hesabın var mı? giriş yap

  • aslında bunun çok önemli bir nedeni var ve yıllardır kimse dile getirmiyor. yine iş başa düştü, ben ifade etmeye çalışayım ve milyonlarca insanın yüreğine fuse tea serpeyim. bu benim başıma da geldi esasen. şimdi... mesela sen kanepede yatıyorsun fakat uyumuyorsun, gözlerin kapalı sadece. o sırada biri odaya giriyor ve senin gözlerinin kapalı olduğunu görüp hemen yapıştırıyor: "aa yavrum uyumuş, ses etmeyin ses etmeyin uyumuş.. ay yoruldu tabii." evet bu cümleleri her insan evladı duymuştur. şimdi bu cümleleri duyduktan sonra biz nasıl diyelim "hayır lan ben uyumuyorum, bi' yanlışlık var." diye? diyemeyiz. neden diyemeyiz? çünkü o ortamın güzelliğini bozmak istemeyiz. bırakalım öyle sansınlar bakalım n'olcak diye sonuna kadar takılırız bu yalanın peşine. baktık ki yalan bozulacak, seslerden rahatsız olduğumuzu ifade edecek şekilde kıçımızı diğer tarafa dönüp şöyle 3 saniyelik bir esneme hareketi yaparak sağ gözümüzü yarımca açıp "ımmh..." diyerek halıya anlamsız bakışlar atarız. yani bunun seni beni yok. bu hareketi kaşgarlı mahmut da yapmıştır, gabriel batistuta da yapmıştır. bu hareketin dini dili ırkı yok arkadaşlar.

  • biriciklik yanılsaması, kişilerin kendilerini farkında oldukları genellemelerden ayrı tutması durumunu ifade eder. mesela "insanlar aşık oldukları zaman, kimsenin kendileri kadar sevmediğine emindirler. acı çektiklerinde, hiç kimsenin bu kadar acı çekmediğine inanırlar. ve tükendiklerinde, suç hiçbir zaman gerçekte aranması gereken yerde aranmaz*". doğruluğunu kabul ettikleri şeylerin kendi hayatlarındaki etkilerini reddeder ve başkasını suçlarlar. sosyal medyadan örnek verelim; bu mecralarda yanlış bilgilerin mantar gibi çoğaldığını bilirler fakat kendileri de aldanıp bu yanlış bilgilerin taşıyıcısı oldukları zaman bir önceki kabullerinin etkisini reddederler ve bu haberlere doğru mu değil mi diye araştırmadan inananları suçlamaya devam ederler.

  • "sabah uyandığımda alarmın çalmasına daha 2 saatin olduğunu gördüm, sevinçten uyuyamadım... uykusuzum..."

  • burada görüleceği üzere.

    her şeye karşısınız ama hiçbir şeyden de eksik kalmıyosunuz, her şeye özeniyosunuz ama özendiğiniz şeyleri bozmak istiyorsunuz. madem ki bu tür şeyler sana ters git evinde otur çocuk bak neyin şovunu yapıyosun

    gelen mesajlar üzerine edit: kimsenin giyim tarzını yaşam tarzını eleştirdiğim yok haddime de değil zaten sadece yapılan hareketin gereksizliğinden samimiyetsizliğinden bahsettim. her olayı islam düşmanlığına getirerek mağduriyet yaratmanızdan tiksindim artık

  • mehmet karahanlı kurtlar vadisi'nde entelektüel, öngörüsü büyük, ileri görüşlü bir adam olarak tanıtıldı. ancak dizi ilerledikçe aslında o kadar da akıllı bir adam olmadığını görüyoruz.

    bir süredir yeniden izlediğim ilk 97 bölümlük efsane seride karahanlı'nın bazı kararları gözüme çok battı.

    aldığı kararlara ve sonuçlarına bakalım.

    *ilk hatalı karar; çakır'a kumarhane izni vermek
    kumar işinde tecrübesi olmayan bir adama izin verildi. dengelerin sarsılmasına neden oldu. çakır'ın asıl alanı tetikçilikti. böylece tombalacı ve şevko'yu karşı tarafa itti. sonuç olarak her ikisi de bundan dolayı çakır'a ve laz ziya'ya düşman oldu. konseyde çatlaklar başladı.

