hesabın var mı? giriş yap

  • - irem merhaba...
    - pardon kiminle görüşüyorum?
    - tayfun ben ya, tanımadın mı?
    - tayfun...haa...merhaba tayfun
    - merhaba sana da...ben...benim senden bir ricam olacak utanıyorum ama
    - söyle?
    - ya söylemesi çok zor...
    - ?
    - ya biliyorsun elim sıkışık... ihtiyacım olmasa aramazdım aslında
    - ne oldu ya?
    - ya hani zeynep var ya, yeni sevgilim...
    - bilmiyorum.
    - neyse... zeynep... zeynep bir canavar!
    - nasıl canavar?
    - bildiğin canavar. her şey karın ağrısıyla başladı. ilk başlarda önemsemedim, ama sonraları ağrılarım gittikçe şiddetlendi, apandisittir diye hastaneye gittik. temiz çıktım. ağrılar bir türlü dinmek bilmedi ve doktor doktor koşturdum ben irem. doktor doktor koşturdum ben...
    - ...?
    - bir karın ağrısı bir karın ağrısı... ama nasıl karın ağrısı! ölüyorum resmen! 3 hafta boyunca süründüm, zeynep de ortadan kaybolmasın mı?
    - ?
    - sonra kapıma iki adam dayandı, biri amerikan aksanlı konuşuyor, diğeri ise hiç türkçe bilmiyor. ikisinin de kulağında cep telefonu kulaklığı gibi şeyler. ben daha "hop nereye" demeden girivermesinler mi? vay efendim bunlar sormaya soruşturmaya başladılar zeynep kimdi, nerede tanıştın, ilişkiniz ne boyuttaydı, onunla beraberken hiç hafıza kaybı yaşadın mı?
    - ?
    - neden sonra hatırladım ki ben zeynep ile beraberken sık sık unuttuğum şeyler oluyordu. hafızam bildiğin çökmüş aslında. sonra ne ortaya çıktı biliyor musun? zeynep yabancı bir gezegenden gelen ileri bir mantar türü çıkmasın mı???
    - ?
    - içime sporlarını bırakmış. o apandisit sandığımız şey sporları değil miymiş meğerseme? ve ben artık fizyolojisi eşeysiz üremeye yatkın bir canlının gezegenimizdeki ilk eşeyli üreme çabasının kurbanı olmayagöreyim mi? gördüm bunu!
    - ...
    - ve benim...kürtaj olmam lazım irem. onun çocuklarını bu dünyaya getiremem ben!
    - ...
    - 150 tl yeter.
    - performansın için 50 tl vereceğim, hesap numaranı söyle?
    - kredi kartını iptal ettirdim, ptt'den havale çektirirsin... avcılar merkez ptt
    - üfff uzun iş. internetten öderim, doğalgaz mıydı bu sefer?
    - yok, elektrik...

  • yagmurlu bi aksamda yorgunlugun etkisiyle sıkışmış yolda ilerlemeye calisan taksiye atlamak, kapiyi acmak ve yanlislikla taksideki insanlarin dumur icindeki bakislari arasinda takside oturan kadina binmek..kadina bindigimi farkedince de salak gibi aa pardon doluymus taksi diyip salakca gulup cikmak..

  • 30 aralık 2004 , tutulan 4-6 nöbeti dönüşü yorgun argın bölüğe dönmüş traş oluyorum. 4-6 nöbeti tutanlar mıntıka temizliği sonrası traş oluyor , bölüğün kuralı bu. yanıma yazıcı çocuk geliyor , ihsan başçavuş beni arıyormuş. kantin muhasebede buluyorum onu , bana kargo var , ama sadece yazısı gelmiş , gidip almam gerek. en erken haftasonu alabilirim ama kargo sevgiliden , almam gerek. ihsan atla diyor arabanın arkasına montu üstüne çek , gider geliriz yarım saate. ihsan çok kral çocuk , bir kısa dönemle astsubayın dostluğu. kargo ofisine varıyoruz , iki tane askeri üniformalı adam kargolarının peşinde. kargocu bana paketimi uzatıyor , paketi açıyorum , paketten dans eden noel baba çıkıyor , elimde noel baba dans ediyor , ihsan gülerek kargoculara bakıyor , hadi olm gidelim diyor. yüzümde kocaman bir gülümseme , hediyede bir de not , ben yıllar önce noel babadan seni diledim ve oldu artık başka dileğim yok. hayat güzel , şafak 20 , sevgiliden alınmış en güzel hediye elimde alaya dönüyoruz. ihsan soruyor , olm nasıl sokcaz lan onu alaya , yakalanırsak noel baba yaparlar bizi...

