• telltale şirketinin adventure dünyasına verdiği ağır hasarın etkilerini görebildiğimiz cici broken sword oyunu. milyorlarca satan telltale oyunlarının etkisiyle olacak, bu broken sword önceki oyunlara göre biraz daha basit kaçmış bence. ama biraz daha basitleşme dışında genel olarak telltale oyunlarıyla alakası yok. 2d arka planlar inanılmaz güzel, 3d garabetinden kurtulmuş olmalarına şükrettiriyor resmen.

    türü seviyorsanız, genel olarak tatmin edici. uzunluk, bilmeceler, grafikler falan; her şeye bakarsan 8/10 alır.

    edit: beğenmeyenler olmuş dediğimi, telltale iyi hikaye anlatır, ama iyi adventure oyunu yapmaz. lucas arts oyunlarını, king's questleri, monkey island'ları oynamış adamın anlayacağı şeydir bu da. monkey island 3 ile walking dead'i birbiriyle kıyasla, adventure kalitesi olarak (özellikle bulmacalar) aradaki fark görülmeyecek gibi değildir. neyse.
  • broken sword 3'ye kadar hayatımın oyun firması olan revolution software'den, '90'lardaki kadrolarının bir kısmını toplayarak yaptıkları serinin ilk 2 oyununa en çok yaklaşan devam oyunu. açıkçası çok da beklentim olmadan oynamaya başladım [beklenti / tatmin ters orantısı ile] ama birkaç eksik haricinde harika çıktı. bir kere bs3 ve özellikle bs4'daki gibi ruhsuz değil ve ilk 2 oyun kadar olmasa da gayet sürükleyici. oyun içi yardımı kullanmazsanız [ki kesinlikle kullanılmamalı, oyun zaten zor değil] ve de diyalogları hızlı geçmezseniz yaklaşık 10 saatte bitiyor. eski sierra adventurelarındaki puan sistemi benzeri yüzde sistemi var, ben ilk bölüm %100'e gelince bitecek diye tahmin etmiştim ama o yüzde toplam 2 bölümü kapsıyormuş; %50'ye gelince zart diye bitti =), biraz daha uzun olsaymış keşke...

    hikaye örgüsü ilk oyuna oldukça benziyor; sıradan bir hırsızlık ve cinayet gibi görünen konu giderek şaşırtıcı şekilde dallanıp budaklanıyor. oyunun 2d geriplanları mükemmel, kullanılan renk paleti de ilk 2 oyun gibi oldukça vivid ve sıcak renklere sahip. geri planların çoğu 2d olsa da oyun, 3d motor üzerinde çalışıyor ve aynı broken age'de olduğu gibi parallax scrolling ile birlikte zoom in/out var. karakterler ise 3d ve runaway'deki gibi cell shade tekniği ile hazırlanmış; açıkçası 3d için gayet iyiler ama özellikle eski 2d karakterlerin animasyon kalitesine ulaşamıyorlar, keşke karakterler 2d olsaymış, ancak artık el çizimi sprite karakterler ve kare kare animasyon diye bir teknik kalmadı maalesef [broken age'in 2d karakterleri bile aslında z ekseni 0 olan 3d karakterler]

    ilk 2 oyunun genelde mantıklı [george'un dünyayı katlayıp cebine sokmasını saymazsak =)] bulmacalarından sonra, bs3 ve bs4'un en büyük sorunlarından biri başarısız ve hatta olmayan bulmacaları idi. bs5 ise nihayet eski oyunlar gibi yine genelde mantıklı envanter bulmacalarına ağırlık vermiş [ve aynı zamanda yine eskisi gibi diyaloglar oldukça önemli]. tabii arada şu gereksiz director's cut versiyonlarındaki gibi puzzlelar var ama çok az sayıda olduklarından problem olmuyor.

    oyunun metacritic ortalaması şu an için oldukça düşük [63] [http://www.metacritic.com/…-serpents-curse---part-i] ama kim takar metacritic'i diyerek her adventure severin kaçırmaması gerekli [sözüm fanlere değil tabii, onlar çoktan oynayıp bitirdiler bile =)]. revolution, kısıtlı bütçe ve zamanla çok iyi iş çıkarmış. hikayenin devamını gayet merak ediyorum ve neyseki 2. bölüm fazla ara vermeden gelecek ve de ondan sonra eğer sözlerini tutarlarsa beneath a steel sky 2'ya başlayacaklar! süper!!
  • hiçbir oyunu bunu beklediğim kadar beklemedim. hayatımın adventure serisinin bu 5. oyunu 2013 eylül ayında çıkacaktır. ilk başta background 3d planlanmış ama charles cecil'in de dediği gibi adventure klasikleri 2d'den 3d'ye geçince fiyasko olduğu için 3d karakter modellemelerini 2d hd grafiklerle harmanlayarak geliyor bu sefer. bir de ios ve android'e de geliyormuş windows ve mac'in yanı sıra. yapımcılar herkesin öğrenmesini istiyorlar adventure oyunlarını artık ama sevenleri popüler olmasını istiyor mu orası karışık.

    yeni karakterler yok, canlarımız ciğerlerimiz nico ve george'u kontrol edeceğiz yine. paris, londra ve türkiye'de geçecek oyun. her şey efsane ilk oyuna çok benziyor, mekanlar ve olayların gelişimi bile. george ve nico paris sanat galerisinde buluşuyorlar ve pizzacı kılığına girip cinayet işleyerek değersiz bir tabloyu çalan adamı araştırmalarıyla başlıyor macera.

    ilk oyundan beri olan seslendirme sanatçıları bu oyunda da değişmeyecek. rolf saxon, george'u seslendirecek yani. büyük bölümü türkiye'de geçeceği için türkçe altyazı beklenirdi ama olmayacakmış, 800.000 doların üstünde bağış topladılar olsa iyi olurdu tabi ama çocukluğumda ingilizce öğrenmemin en büyük sebebi olan adventure oyunlarının hatrına o kadar da önemli değil.

    2013'ün en beklenen 3 adventure oyunu arasındadır. diğer ikisi tim schafer'in el attığı broken age ve tabi ki longest journey'in 3. serisi dreamfall chapters, 2014'e ertelendi bu gerçi.
  • çıktı. episode 1'i çıktı. hayatım, gençliğim, çocukluğum, her şeyimsin lan benim. titreyerek indirip, nefesimi tutarak oynayıp, ağlayarak yorum yazacağım buraya.

    edit: oyun bitti bitmesine de illa dramatik yerde bitireceksin yani charles cecil ibnesi. bütün güzelikler ve istanbul ikinci oyunda olacak. onu da bekle babam bekle aq.
  • meşhur anventure oyun serisi broken sword'un 2013'ün ilk çeyreğinde piyasaya çıkması beklenen yeni oyunu. serinin babası charles cecil dışında orijinal ekibin çok büyük kısmı da geri dönmüş. 2d olarak serinin özüne geri dönecek olan yapım, ekibe göre "en iyisi" olmak için geliştiriliyormuş.

    ilk oyunun kalitesini bile geçmek için herhangi bir dağıtımcıdan bağımsız olmaya karar vermişler ve yeni bir kickstarter başlatmışlar. bir saat bile dolmadan 11 bin doları geçtiler. tek dileğim bir ay içinde istenilen rakama ulaşılması.
    klasikler geri dönüyor!

    (video, espiriler, görsel tasarım muazzam, izlemeden geçmeyiniz).

    http://www.kickstarter.com/…erpents-curse-adventure
  • ilk episode'un müthiş keyif vererek ama çok kısa sürede bitmesinin ardından, 2. epizot için önce 31 mart gününü veren, 31 mart itibariyle hele hele hele diye gog.com'a koşan bünyeye bu sefer de 30 nisan gününü veren müthiş adventure'lar silsilesinin son oyunu. zannediyorum ki smoking mirror ve shadow of the templars ile birlikte, the serpent's curse'ü oynadığım anlar;hayattan en çok keyif aldığım anlar arasında sayılabilir.

    ayrıca george stobbart'ı hala muhteşem bir şekilde seslendiren rolf saxon'ın sesine de hastayız. senelerdir oyun format da değiştirse, yapımcı da değiştirse sesi sabit tutmak, karakterin gerçekliğini, sevilmesini ve takip edilmesini acayip artırıyor diye düşünüyorum (/aynı hassasiyeti guybrush threepwood için de gösteriyorlar, helal olsun).

    oğlan hazır kreşteyken işten izin alsam da oyun mu oynasam ki acaba ya...
  • ilk oynamamda %80'inde bir puzzle'a takılıp bırakmıştım. ikinci oynayışımda baştan alıp 14.4 gibi bir saatte bitirdim, taze taze düşüncelerimi paylaşayım.

    --- spoiler ---

    artılar:

    + comic book'u andıran sıcak tonlu, şirin arka plan çizimleri gerçekten nefis. seslendirmeler başarılı.
    + hikaye merak uyandırıcı, la malediccio ve tabula veritatis'in gizeminin peşinden gitmek epey sürükleyici idi.
    + gayet güzel bulmacalar var. en zoru tabii ki gehnen'in öldüğü odada tabula veritatis yardımıyla garden of eden'i bulduğumuz puzzle idi. oradaki en kritik nokta 2. satırdaki "young city" kelimesi yerine "south" kelimesinin seçimiydi. onun haricinde misal bassam'ın tezgahı için isim ararken, cevabı aslında bassam'la yaptığımız bir diyalogda görebiliyoruz. lambadan çıkan cin gibi bir cümle geçiyor, orada ipucuyu çıtlatıyorlar yani. tipimizi henri'ye benzetmeye çalışmamız ve sonrasında bijou ile dansımız felan epey keyifliydi doğrusu. yalnız jasmine ne kadar akılda kalıcı ve muhteşem bir şarkıdır öyle yaw? galeriden çıkarken camı elmas yüzük ile kesmemiz the curse of monkey island'a güzel bir göndermeydi. medovsky'nin masasındaki gizli bölümü açmaya çalışırken google'layıp kiril alfabesine bakmamız da, keza gehnen'in sandığında bulduğumuz mektuptaki harflerin yerinin değiştirildiği bulmaca da iyiydi. oradaki kilit kelime "catalonia" idi. o uzun kelimeyi bulduğunuzda diğer harfler de kendiliğinden geliyordu.
    + 2. oyundan duane, pearl ve hector laine'i (man with absinthe) yeniden görmek nostaljik açıdan tebessüm ettirdi.
    + ana ekranda options böümünde her bir karakter için birer paragraf açıklama yazmışlar. o kısma da göz atın derim, hicivli ifadeler yer alıyor.

    eksiler:

    - bs 1 ve 2'ye göre mizah unsuru daha az. george daha fazla espri patlatıyordu sanki önceki oyunlarda. father simeon ile galeride yerde yatarken yaptığımız bir muhabbette black sabbath esprisi geliyor george'dan, o kısımda fena patlattım, ama oyunda bu tip esprilerin sayısı gerçekten az olmuş. hatırladığım diğer bir örnek: hector laine, "kadınlar ile aram iyidir, onları mutlu ederim" diyor. george da yaman delikanlı durur mu hemen "evet, özellikle onlardan ayrıldığında" diye yapıştırıyor muhteşem sol ayağıylan.
    - müfettiş navet uyuz bir karakter olmuş gerçekten. 90'larda olsak o zamanın point and click düzleminde yadırganmazdı ama günümüzde ıııh yemiyor hocam bu tip mantık seviyesi düşük karakterler.
    - keçi, katalonyada karşımıza çıkarken hoş bir tebessüm uyandırdı ama finaldeki düğüm noktasında yine ön planda oluşu artık suyunu çıkarmayın dedirtti doğrusu. yine misal garden of eden puzzle'ını bulmaya çalışırken kelime seçtiğimiz ekranda sağda "goat" diye bir kelime vardı, haha.
    - final kısmı acayip derecede aceleye getirilmiş hissi uyandırdı bende, orası olmamış.
    - medovsky sanırım vladimir putin + roman abramoviç karışımı gibi bir karakter. tipi putin'e benziyor ama chelsea ile bağlantısından dolayı da bir tutam roman abramoviç.
    - shears karakterinin motivasyonunun nico ile olan diyaloğundan sonra birden değişmesi ve bizim tarafımıza geçişi pek ikna edici değildi. ama broken sword dünyasının de her zaman bir absürdlüğü var bunu da unutmamak gerek.
    - oyun bitiminde inanılmaz uzun bir credits bölümü var. ben hayatımda böyle bir şey görmedim yahu, broken sword gold members, silver members derken yarım saat süren credits ekranı mı olur hocam?

    genel olarak ben oldukça keyif aldım oyundan, bazı detaylara biraz daha özen gösterilseymiş daha iyi bir yapım ortaya çıkabilirmiş. yine de broken sword'u severiz hocam, 6. oyunu da oynamak dileğiyle.

    bs 1> bs 2 > bs 5 (3 ve 4'ü oynamadım henüz)

