• - ben seni çok üzerim.
    - olsun mazoşistim ben. çok hoşuma gider üzmen.
    - o zaman hiç bişey yapmam üzmem ben de seni.
    - üzmemene de üzülürüm o da hoşuma gider.
    - kaçışım yok di mi?
    - malesef.
  • türkçeden türkçeye çeviri: seni üzmeyecek kadar çok sevmiyorum!
  • uc bes takiliriz sonra ben caktirmadan giderim buralardan diye girilen munasebetin, taraflardan birinin iliski olarak algilanmasiyla ortaya cikan durumdan en temiz sekilde kurtulma cumlesidir. yanina sen cok iyisin, ben bunu haketmiyorum gibi cumleler katmak da ayri bir tad verir isitene.
  • çünkü sen aciz bir adamsın.
    sen bulsan bulsan beni bulursun, ben de seninle biraz zaman geçirdikten sonra sıkılırım.

    beni annem hep prensesim diye yetiştirdi, ben prenslere laik bir kadınım.
    mesela senin her şeyin vasat,
    ortalama bir mesleğin var, ortalama bir şehirde yaşıyorsun, ortalama bir maaşın var. ortalamanın altında bir tipin, bugün benimle çok ilgileniyorsun, bazen diyorum işte elinden tutarsam beni mutlu edecek adam bu, ama sonra bakıyorum, iyi niyetin, sıcaklığın, dürüstlüğün, sözlerin, inceliğin yeter mi diye. yetmeyecek, çünkü ben hep alıştım beğenilmeye, sevildim her daim. şimdi sende bana çekici gelen acaba dediklerim var ya, heves onlar, sadece ihtiyaç. yarın içinde bulunduğum sıkıntılı durumdan kurtulurum, arkasından biraz kafam su yüzüne çıkar. bu sefer yetmemeye başlayacaksın bana.

    ben yanımda karizmatik bir adam isterim, şiir okuduğu zaman tuncel kurtiz okumuş gibi olmalı, seni bir ortama soktuğumda arkadaşlarım "sümüklü melahat bak sen ne kadar da karizmatik, yakışıklı adam bulmuş" demeli. seninle girdiğim ortamlarda sadece iyi çocuk derler sana, evet bu önemli bir meziyet, ama bana yetmez.

    hem sen acizin tekisin, seni neyin üzüp üzmeyeceğini anlamayacak kadar güçsüzsün, efendisin bir defa, efendilik değil daha doğrusu bu eziklik. kariyer yapmam lazım benim, acayip yüksek topuklu ayakkabılar giymem, dar pantolonlar le ve şen kahkaham ile insanların dikkatini çekmem lazım, arkamdan bakanlar benim için "melahat hanım, başarılı, güzel, sevgilisi dört dörtlük, üzerine titriyor, ne mutlu ona" demeli arkamdan, bakışlarıyla bunu bana hissettirmeli.

    aslında ben sana bunu neden söyledim biliyor musun? şimdi gençlik var, güzellik var, insanlar peşimde kuyruk, bu benim egomu alt üst ediyor. hep daha iyisini arıyorum, çünkü ben daha iyisini hak ediyorum. nereden mi biliyorum bunu? annem söyledi, prensesler gibi benim kızım dedi, prenses dediğin prense laiktir. sen soytarısın, eğlenceli, düşünceli, ama prens değilsin ki.

    aslında bu sözü sana söylerken ben kendime de şüphe ile yaklaşıyorum, yani onu beğenme bunu beğenme derken ya kimse beni beğenemeyeceği duruma gelirsem, ya yalnız kalırsam diye korkuyorum. ama ben sanırım bu mevzuya alışverişe çıkmış gibi bakıyorum, mağaza mağaza gezerim tamam seni beğendim iyi çocuksun da, ya diğer mağazada daha iyisi varsa, sen hele bir köşede dur. nasılsa iyi bir elemansın, sıkışırım başım yanar ararım seni, alırsın beni, gezer tozarız biraz, egom yerime geri gelir, sonra bir daha sorarım bu soruyu kendime, yeter mi bana bu diye, ama o zaman sen benim egomu eski haline getirmiş oalcaksın, ben sümüklü melahat modundan çıkmış olacağım.

    gencim ben daha, güzelim, sevda güzel de ben her şeyi ile bana uyan birini istiyorum, ya aslında ben ne istediğimi de çok bilmiyorum, ama eksik işte bir şeyler, senin ahını almaktan korkuyorum. başta dedim ya sana acizsin sen, neye üzüleceğini bilmeyecek kadar aciz. bense mükemmel kadınım, bilirim her şeyi, o yüzden ahını almak istemiyorum.

    hem iyi adamsın sen, beni üzen herkesi anlatsam da sana sıkılmadan dinlersin, bana zaafın var çok belli ediyorsun. maça 1-0 önde başladım ben, o yüzen sen en iyisi üzülme, ama bir köşede de dur. lazım olursan ararım seni. şimdi benim bir bakınmam lazım, hazır eksiksiz melahat olmuşken. sağ olasın egomu tamir ettiğin için, eğer bir eksilme olursa gelir sende fullerim depoyu tamam mı?

    cahil kadının yukarıda yazılanları aklından geçirerek bana söylediği sözdür. kimse üzerine alınmasın, kimseye cahil demiyorum, ben bana denk gelene diyorum, çünkü çok belliydi kafasından bunların geçtiği. benim ona iki çift cevabım oldu.

    ilk cevabı 47 yaşında göçüp gitmiş, yeteri kadar kıymeti bilinmemiş üstad kemalettin kamu 'nun kaleminden irşad isimli şiirinden aldım. şiirin zeki müren tarafından söylenmiş arkı hali mevcuttur.

    sevgilim güvenme güzelliğine,
    senin de saçların tarumar olur;
    aldanma talihin pembe rengine,
    hayatın uzun bir intizar olur.

    .........
    .........
    .........

    sevgilim senin de geçer zamanın,
    ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü ânın,
    böyledir kanunu kahpe dünyanın,
    dört mevsim içinde bir bahar olur!

    ikinci lafım ise benden di, kendimden, içimden
    (bkz: öl artık/@roberto baggio ile futbolu seven adam)

    not: genelleme yaptımsa yukarıda kusura bakmasın kimse, bunlar benim kel kafamın düşündükleri, kırık yüreğimin hissettikleriydi.
  • bağlanmak istemem, gönül eğlendirmek istiyorumun sözde ben sana değer veriyorum, seni düşünüyorum havası verilmiş, kılıfı biçilmiş cümlesidir! bunun meali; "bak uyarmadı deme, sonrasında çıkacak tantanaları çekemem, duygusal travmalara hiç gelememdir"

    (bkz: bi siktir git dedirten laflar)
  • yiyeceğim türlü türlü bokların yerini önceden yapayım da sonradan bana dır dır etme demenin kibarcasıdır.
  • en çok bu cümleyi kuranları sikmesi güzel oluyor. egosuna sıçtıklarım.
  • seni kaale almıyorum, dolayısı ile hassas olduğun konular benim için önemli değil. bilerek olmasa da üzüyorum, üzeceğim seni diye de düşünülebilir.

    her yolu seni sevmiyoruma çıkar...
  • ''üz bön sönönlö mötsöz olaya da rağzıyım'' şekilinde cevap verilmemesi gereken cümle. ağzınıza sıçılınca orda burda ağlıyosunuz sonra.
  • seni sevmiyorum demenin` :tartışılabilir ölçüde ` kibarcası.
    e ama üzer mi derseniz, üzer tabi..
    sevmiyor cünkü.
hesabın var mı? giriş yap