  • mesela antik yunan'a gidiyorsun boyle pisagor, menelaus, hipotenus falan tum geometriciler toplanmis homeros'ta orda jose mourinho gibi elinde kagit ve kalem. ve sen gidip "abiler size bi teknoloji anlatayim super! biz pi'yi 3 aliyoruz daha kolay islem yapiyoruz boylece" desen sonra arsimet orda bagirsa "serefsizim aklima gelmisti" dese ve tum medeniyet pi'yi 3 alsaydi ne eglenceli olurdu gunumuz dunyasi. butun binalar falan egri bugru acayip sekilli salvador dali tablosu gibi bi dunya ne guzel olurdu.

  • dil öğrenimi / edinimi üzerine genelleme yapmaktan en çok imtina edilmesi gereken konulardan biri çünkü burada bahsedilen şey hala birçok noktada bilimsel açıklamaların ve çalışmaların yetersiz olduğu bir konu olan insan zihninin dil edinimi sırasında nasıl çalıştığı.

    bu konuda ortaya birçok hipotez atılmıştır; bunlardan en önemlileri chomsky'nin innatist yaklaşımıdır. kendisi insanların doğuştan bir dil öğrenme yetisi ile doğduklarına *, ikinci bir dili de anadillerini öğrendikleri gibi öğrendiklerini söyler.

    ayrıca krashen'in monitor theory ve comprehensible input'u da içeren 5 teorisi bu konuya farklı yaklaşımlar eklemiştir. krashen, öğrenme ile edinimi ikiye ayırır; öğrenmenin bilinçli, edinimin ise bilinçli olmadan (natural) bir şekilde gerçekleştiğini savunur.

    bu konuda daha bir çok akademisyenin farklı görüşleri var fakat asıl bahsedilmesi gereken ve birçok kişinin üzerinde durduğu noktalardan biri de bilingual - multilingual olarak insanları neye göre ayırmamız gerektiği. yani "birden fazla dili mükemmel düzeyde bilmek" mümkün mü? bilmek'ten kasıt nedir? "derdimi anlatacak kadar ingilizce biliyorum" mu? "annem-babam gürcü, kulak aşinalığım var konuşulanı anlıyorum ama konuşamıyorum" mu? "üç ay almanya'da kaldım, az çok anlayabiliyorum" mu? "akademik düzeyde konuşma, yazma, dinleme ve okuma becelerilerim ingilizce'de yüksek ama fransızca'da orta seviyede" mi? "ortaokulda lisede görüğümüz ingilizce işte" mi? hatta ve hatta "kuran kursuna gitmiştim, kuran arapçası okuyabiliyorum ama anlayamıyorum" mu?

    bu yukarda saydığım özelliklerden en az birine sahip olan bir kişiyi (ebeveyn dilinin türkçe olduğunu varsayarsak) biligual hatta birkaçına sahipse multilingual olarak kabul edenler var. bu kişiler için önemli olan şey dil öğrenme sisteminin bilişsel olarak devreye girmesi. yani, eğer minimum düzeyde bir ikinci dil bilgisine sahipseniz, siz artık monolingual (tek dilli) değil, biligual (çift dilli) olarak kabul edilebiliyorsunuz bu görüşe göre çünkü zihniniz artık bir sistemle bir dile değil, iki dile göre çalışmaya başlamış.

    bu noktada tartışılması gereken nokta bilingual olma dereceleri veya sınıflandırmaları. birçok kişi ikinci bir dilde sadece adını, yaşını söyleyebilen kişilerin bilingual kabul edilemeyeceğini savunabilir. bu noktada dilin hangi fonksiyonuna ne kadar hakim olunduğu daha büyük bir önem kazanıyor. yani bir kişi compound bilingual * mı yoksa co-ordinate bilingual * mı? weinreich'e göre bu ayrımda compound bilingual kişilerin tek bir dil öğrenme sistemi vardır ve iki dili de bu yolla öğrenirler. misal, almanya'da yaşayan türklerin hem almanca hem türkçeyi öğrenmeleri veya iki resmi dili olan kanada'da hem ingilizce hem de fransızcanın aynı anda öğrenilmesi gibi. co-ordinate bilingual kişiler ise her dili ayrı ayrı öğrenir, bir türkün ingilizceyi türkiye'de öğrenmesi gibi. buradaki asıl konu, kişinin dili kullanırken işleyen bilişsel mekanizmaları ayrı ayrı mı yoksa aynı anda mı kullandığı. örneğin, türkiye'de ingilizce öğrenmiş kişilerin konuşurken yazarken önce türkçe düşünmesi fakat diğer grubun iki dilde de aynı şekilde düşünüp dili kullanabilmesi. burada durum sadece kişisel becerilere bağlı değil tabi, ailenin konuya yaklaşımı, sosyo-ekonomik durumu..vb faktörler de dilin gelişimini önemli ölçüde etkiler. eğer siz türkiye'de ingilizce öğrenip tek mekanizmayla dili kullabildiğinize inanıyorsanız, ebeveyn diline yakın bir yeterliliğiniz var diyebiliriz.

