hesabın var mı? giriş yap

  • hp marka bilgisayar vardı temizdi sıfırı 2999 tl 3000 yani. alalı 3 ay olmuştu. sonra şirket daha iyisini verince doğrudan 2000 tl fiyat yazdım koydum. adamın biri aradı abi öğrenciyim vb 1500 olur mu dedi.
    olur gel dedim
    çıktı geldi.
    1450 var dedi yanımda
    tamam önce kimliğini göster dedim.

    -ne kimliği abi?
    ÷öğrenciyim dedin ya
    - ya kimlik yok yanımda.
    ÷ hangi okuldasın? bölüm ne?
    - keem küm. aslında ben öğrenci değilim.

    fiyat o zaman 2500 tl işine gelirse dedim yolladım.

    öğrenci olsa verecektim o fiyata. sonra bizim güvenliğin oğlu üniversite kazanmış ona hediye ettim.

    daha da mutlu oldum.

    edit: direk -> direkt -> doğrudan :)

  • sevgili facebook;
    önce fıstık gibi hatunları " tanıyor olabileceğiniz kişiler " diye gösteriyorsun. ekleyince de " tanıyorsanız ekleyin " diye uyarıyorsun. pezevenk misin ahlak bekçisi misin bir karar ver artık. öptüm görüşürüz.

  • asıl utanması gereken, bissürü teknik hukuki terimin kullanılacağı belli olan basın toplantısına tercüman olarak öğrencileri görevlendiren sorumlu organizatördür. ayıp ulan, üç kuruş hesap için mi yaptınız bunu merak ediyorum.

  • aziz nesin dost ağırlamada, yedirme içirmede, ikramda bonkör bir adamdır.
    fakat, çöpe giden bir pirinç tanesine bile üzülür.

    nesin aynı zamanda çok cimri bir adamdır. cimriliğini kendisi ilan etmiştir:
    "ben çok cimriyimdir. bu cimrilik emeğe saygımdandır" diyerek cimriliğinin nedenini açıklar. emek aziz nesin için "kutsaldır".

    tan gazetesinde köşe yazarı ve muhabir olarak çalıştığı yıllarda 50 lira maaş almaktadır.

    geçim sıkıntısından "al takke ver külah" yaparken bir tanıdığına 50 lira borçlanır.
    bu ay olmadı gelecek ay derken... alacaklı bir gün iyice sıkıştırır.

    aziz nesin adama; " yarın saat 11:00'de gel paranı al" demiş bulunur.

    borcunu ödemesinin tek yolu; çalıştığı tan gazetesinin patronu halil lütfi'den avans almaktır.

    patron, aziz nesin'den daha cimri, aynı zamanda huysuz bir adamdır.

    fakat, cimriliğinden dolayı aziz nesin'i çok sever. nesin, gazetedeki mürekkep hokkasına özel kalemini batırmış adam değildir.
    mürekkep uçar diye, hokkanın ağzını açık bıraktığı hiç görülmemiştir.

    herhangi bir nedenle, gazetenin tek yaprak kağıdını özel işi için kullanmamış, gazetede kullandığı her eşyayı gözü gibi korumuştur.

    aziz nesin aynı zamanda çalışkan, okunan ve sevilen bir yazardır. bir gazete patronu böyle bir adamı sevmesin de kimi sevsin?

    ***

    aziz nesin, alacaklısı geleceği gün saat 10:00'da, patronu halil lütfi'nin odasına gider:
    - efendim, birisine 50 lira borcum var. buraya gelecek. bu ay ki maaşımı avans olarak verin de adama borcumu ödeyeyim.
    - ne zaman gelecek adam?
    - saat 11:00'de.
    - 11:00'de gel al parayı.
    - saat 10:00 zaten. adam az sonra gelir. parayı şimdi verin de adam gelince mahçup olmayayım.
    - 11:00'de gel 11:00'de.
    - neden illa ki 11:00?
    - yav aziz; saat 11:00'e kadar bakarsın adam ölür, ben sana parayı vermekten kurtulurum. bakarsın sen ölürsün, ben yine parayı vermekten kurtulurum.
    - efendim; bende bu şans varken ne adam ölür, ne ben ölürüm. siz ölürsünüz ben parayı alamam. şimdi verin şu parayı.

  • ben tarihçi değilim lâkin şöyle bir eleştirim olacak;
    bazı konular çok üstünkörü işlenmiyor mu? tamam müfredata uysun tarih öğretmenlerimiz ama öğrencilere dipnotlar verilmeli diye düşünüyorum sözlü bile olsa.

    ipek yolu ve baharat yolu isimlerini hepimiz duymuşuzdur ama haklarında bildiğimiz şeyler iki üç cümleyi geçmez. oysa buralar mistisizm kokan kadim tarihin en önemli ticaret yollarındandır. yani bu yolları öyle bir anlatabiliriz ki öğrencilere, çocuklar tarih - ekonomi - politika meraklısı canavarlar hâline gelebilirler.

    öncelikle ipek yolu nedir?

    ilk çağ ve orta çağ'da çin'den avrupa'ya uzanan ticaret yollarından en önemlisi, en işlek olanıdır. ipek yolu ismini, alman coğrafyacı ferdinand von richthofen vermiştir. sebebi de pek tabii bu yolda en çok taşınan yükün ipek olmasıdır.

    sadece ticarî amaçlı kullanılmamıştır bu yol elbette. seyyahlardan simyacılara, askerlerden din adamlarına dek herkesin kullandığı bir yol.

    şu anda böyle bir kültür çeşitliliği görebileceğimiz herhangi bir bölge var mıdır acaba? belki istanbul.

    ipek yolu dediğimizde aklınıza tek bir güzergah gelmesin! elbette yer yer yollar birleşse de birçok farklı kolları vardır. meselâ en eski kolu kürk yolu denilen ve sibirya'nın güneyinden geçen yoldur. bakın şimdi ilginç olana; bu yolun diğer ucu da persler'in ülkesine gider. nâm-ı diğer zerdüştî diyarı. peki bu devasa pers imparatorluğu'nu kim kurmuştur?
    bu ipek yolu'nu kullanarak güneye inen sibiryalı iki kabile, gas ve pin kabilelerinin büyümesiyle kurulur. tek kavim hâline gelince kaspia adını alırlar.
    buradan batı dilinde hazar gölü'ne neden " caspian " denildiğini de anlamış oluyoruz.
    gas - pin : kaspia : caspian

    bu, ipek yolu'nun medeniyet tarihi üzerindeki etkilerine sadece bir örnekti.

    bu yolun tüm kolları da dahil olmak üzere her yerinde birçok arkeolojik çalışma yapılmış ve her devirden, farklı milletlerden birçok tarihi eser ortaya çıkarılmıştır. meselâ, yeşim çin yüzükleri, romalı askerlere ait eşyalar, yunan - göktürk sikkeleri, hint gümüş külçeleri vs.

    gelelim çin'e. ne tuhaf ülke be kardeşim!
    m. ö. 220 senesinde " ekonomik büyüme " kararı alıyor devlet. ipek yolu'nun çeşitli yerlerine " gümrük görevlileri " koyuyor ve bu görevliler kalitesiz malların çin'e girmesine izin vermiyorlar!
    ancak çin, ülkesinden en kalitesiz ipekleri çıkarıp özellikle mezopotamya olmak üzere dünya pazarına sunuyor.
    " ucuz çin malı " tabirinin tarihçesini de öğrendiniz.

    daha sonra ise tarih sahnesine türkler çıkar ve ipek yolu'nun çok büyük bir kısmı hunlar'ın kontrolüne geçer. çinliler rahat durur mu peki? ipek yolu üzerinde, hun konaklarında ve hun şehirlerinde tabiri caizse çinli ajanlar, seyyah ve tüccar kılığında cirit atarlar. bunların en meşhuru çin imparatoru vu di'nin has adamı kumandan qian'dır. adam, hunlar'ın inciğini boncuğunu rapor eder imparatora ve bu istihbaratlara göre hareket eden imparator nihayetinde hunlar'ı çekilmek zorunda bırakır çoğu bölgeden.

    şöyle güzel bir bilgi daha vereyim;

    çinliler ile müslümanlar arasında yapılan talas savaşı'nın tarihi 751 iken, ipek yolu'nun çin'deki başlangıç noktasında bulunan qing zi ( ulu cami )'nin yapılış tarihi 742'dir.
    bu bilgiden yola çıkarak birçok çıkarıma varabilirsiniz.

    meselâ islâmiyet, ipek yolu üzerinden hızlıca yayılmıştır ki bu yol üzerinde bulunan lanzhou şehrine " küçük mekke " adı verilir!

    yine de bu yolun ekmeğini en çok yiyen müslüman devlet osmanlı devleti olmuştur çünkü istanbul gibi bir şehri ele geçirmiştir. ve tabii güneyde de iskenderiye gibi önemli bir şehir yine osmanlı hâkimiyetine girer.

    baktığımızda, bir müslüman - türk imparatorluğunun zamane dünyasının en önemli ticarî merkezlerine ve yollarına sahip olması avrupalıları coğrafî keşiflere çıkmaya mecbur bırakmıştır.

    ipek yolu aynı zamanda mitolojilerin, dinlerin, gelenek ve göreneklerin, giyim kuşam şekillerinin vs. de yayılmasını sağlamıştır. öyle ki üç yüz yıl boyunca iran'da, çinliler gibi giyinir insanlar mesela.
    budizm, japonya ve hindistan'a yayılır.
    yunan mitolojisi ile iran - türk mitolojileri arasında bir sürü benzerlik belirir.
    islâmiyet, türk topluluklarına ulaşır.

    ve avrupa nüfusunun üçte birini yok eden veba salgını...

    ilk olarak çin'in bir eyaletinde ortaya çıkar bu veba ve pireler yoluyla insanlara bulaşmaktadır. peki çin ne yapar? bölgedeki insanları karantinaya alıp oradaki ipek kumaşları, kürkleri vs. ipek yolu üzerinden avrupa'ya gönderir. ayrıca yine moğollar da üzerlerinde taşıdıkları bu pirelerle batıya getirir vebayı.
    avrupa'nın haricinde asya'da da 75 milyon kişi ölür.

    çin'de yaygın olup da dünyada bilinmeyen barut, top, kağıt vs. gibi icatlar da ipek yolu sayesinde öğrenilir ve en çok türklerin yararına olur mâlum. avrupa'da da derebeylikler yıkılır bu bilgi ile.

    kısacası bu ipek yolu günümüzdeki dünya düzenini var eden yoldur. tabii yeni dünyanın kuruluşunu sağlayan bu yol yeni dünyada kendine yer bulamaz.

    bir de baharat yolu var tabii. mısır çarşısı'ndaki güzelim kokunun hindistan'dan avrupa'ya dek var olduğunu düşünün. tabii keşke öyle olsa. lâkin yine de kekik kokulu kervanlar yürüyordur illaki bu yolda.
    ne hoş!
    keşke baharat yolu'nda gezen bir seyyah olaydım da acıkınca mantı pişirip baharat yakaydım üzerine...

  • bir tartışmada bilerek ya da bilmeyerek karşı tarafın görüşünün çarpık bir yorumlamasını yapıp, bu yorumlama üzerinden eleştiri üretmeye verilen isim.

    örnek olarak "sen evrime mi inanıyorsun? maymundan mı geldin?" cümlesini ele alabiliriz. bu cümlede iki tane straw man tarzı çarpıtma vardır. birincisi evrim teorisinin bir "inanç" olduğu varsayımıdır. ikincisi (ve belki de daha meşhur olanı) ise evrim teorisinin "insanın maymundan geldiğini" savunduğunu iddia etmektir.

  • is gorusmelerinin banko sorusudur, muhakkak cikar.

    rakam olarak degil "bu isi gercekten istedigim icin buradayim, maas olarak beni tatmin edecek bir sey teklif edeceginizi dusunuyorum" tarzi bir cevap vermenizi beklerler.

    rakam olarak cevap verince de "firmamizda calismayi maas icin mi istiyorsunuz" derler bir de. yok anasini satayim spor olsun diye calisacagim. para icin calismak ayip mi? kari mi satiyosunuz firmada?

  • nirvana dinlemeye yeni basladıgım gunlerde bi gun, apartmana girerken ''rape me'' ile gaza gelip ''reyp miiii, reyp miiii...'' diye baarmıstım... bu sırada merdivenlerde oturup beni izleyen insaat iscilerini gördüm ve bagırarak sarkı söylemenin verdigi utancla kendimi eve zor attım... daha sonra sarkının anlamını ogrenince utancım bayaa bi artmıstı ama ''insaat iscisi bu, nerden bilcek ingilizce'' diyerek kendimi avutmustum... asıl dumuru, insaat iscilerinin romen oldugunu ve hepsinin ingilizce bildigini ogrenince yasamıstım... komik bi anıya sahip olmamı saglayan sarkıdır kendileri...

  • episode ii
    a: oğlum canım çok o çikolatalı tatlıdan istedi al akşam gelirken..
    m: canın saolsun annem ismi ne ama hangisi?
    a: hani o içinde kurabiye gibi şeylerden varya
    m: ismi anam ismi??
    a: profifiterol amaan söyleyemiyorum ondan işte
    m: profiterol o anne söyle bakalım
    a: profififerol işte her ne haltsa..
    m: profit de anne..
    a: profit..
    m: hah şimdi erol de anne
    a: erol..
    m: şimdi anne düşünki erolun lakabı profit..çağır bakalım erolu.
    a: profit erol
    m: bravo anne bi daha çağır erolu.
    a: profit erol
    m: hangi tatlıdan istiyorsun anne?
    a: profit erol..
    m: tmm anam akşama alırım sana..