    *2. hatalı karar; tombalıcıya silah işi için izin vermek
    buna pek izin vermek denmese de göz yummuştur. laz ziya ile aradaki uçurum daha da derinleşmiştir. denilebilir ki bu silah işini aslan bey bozdu ve amacı zaten konseyde bölünme olması idi. ama laz ziya bunu öğrenirdi. bu kadar büyük sevkiyat yılların silah tüccarından kaçmazdı.

    *3. hatalı karar; hüsrev ağa'nın profesörlerini öldürmek
    ecstasy işine girmediği için yaptığı bu yaptırım çok saçma idi. adam zaten işinde başarılı, ne diye küstürüyorsun? üstelik işi de konseyden birine yaptırıp yeni bir çatlağa yol açıyorsun.

    *4. hatalı karar; testere'yi ecstasy işine sokmak
    adamı bilmediği işe sokarak bocalamsına neden oldu. üstelik bu iş yurt dışını değil, istanbul'u hedef alıyordu. haplar testere'ni adamı halit tarafından satılıyordu. sırf bu yüzden çakır ve halit arasındaki gerginlik daha da arttı. sonunda çakır öldü.

    *5. hatalı karar çakır'ın kalemini kırmak
    kendisine yapılan suikast girişiminden sonra akıllara zarar bir karar vererek daha yeni atamış olduğu sefirin kalemini kırıyor. hem de sadece bir şüphe üzerine! ortada somut herhangi bir şey yokken. bunu da testerenin önünde yapıp adrese teslim ediyor. sonrası ise daha facia; çakır'ın vurulmasından sonra şaşırıp testere'yi hissi davranmakla suçluyor. sanki kalemi kendi kırmamış gibi...

    *6. hatalı karar testere'nin kalemini kırmak
    laz ziya ve hüsrev ağa'ya tuzak için bile olsa bu hamlesi ile testere'yi sahipsiz bırakmıştır. polat ona karşı cephe alabilmiş ve öldürebilmişti. zaten testereyi uçuruma iten tüm kararların arkasında kendisi vardı. tuncay'ı taratan çakır olmamasına rağmen testere'ye gözdağı verdirerek laz ziya ile karşı karşıya bırakmıştı.

    testere öldükten kısa bir süre sonra hüsrev de öldü ve konsey dağılma dönemine girdi. evinden dışarı adım atamaz oldu. sonlara doğru oğlunun kim olduğunu anladı ama kavuşamadan öldü. sonuç olarak hep yanlış hamleler yapıp kendisini ve konseyini bitirmiştir. onun kalemini kıranlar,(tapınakçılar) güçlü bir konseyin varlığında bu işi bu kadar rahat yapamazdı bence.

    edit: başlığın düzeltilmesini rica ederim. hatalı olmuş.
    edit2: imla

  • yav he he avrupada tamirci yok. adamlar üretiyor ama tamircisini yetiştiremiyor. allahın malları nası gerizekalı ya bu avrupalılar. senin ülken seni "vergi" adı altında sikmiyor ya da izlediği iğrenç ekonomik politikalar yüzünden paranın değeri çöp değil de "ıvrıpıdı timirci yık kıç kiri ıçıklıcız"

  • anayasa mahkemesi’nin ulaştırma bakanı ve tib başkanı’na sakıncalı içeriği 4 saat içinde engelleme yetkisi tanıyan düzenlemeyi iptal etmesinin ardından başbakanlığa ve ilgili bakanlığa yetki verilmesi düşünülen yeni düzenleme.

    yeni düzenlemede, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunmasının gerektiği hallerde erişimin başbakan veya ulaştırma bakanı’nın talimatıyla engellenebileceğinin yer alması bekleniyor.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27839328.asp

    cumhurbaşkanına da kırmızı bir buton versinler, hani şu filmlerde olanlardan. canı sıkıldıkça bassın interneti kapatsın.

  • yine bombos bir 140 journos videosu daha. kanka ambiyansi verelim icerik olmasa da olur haberciligi.

    editorun spotify “kesfet” sekmesinden buldugu sikimsonik sarkilar ve toplamda 3 kisi ile yapilan roportajlardan ibaret.

    yonetim kimde? kac paraya mal oldu? gunde kac sefer var? kac insan kullaniyor? kim tasarladi? devreye girdiginde istanbul nasildi? simdi nasil? havayolu tasimaciliginin etkileri? turkiye ve dunyada benzer yapilar? ulan kac m2 uzerine kurulu o bile yok.

    sikimsonik sarkilar sikimsonik roportajlar.