hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    seyyar satıcının bilmeden verdiği ibretlik ayar ;

    baktım adam tezgahın üzerine sermiş cd leri korsan albüm film falan satıyor, dur şuna bir piçlik yapayım dedim.

    kendi ismimi soy ismimi söyleyerek onun şarkı albümü var mı, varsa 5 tane alacağım dedim. heyecan yaptı bu amk olması lazım yeğenim diye daldı cd lerin içine

    15 dakika falan araştırdı bu cd lerin içinde bende içimden kıs kıs gülüyorum. ya dayı yoksa boşver uğraşma fazla dedim artık kan ter içinde kalmış olan satıcı dayı

    fırlattı elindeki cd yi ulan her gün yeni bir o. çocuğu çıkıyor hangisine yetişelim amk dedi.

    ne diyeceğimi bilemeden koşarak uzaklaştım beyler

    --- spoiler ---

    ahahaha.

  • kalıp olarak bakarsanız kötü karakterlere hikaye yazmak, iyi karakterlere yazmaktan daha kolaydır. çünkü iyi karakterlerin sınırları vardır ve iyi bir karaktere gri bir şey yaptıracaksanız bunun için uzun bir süre zemin hazırlamanız gerekir. ancak kötü karakterlerde böyle kısıtlar yoktur. eğer hikaye kötü karakterin birini öldürmesini gerektiriyorsa tek yapmanız gereken mekanı ve öldürme yöntemini seçmektir. daha sonra izleyiciye ya da okuyucuya çok da açıklama yapmadan istediğinizi yapabilirsiniz.

    ancak saf kötü bir karakteri hikayenin merkezine oturtamazsınız. gerçek hayatta çok iyi olmayan bir insan bile kötü bir adamın fakir bir çiftçiyi dövmesini izlemek istemez. çünkü anlatılan şeyler genelde olabildiğince geniş kitleye ulaşsın istenir ve bunun için hikayenin en ortalama ahlak anlayışına sahip olması gerekir. ana akım tüm filmlerde merkezdeki kahramanın iyi olmasının sebebi de budur.

    yine de diyelim ki ana karakterin baştan iyi olması size klişe geliyor ve kötü bir karakteri işlemek istiyorsunuz. bu alanda batıdaki dizilere ve filmlere bakarsanız kötü karakterin gelişiminin en az iyi karakterler kadar klişe olduğunu görürsünüz. çünkü senaristler sizi kötü karakterin kötü olmasının bir sebebi olduğuna ikna etmek için o kadar çok uğraşır ki filmde karakterin gerçekten kötü bir şey yapmasına zaman kalmaz.

    ancak animeler böyle değildir. çünkü çoğu anime 20-30 bölüm arası tasarlandığından başarıyı yakalamak için kısa zamanda çok çarpıcı olayların olması gerekir. mesela hollywood’da yapılan bir dizide ana karakterlerden biri kötü görünüyorsa ve cinayet işleyecekse önce karakterin aslında o kadar da kötü olmadığı anlatılır. sonra geçmişine dönülüp nasıl bu yola girdiği gösterilir. daha sonra öldüreceği kişinin nasıl büyük bir şerefsiz olduğu uzunca tarif edilir. ana karakter cinayeti işlemeden önce bir iç hesaplaşma yaşar. tetiği çektiğinde ise zaten sezon finaline ulaşmışsınızdır. animelerde ise daha birinci bölümün dördüncü dakikasında ana karakterlerin sorgusuz sualsiz adam öldürdüğünü izletebilirler.

    peki ana karakterler bu kadar kötüyse izleyiciye onları nasıl sevdireceksiniz? çünkü karakterlerin iyiliğinden ya da kötülüğünden bağımsız olarak eğer ana karakteriniz ile izleyici arasında bir bağ kuramazsanız filminizin başarılı olma ihtimali çok düşüktür. burada devreye karakter inşası giriyor. çünkü ana karakterinizi izleyiciye ancak bir temel kurarak ulaştırabilirsiniz. bu çalışma da senaristler için tuzaklarla doludur. mesela yazarken karakterin kötü olması fazla hoşunuza giderse karaktere farkında olmadan zorlama bir cool’luk ekleyebilirsiniz. ya da izleyiciden çekindiğiniz için o kadar çok neden eklersiniz ki sonunda karakteriniz kötüleri cezalandıran iyi bir karaktere dönüşür.

    bu karakter yazımının nasıl olduğunu anlatmak için ben de müthiş anime black lagoon’u örnek göstermeye karar verdim. çünkü bu animedeki herkes kötü. ancak o kadar detaylı çalışmışlar ki temelde modern korsan olan bu insanların hikayesini bile izleyebiliyorsunuz. şimdi animedeki üç karakter üzerinden bu çalışma nasıl yapılıyor ve kötü bir karakter nasıl yazılır bir inceleyelim.

    --- spoiler ---

    ilk önce animenin en öne çıkan karakteri revy’den başlayalım. revy aslında izleyiciyi itecek bir karakter değil. birincisi izleyicinin “ben istediğimi yaparım ve dünya umurumda değil.” mantığına sahip bir karakteri beğenmeme ihtimali yok. ikincisi de dizideki tüm aksiyon kadın karakterler üzerinden dönüyor ve revy “two hand” lakabıyla düşmanlarını bir bir indiriyor. tüm bunlar varken karakter rahatlıkla izleyiciye ulaşacaktır.

    ancak karakteri burada bırakırsanız, nur topu gibi bir aşırı yüzeysel karakteriniz olur. çünkü bunlar hep karakterin “cool” görünen özellikleri ancak karakter yaratmak bir denge meselesidir. eğer karakterin sadece izleyiciyi çekecek özelliklerine yüklenirseniz o terazi devrilir. burada ise karakterin yıkılmasına neden olacak birçok neden var. mesela bütün estetik dövüş sahnelerini revy’e yazmaları, ayrıca denizaltı bölümünde revy’nin nihilizmi, kontrol edilmezse felakete yol açabilecek alanlar.

    bu yüzden mangaka rei hiroe ve animenin senaristi sunao katabuchi revy’nin tüm “cool” özelliklerinin altına derin travmalar eklemişler. mesela revy denizaltı bölümünde dünyada önemli olan tek şeyin maddi değer olduğunu söylüyor çünkü kendisi fakir bir aileden geliyor. sürekli gücünün doruğunda ama bunun nedeni güçsüz olduğu çocukluğunda başına gelenler. insanları hedef tahtası olarak görüyor ve soğukkanlı bir şekilde cinayet işleyebiliyor. hatta animede sürekli görebileceğiniz üzere bundan keyif de alıyor. ancak yaptığından keyif almaktan başka çaresi yok. çünkü ona böyle bir şans verilmemiş daha önce. bu yüzden rock ile birlikte japonya’ya gittiği ve biraz olsun normal hayatı gördüğü kısımlar anlatım olarak dövüş sahnelerinden bile akılda kalıcı oluyor.

    rock da revy ile benzer şekilde yazarken klişe denizinde yelkensiz kalabileceğiniz bir karakter. çünkü beyaz yakalı hayatından kaçış binlerce defa tekrar edilmiş bir hikaye artık. genelde izleyicinize ya da okuyucunuza umut satmak istiyorsanız istifayı basan karakterinizi arjantin’e falan gönderir orada bir restoran sahibi olmasını sağlarsınız. yok ben biraz daha şiddet içerikli bir şeyler üreteyim derseniz de karakterinizi modern yaşamdan koparıp suç dünyasına gönderir bir iki sezonda da bu yeni dünyanın lideri haline getirirsiniz.

    bunlar normalde kullanılan ve genelde tutan yöntemler. ancak rock’un hikayesi bu ikisinden de farklı. çünkü diğer hikayelerde doğrusal bir akış vardır. karakter hikayeye klişe olarak başlar belirli kalıpları izler ve finale dönüşüm geçirmiş başka bir klişe olarak ulaşır. rock ise bir klişe olarak başlıyor ancak hem dönüşüm geçirirken bilindik yolu izlemiyor hem de finalde bir klişe yerine kompleks bir etik anlayışına sahip özel bir karakter haline geliyor.

    bunun da nedeni rock’un geçmiş hayatını silip atmaması. mesela revy sürekli rock’a aldığı bahama gömleği giymesi için ısrar ediyor. klişe bir hikayede rock o gömleği giyer kısa zamanda da roanapur’un en azılı korsanlarından biri haline gelirdi. ancak black lagoon klişe yöntemleri izlemediği için rock empati yeteneğini asla kaybetmiyor ve mental olarak en kötü durumda olan karakterlerle bile iletişim kurabiliyor. bu da onu konumundan ve yeteneğinden bağımsız şekilde özel bir karakter yapıyor. çünkü uçuşan el bombalarının, ağır makineli tüfeklerin, yüksek kalibreli tabancaların olduğu ortamda bir lise öğrencisini normal hayatına döndürmeye çalışacak karakter sayısı azdır.

    ancak rock tamamen eski hayatına takılı kalsaydı bu hikaye de ilerlemezdi. onun yerine rock bir şekilde roanapur ile kendine özgü bir şekilde bütünleşiyor. mesela cüzdanı çalındığında çok rahat çünkü revy’nin cüzdanı bulup geri getireceğini biliyor. emrinde bir parmak şıklatmasıyla mermi yağdırmaya başlayacak onlarca insan olan mafya liderlerine bile laf anlatabiliyor. kirlenmeyecek kadar dışarıda ancak işleyişi yadırgamayacak kadar da içeride duruyor.

