ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1995 yılından hatırda kalanlar
-
(bkz: 1 ekim 1995 dinar depremi)
huzursuz geçecek 20 yılın o gün başladığını kabul ederim. ailemizden birini kaybetmememize rağmen bana ileride yaşanacak kötü olayları çağrıştırır konusu açıldığında.
küçük kentlerdeki kokuşmuş merkez sağ atmosferi
-
nüfusun ne kadarının hangi partiye oy verdiğinden bağımsız olarak hükümdarlığını sürdürür. akp, chp, mhp'ymiş filan, bunlarla pek alakası yoktur.
merkez sağın her türlü pişkinliğini, iki yüzlülüğünü ve o yapmacık ahlak anlayışını her sokağında hissedebilirsiniz bu kentlerin. lisesinin müdür muavininden tutun, tapu kadastrodaki memuruna kadar o kentte büyüyüp yetişmiş insanların çoğunun üzerine sinmiş rezalet bir merkez sağ esansı vardır.
kendi ahlaki anlayışını diğerlerinden üstün tutarken bir yandan menfaatleri peşinde koşan küçük insanların, ufak tefek idari çıkarlar için maymun olmaları merkez sağ ekolünün imzasıdır zira. peşinden koşulan kazançlar bazen o kadar ufak, o kadar kişiseldir ki, yargı tarafından takibe lüzum dahi görülmez. bu hukuki tembellik, elbet çoğunun hoşuna da gider.
kırsalda veya büyük şehirlerde aynı havayı bulamazsınız. anlatması zor sayılır.
sümeyye'nin biz de sığınmacı olabiliriz tweet'i
-
olm baya bildiğin türkiye yarrağı yiyecek ben onu anlıyorum. ufukta savaş var gençler sığınacak ülke bakın.
süper tıvik.
yaran fıkralar
-
ateşli bir köy çocuğu, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar:
- daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
- evet, köyümde bu işi yaptım.
patronun gözü çocuğu tutar:
- iyi, yarın başlıyorsun o halde.
ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:
- evet, bugün kaç satış yaptın?
- bir.
- ne, bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
- 320.334 dolar.
patron şaşırır ve sorar:
- nasıl becerdin bunu?
- adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.
patron kendinden geçer:
- ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?
genç çocuk cevap verir:
- yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim:
- hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.
ebru polat'ın cam silmesi
-
full makyaj, fönlü saçlar ve bol dekolte içeren eylemdir.
bir bıkmadınız amk şu milleti salak yerine koymaktan.
stand up'ına gülünmeyen adam
-
ulan 'bir alkış alabilir miyim?' dediğinde bilgisayar başında alkışladım. yazık günah. akşamüzeri akşamüzeri üzmüş adamdır.
düğün pastasını önce annesine ikram eden damat
-
videoda akp'ye üç oy görüyorum.
uno tost ekmeğindeki inanılmaz mantık hatası
-
italyanca' da uno bir demek olduğundan,markanın küçük bir esprisidir.
(bkz: sona kalan uno kalır)
(bkz: iğrenç espriler)
budut: yav 3 sene oldu hala su dandik entry'i oyluyorsunuz yapmayin *
seneler sonra gelen büdüt: 6 sene olmuş hala oylanıyor. *
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
1- her zaman dolmuş şoförüne söylenmez.
dolmuştakilerden kapıya doğru ilerlemek için izin isterken de gerekir.
türkçeyi yeni yeni öğrenen bir yabancı tanıdığımdan, önünde dikilen adama geliyor:
- bir geçirir misiniz?
2- bazen dolmuş şoförünün "migors'ta inecek var mı?" gibi sorular sorması sebebiyle sadece "var" denmesi yeterlidir.
önde duran adam "migorsta inecek var" demiş.
ben de "migros'ta inecek var mı?" anladığım için "var" diye olan gücümle bağırdım.
şöyle bir şey oldu:
- migros'ta inecek var.
- vaaaaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrrr