• blogger'larin bir kirkayagin parmaklari kadar sablon arasindan site tasarimi secmeleri inanilmaz can sikici. 10 yildir dogru tasarimi belirlemekte uzlasamadiklari da ortada. urettikleri icerige bir tasarim seciyorlar ve o icerigi okumak icin gerekli dogru renk, yazitipi ve ebatlari da kendileri belirliyorlar. siz de web'de gezinirken surekli paragrafin nerede basladigini "hadi bakalim bu sefer nereye gitti" diye ekranda aramaya yelteniyor, her seferinde karsiniza cikan cok ozgun logoyu bir kac saniye anlamaya calismadan esas icerige ulasmaktan mahrum kaliyorsunuz. kah ufak puntolu yazilarda gozlerinizi kisip yaklasmaya, kah koca satir aralarindan atlarken bir onceki satirin son kelimesini unutmamaya calisiyorsunuz. her blogger, anlatimin nasil dogru sunulacagini bastan icad eden bir bilim adami olup cikmis, bunu anliyorsunuz.

    halbuki bu bir sairin size onun siirlerini okurken arkada ne dinleyeceginizi soylemesinden farksiz. kimse sinirli sayida sablondan secilerek olusturulmus site tasarimlarinin metinle bir butun teskil ettigini ya da anlami zenginlestirdigini de soyleyip kendini rezil etmesin. bir yazinin en rahat okunabilecegi yazitipi, renk ve metin ebatlari bellidir. bundan biraz uzaklasabilirsiniz, ya da bir kac genel gecer kabulden birini tercih edebilirsiniz, ama koskoca paslanmis route 66 levhasi altindan akan bir "minnos'un veteriner ziyareti" yazisi da ne oluyor? sayfa bilinmeyen estetik kriterlerden dolayi o kadar dar ve uzun ki minnos'un veteriner ziyareti icin tarayicinizin sol ve sag cenahinda kalan bosluklarin arasindan akan bu selaleyi asagi dogru okumak basli basina yepyeni bir tecrube oluyor. tavsan deliginin ne kadar derine indigini merak eder buluyorsunuz bir anda. minnos falan da umrunuzda olmuyor.

    o kadar farkli blog gordum ki artik iyi tasarlanmisi ile kotu tasarlanmisini ayirdetme yetenegimi de kaybettigimi dusunuyorum. tasarim blog'da benim icerikle aramdaki engelden baska bir sey degil. acikcasi cok ziyaret ettigim bloglarda logoyu animsayabiliyorum, "gokyuzulu biseydi" diyebiliyorum ama kesinlikle kafamda yer etmiyor. ya da girdigimde logoyu gorur gormez "iste simdi her sey anlam kazandi" ya da "logo buysa icerik kimbilir nasildir" demiyorum. kisaca herkesin kendisine gore kabul ettigi estetik anlayisi bir estetik enflasyonuna yol acti ve sonunda vardigi nokta toplam kaos oldu. biz bir blog'un kendi icindeki tasarim tutarliligina o kadar takildik ki bir kullanicinin web gezintisi sirasinda sicak sudan soguk suya oradan bahceye ve oradan cole gecislerinde tecrube ettigi renk ve tasarim cumbusunun sonunda artik beynin gurultu filtrelemesinden gecip "zerre umursanmaz" hale geldigini farketmedik bile.

    peki ya kose yazari ciddiyeti? yapmakta oldugum uzere anlatacagi seyi dumduz soylemek yerine sizi o sonuca google'da tikladiginiza pisman eden paragraflarca yazi? resimli, ornekli, kuse kagida 10 sayfa "minnos'un veteriner ziyareti". bu da okura buyuk bir ayip degil midir? yani her yazmaya heves edenin icinde ukte kalan new york times tarafindan begenilme arzusunun bu kadar disa vurmasi ve "anlatilmak istenen" ile "anlatilan" arasindaki o grand canyon ebatlarindaki devasa ucurum, cok zavalli gorunmuyor mu uzaktan? aynen minnos'u anlatirken dunyanin en guzel grafik tasarimiyla ona eslik etme istegimiz gibi o "minnos'un asilari oldu sorun cikmadi"nin etrafina katman katman cercevelenmis tasvirler, gereksiz bilgi, komik olmayan espriler silsilesi. asla varolmayacak bir "hey bugun neler yazmis okuyalim, bayiliyorum onun yazdiklarina" subjesi olma hayali. o hayalin pesinden giden milyonlarca zavalli biz... ve yilmaz ozdil tabi.

