• 2018 yılında kurulmuş olan londra'lı post-punk / experimental rock grubu. ilk albümleri for the first time şubat 2021'de çıkacak. grup, albüm öncesinde athen's, france, sunglasses ve science fair isimli parçaları yayınladılar.

    https://rateyourmusic.com/…t/black-country-new-road

    https://open.spotify.com/…si=r4xqjm9mq4whiwohi-xbxq
  • 2022 şubatında 2. albümleri ants from up there'i yayınlayacak olan grup. albümden chaos space marine isimli parçayı görücüye çıkarttılar bile.

    https://www.youtube.com/watch?v=jqy6wpsfzsa
  • marmarayla kadıköy'e gidiyordum, bi dostumla buluşmaya. birkaç durak gittim. kapının önünde duruyorum, kalabalığa sırtımı verdim, kapının camının yansımasından marmaray tünele girdikçe tipimi kesiyorum, ulan göz altları iyice gitmiş gölgeli yansımada bile belli oluyor diyorum. derken bir hanım bindi. epey de hoş ve havalı bir kişi; kot şort üzerine beyaz gömlek giymiş, pek anlamlı bakan bir hanım. baktığı yer ise telefonuydu. başı önde, kulağında kulaklık, telefon ekranından gözlerini ayırmadan binmişti marmaraya.

    ilgimi çekti. marmaray kalabalık olduğu için mecburen yakın duruyorduk, hemen sağımda, bir yere tutunmadan ve insanlarla temas etmemeye çalışarak yolculuk ediyordu. neye bu kadar konsantre olduğunu merak etsem de henüz telefonunun ekranına bakmamıştım ve kapının camından kısa bakışlarla kendisini izliyordum. rahatsız edilmek istemediği belli olduğu için, çaktırmadan ekranına bakarken yakalanırsam ayıp olurdu. fakat sonra, arkadan gelecek bir müdahaleye karşı her an tetikte olan bir bruce lee gibi göz bebeğimi gözümün en sağına getirerek hanımefendinin yüzüne baktım ve o da ne: gözleri nemli, gözyaşı damlamasın diye göz kapaklarını sıkıca yumup kaşlarını ikide bir yukarı kaldırıyor. o zaman artık yapacak bir şey yok dedim ve telefona doğru kafamı seğirttim; yan koltuktaki dayının sözcü gazetesini okuyor gibiydim, fakat merakıma ve hafifçe üzüntüme yenilmiştim.

    bir şarkının sözlerini okuyor, bir yandan da şarkıyı dinliyordu bu havalı ve ağlamaklı hanım. bir iki satır ben de okumuş bulundum ve bu kişi ve şarkının sözleri iyice ilgimi çekti; devam ettim okumaya, hanımefendinin telefon ekranında kalakaldım. epeyce yakıcı sözler içeren bir şarkıydı, beğenmiştim ve öyle okuya okuya bi durak gittik. derken gözüm şarkının ismine takıldı. içim sızladı ve tam kendisini kimin üzdüğünü merak etmeye başlamıştım ki, hanımefendi telefonunun ekranını kilitledi ve ben kapıldığım yerden hızlıca geri çıktım, kafamı kaldırıp yüzüne baktım. göz göze geldik. gözü daha da nemlenmiş, bakışları bir novella yazacak kadar anlamlı hale gelmişti. on saniye civarı birbirimize baktık. sonra marmaray durdu, hanımefendi kafasını öne eğip yavaşça indi ve kapının önünde duran ayıların arasından sıyrılıp gözden kayboldu. film sahnesi gibiydi, acayipti.

    hemen şarkıyı açıp dinledim. biraz dinledikten sonra, şarkıyı bir zamanlar aşık olduğum ve müthiş vakit geçirdiğimiz bir kişinin bana yollamış olduğunu hatırladım. iyice kısa film olmuştuk. garip bir birleşim.

    yolum bitene kadar sözleri okuya okuya şarkıyı dinledim. şarkının sözlerini kimin yazdığını bilmiyorum ama yazanın ne yaşayarak bu denli mükemmel ve acılı sözler yazabildiğini düşündüm. (bkz: mükemmel acı) isaac wood nakaratı ve şarkının bazı cümlelerini söylerken düpedüz acı çekiyordu. kesin o yazmıştır.

    peşinden, iki şey düşündüm. ilkin, o hanımefendinin ne yaşamış olabileceği; dostum tuvalete gittiğinde ya da masada kısa sessizlikler olduğunda, aklıma sözel olarak bu fikir ve görsel olarak onun kafasını telefondan kaldırıp baktığı ilk an geldi.

    ikincisi ise, söz yazarının yaşadıklarıydı.
    şarkının isminde neden insert kelimesini kullandığını düşündüm; anlamı bu kadar yoğunlaştıran bir kelime seçecek kadar ne gelmişti başına acaba.

    the place where she inserted the blade
  • hakkında bol bol konuşulmuş ama daha da fazla konuşulması gereken londra çıkışlı altı*kişilik, ne denir, herhalde art rock? barok pop? grubu. son yılların en inanılmaz işlerini ortaya koyuyorlar. şu sıralar hiphop, industrial, neopsychedelia gibi amiyane tabirle biraz genç işi kalan türler müzik sahnesini domine ediyor. bunlar arasında da çok kaliteli işler var elbette ama açıkçası benim zevkim bunları tekrar tekrar dinlemeye pek yatkın değil, bir tur döndürüp güzelmiş deyip rafa kaldırıyorum. bu piyasanın içinde bc,nr insana ilaç gibi gelen melodik, ama yine de yer yer kaotik müthiş bir sound sunuyor. belki bu yüzden çok sevdim, tam benim yaramı kaşıyan bir yerde konumlandırabiliyorum müziklerini.

    ants from up there geçen sene çıktığında büyük övgülerle karşılandı. bana kalırsa hepsi de son derece hak edilmiş övgülerdi. baştan sona mükemmel bir albüm, yamulmuyorsam chaos space marine single'ı ile tanıtılmıştı ilk olarak ama albümün geri kalanı için biraz yanıltıcı bir teaser'dı bu, zira albümün içerisinde concorde gibi, the place where he inserted the blade gibi insanın karnına yumruk atan ağır toplar da var. hele albümü kapatan on iki dakikalık bir basketball shoes var ki şarkı lise ikide ilk defa sigur ros dinlediğimde kapıldığım gibi bir hazza sevk etti beni, gönül rahatlığıyla son yılların en iyi şarkısı diyebilirim. baştan sona mükemmel bir albümdü, for the first time gibi bir debut albümünü takip etmek zordu ama ants from up there bu çıtayı aşabildi, hem de ne aşmak.

    öte yandan bu başarılı süreç biraz sarsıntılı da başladı: albümün çıkışından dört gün önce grubun vokalisti isaac wood gruptan ayrıldığını duyurdu. şahsına münhasır bir sesi vardı (başlıktaki the national benzetmesini saygı duruşuyla karşılıyorum, nokta atışı) ve grubun şimdiye kadarki çok başarılı işlerindeki etkisi çok büyüktü. grubun hayranları tabii bu gelişmeyi endişeyle karşıladılar, wood'un vokalleri bc,nr'ı bc,nr yapan mihenk taşlarından biriydi en nihayetinde. haliyle grubun geleceğine yönelik de endişeler baş verdi.

    grup geçen ay çıkardığı live at bush hall ile bu endişelerin tümüne çok güzel bir cevap verdi. wood'un ayrılmayı planladığı grup üyeleri tarafından uzun süredir biliniyormuş açıklama yapılmadan önce, bu sebeple grup uzun süredir arka planda wood'suz yeni materyal üstünde çalışmış. kendisine saygıdan dolayı da geçen seneki turnelerinde yalnızca bu şarkıları çaldılar ve ilk iki albümden hiçbir parça çalınmamış (-di'li geçmiş zaman kullanmayı çok isterdim ancak nick cave'in ön grubu olarak çıktıkları konseri maalesef ales tarihiyle çakıştığı için kaçırdım, ales'e de girmedim, o ayrı konu). live at bush hall adı üstünde canlı bir albüm, afut gibi bir stüdyo kaydı değil, ve zannımca afut kadar mucizevi de değil ama yine de çok çok sağlam bir albüm. geçen sene wood'un canhıraş vokalleriyle zaten hasar verdiği yüreğimi nihai olarak parçalayan turbines/pigs gibi ölümcül bir parçayı ihtiva ediyor örneğin. lafın kısası grubun geleceği hala çok parlak ve hala onlardan alacağımız çok şey var.

    bir gün tekrar misakımilli sınırlarına gelsinler ve o konseri kaçırmayayım diye ilk, ve wood eninde sonunda gruba dönsün ve bu hasret bitsin diye ikinci duamı sallayarak eyyorumu noktalandırıyorum. dinleyin sözlükçüm, çok iyi grup. öpüldünüz.
  • bu yılın en iyi albümlerinden birini yapmış olan grup. ants from up there için arcade fire'ın ilk albümü funeral'dan esinlendik demişler ki gerçekten dinleyince hissediyorsunuz bunu. aynı deneysellik ruhu bu albümde de var.
  • muhtesem grup. albumu sabirsizlikla bekliyorum.
  • 1 yildir turnesini yaptiklari yeni sarkilarinin canli kaydindan olusan live at bush hall albumleri yayimlandi. sahane, harika, muhtesem...

    favorilerim i wont't always love you ve dancers.
  • black midi ile kankito olmalari sebebiyle kesfettigim ve for the first time albumune fena sardirdigim grup.

    black midi ile dogaclama caldiklari kayitlari arada acip calisirken dinliyorum. bu camiada boyle dogaclamaya pek denk gelmedim, o yuzden sevindirdi.

    iste bu black midi, new road dogaclamalarindan biri: https://www.youtube.com/watch?v=hpf5s_o3de4

    edit: kankito olmalarinin gecmisini bilmiyorum ama gecmiste the windmill diye bir yerde sahne aldiklarini ve albumlerinin produktorlerinin yani oldugunu ogrendim. hatta yukaridaki dogaclama da the windmill'de cekilmis. bunlara bir de uclu ekleniyor o da squid. bence bcnr seven squid'i de sevebilir.
  • ilk albümleri for the first time ile beni müziğe bağlamış olan gruptur.
    aksak,caz soslu post ezgileri ile bir yıldır elimin başka bir albüme gitmediğini söyleyebilirim.
    üzücü olan şey ise grubun elemanlarının ikinci albümde sound değişikliğine giderek daha pop temalı şarkılar yaptıklarını açıklamasıdır.
    eleştirmen övgüsü ile karın doymuyor diye düşünüyorlar sanırım ama popüler anlamda "şarkı" yapmak daha kolay değil. ilk singlelarından gördüğüm kadarıyla da dna'larında bu bilgi mevcut değil.
    yazık oldu.
  • kendileri 21 ağustos 2022 nick cave & the bad seeds konserinin de ön grubu olarak açıklanmıştır. olağandışı bir akşam olacağı kesin. bilet fiyatı düşündürüyor.
hesabın var mı? giriş yap