    tabi bu bütünleşme birden bire olmuyor. çünkü hikayenin merkezinde yer alan roanapur çok ekstrem bir yer. o yüzden rock başlarda birilerini kurtarmaya çalışsa da bir çok insanın öldüğünü görüyor. ancak rock adım adım ilerliyor ve 24 bölümde değil ama 5 bölümlük ova’da çin mafyasını, hotel moscow’u, dutch’ı ve daha birçok grubu kandırarak istediğini elde ediyor. burada roanapur’a tam olarak adapte olduğunu görüyoruz çünkü artık revy’e benzer psikopat bir gülüşü var. ancak elde ettiği şey diğerleri gibi para ya da başka maddi bir şey değil. yine eski rock’un isteyeceği şekilde birkaç insanı kurtarmak. bu yüzden etik bir sonuç alabilmek için kötü birine dönüşüyor. bu da onu kompleks ve izlemesi keyifli bir karakter haline getiriyor.

    inceleyeceğimiz son karakter de benim animedeki favorilerimden olan balalaika. kendisi dizide karşımıza rus mafyasının roanapur'daki lideri olarak çıkıyor. bu da yine yazan kişi için bir tuzak. çünkü izleyicilerin zihninde hazır bir rus mafyası imajı var zaten. stok fotoğraf gibi buradan kullanarak çok çaba harcamadan bu karakteri finale kadar taşırsınız ancak seri bittikten sonra karakterinizi kimse hatırlar mı orası meçhul.

    balalaika ise klişelerden hayli uzak. ancak seyircinin algısını bozmamak için önce klişelerden başlamışlar. mesela balalaika karşısında durmak isteyeceğiniz bir insan değil. eski çalışanmış, aman iyilik yapmış falan demeden birilerini arabanın kaputuna çarpabilir, havuz başında puro içerken kan kaybından ölen bir kişiyi izleyebilir. ancak operasyon dışında görürseniz kendisi çok sempatik biridir. ayrıca mafyasındaki üyelere diğer herkesten farklı davranır. çünkü emrindeki adamlar para için etrafına toplanan kişiler değil, beraber bot bağladığı askerlerdir.

    bu nokta balalaika’nın yazımı için en önemli kısım. çünkü scorsese ve coppola’dan öğrendiğimiz kadarıyla italyan mafyasında aile içi çatışma eksik olmaz ve sorunlar genelde birilerinin tahtalı köye gönderilmesiyle çözülür. hotel moscow'da ise durum böyle değil. çünkü bu insanlar afganistan’da beraber savaşmış ve uğruna ölümü göze aldıkları şey artık yok. yani koca dünyada güvenebilecekleri başka kimseleri kalmamış. o yüzden mafyanın ötesinde bir bağlılık söz konusu.

    balalaika da bu bağlılığı her adımda gösteriyor. eğer bir adamını tehdit ederseniz revy gibi bağırarak üzerinize koşmaz ama planlar, bekler ve olabilecek en acımasız şekilde cezanızı verir. çünkü maddi kazanç falan umurunda değil aslında. kendisini çoktan ölmüş olarak görüyor ve yaşıyor bildiği tek şey kendi adamları. o yüzden bu bağlılığın doğası onun standart yazılmış bir rus mafyası liderinden fersah fersah ileride olmasını sağlıyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak kötü bir karakter yazmak kolay görünebilir ancak başarılı bir kötü karakter yazmak işler bir iyi karakter yazmaktan bile zor aslında. çünkü izleyici faktörü ister istemez sizi etkiler. eğer dikkat etmezseniz entry’e başlarken dediğim gibi ya cool görünsün diye uğraşırken zorlama bir karakter çıkarırsınız ortaya ya da kötü karaktere kötü olması için o kadar çok neden yazarsınız ki karakterin pek bir kötülüğü kalmaz.

    bu nedenle aşırı hassas bir denge var burada. mesela rock, animenin en iyi karakteri gibi görünüyor ama kısa kısa gösterilen anlarda silah kaçakçılığı falan yapıyor adam. ya da revy psikopat gibi insan öldürüyor ama animede öyle bir hikaye akışı belirlemişler ki revy’i bir kere bile kendisinden daha kötü birini öldürürken görmüyorsunuz. bu da ancak çok dikkatli bir çalışma ile başarılabilir.

  • tuvalet kağıdından öğrenileni

    hayatta ne yumuşak ne de hesaplı olacaksın... olursan sonun bok yoludur.