    avrupa'da bu soru işretlerini en aza indirgemek için bir çerçeve planlaması yapıldı; adı da: common european framework of reference for languages, yani, ortak avrupa dil ögretim çerçeve plani, başka bir deyişle avrupa dil portfolyosu. bu çerçeveye göre bazı seviyeler belirlendi ve kişiler bu testleri geçtikleri ölçüde seviyelerini söyleyebilir, "derdimi anltacak kadar biliyorum"u belirlenmiş bir taslak üzerinden ifade edebilir oldular. buna göre a1, a2, b1, b2, c1 ve c2 şeklinde gruplamalar yapıldı. böylece insanlar yabancı bir dil öğrendiklerinde seviyleri sorulduğunda c2 derlerse anlayabileceğimiz şey şudur: "dinleme: ister canlı ister yayın ortamında olsun, hiçbir konuşma türünü anlamakta zorluk çekmem. sadece normal anadili konuşma hızında ise, aksana alışabilmem için biraz zamana ihtiyacım olabilir. okuma: kullanım kılavuzları, uzmanlık alanına yönelik makaleler ve yazınsal yapıtlar gibi soyut, yapısal ve dilbilgisel açıdan karmaşık hemen hemen tüm metin türlerini kolaylıkla okuyabilir ve anlayabilirim. karşilikli konuşma: hiç zorlanmadan her türlü konuşma ya da tartışmaya katılabilir; deyimler ve konuşma diline ait ifadeleri anlayabilirim. kendimi akıcı bir şekilde ifade edebilir, anlamdaki ince ayrıntıları kesin ve doğru bir biçimde vurgulayabilirim. bir sorunla karşılaşırsam, geriye dönüp, karşımdaki insanların fark etmelerine fırsat vermeyecek bir ustalıkla ifadelerimi yeniden yapılandırabilirim. sözlü anlatim: her konuda bağlama uygun bir üslupla ve dinleyenin önemli noktaları ayırt edip anımsamasına yardımcı olacak şekilde konuşmamı etkili ve mantıksal bir şekilde yapılandırabilir, açık, akıcı bir betimleme ya da karşıt görüş sunabilirim. yazili anlatim: uygun bir üslup açık, akıcı metinler yazabilirim. okuyucunun önemli noktaları ayırt edip anımsamasına yardımcı olacak etkili, mantıksal bir yapılandırmayla bir durum ortaya koyan karmaşık mektuplar, raporlar ya da makaleler yazabilirim. meslekî ya da edebî yapıt özetleri ve eleştirileri yazabilirim.

    diğer seviyeler için ayrıtılı bilgi;
    http://adp.meb.gov.tr/nedir.php

    birden fazla dili mükkemmel düzeyde bilmek, sadece tek bir faktörle anlaşılabilecek bir olgu değildir. burada mükemmel düzeyde bilmekten kastımızı açık bir şekilde belirlememiz lazım. şimdiye kadar yapılmış birçok araştırmanın sonucunda kişilerin ebeveyn diline yatkın bir yeterliliği kazanabildiği fakat aynı yeterliliği telaffuzda kazanamadığını biliyoruz. her almanya'da doğup büyüyen kişinin de almancaya olduğu kadar türkçeye da aynı "mükemmellikte" hakim olamadığını da biliyoruz, yoksa sözlükte de almancı türkçesi diye bir başlık olmazdı zira.

  • sinif farkini bundan daha guzel, zenginle fakiri bundan daha net ayiran bir tepki gormemistim simdiye kadar.

    ben de "champ" ile ayni siniftayim tabii ki.

  • okumak istemeyenler için özet.

    para var . araba var. para var. çevre var .para var söylemiş miydim? ankaradayım. para çok. liseden kızlar var. para dan bahsetmeyi sevmem ama çok var.

  • kendinize güvenmeyin.
    mümkünse her koşulda sorgulayıp bir de bunun üzerine dırdır yapın durmaksızın.
    hayatınıza yanaşan istisnasız herkesi donuna kadar irdeleyin.
    evden dışarı çıkmamak için bahaneler bulun.

    %100 çalışıyor, tecrübeyle sabit.