    demem o ki blogger, icerik paylasan insan degil, blogger icerikle okur arasina taslar koyan, surlar ceken insandir. blogger icerikle ilgilenmez, o her zaman olmak isteyip olamadigi kose yazari olabildigini gostermek, ve buna ne kadar elegan bir mizanpajin eslik edebilecegi konusunda soz sahibi oldugunu belli etmek ister. kisaca o dizgicidir, o yazi isleri mudurudur, yilmaz ozdil'dir. o merami olan biri degildir.

    nitekim blogger'larin bu durumu benim ifade ettigim sekilde acik secik olmasa da bilincaltindan bireysel tepkiyi koruklemistir. bireyler farkinda olmadan bloglara tepkilenmisler, bu bahsettigim unsurlara karsi nefret beslemisler ve bilenmislerdir. bir umit isigi gordukleri anda bu konuda bir blogger'a en zit uca dogru kosa kosa, yuze yuze, hatta zaman zaman suyun ustunde kosa kosa gitmislerdir. sonunda da rahata ermisler iste. "oh be neydi oyle kendini gereginden fazla ciddiye alan insan yigini!" rahatliginda takiliyorlar. yoksa kim inanirdi ki tertemiz bir sayfadan ibaret 140 karakterden fazla yazilamayan twitter diye bir sitenin bu kadar populer olacagina?

    --ssg, istanbul, uyuyan sevgili ve serin bir sehir esintisi
  • internette trilyon tane blog sitesi olduğunu bilenlerin, derdinin sadece blogger'ın kapatılması olmadığını bilmeyenler hakkında çok güzel yorum yapmalarını sağlayan servis.

    arkadaşım derdimiz blogger'a girememek değil; sansür!

    (bkz: bilmem anlatabildim mi)
  • dünyanın en güzel işi. mesela bir moda blogu açıyorsun sonra markalar sırf fotoğraf çekip paylaşman için sana beleş mal gönderme yarışına giriyor. yemin ederim lezzet turu programı sunuculuğuyla birlikte en kıyak iş.

    ama bişey dikkatimi çekiyor paylaştıkları fotoğraflarda, illaki hepsi kahvaltıda sütün içine tahıl, 100 çeşit meyve, ot burç ne varsa koyup yiyolar. sırf bunu yapamayacağım için moda blogu açamıyorum, sucuklu yumurta seviyom ben. sucuklu yumurta yiyen moda bloggerı da hoş karşılanmıyor.

    bi de sürekli kusmuk gibi bişey içiyolar yeşil. detoks, aşırı sağlıklı görünümlü bişey. içinde olanları az çok biliyorum ama saymaya kalksam 5. malzemede kusacağım için saymıyorum. işte onu da kesseler içemem ben. yani moda bloggerlığıyla aramda bir damak tadı mesafesi var maalesef.
  • türk olanlarıyla aynı yerde yaşadığımı sanmıyorum. yemekçisi, modacısı, makyajcısı, hepsi zengin anasını satayım. satın alma gücüyle doğru orantılı meşhur olabiliyorsun. meşhur oldukça hem gönderilen hediyeler sayesinde bedavaya yaşıyorsun hem parana para katıyorsun.
    baştan yazayım, savunanlar olursa. evet hepsini aşırı kıskanıyorum. benden iyi yaşayan herkesi kıskanıyorum.
    geçen çizenbayan diye bir kadın yazı yazmış. sevgilisiyle aşırı çok tutkulu falan aşkları varmış ama birlikte de yapamıyorlarmış çünkü kadın dünyayı geziyor. aşk acısını glastonbury festivali'nde dindirecekmiş. senin ben derdini sikeyim afedersin. ben aşk acısı çekerken mecidiyeköy'de evimde duvara bakıyordum.
    meşhur olanlarının hepsi zaten zengin olup bedavaya yaşayan tipler. tam bir hater'ım.
  • "blogger.com" isimli domain'inin kaydi 22 haziran 1999'da satin alinmi$. kenarda bilgi olarak dursun.
  • "vardır bunda da bir hayır" ı cuk diye yerine oturtan blog sitesi.

    niye mi?

    az önce blog oluşturdum ve siteye erişim engellendi.

    seviyom lan ben bu ülkeyi.
  • eskimeye yüz tutmuş blog yazmaya ve yayınlamaya yarayan web servisi. twitter ve biraz da tumblr alıp başını gitmeden önce blogger vardı hep. facebook yaşamımızın parçası haline gelmemişti henüz. hala arada bakıyorum, bir nostalji hissi kaplıyor içimi. çok değil, 3 5 yıl önce altın çağını yaşıyordu blogger. şimdi de hala bu hizmeti kullanan bloglar yok değil tabii, ama eski ihtişamı yokmuş gibi geliyor artık. takip ettiğimiz sinema, müzik, moda blogları, günlük olarak kullandığımız kişisel bloglar, neler neler vardı. ergenliğimizi twitter'dan çook önce; whatsapp, instagram, tumblr gibi oluşumlar yokken buralarda harcadık hep. twitter fenomenleri yoktu, takipçisi çok olan okunası bloglar vardı. sonra insanlar terk etti yavaş yavaş. bu kadar çabuk eskiyecek miydin be blogger? insanlar 140 karakterle dertlerini anlatmayı daha cazip buldu tabii. giderek tembelleştik çünkü.
  • 2013 kasım ayında, herhangi bir başarı sağlayacağına inanmadan blog açmıştım. kim okur ki mantığıyla,sadece özelge ve kanun paylaştım bir süre. sonrasında, google aramalarında siteme erişen kişi sayısını gördükçe makale yazmaya karar verdim. nisan 2014 'ten beri muhasebesel ve genel ekonomi konularında makaleler yazıyorum. siteme erişim garifiğindeki artışa inanamazsınız.
    diyeceğim şu ki, bilgili olduğunuz konularda kendinizi daha fazlasını araştırmaya teşvik etmek için mutlaka bir blog sahibi olun.bilgi paylaştıkça büyür.
    hı bir de, mali müşavir olduğum için, müvekkil teklifleri, yanımda staj yapmak isteyenlerin, çalışmak isteyenlerin mail yağmuru da cabası.
  • nasıl zamanında youtube yasaklandığında tesadüf müdür bilmem, bir ton türkçe video paylaşım sitesi ön plana çıkıp bir sürü müşteri kazanıp sahiplerini zengin ettiyse; şimdi de blogger yasağının ardından bir kaç tane (büyük medya kuruluşlarına bağlı) türk malı blog portalının türemesini veya halihazırda olanların kullanıcı kazanmak için reklamlarını artırmalarını bekliyorum.

    şahsen benim blogger tarzı bir servis sağlayıcım olsa ve şerefsizin önde gideni olsam, hiç düşünmeden, türkiye'de yabancı blog portallarının erişimini durdurmak için herşeyi yaparım.

    blogger bu yüzden engellenmiştir demiyorum. büyük ihtimal yine birisi lig tv videosu paylaştı ve blogger siteyi yayından kaldırmadığı için de sevgili mahkememiz bloğu açan kişiye ceza vermek yerine hepten blogger.com a erişimi yasakladı.

    bana sorarsanız, siktriboktan bir blog sayfası yüzünden bu bloğun sahibi yerine, binlerce masum blog sahibine ve bu sitelerden faydalanan milyonlarca kullanıcıya bu tür bir ceza vermek için ya gerizekalı olmak gerekir, ya da bu cezayı verenlerin başka bir "bildiği" olması gerekir.
  • super yararli bisey. kendi forumunuzu olusturuyorsunuz (evet aslinda forum denemez), gunluk tadinda bisey ama sacmalamak icin birebir. bir de pro olani var. bunun icin bi miktar ucret odemeniz gerekiyor. html kodlari hazir, ve bikac ftp ayari. caniniz sikildikca yazasiniz geliyor, pek komplike seyler yapmayi dusunmeyen kisiler icin kullanmasi kolay aslinda.
hesabın var mı? giriş yap