  • dün deprem anında müşterilerini koltukta bırakıp kaçan berberleri, altınlarını bırakıp sokağa fırlayan kuyumcuları, müşterilerini içerde unutan işletme sahiplerini, çocuğu markette bırakıp kaçan kasiyerleri gördük. bir tane öğretmenin öğrencilerini bırakıp kaçtığını görmedik. marifet diye yazmıyorum. olması gereken olmuştur. bir çok öğretmen arkadaş önce öğrencilerinin telaşına düşüp, kendi çocuğu daha sonra aklına gelmiştir. sözlükte ve sosyal medyada her fırsatta öğretmenin tatili, maaşı konuşanlar bunu da konuşsun.
    tanım : sözlükte gündem olması gereken örnek davranıştır.

  • özellikle benim gibi al-çık yapan için kesinlikle doğru bir olay.

    bir ürün bakacaksın, oturup araştır. insanların yorumlarını oku. kararsız kalıp bir sonraki modellerine bak. bir o siteye gir, bir bu siteye gir. dön baba dön. tek fark avm'de değilsin ama beynin yanıyor artık. bir tane kıçıkırık ürün için "bir kere alıyorum canım" diyerek 50 tane segme açıyorsun.

    o kadar çok seçenek, kararsızlığı da beraberinde getiriyor. döne döne saatlerin gidiyor. oysa bir avm'ye, çarşıya pazara çıksan al gülüm-ver gülüm bitecek iş. üstüne de efor sarf etmiş olacağım, sağlıklı olacak.

    sabahtan beri yatak bakıyorum. alacağım ortopedik adam gibi bir yatakken öğrendim ki, visco diye bir model varmış ve übermiş. üzerinde uyursam çok mutlu olacakmışım. bakmadığım site-yorum kalmadı. oysa bir mobilyacının önünden geçsem herhangi bir yatağa bakar "sarın" der alırdım.

    yine bir 100 tl monitörden 5.000 tl'lik tv'ye uzanan yol vakası yaşıyorum.

    peşin edit: tabii ki internetten alışveriş güzel, çok avantajları var. doğru olan şeyi daha kolay buluyorsun filan. benimki biraz serseniş ve modern hayata isyan.

  • hımmm...
    aşağılamak ve kadın.
    ve tecavüz..
    ve müslüman..
    ve islam..
    ve erkek..

    ve bunu diyen bir kadın.

    zamanla şunu anladım. din, vicdan ile akıl arasına perde koyuyor. bir çok şeyi meşrulaştırıyor. darül harp gibi şeyler falan mesela hep bir bahane. gerçekten büyük bir perde din. din ile bu kadar uğraşıp, ilgilenen insanların bu kadar sapıtması normal değil.

  • hastanede doktora karşı sesini çıkaramayan, yakınlarına randevusuz baksın diye doktora el pençe duran tekniker gelmiş burada doktorlar zam alamayacak diye keyifli keyifli ışık hızıyla başlık açıyor.

    doktorlar kendine yetecek parayı bulur da senin bu fakir ruhun asla doymaz.

    resmen doktorla 2 senelik eğitim almış adamı bir görüyorlar. birinin yokluğu var birinden atanmayı bekleyen binlerce kişi var.

  • - anne önce siyahları yıka olur mu?
    - olur.
    aradan yarım saat geçer makine de beyazlar vardır.
    - e hani önce siyahları yıkayacaktın?
    - sırası var.
    - neyin sırası var anne ya?
    - önce beyazlar yıkanır.
    - protokolü mü var makinenin, önce siyahları koysan alınıyor mu?
    - …
    - e peki başta niye söylemedin olmaz diye?
    - …
    - allah aşkına izah et niye önce beyazlar?
    - daha çabuk kuruyor.
    - ne alaka?
    - ince çünkü.
    - e beyazların içinde benim hırkalarım var hep?
    - …
    - hem siyah güneşi çeker bi kere.
    - …
    - anne cevap versene.
    - işin gücün yok mu senin?
    - var psikolojik danışmanım ben.
    - allah sana danışana akıl fikir versin.
    - bari bundan sonra yıka siyahları?
    - olur.
    - beni oyalıyorsun di mi?
    - evet.
    - neden?
    - sıra renklilerde sonra çünkü.
    - e niye olur diyorsun?
    - olur deyince susuyorsun çünkü.
    - ama yapmadığını görünce daha çok söyleniyorum?
    - olsun ben eğleniyorum sen söylenince.
    - ömrü yedin.
    - yerim anneyim ben.
    - peki canım annecim bana bi güzellik yapıp bundan sonra siyahları yıkasan?
    - renklilere ne diyecez?
    - pırasanın acil bi işi var filan de sen uydurursun bişeyler?
    - olur.
    - ahahhaa bildiğini yapacaksın di mi?
    - sürpriz.
    - yazıcam bunları hep.
    - selamımı da yaz.
    annemden sözlük ahalisine selamlar