    --- spoiler ---

    puan (8/10)

    bonus: diğer point and click adventure oyunları incelemelerim için: (bkz: #114460058)
  • pc'de yeni oynamaya başladığım ve 2d çizimleriyle beni çocukluğuma götürürken, karakterlerin 3d modellemeleriyle gittiğim yerden geri getiren point and click adventure oyunu. karakterlerin de geri kalan her şey gibi 2d olmasını beklerdim. oyun tasarımcılarındaki bu 3d aşkı nedir yahu? 90'lar geçeli de çok oldu, zamanında kompleks mi yapmışlar anlamadım ki.

    yine de broken sword...
  • ps vita'nın en "geçmişe götüren" oyunudur.
  • çıkışından uzun yıllar sonra ve maalesef üzülerek söylüyorum: efsane serinin maalesef en kötü oyunu bu.

    seriyi takip edenlerin geneli ilk 3 oyunu çok sevse de 4. oyundan pek hazzetmez. ben 4 oyunun hepsini büyük zevkle oynadım ve hepsinin de çok iyi olduğunu düşünürdüm, broken sword serisi benim için en özel serilerden biriydi. bence serinin en iyisi de bu efsaneyi başlatan shadow of the templars idi -trivyal: oyun bazı yerlerde circle of blood adıyla satılmıştır- bunun tartışması yapılır ama bence tarihin en iyi adventure oyunları içinde ilk 3'e de girer shadow of the templars.

    neyse, the serpent's curse'e uzun zaman önce daha yeni çıktığında başlamıştım ama çeşitli sebeplerle 6 senelik bir aranın ardından ancak bugün bitirebildim fakat bu seferki macera beklediğim kadar güzel olmadı.

    --- spoiler ---

    öncelikle 3 ve 4. oyunlardaki 3d oynanış güzel olsa da yapıldıkları dönem nedeniyle "cilalı" oyunlar değillerdi ve bir adventure oyun için fazla sırıtıyorlardı.

    sanat tasarımı bakımından bu oyun 1-2. oyunlardaki atmosferi yakalayamasa da doğru yönde bir adım olabilir. olası bir 6. oyunda eksiklikler gidererek modern ama eski atmosferi koruyan bir çizgi yakalarlar diye umuyorum, şu haliyle çocuklara yönelik ucuz bir çizgi film gibi duruyor nedense.

    hikaye konusunda serpent's curse maalesef, maalesef sınıfta kalmış. oyun 2 bölümden müteşekkil, yaklaşık olarak 7-8 saatlik bir oynanışa sahip.

    bu 7 saatin de zaten yaklaşık 3 saati dallama bir hipinin son derece sıkıcı cinayetiyle uğraşmakla geçip gidiyor, abartmadan söylüyorum bu bölümün tamamı son derece kısıtlı 2-3 mekan arasında git gel yapıp eski oyunlardaki tadı veremeyen tatsız bulmacalar çözmekten ibaret.

    tabii 2. yarıda oyunun katalunya'ya taşınmasıyla broken sword'un alametifarikası olan hazine, relik avcılığı işin girince hadi bakalım şimdi başlıyoruz dedirtmişti ama sadece bunu dedirtmekle kalfı çünkü ilkinden bir tık daha iyi olsa oyunun bu yarısı da hem kısa hem de tatmin edicilikten uzak.

    gnostiklerle kiliseciler arasındaki çekişme, ezoterik örgütler, dini ortamlar, mistik eşyalar, eski parşömenler, gizli hazineler, haçlılar, müslümanlar falan filan. ben broken sword'un bu mistik, ezoterik ögelerini o kadar severim ki imkanım olsa kendime damardan hatta kemik içi yoldan konsantre olarak enjekte ederim bu ögeleri. sinemada, edebiyatta veya resimde bu ögeleri içeren bir eser benim için potansiyel bir başyapıttır.

    bs5'te oyunun işte bu kısımlarını fikir olarak iyi kotarmışlar diyebilirim, yani anlatmaya çalıştıkları konu kendi başına gayet iyi, ortada bir relik var, bunun için çarpışan farklı topluluklar var ve dünya tehlikede. bu hikayeyi warner bros'a falan versek düzgün bir beyaz, hetero alfa başrol ve seksi hollywood aktrisi kombiniyle 350-400 milyon gişeli 6.8'lik harika bir film çıkartabilir. öyle bir konu, düzgün karakter örgüleri ve çatışmaları yaratmak için broken sword'a yetecek de artacak bir tema ama bu fikrin anlatımı, konunun derinleştirilmesi o kadar yavan ki hikayenin potansiyeli hiç ama hiçortaya çıkarılamamış.

