yangona ceviriyor, demokratik muhalefet lideri ve ona destek veren batili kuruluslar da cuntanin mesru iktidar gucu olmamasindan dolayi sehre rangoon demeyi surduruyorlar. ayni belirsizlik ulke adi icin de gecerli, burmadan myanmara degistirdiler, millet ikisini de kullaniyor

    neyse, havaalani diyorduk. terminal binasinin etkileyici olmaya calisan facade'i zaten buranin dandikligini ele veriyor. uzun zamandir bu kadar bos bir havaalani da gormemistim; birkac saatte bir ucak indiginden, turistlerden gecinen herkes tam o saatlerde ususuyor cikis binasina, havaalani gorevlileri ve onlara komisyon verecek baska tanidiklari. asiri memur calistiran verimsiz devlet isletmesine guzel bir ornek.

    fakat ortam rahat diger asya ulkelerine gore, insanlar cok bunaltmiyor. rahat rahat bindik bir taksiye. normalde ilk is biraz para bozdurulur ama burada durum baska. tum dunyada para degistirilecek en kotu nokta burasi olsa gerek. resmi kur 1 dolara 6 kyat (cha diye okunur) iken, otellerde kur 900 kyat, sokakta ise 1100'dur. resmi rakamdan ceviren en az 150 kat kazik yer, kissadan hisse bu. taksiciler dolar kabul ediyor, 5-6 dolara sehre gidiyorlar.

    "dolar kabul ediyor" ibaresini acmam lazim biraz. her dolari kabul etmiyorlar. myanmar'da para ilginc bir husus. oyle her kose basinda atm, banka yok. kredi karti kabul eden bir yer bulacak kadar sansli iseniz yuzde 20-30 gibi dunya rekoru komisyonlari gormek olasi. kisaca ana kaynaginiz beraberinizde getirdiginiz nakit dolarlar ve o dolarlarin tertemiz, gelin gibi olmasi gerekiyor, kanun oyle. ben bayagi bayagi pis, karanlik heriflerden para degistirdim (kusurlu bir hareket) daha iyi kur almak icin, o adamlar bile yirtigi filan gectim, bir kez katlayip belli belirsiz iz biraktigim paralari almadilar.

    bu isin dolar kismi; yerel para hususu, kodugumun askeri cuntasi yuzunden daha da komik. adamlar zamaninin en zengin guneydogu asya ulkesini dingonun ahirina cevirdiklerinden, kafalarina gore bir gecede diyorlar ki "artik 100'luk 50'lik banknotlar gecersiz, onun yerine 75'lik var". 75'lik banknot mu olur? diktator numeroloji manyagiysa, ugurlu sayilara falan inaniyorsa olur. bu yine iyi hali, elinde degersiz banknot bulunanlara kisa bir sure vermisler onlari degistirmeleri icin. 87'de ise yine haber vermeden bazi banknotlari gecersiz kildiklarinda kimse ellerindekini degistirmeye firsat bulamamis, ulkedeki tum paranin yuzde 75'i kagit parcasi haline gelmis. millet de isyan etmis tabii, isyanlar bir askeri darbeye yolacmis. isin komigi gecersiz kilinan banknotlar 25, 35 ve 75. birakilanlar ise 45 ve 90. vallahi ben olsam ben de darbe yapardim, haketmisler.(bu arada pratikte askeri bir diktatorlugun, askeri darbeyle devrilip tam cuntaya gecilmesi de gozlerden kacmasin)

    neyse, taksideyiz. taksi deyince dort yani kapali araba dusunmemek lazim; yedek parcalar pahali oldugundan hepsi eski olan araclari sagdan soldan bulduklari seylerle yamayip onarmislar, sahane olmus. ayagini yere koydugunu saniyorsun, alttan cikip asfalta deyiyor. tas devri cizgifilminin jenerigi aynen yasaniyor burada. taksimetreye luzum gormuyor kimse. diger doguasya ulkelerindeki gibi pazarlik stresi de yasamiyorsun. 4-5 dakikalik yol icin 1 dolar veriyorsun, 10 dakikaysa 2-3 dolar, oyle bir standardi var, kavgasiz gurultusuz isliyor. zaten bir dolar kaziklansan ne olacak, adamlarin fakirliklerini ve sut dokmus kedi gibi hallerini gorunce insan kendinden utaniyor pazarlik yapmaya.

    tam hareket edecegiz hop diye biri atladi on koltuga. caktirmiyor da herif, hic selam sabah yok, oyle gittik biraz, sonra basladi konusmaya. turist rehberi eleman, bize paket satmaya calisiyor, olmadi otel ayarlayacak, olmadi araba kiralayacak, olmadi doviz bozduracak. adi mr bond. takma isim ama kendine bond diye kartvizit yaptirtmis, elinden her is geliyor. otelinde israrci olursan, taksici sonunda sana uyar ama biz bond'un buyusune kapildik, havaalanindan otel diye cikmisken, kendimi once isyerinde cay icip masaj olurken, sonra evinde yemek yiyip icerken buldum. hepi topu iki gecelik otel ayarladik bu adamla, onda da kazik atmadi. tayland'da falan olmaz boyle seyler, adami ayakta duduklerler.

    otel bogyoke pazarinin etrafinda bir yer, wikitravel'dan bulmustuk. bu ortam ilk bakista mezbaha gibi gozukse de baskentin merkezi. ama bence gol kenarindaki kandawgki palace daha iyi bir secim. 4 yildizli, dana gibi otel, sahane bir tropik bahcesi ve gol manzarali havuzu var, geceligi oda basina 50 dolardi sezon disi. tabii bu bile burma icin epey buyuk para, sokakta 1 dolara karnini uc tas yemekle doyurabildigin bir yer sonucta (ki bu da turist tarifesi). artik butceye gore karar verin. buralara seyahat edip de umarim otel rezervasyonu falan arayan, planli programli bir nazi subayi degilsinizdir. ayakustu geleceginiz icin hostel disindaki yerler fiyatlarini sisirirler. havaalanindan, herhangi bir yerden alinan sehir haritalarinin kenarina reklam vermis acentalarin numaralari var, bunlari sirayla arayip pazarlik yapin. bizim bond bu isleri halletti hep.

    bir sekilde kendimizi ondan kurtarmak icin otelden disari attik kendimizi. sehir merkezi eski colonial binalarla dolu, yani ingilizlerin biraktiklariyla. cogu curumekte, nostaljik bir havasi var. sokaklarda dolaniyoruz, koca koca bulvarlar, caddeler ama kaldirimlar daracik ve tamamen saticilarla, pazarlarla dolular, yurumek bile zor. hele o sicakta. allahim yarabbim, golgede 47 derece diye birsey olur mu? onun yerine aksamustu, alemin en meshur yeri strand hotelin oralardan ingilizce konusan gencleri ayarlayin, size yuruyus turu yapsinlar. hem tarihceyi az cok biliyorlar, hem de paraniz onlara gitsin direkt. bu arada o strand hotel'in icindeki antikaciyi filan gezdik ama bir gece kalmak, bir burmalinin senelik kazancindan fazla oldugu icin bu hareketin muhtis bir gerizekalilik, ve dahasi hakaret ornegi olacagina kani olup geri donduk.

    yangon'da ne isimiz var? arkadasla bulusacagiz. onun tanidiklari var, hep beraber gezecegiz. hay hay. ama nerede nasil? memlekette kimsenin cep telefonu calismiyor, uluslararasi roaminge kulliyen kapalilar. telefon biraz pahali zaten. cep telefonu veya internet olmadan once de hayatta oldugumu hatirladim bir an, titreyip kendime geldim. bulustuk birsekilde. grup tamamen kizlardan olusuyor. yarim duzine kizla harem agasi gibi gezmenin insanin uzerine cektigi o bakislarin agirligi altinda ezilmisim, huzursuzum. bilmedigim memlekette biri cikip bunlari rahatsiz etse birsey yapmam gerekecek. bunca yildir belgesellerden izledigim o aslanin yasadigi stresi anladim. herif her gelenle kavga etmekten 1-2 sene anca dayaniyor liderlige, sonra da sikmisim karisini kizini kralligini, soyle sahil kenarinda ufak bir kasabaya gidiyorum diye terkediyor.

    fakat korkuya gerek yokmus. turist dolarina ihtiyac duyan cogu stabil diktada oldugu gibi burasi da inanilmaz guvenli. yani suc orani en yuksek yer olan baskent yangon'da bile, abuk subuk mahallelerde gece gec vakit dolastik, rahatsiz eden olmadi.

