hesabın var mı? giriş yap

  • akp imam hatip dayatması ve özel okul teşviki ile havuç ve sopayı öyle güzel kullandı ki laik kesim bir kere bile “bir dakka lan anayasal olarak ücretsiz ve şeriatsız eğitim hakkımız var bizim” demedi.

    sistemin dışına itilmeyi ayrıcalık zannetti. şimdi cizye gibi laiklik vergisi ödüyor.

  • kadın: beyin özürlüsün
    erkek: sen de geri zekalısın
    bir diğer kadın: (bağırarak) kes. kadınla düzgün konuş. erkeksin diye kadınla böyle mi konuşman lazım

    maske kavgası değil bu. bir kaç kadın aralarına aldıkları bir erkeğe terör estirmişler. olay bundan ibaret

  • albümü dinledikçe favoriler ve pek de favori olmayanlar olarak ayrılmaya başladı zaten. çıkış parçası olarak seçilen hey, ma içinde çok güzel anlar barındıran hem ikinci albümün şarkılarının yapısını kullanması ve bir önceki albümün etkilerini taşıyan tam sentez bir şarkı olmuş. bu nedenle çıkış şarkısı olarak seçilmesi manidar bence. vurmalılar bu albümdeki diğer bir çok şarkıda olduğu gibi inanılmaz güzel aranje edilmiş.

    şunu söylemeliyim albümün düzenleme, kayıt işi tam bir usta işi olmuş. ilk veya üçüncü albüm gibi justin vernon'un kişisel bir projesi gibi durmaktan ziyade çok daha grup albümü olmuş bu nedenle. albümün bir yarısı elektronik örenklerle bezeli şarkılar (ki kimi ritmler olduka ucuz geliyor kulağa), diğer yarısı da zaten şekline katkıda bulundukların 2000'ler folk/indie müziğine yakın duruyor.

    benim sorunum şu son iki albüm ile ilgili olarak; her nekadar içinizde müzik dehası bir adam olsa da, herkes herşeyi çok iyi veya çığır açıcı bir şekilde yapamaz. bu yapmak istediğinizi frank ocean, james blake hatta kanye west epey iyi bir şekilde önümüze koydular, bunların üzerine çıkamayacaksanız, yeni bir şey getirmeyecekseniz bu toprakta debelenmenin anlamı var mı emin değilim.

    albümü isimlere bakmadan bütün halinde dinlediğim için şarkı şarkı yorumu sonraya bırakmak istiyorum ama her ne kadar memnuniyetsiz gibi yazsam da albümü beğendiğimi ama maalesef yılın en iyi albümlerinden biri olmayacağını şahsi fikrim olarak söyleyebilirim. ama tüm bunların yanında naeem diye bir şarkı yapmış bu adamlar; uzun süredir dinlediğim en güzel şarkılardan biri. nefis tek kelimeyle. imi, faith, hey ma, salem çok beğendiğim şarkılar ama naaem bambaşka olmuş. isminin hakkını vermiş.

  • hoş bir ifadedir. akp'ye karşı chp ike birleşmeye yanaşmayıp akp'nin ekmeğine yağ süren mhp'ye gerekli lafların söylenmesidir.

    "millet yüzde 60 oy alan partilere bir mesaj, bir sorumluluk, görev verdi. biz chp olarak bu mesajı aldık. ancak muhalefetteki diğer siyasi partilerin de bunu alıp değerlendirmesi gerekir. 'alayına karşıyız' tavrıyla türkiye bir yere varamaz. makul bir süre için makul ve sağlam bir protokolle akp tahribatını giderecek, bir restorasyon dönemi için bir araya gelebilmeliyiz."

    http://m.t24.com.tr/…ir-araya-gelebilmeliyiz,299624

  • kendi kalesine gol atan merih icin trt spikeri tarafından sarf edilen cümle,

    merih bu vatan icin ne yapti, allah aşkına bilen aydınlatsın. bu ucuz hamasetten ne zaman kurtulacagiz

  • twitter da trend olan ve gurbetçilerimizin ağır vergilerle ezilen halka destek olmaları ve vatana duydukları sevgi ve vefa için 1 kerelikten bir şey olmaz diyerek 1000 euro vefa vergisi vermelerini istiyor halk.

    ben gurbetçilerin itiraz bile etmeden ödeyeceklerini düşünüyorum vatan millet aşkı için.

    edit: amerika da vatandaşları için nerede yaşadıklarına bakmadan gelirlerinin hepsini beyan etmelerini zorun kılıp vergi beyannamesi düzenliyormuş, neden olmasın...

  • sinemanın, etkin kullanılabildiğinde ne kadar güçlü bir dili olabileceğini anımsatmasını sevdim. neden? çünkü, film temelde, sosyal adaletsizlik ve sınıf çatışmasını anlatıyor. normalde bu konular zorda kalan veya tıkanan her senaristin ve yönetmenin çıkış kapısı olduğu için, seyircide belirli ölçüde doygunluk oluşturdu. zaten çok yapıldı, çok işlendi, haliyle çok izlendi. parasite'ı diğerlerinden ayıran ise, kullanılan metaforların çok geçmeden, belki bir sonraki sahnede karşılık bulması, ancak bunun olabilecek en yalın ve doğal haliyle yapılmasında saklı. ölçülü mizahın da dahil olduğu bu anlatım şekli sayesinde ne yaşanırsa yaşansın, hikaye nereye doğru kayarsa kaysın, bütün yaşananları normal, hayatın akışına uygunmuşcasına karşılıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    kevin ve babasının spor salonunda konuştuğu sahnede, babası şöyle diyordu:

    ''bak bu insanlara, bu geceyi spor salonunda geçirelim diye düşündüler mi? ama bak şimdi. herkes yerde yatıyor. biz dahil. bu yüzden insanlar plan yapmamalı. plan yapmazsan hiçbir şey ters gitmez. ve bir şey kontrolden çıkarsa önemi olmaz.''

    zaten işler kontrolden çıkmış, bu konuşmalar da o yaşananlara bir atıf diye düşünüyorsunuz ama değil, henüz hiçbir şey başlamamış bile. olaylar tam anlamıyla kontrol çıktığında, yani şiddet sahneleri başladığında, olayları, birbirlerini ezmeye çalışan böcekleri izler gibi izlemeye devam ediyorsunuz. aslında onlar açısından hiçbir şey ters gitmiyor. yaşananların hiçbiri şaşırtıcı değil. olayların ne derece kontrolden çıktığının da bir önemi kalmıyor haliyle. her şey bittiğinde, bodrumlarda yaşamaya devam ediyorlar. ayrılmalarının mümkün olmadığı, sabunla, çamaşır deterjanı ile geçeceğini sandıkları alt sınf kokusunun üzerlerinde sindiği bodrumlar.

    aynı koku metaforu ezel dizisinde de çok güzel anlatılmıştı. orada barış falay bunu mükemmel sahnelemişti. ezel'i kokladıktan sonra ''ben bu varoşun kokusunu alırım. istediğin parfümü sık, o koku geçmez'' derdi. koku önemlidir. zira sınıf çatışmalarının en ayırt edici etmenlerinden biridir. bu filmdeki gibi iyi bir anlatımla sunabiliyorsanız, her zaman etkileyici metafordur.

    neoliberal politikaların esiri yarı bodrumlarda kendi hallerinde yaşayan varoş wi-fi avcılarının, acıma duygularını tamamen yitirmiş bencil ve tehlikeli parazitlere dönüşmesinin önündeki tek engelin, sadece böyle bir fırsatla karşılaşmamış olmalarının hikayesi.

    --- spoiler ---