hesabın var mı? giriş yap

  • instagram başıma açtı türlü belayı. ben bu terörle instagram denen platformda yüzleştim a dostlar. feysbuk hesabımı uzun zamandır etkin kullanmadığım için twitter ve instagram denen platformlarda boy gösteriyordum. "babaanne hobisi" diye nitelendirilen kanaviçe, örgü, nakış gibi bilimum hobilerle ilgilendiğimden bir şekilde bu çevreden epeyce takipçi yaptım.

    yeni takipçi geldiğinde bazen kimmiş diye profilini şöyle bir görüntülüyorum, bio'da şunlar yazıyor:

    "kokoş gelin (burada gelin smaylileri var bolca),
    11 eylül 2013 gelini (umarım kap'a da bildirmişsinizdir bu tarihi),
    evinin hanımı (kocam beni çalıştırmıyor, ayrıca çok da zenginiz nihohoha),
    kocasının ilkgöz ağrısı (ilkgöz birleşik yazılmış, ayrıca en yüce aşk bizimkisi ve namusluluğa vurgu),
    mutfağında rengarenk bi bayan (çok da marifetliyimdir, sucuklu yumurta yapıp altına keçeden amerikan servisi koymayı aşçılık sanırım),
    (burada bolca kalp smaylisi) azra & tuğberk (burada bolca kalp smaylisi) + (bir kere de adınızın ayşe, mehmet olduğunu göreyim yaa.)"

    abartıyorsam allah belamı versin. şurada fotoğraf paylaşımı mümkün olsa da göstersem keşke.

    bazen de iyice gaza gelip paylaşımlarının altlarındaki yorumları okuyorum. aşık atışması yapıyorlar karı koca.

    bir yemek fotoğrafı var, borcam böyle. altında şu diyaloglar gelişmiş:

    -fırında kaşarlı makarnam pişmek üzere an itibariyle fırına girmiştirrrr
    +aşkım ellerine sağlık, senin elinden zehir olsa yerim (smayliler smayliler)
    -hadi soğutmayalım yemeğimizi (içinden kanlı ok geçen ah o smayliler)

    bir tanesinde de kadın kolye resmi paylaşmış nazar boncuklu.

    -aman nazar değmesin (kadın kendi kendine bunu söylüyor)
    +kim almış? (kocası bunu yazıyor.)
    -kocamın hediyesi :) (sevim koş, mal beyanı var)

    dostum siz aynı evde değil misiniz? niye birbirinizle buradan yazışıyorsunuz? çünkü siz çok mutlusunuz, çünkü en güzel aşk sizinkisi. çünkü onu pezevenklerin elinden siz aldınız. geçen vıcık vıcık aşktan bunalan bir arkadaşım feysbuka şey yazmış:

    “hepinizin karısı-kocası o kadar romantik, sürprizli ve şekilli; birbirinizi o kadar çıngıraklı seviyor ve gürül gürül beğeniyorsunuz ki bazen bizim beşik kertmesi olduğumuzu ve tarlalarla koyunlar yabancıya gitmesin diye zorla evlendirildiğimizi sanıyorum.”

    yoruldum, vallahi yoruldum. sizin o muhteşem hayatlarınız bende kalp çarpıntısı ve kıskançlık krizleri yarattı. evlenir evlenmez 89 parça porselenlerimi ve kıyısı pikolu dantellerimi instagram'da sergilemezsem daha gün yüzü görmeyeyim..

  • abla tam ülkeye başbakan olacak cinsten. kendisini siyasete sokup tayyipin üstüne salsak max 3 ay içinde alaşağı eder gibime geliyor. çoğu it kopuklardan oluşan minibüsçü tayfasından birini bu kadar tahrik edip bi de arabadan inerek karşısına dikilmeye nasıl cesaret ediyorsun ablacım kadın başına? yaptığı şeye değil ama cesaretine hayran kaldım. helal olsun valla.

  • (bkz: fırsat maliyeti)

    aslında bu yaklaşım, söz konusu başlığın lafzıyla değil, ruhuyla değerlendirilmeli. konu içeriği spesifik anlamda "kitap" olarak belirlenince gündeme oturuyor. fakat temelde "hayatın nasıl yaşanması gerektiği," konusu besleyici kaynak.

    "kitap okumak" gibi kimlik inşası ve kişisel isnada vücut veren konularda, aykırı yaklaşımların en azından "değerlendirilebilir" olması, son dönemlerin yükselen anlayışı alanında oscar ödülüne aday olmasını sağlıyor.

    sosyal medyanın da etkisiyle zihinlerdeki rekabet ve farkındalık algısınının artmasıyla, her anı dolu dolu gelişimle geçirmenin yanında, "en yüksek verimi nasıl alırım," düşüncesi bonus olarak geliyor. emek-sonuç ilişkisini en avantajlı hale getirmeye çalışmak, kişinin kendisini bir nevi kurumsal şirket gibi yönetmesine sebep oluyor.

    fırsat maliyeti konusunun hayat bazında kayda değer ölçüde önemsenmeye başladığı bir gerçek. zaten kişinin kendisi üzerinde kontrol çabasının artması, diken üstünde bir yaşam ve huzursuzluk getirebiliyor. bunun giderek yaygınlaşacağını düşünüyorum. o nedenle meditasyon tarzı yaklaşımlar da buna paralel olarak artacaktır. kişinin kendini yakalaması ve gerçekleştirmesinde uygulanacak metotların doğruluğundan ziyade, bu yöndeki eğilimlerin artması bu konuda yeterli. ne var ki bu tür eğilimler de, kişinin kendisini gerçek anlamda dinleyebilmesi ve keşfedebilmesi odaklı olmak yerine, yine somut hayattaki verimini artırmaya yönelik olarak uygulanıyor. gerçek anlamda tatminkar yaşam farkındalığı yine gelişmiyor.

    konu temelini farzladıktan sonra esas noktaya gelirsek, evrendeki güzellikler, yani kitap okuma dışında geri kalan her şey, yanıltıcı bir anlatım. çünkü "kitap okumak" gibi belirli bir eylemden sonra, belirsiz, sonsuz bir alternatifin üstünlüğü ima ediliyor. ancak aslında sunulan alternatif o kadar da belirsiz değil. zira tamamıyla yaşamın geri kalanına hakim ve süper güçleriyle tüm alternatiflere erişebilecek bir zaman ve mekan düzleminde değiliz. en önemlisi bir düzen ve sistem içerisinde yaşıyoruz.

    bunun da ötesinde, hayata nasıl yaklaşmalı? epikuros gibi haz odaklı bir yaklaşımı ön kabul alırsak (ki bana göre yanlış değil; başlığın amacıyla da uyuşuyor), öncelikle nitelikli hazların belirlenmesi lazım. mesela hedonist olacağım derken, illüzyona uğramış hayat beklentilerine ulaşma hırsıyla, tam performans fayda odaklı yaklaşımı benimseyen insanlar var. sözlük'te de var bunlardan. hafif sıyırmışlığı fark edebiliyorsun. tamamıyla rekabet havasında yaşıyorlar, bildiğin arenada gladyatör gibiler. sonradan sonraya bu işin kendisini motivasyon belliyorlar. inanılmaz bir ruh hali.

    örneğin son zamanlarda her gün 1-2 satranç maçı yapıyorum internetten. toplam 1 saate yakın vakit alabiliyor. şimdi bu satranca harcadığım vakit nasıl düşünülmeli? hayatın içindeki hedef-haz-amaç-anlam-fayda gibi etkenleriyle beraber topluca bir değerlendirmede nasıl bir konuma oturtulmalı? aslında kitap okumak konusu da aynı bağlamda. kitabın içeriği, öğrettikleri, sağladığı somut gelişim ve manevi tatminlik gibi boyutlara hiç girmedim dikkat edin. konunun asıl patlak verdiğini düşündüğüm nokta açısından değerlendirdim sadece.

    bütün bunların cevabını vermek zor. fakat hayatı ve tatminlikleri belirli düzlemlere indirgemek doğru değil. estetik bir vücudun olur, insanların bakışlarından haz alırsın. beraber saçmalayabildiğin arkadaşlarını eve çağırıp amuda kalkma yarışması yaparsın, haz alırsın. ekşi sözlük'teki kolektif ruh hoşuna gider, takılmaktan haz alırsın. odanda akademik çalışmalara gömülürsün, yine haz alırsın. kısacası fırsat maliyetini hayatın her alanında işletmeye çalışmak pek sağlıklı bir ruh hali değil.

    eylemin kendisine bakınca, kitap okumak, hafif sikletleri çıkarırsan içeriktir, öğrenmektir. hayatın geri kalanına göre daha derin olabilir. bunu gereksiz düzeyde kitap romantizmi yapmak için söyleyenler de var ama buradaki asıl kastım kitap değil, bir şeylerin etraflıca öğrenilmesi, keşfedilmesi, düşünsel farkındalığa kavuşulması. bir arkadaşınla da kitap okur gibi konuşabilirsin. belki daha fazla fayda ve haz alabilirsin. ama kitabı kitap yapan, "kitap" kalıbı olmamalı. "o yaprakların kokusu var ya," hiç olmamalı. düşünür bir yazar var, adam bunun içinde, ifade ettiği bir şeyler var," sadeliği ve akılcılığıyla yaklaşılmalı.

    kitap okuyunca hayatı kenara atıp triplere girmek, diğer güzellikleri ve farkındalıkları peşinen yok saymak, ne kadar romantik bir bağnazlıksa; hayatın tamamen somutuna, faydacılığına, fırsat maliyetine yüksek ölçüde odaklanmak, araba alırken fiyat-performans hesaplar gibi yaşamak da bir o kadar hastalıklı yaklaşım.

  • başlık: hacı uğurlamaya gidiyorum tezahürat lazım

    1. var mı lan bildiğiniz sağlam bişeyler. havaalanının a. koyalım.

    11. mekke yolu yokuştur zemzemleri tokuştur
    hira ya çıkmak zordur şeytana taşları sokuştur.

  • gerizekalı mallar twitter'da tebrik yarışına girmişler, türk bayrağı emojisi falan atan olmuş. allahın embesilleri, bu karı ermeni soykırımı iddiacısı, pkk destekçisi birisi. bir bok bilmiyorsunuz hadi, en azından 2 dk açın da bakın kimmiş bu yahu diye.

    ulan türk'ün, türkiye'nin hayrına birinin avrupa'da başbakan olma ihtimali var mı hiç, bu kadar mı akıl engellisiniz?

    edit: olamamış zaten. beter olsun.

  • sağlıklı beslenmenin her geçen gün mümkün olmaktan hızla uzaklaştığının kanıtıdır.

    fındık, fıstık, leblebi, ayçiçeği, kabak çekirdeği, antep fıstığı gibi kuruyemişin neredeyse her türünün yetiştiği bu verimli topraklarda bize sadece kuru ekmek yemeyi reva görenler var çünkü.
    şu fiyatlarla kim fındık fıstık alıp düzenli olarak yiyip, yedirebilir çoluk çocuğuna.

  • 1 euro nun yaklasik 10 isvec kronu oldugu dogrudur. simdi ulkelerin gelirlerine bakalim.

    kisi basi milli gelire bakarsak;

    2019 yilinda isvecinki 51 000 kusur dolarmis
    yine 2019 yilinda turkiyede 9000 kusur dolarmis
    arada 5-6 kat kadar fark var

    yok kisi basi milli gelire degil de maasli calisanin medyan maasina bakarsak
    (medyan = siraladigimizda tam ortada kalan elemanin degeri)

    neden asgari ucrete bakmiyorum?
    1. isvecte standart bir asgari ucret yok
    2. asgari ucretin oldugu bir cok avrupa ulkesinde asgari ucretlilerin orani yuzde 10 un altindayken bizde yuzde 40 dolaylarinda

    bu sayi isvecte 30 000 kron imis
    yine bu sayinin turkiye icin degerini bilmiyoruz. kimse aciklamiyor cunku. sadece su iki seyi diyebiliyorum;
    1. maasli calisanlarin %40 civari asgari ucretliyse (bu oranin aciklanan en son degeri bu civarlarda) medyan maasli calisanin maasi asgari ucretin uzerindedir ama cok da uzerinde degildir.
    2. bu medyan ucret 5000-6000 lira civarindaysa isvecten 5 kusur kat fakirizdir (gdp verilerinin gosterdigi gibi). bunun uzerindeyse gdp'nin gosterdigi kadar fakir degilizdir.

    neyse turkiye'de de ortalama bir maasli calisanin aldigi aylik ucret (bunlara temizlikci de dahil, guvenlik gorevlisi de dahil, ogretmen de dahil, doktor muhendis de dahil) 30000 lira civarindaysa vatandasin mali durumunun isvec'tekinden cok bi farki yok derim. siz de sacmalayip her ulkenin 1 birim parasini birbirine esit degerdeymis gibi dusunmeyin.

    =========

    gdp ler icin kaynak:
    https://www.macrotrends.net/…/sweden/gdp-per-capita
    https://www.macrotrends.net/…/turkey/gdp-per-capita

    isvecin medyan maasi icin kaynak:
    https://www.scb.se/…e-monthly-salary-by-occupation/
    (isvecin resmi istatistik kurulusu, sagolsun sitelerinin ingilizce versiyonu varmis)

    turkiye'deki asgari ucretli calisanlarin oraniyla ilgili kaynak:
    https://www.sozcu.com.tr/…isi-devlet-sirri-5611086/ - 2014 ten beri kimse aciklamiyor, son aciklanan rakam %40 kusur diyor
    https://www.hurriyet.com.tr/…sgari-ucretli-40680624 - 2017'den veri, yine %40 kusur.

    turkiye'deki medyan maasi epey merak ediyorum aslinda, konuyla ilgili olabilecek baska bir kaynak bulursaniz yesillendirin.

  • ulan galatasaraylıyım, evde çığlık attım her üçlükte. gurur duydum ülkemden böyle bir takım çıktığı için.