    örneğin beni rahatsız eden bir durum şuydu. oyun dünyasında tehlikeli işlerle uğraşan 1000 küsür yıllık örgütler var ama yaşanan olaylara müdahil george, nico, marques ve langham dışında doğrü düzgün bir karakter yok -bi ara duane ve pearl var gerçi ama onların da eski halinden eser yok-. böyle olunca da bir yerden sonra olaylar mahalle kavgası gibi bir hal alıyor; langham kimdir, medovsky ne ayak, bu ortamlarda niye hiçbir insan evladı yok derken oyun bitiyor. bütçe ve zaman olmadığından mı karakter portföyü bu kadae yavan kaldı yoksa yapımcının oyunun kendini çok da ciddiye almadığını göstermek için yaptığı bir tercih miydi bunu anlamakta zorluk çekiyorum. tabii kendini ciddiye almamak olayını yanlış anlamayın, broken sword zaten hiçbir zaman aşırı ciddi, sadece konuya odaklanan ve onu çok ciddiye alan bir oyun olmadı ama eski oyunlarda sona yaklaştıkça dünyanın gerçekten tehlikede olduğunu ve birbirine karşı gelen 2 grubun olduğunu hissettiriyordu.

    oyunun finali de adventure tarihinde gördüğüm en oldu bittiye getirilen finallerden birisi sanırım. ben daha oyunun 3/4'ünü ancak bitirmişimdir diyerek çöldeki o mekana girerken 5 dakikalık bir sekans ve kötü hazrlanmış ucuz bir cutscene ile oyunun sonuna ulaşacağımı hiç düşünmüyordum. büyük hayal kırıklığı oldu.

    bunlar haricinde oyundaki mizahın ilk oyunlarla hiçbir alakası yok. moueu'yu altına işettiren, navet denen bir gevşeğin klişe hareketleriyle, ne idüğü belirsiz aletiyle komedi yaptığını zanneden bir oyun var ortada. yine söylemem gerek, evet bu seride ilk oyundan beri absürt mizah ögeleri vardı fakat bu ögelerin bs 5'teki kadar çocukça ve basit olduğunu hiç hatırlamıyorum. replikler, konuşmalar da aynı durumda. pehh, top o' the mornin' to ya diye irlanda publarına dalan george nerede, 1 tane akılda kalıcı repliği olmayan bu tatsız george nerede.

    nico ve george arasındaki ilişki de bu oyunda çok garip. gerçi garip demek için ortada garip denebilecek bir şey olması lazım, bs 5'te nico ve george arasında bir ilişki yok. belki yıllardır birbirini görmeyen, çok iyi dost ve eski sevgili iki insan arasında doğru düzgün konuşma yok oyunda. oyunun başında cinayet işleniyor, 2-3 cümleden ibaret bir "cinayeti çözmemiz lazım" muhabbetleri dışında etkileşimleri yok. dünyanın en çılgın maceralarinı birlikte atlatmış, zamanında birbirine deli gibi aşık 2 insan ruhsuzca"ha?! oldu o zaman, sen cinayetleri şeyet de görüşürüz bi ara" deyip ayrılıyorlar, oyunun kalanında da doğru düzgün, eski oyunlardan alıştığımız ne bir sohbet ne bir atışma var. yav siz 1996'dan beri 20 küsür senelik ilişkisi olan insanlarsınız, yıllar sonra tesadüfen karşılaştığınızda aranızdaki etkileşim bu mudur? konuşsanıza 4. oyundan bu yana neler oldu, neler yaşandı, kim hayatına nasıl devam etti? hiçbir şey yok. yani işi biraz daha ileri götürseler george nico'yu görmezden gelecek veya "pardon ya tanışıyor muyduk??" deyecek hale gelmiş. revolution, charles cecil? hocam siz napıyorsunuz, kendinizde misiniz? bu oyunun hali nedir? abartmıyorum george'un bs 1'de lady piermont'la olan diyaloğu bu oyunda nico ile olan diyaloğundan fazladır. bu olacak iş değil yahu.

    nihayetinde revolution software'e kızgınım. bizim bildiğimiz, sevdiğimiz revolution bu değildi. umarım ileride broken sword'a yaraşır bir 6. oyun yaparsınız. ben de o zamana kadar eski oyunlar ve yesterday serisi ile kendimi avutayım.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap