• filmi izlerken izleyiciye hep bir paranoya eslik eder. cunku bu izleyici guveni unutmus bir kusaktan gelmektedir. ve bu film insan ve kopek iliskisi degil, insan ve guven uzerine kurulmustur.
  • modern bir çizmeli kedi masalı. çizmeli kedi sahibine miras kalıyorsa, köpek de coco'ya hediye edilir. masalda bencil ağbiler vardır, filmde coco'nun şartlar farklı olsa bencil olmayacakmış gibi duran kızı. her iki durumda da sorumluğundan kaçınılan akraba, kedisi/köpeğiyle yollara düşmek zorunda kalır. tıpkı çizmeli kedi gibi bombon köpek de sahibine yeni kapılar açar. çizmeli kedi gücü temsil eden aslandan kurnazlığı ile kurtulur. bombon köpek kendisinin damızlık, bekçilik veya sustalı maymun kıvamında mankenlik işlevlerinden başka bir şey düşünmeyen egemen dünyaya karşı düşük libidosuyla, eylemsizliğiyle başkaldırır. bu dünyanın dışına çıkabildiğinde, özgür kaldığında gerçek bombon da ortaya çıkar.
  • sevgi, dostluk ve aşk dolu bir köpek-insan ilişkisi hikayesi beklememenin, gerçekleri karşılarken ne kadar büyük faydası olabileceğini göstermiş film. bir önceki film arjantin hikayelerinin devamı sayılan bu film, oradaki hoş havayı yok etmek için elinden geleni ardına komamış sanki ve bulabildiği her nahoş gerçeği film karelerinin orasına burasına sıkıştırmış. işlerin kötüye gittiği bir çölde insanların heyecanı, dürüstlüğü ayakta kalan tek iyi şeymiş gibi...sevinsem mi, üzülsem mi? iyi bir şey mi bu, veya iyi olması için bu kadarı yeterli mi?

    --- spoiler ---

    asıl hayalkırıklığı, tüketmeye konuşlanmış çöl çöl patagonya'yı, muhteşem bir eğlence sektörü (!) olan köpek dövüşünü, köpek güzellik yarışmaları, arap gitaristler, işsizlikle tehdit edilen ve kendilerine yeni yollar çizmek zorunda kalan insan görüntülerini veya el yapımı bıçakları satılmayan coconun suratındaki bitmek bilmeyen ve artık rahatsız eden saf ifadesini gördükten sonra başlıyor. üretmek yerine tüketmek üzerine kurulu hayatlar, çöl için bulunmaz bir kurgu; tüketmeye bir şekilde yönlendiklerini, mecbur kaldıklarını görene kadar.
    köpeğin insanda yarattığı memnuniyet, çiftleşebilmesi ve iyi dövüşerek iyi para getirmesi sayesinde artıyor...bu tuhaf bir şey mi? evet, tuhaf. bu anormal mi ki? evet anormal, çünkü zamanında taşa toprağa tapınan, öküzü boğayı ağacı bilmemneyi sahiplenen, kutsayan insanın, kendisine meyve verdiği için onlara bütün bu hayranlık dolu tapınma törenlerini düzenlemiş olduğu gerçeğinden zaten haberdarız (artık). sadece bu kaba gerçeğin, kendi kabamız gibi ortaya çıkıvermesinden rahatsız olacağız ve oluyoruz da. geçmişin romantizminden kurtulan yüce girişimciler ve yeni çağın insanları, insanları tüketerek eğlenmeye, kazanmaya ve yaşamaya itecek yeni hünerler keşfede dursunlar; kafası konikleşmiş romantikler bu ne kaba bir görüntüdür, iyi para ve iyi hayatın yolu ucuz akıl ve tepe tepe kullanabileceğin, işe yarayan bir o kadar da sevimli sermayelerden mi geçer diyecekler..dediler. ama coco ikisi arasında bir yolu seçti, suratında saf ve canı sıkkın bir gülümseme ve aklında bombondan kendisine gelen talihin hayalleri...
    --- spoiler ---
  • 2004 yılı mahsulu arjantin / ispanya ortak yapımı bir carlos sorin filmi.

    arjantin'in yükselen yıldızı sorin'den historias minimasdan(2002) sonra bir başka arjantin hikayesi. bu sefer başrolde 52 yaşında işsiz kalmış juan "coco" villegas ve şans eseri biraraya geldiği bombon le chien isimli köpeğin birlikte yürüttükleri maceraya tanık oluyoruz. patagonya bölgesinde sürüklendikleri gezide işsizlik sorunsalı filmin ana eksenini oluşturuyor. türk kahvesi ve kahve falı filmin bize ait sürprizleri.

    minimal tarzda film çekmeye devam eden sorin, bu filmde de herşeyi "basit" olarak göstermeye özen göstermiş. görüntülerden, diyaloglara, karakterlerden, yaşadıkları olaylara kadar herşey basit kelimesinin tarifi için kullanılmış gibi duruyor. bir yandan da ekonomik açıdan ülkelerin birbirlerine ne kadar benzediğine tanık olma fırsatı sağlıyor film. aramızda kilometrelerce mesafe olmasına rağmen.
  • historias minimas'ın devamı olarak tanıtılan ve yine carlos sorin tarafından çekilen film.
  • kucuk bir hikaye olarak baslayip, devam edip biten cok guzel bir carlos sorin filmi. gerek filmin icindeki ufak tefek detaylar gerekse sakin sessiz basarili oyunculukla insana bir yandan sanki arjantinde bir tanıdığının başına gelmiş bir hikaye anlatılmış gibi hissettirecek kadar gerçek, bir yandan da dalıp kaybolup seyrettiğiniz sürece kapılıp dinlediğiniz bir günlük hayat masalı gibi.
  • filmi, tüm acıklılıgına ragmen, bu kadar umut dolu hale getiren bir detay da filmin müzikleridir kanımca*... çıktıgınızda kendinizi durduramayıp hep bir agızdan "dın dın dınınn" diye melodiyi devam ettirerek sokaklarda yürümek isteyebilirsiniz.
  • 20 yıldır karısını görmeyen bekar insan, esas oğlan coco ile libidosu olmayan esas köpek chien i anlatan bir arjantin hikayesi. bi yandan iç karartıcı, bi yandan gülümseten, umut dolu bi hikaye. filmdeki karakterlerin adından tutun da, patagonya bozkırlarına kadar herşey gerçek hayatta olduğu gibi. inandırıcı bi film işte. insanlar yerba mate ve türk kahvesi içiyor filmde. köpeklerin abd de yaşayan en büyük azınlık olduğunu öğretir film bize. bi de patagonya da arap çarşafına bürünmüş bas gitaristlerin olabileceğini.
  • tum oyunculari arjantin'in dort bir yanindaki secmelerden sonra halk arasindan secilmis ve hicbir profosyonel gecmisi olmayan kisilerden olusan bir yonetmen filmi el perro. hatta basrol oyuncusunu carlos sorin uzun sure bulamayip daha sonra evinin(yada ofisinin filan tam anlamadim ne dedi) yanindaki araba tamircisinde bulmustur. sisman adam dansoze gercekten asik olmus, basrol oyuncusu bu ilk filminde uluslararasi oduller kazanmis bize de lezzetli bir hikayeye eslik etme gorevi dusmus.
  • 2004 yilinda; san sebastian uluslararasi film festivali'nde fipresci odulune layik gorulmustur.
    filmin kendisi goklere cikartilmayi cok cok haketmese de;benim hayatimda sık bir durus yakalamistir.
hesabın var mı? giriş yap