    gorulecek yerler listesinin basinda, bu pis, sevimsiz baskente gelmeye tek basina degen shwedagon pagoda var. sehrin her yerinden gozuken altin bir kubbe, fakat etrafindaki koca tapinak kompleksiyle beraber yarim gun keyif catilabilecek, serin serin uyuklanacak bir yer. burada tur rehberine gerek yok, hicbir ilgincligi olmayan detaylari anlatiyorlar (su pagodanin adi zartturu zurtturu, kral hartturu yaptirdi 1777 yilinda. bana ne? onun yerine kral hatturu cok findik duskunuydu, birgun bir tanesi bogazina kacti ve boguldu de, o hikayeyi olene kadar hatirlarim). hava kararinca atmosfer daha guzel, gunesi orada batirmak lazim.

    bogyoke pazarinin yakinlarinda, mesgul bir dortyolun tam ortasinda da ikinci unlu pagodalari var. ilginc bir goruntu hakikaten, bildigin roundaboutun ortasinda 2000 senelik tapinak (2000 uydurma bence). bu tapinaklardaki dekorlar genel olarak cok zevksiz; her yere gormemis gibi yanip sonen isiklar, neon lambalari asmislar, bir de her santimetre kare ya altin ya da tuvalet fayansi ayarinda bir kaplama. estetik duygulari vicik vicik yani. bunlar yine iyi, sehrin ucuncu muhim tapinagina gittik nehir kenarinda, zamaninda hindistandan bir askeri sefer donmus, beraberinde de buddha'nin killarini, tirnaklarini, kirpiklerini getirmisler, ulke etrafindaki tapinaklara dagitmadan once cogunu burada muhafaza etmisler, o yuzden muhim bir yer. hala da bir sac kili varmis. gormeye gittik, gormez olaydim. kili altin bir heykelin icine koymuslar, heykeli pirlantalarla susleyip koca bir tahta oturtmuslar, tahti da uc yani altin duvarla cevrili bir odaya, sen cam olan dorduncu duvardan iceriye bakip delikten para atiyorsun. koca oda adam boyu parayla doluyor hergun.

    millet bok icinde yasiyor resmen, hala da ellerine gecen uc bes kurusu bunlara veriyorlar, her santimetre kareye altin bir buddha heykeli diksinler diye. simdi sanacaksin, iste ne guzel adamlarin dunya malinda gozu yok. oyle degil. o parayi veriyorlar ki dualari kabul olsun? hepsinin duasi ne? dunya barisi falan degil, para ve sans. guneydogu asyada sans/luck kelimesi parayla es anlamli kullaniliyor zaten. isin aci tarafi buddha'nin ogretisi tam da bunun zitti; adam zengin bir prens olarak dogup bu hayati reddediyor. orta amerikanin sikik sokuk koylerinde, katolik kilisesinin yuzyillar once kurdugu ici altin dolu kiliseleri gormus bir insan olarak rahatca soyleyebilirim ki ben hayatimda budistler kadar ikiyuzlu, paragoz dindarlar gormedim. budizmi hippilerden, hollywood unlulerinden ogrenip ozenen bir tanidiginiz varsa bana gelsin, bir ceyrek altina tedavi ederim.

    turist isleri bitince, kumesimin tavuklarindan birinin baskentte yasayan bir arkadasi varmis, ziyarete gittik. ortami gorunce ben hemen kumesi kendim de dahil o arkadasa devrettim. dumbuk herif ne is yapiyorsa bir malikane yaptirmis gol kenarina, yaninda amerikan buyukelciligi, onunde ozel iskelesi, hizmetcileri, vs. eee ben de fakir ama gururluyum diye kekelerken adam evi bize birakti gitti yurtdisina. bir ara ciktim disari, sokagin obur ucunda bir suru askeri arac. meger evin diger komsusu da bildigin aung san suu kyi. arada bos bir manastir var gerci, tam yanyana degiliz ama kadin orada ev hapsinde. tam da o gece tutukladilar bunu tekrar. hiyar bir amerikali hayrani, biz o golde malak gibi kayikla gezerken, altimizdan yuzmus, ev hapsindeki kadinin evine girmis, 2 gun kalip geri yuzerken yakalanmis. ev hapsi kurallarini ihlal ettigi icin kadini da tekrar yargilayacaklardi. tam ev hapsi bitmek uzere oldugundan komplo teorileri de alip basini yurudu.

    burma ne olursa olsun askeri bir dikta ve zamaninda okudugum finding george orwell in burmadaki gibi fantastik bir dunyanin izleri var. mesela bu gotumun dibinde olup biten bu hadiselerin ayrintilarini uydudan bbcden ogrendim. ozellikle bu konuyu gidip herkesle konusamiyorsun. biraz taniyip guvenince aciliyorlar; benim konustugum hepsi suu kyi taraftariydi. bu olay kizdirmisti epey kisiyi, bir iki ciliz gosteri yaptilar nehir kenarinda, sansina katildik bir tanesine. fazla atesli birsey degildi, cogunluk korkuyor zaten. bu adamlar daha iki sene onceki budist rahiplerin ayaklanmasinda, kimsenin saygidan dokunmadigi bu rahipleri tekme tokat dovmusler sonucta, esnaf gibi zavalli olumlulerin hic sansi yok.

    aung san suu kyi davasi sansina, daha bugun sonuclandi. 18 ay daha uzatmislar ev hapsini. sonucundan ote, bu davanin isleyisi herhangi bir askeri diktanin ne kadar asagilik bir duzen oldugunu gosteriyor. bir kere herhangi bir seffaflik yok, sivil mahkeme yok, gozlemcilere izin cok az. soz konusu kisi batinin sevgilisi suu kyi olmasaydi bu sarlatanligin dahi onda biri olmazdi. zamaninda ingiltereden ulkenin bagimsizligini kazanan halk kahramaninin 64 yasindaki kizini, mahkeme 3 sene agir cezaya carptiriyor. tam ceza kesinlesecekken iceri ic isleri bakani giriyor (kendisi general), diyor ki cunta sefinden ozel bir mesaj okuyacagim. cunta sefi general zart zurt, cok genis gonullu bir insan oldugundan kadinin cezasini yariya indirmis, onu da evinde gecirebilecegini soylemis. hakimler iclerinden soylenmislerdir herhalde ne diye ugrastirdin bizi diye. bu bagimsiz yargi gosterisinin tabii ki en rezil noktasi, 18 aydan once burmada secimlerin olmasi. kadini bu sekilde dalga gecer gibi safdisi biraktilar. gerci secimlere katilsa da degisen birsey olmayacak; 20 kusur sene once ezici cogunlukla kazanmisti, asker sonucu begenmeyip secimleri feshetti, kadini da hapse tikti.

    bir takim amerikali ve avrupali kuruluslarin ittirmesiyle hukumetlerin ufak tepkileri olmasa, bu sovla da ugrasmazlardi. bu haliyle bile ab'yi falan salladiklari yok. ne de olsa cin diplerinde. silah mi istiyorlar, sudan'a satan cin bunlara mi satmayacak. finans mi lazim, cin verir. turkiyede, turkiyenin dinamiklerinde tikanip kalmis, dunya gorusu amerikaya saydirmaktan ibaret insanlara bu cin etkisinin boyutlarini anlatmak zor olacak. baskent yangonda her yerde cin yatirimlari almis basini gitmis. e abd de, burma ugruna 1 trilyon dolar hukumet bonosunu elinde bulunduran kreditoru cin'i kizdiracak degil.

    yangon cephesinde degisen birsey olmayacak. biz de bu sevimsiz sehri birakip bagan denen fantastik diyara yollandik [bu baslikta devam edecegim]
  • bagan hayatimda gorup gorebilecegim en garip diyarlardan biri. daha gormedik tabii birsey, yeni indik ucaktan. iner inmez herkes burmese daysi satmaya calisiyor. sonucta turistlerin cogu ingiliz; burma hakkinda yazilmis en unlu kitap da orwell'in bu eseri. bence o kadar da iyi degil. havaalani icindeki resmi fiyat 35 dolar, iki adim disarda 2 dolara satiyorlar.

    gerci havalaninda ucuz da olsa almayin, resmi hukumete gidiyor o paralar. sonucta burmaya seyahat etmenin bir etik muhasebesi boyutu var; turist dolarlariyla hukumetin kasasini doldurmaya karsilik kendi zevkim + yerel nufusun dunyayla baglantisinin artmasi. bu isin cozumu gitmek ama gittiginde de hukumetin islettigi otelleri, havayollarini, dukkanlari kullanmamak. paraniz ufak esnafa gitsin direkt, yasasin sosyalist turizm.

    burada yine havaalaninda bo ni diye bir adamla tanistik. suratindaki benden cikan, her biri 10 santim uzunlugundaki uc kili ile bizi kaziklamadan gezdirdi. bagan ufak bir kasaba, eski krallik merkezi ve irili ufakli binlerce tapinagi gun dogumu/batisinda seyretmek ana turist attraksiyonu. o ise girismeden once gunlugu 1 dolara bisiklet kiralayip kasabayi dolasalim, pazar yerini gezelim dedik, gezmez olaydik. turist mevsimi olmadigindan etrafta baska av bulamayan butun akbabalar tepemize usustuler. herkes birsey satmaya calisiyor. yanimdaki kizlardan bir iki tanesi epey salak ciktilar, "ay canim kiyamam" modunda etrafa dolar sacmaya basladilar. boyle yapmayacaksin. yardim etmek istiyorsan biraz zaman ayirip, bir iki tanesini gozune kestirip, tanisip koklasip, onlardan alisveris yapacaksin, digerlerine caktirmadan biraz da fazladan odeyeceksin. halk cesmesi gibi para sacan beyaz kadin hicbir sorunu cozmedigi gibi kendinden sonra gelecekler icin de durumu rezil etmis oluyor. birakmadilar pesimizi zaten, bisikletle saatlerce takip edenler vardi. yine de butun burmada saticilardan tek rahatsiz oldugumuz yer burasiydi; bu kadar fakir olmalarina ragmen bekledigimden daha az israrcilar genel olarak. sicaktan baymislar belki de bizim gibi.

    bu sicak komik durumlara da yolaciyor. bir takim tapinaklari ziyaret edelim dedik; tabii ki o alana girerken ayakkabi cikartiliyor. yani sadece kapali alanlara degil, tapinagin siniri icine girerken. yerler tas, gunesten isinmislar, ciplak ayakla basilmiyor. zamanlama ozurlu bir suru saskin turist hoplaya ziplaya geziyor ortami bu saatlerde.

    millet gunes kremi niyetine yuzune tanaka denen bir krem suruyor. seffaf bir krem degil, sari renkli; onlar da alinlarina yanaklarina desenler yapiyorlar. ben hiyar gibi agzima burnuma surdum, sonra ogrendim ki bunu ya cocuklar yapiyor ya da kadinlar. yetiskin erkekler icin makyaj yapmak gibi birsey.

    aksam oldu, etrafta sokak lambasi yok fazla. sakin bir iki restoran bar var, yuruyoruz onlara dogru. o karanlikta daracik yoldan hicbirinde far olmayan kamyonlar, bisikletler, motorlar geciyor mutemadiyen. bozulmus heriflerin farlari, tamir edemiyorlar. ithal hersey cok pahali, e hersey de ithal, kaza yapip olmek daha ucuza geliyor herhalde. sirf benim onumde kac kisi ucuz kurtardi. duz bir koy yolunda olabilecek maksimum trafik kazasi rekoru kirmaya elverisli bir yer. sokak lambasi calissa dahi elektrikler gidip geliyor surekli. 2 saatten fazla elektrik kesintisine ugramadigimiz az oldu. burasi ulkenin en turistik yerlerinden birisi. generallerin mahallelerinde olmuyor o kesintiler.

    yemekler guzel. etler iyi genel olarak, hint ve cin yemekleri cok yaygin. restoranlarda para verdigin zaman hemen onunde sayiyorlar parayi. burmanin fantastik para politikalari geregi en buyuk banknot 1000'lik oldugundan, kalabalik yemeklerin hesabini saymak da uzun surebiliyor, oyle sacma sapan stresli bir duraklama oluyor her seferinde. parayi da tek elle uzatip vermemek lazim. sadece parayi degil hicbirseyi. iki elinle vereceksin, ya da sag elinle uzatirken, sol elinde sag kolunu tutacaksin. alan da iki eliyle aliyor basini hafif egerek.

    sabahin korunde yuksek tapinaklarin birinin tepesine cikip alabildigine uzanan duzlukteki yuzlerce tapinagi gunes dogusunda gormek butun yolculuga degiyor. normalde en iyi manzarali tapinaklarin tepesi cok dolu oluyormus ama turist sezonu disinda gitmenin bir avantaji bu tip seylere kafa yormamak. o manzarada bir suru insanla tanisip saatlerce muhabbet ettik rahat rahat. bir suru derken ya avrupali ya da avustralyalilar. hayata birer sene ara vermisler, biriktirdikleri para bu tip yerlerde yillarca yasmaya yeter ve ne de olsa donduklerinde isleri hazir, yani oyle gaza gelip varinizi yogunuzu birakip gezmeye cikmayin, haddinizi bilin.

    gun ilerleyince, bo ni'yla onemli tapinaklari tek tek gezmeye ciktik. bu is minimum 2 gun, maksimum 1 hafta surer. cok yer var, buyuk bir alana dagilmislar. bir noktadan sonra hepsi goze ayni geliyor, hikayeleri de ayni, o yuzden arkeolog degilseniz iki tam gun yeter tapinaklara.

    benim icin kasabanin en guzel kismi, anakaradan uzakta bir yerdeydi. sandalla geziye ciktik, kisa surede firtina cikinca kacmak icin ters yone dogru gittik ve normalde pek turist gormeyen bir yere vardik. kiyida birkac derme catma kulube, ortadaki ateste yemek pisiyor. gezici bir balikci koyuymus, 3 buyuk aile var. sular yukselince selden kacabilmek icin kulubeleri hafif yapmislar, kaldirip yukariya tasiyorlar. yukari dedigi yer 5 metre yuksekliginde bir kum tepesi, ciktim, arkasi ucsuz bucaksiz duzluk, col gibi. ulan buraya kurun evleri, alabildigine arazi. dediler, sen ruzgar nedir bilir misin? orada bir firtina esiyor, engelleyecek de birsey yok, evleri ucup gidiyor. selle ruzgar arasinda sikismislar, ertesi gune yemek bulabilmek icin baliklara dua ediyorlar, gece kurt gelip rahatsiz ediyor, sittin tane tropik hastalik var ama doktor yok, biz de orada dijital kamerali turistler. bu "mutlu ilkel" romantizmine kapilan insanlari kulaklarindan tutup gostereceksin hallerini, yasatacaksin o hayati, akillari baslarina gelecek. neyse koyun erkekleri fazla ilgilenirmis gibi yapmadilar ama kadinlar ve cocuklar icin buyuk eglence olduk, cevremize toplandilar, bende deyimler kitabi vardi, oradan iletisim kurduk. sonra herifler de magara adamligi yapmaya son verip yanimiza geldiler. iyi tabii kadinlarin bu kadar serbest olmasi, herkesin birarada yasamasi. kucuk bir orgutlenme olunca, kastlastmaya fazla gidemiyorsun, kadini eve kapamak ekonomik yonden de mantiksiz, kultur de ona gore gelisiyor. arada sirada da turist gorunce iyice yumusuyorlar. velhasili kelam buyuk bir eliaciklikla bizi yemege davet ettiler, igrenc bir balik yemegiydi ama muhim olan yarismak zaten.

    firtina gecti, kurda kusa yem olmadan geri donduk. burasi tam olarak neresiydi bilmem, bilsem de soylemem.
  • coğrafi mesafe olarak amerika'ya ne kadar uzaksak, birmanya'ya da o kadar uzağız. ya da birine ne kadar yakınsak, diğerine de o kadar yakınız diyelim. fakat birinde bir adam eline bir silah alır üç beş kişiyi öldürürse bunu günlerce konuşuruz. diğerinde ise 22.000'den fazla insan ölür, mevzuu bahis bile etmeyiz. kapitalist dünya-ekonomisinin merkezinde olmak ile çevresinde olmak arasındaki fark işte..

    son sekiz ay içerisinde iki kez gündeme geldi bu ülke. ilkin toplumsal felaket, ikinci olarak doğal afet haberleriyle. orada yaşayanlar için sabır dilemekten fazlası gelmiyor elimden ne yazık ki.
  • bir kere cok enteresan bir ulke oldugu kesin. simdiye kadar gordugum 27 farkli ulkeyi referans alarak soyleyebilirim ki dunyada kesinlikle gorulmesi gereken yerlerden biri.

    trafik duzeni bakimindan dunyada tek olmali. arabalar sagdan direksiyonlu ama trafik soldan direksiyonlu arabalarin duzeninde isliyor. yani turkiye'de butun arabalarin sagdan direksiyonlu oldugunu dusunun, iste boyle bir durumlari var trafikte. zamaninda diktator amcam degistirin arabalarin direksiyonunu demis, degistirmisler. (bkz: diktatör olunca yapılacak ufak şımarıklıklar)

    insanlari acayip super. ben diyeyim uysal, siz deyin misafirpever hatta hep beraber diyelim muhlis. toplamda 157 farkli etnik unsur barindiriyormus. simdi bunlarin hepsi bir degildir tabi haklisiniz ama gercekten guzel insanlari var. boyle bir ulkenin ve hele icindeki budistlerin ulkemizde musluman katliami ile aniliyor olmasi bir hayli enteresan. hatta yillardir ermeni soykirimi meselesinde "soykirim" kelimesinin cok cok dikkatli kullanilmasi gerektigi, bunun cok agir bir kelime oldugunu savunan turklerin, soz konusu arakan olunca soykirim kelimesini futursuzca kullanabiliyor olmasi da ayrica dusundurucu.

    bir de sozlukte myanmar birligi basligi altinda inceleyelim diye dusunulmus ama ulkenin resmi isminin icinde bir yerlerde "cumhuriyet" ibaresi de var. keske onu da bir koseye ilistirseymis bizim eksi sozluk.
  • 1. dünya savaşında ingiltereye esir düşmüş osmanlı (türk) askerlerinin şehitliği olan ülke.

    http://www.tumgazeteler.com/…n.cgi?cat=33&a=1496740
  • uluslararası yardım çalışanlarına vize vermeyen ve yardımlara engel olan, onbinlerce insanın göre göre ölmesine neden olan şerefsizlerce yönetilen gariban bir ülke.
  • uluslararası telefon kodu 95 olan ülke.

    adı türkçe'de birmanya, ingilizce'de burma iken, ne zaman yönetime geldiğini bilmediğim askeri rejim, ülkenin adını ülkedeki nüfusça en büyük etnik topluluğu birmanlar dışındaki etnik topluluklara ayıp olmasın diye "myanmar" yapmıştır. galiba, birmanca'da "insanların ülkesi" anlamına gelir bu sözcük.
    bütün ülkelere de diplomatik yazılarda bu ismi kullanmasını önermiştir bu askeri rejim.
    aynı rejim 1994'te ülkenin adını değiştirirken, aynı zamanda başkentin türkçe'de "rangun" olarak da yazılabilen rangoon olan adını yangon'a çevirmiştir.
  • iki ayri vatandasini tanidigim, birisinin surekli olarak biz hintli degiliz baska ulkeyiz deyip durdugu, oburunun (halen ayni) nereye gitse, ne yapsa (yemek yeme esnasindaki her safhayi) fotograf cekmeye calistigi vatandaslari olan ulke.
  • bu ülkede yaşayan çoğunluğun dini olan budizm ve budist rahiplerin son zamanlarda cahilce suçlandığı ülke.
    budizmin en temel kuralı ne olursa olsun hiç bir canlıya zarar vermemektir. (bkz: ahimsa)
    unutmayalım kendi içinde yerde yaşayan karıncaları ezmemek için çıplak ayakla önlerini süpürerek giden -ki jainlerde de bu uygulama vardır- manastırların inşası sırasında temel kazılırken ortaya çıkan böcek, solucan vs'nin bile elle ayıklandığı, vejetaryenliğin teşvik edildiği bir dinden bahsediyoruz.

    şu sıralar sadece türk medyasında lanse edilen "budistler müslümanları kırıyor" söylemi bu açıdan tamamen asılsızdır.
    durum dini çatışma değil politiktir. asıl hikaye uzun zaman cunta rejimiyle yönetilen ülkedeki yeni politik oyunlardır. bir ülke düşünün ki budist mi müslümanhristiyan mı demeden senelerce kendi halkını öldürüp baskı altında tutmuş, ülkede yaşayan onbir ana etnik grubun hepsine halkın kalanına olduğu gibi uygulanmış bu, yeter ki başkaldırıp demokratik özgürlük ve temel haklarını istemeyegörsünler. şimdilerde doğruluğu bazı kaynaklara göre tartışmalı olsa da yaşanan olayların arkasında da bu politik duruş vardır, dini söylem değil.

    ek bilgi olarak, tarihsel açıdan asya coğrafyasındaki budist ülkelerde yaşayan müslüman azınlıkların durumuna göz atmanızı öneririm. önce düşünüp dinleyelim, sonra karar verelim. yoksa 11 eylül sonrası yaratılan ve dayatılan islamofobi gibi, çamur atmak kolay. istenen de zaten bu, hemen tav olmayın.
  • radikal'in haberine göre bu ülkenin müslümanlar'a katliam yaptığını anlatmak için kullanılan en çarpıcı fotoğraf aslında çin'de 2010 depreminde ölen insanlara ait.
hesabın var mı? giriş yap