hesabın var mı? giriş yap

  • dedesi üniversite mezunu, babası lise mezunu, abisi ise liseden atılmış biri olarak darmadağın ettiğim eylem.

  • football manager'de sezonun ilk yarısı takımımdan kovulunca bir daha başka takıma gitmedim. gururuma yediremedim yani, alt sıralardan gelen tüm teklifleri redettim. bildiğin oyunda rıdvan dilmen gibi takıldım iki yıl. "space" tuşuna basa basa zamanı geçiyordum. güzel bulduğum bazı maç sonraları ise yorum yapıyordum. çok eğlenmiştim açıkçası. kültablasına da güntekin diyordum.

    simcity'de kurduğum tüm şehirlerin altında yatan temel motivasyonum "ulan ne güzel yakarım şimdi şimdi bu şehri" düşüncesi idi. muhteşem şehirler yaptıktan sonra tornado gönderiyor, volkan patlatıyor, 8.4 şiddetinde zelzeleler yaratıp göktaşları yağdırıyordum. bi müddet sonra oyunun verdiği hisle allah'a sirk koştuğumu fark ettim. ben de o vakit oyunu bıraktım. şüphesiz ki ben en doğrusunu yaptım.

    süper mario'da amacı dışına çıkmayı bırak tamamen amaçsızlık üzerine oyunuyordum bazen. mario tam kalenin önünde bayrak direğini indermek için zıplarken bazen direği aşıyordum. sonra ise sonsuz bir yol ve sonsuzluğa koşan bir mario. kimbilir belki de her seferinde yanlış kaleye denk gelmekten bıkmış olan mario'nun hayata karşı naif bir isyanı idi bu...............mantar kafalar yok, boru yok, boşluk yok, çekiç atan o.ç kaplumbağalar yok, kale yok ve prenses..zaten hiç olmadı. adamsın mario.

    benim içim en efsanesi ise bir oyunda medieval total war 2'de kutsal roma germen imparatorluğu ile hızımı alamayıp 1962 yılına kadar gelmiştim. bütün dünyayı fethetmiştim yine de bir tek ortadoğu'da suriye ve ırak'ta isyanlar çıkıyordu. "naptı lan bu devlet size!" deyip tuton şövalyelerimle beraber mancınık yolluyordum ben de. aslında o zamana gelmemin bir amacı da acaba oyunu yapanlar piçlik olsun diye nükleer bomba falan çıkarıyor mudur diye idi. çıkmıyor beyler. çok düzgün kral bir oyun total war, amacının dışına çıkarak oynadığım son oyun.

  • tırın durma mesafesine bakınca hızının sınırlar içinde olduğunu düşünüyorum. çocuk durmak varken tıra doğru koşmuş .

    anne baba acılı anlıyorum da tırın o çocuğa çarpmaması için hiç orada olmaması gerekiyordu , ben tırda bir hata görmedim açıkcası.

    umarım kısa sürede iyileşir.

  • bu kazanin nedenleri ayrintili olarak aciklandi. su anda karanlikta kalan hicbir konu yok, hersey acik ve net. ve hatta goren gozler ve anlayan beyinler icin fazlasiyla net. boeing firmasindan igrenmenize sebep olacak kadar acik ve net.

    bakin ucaklarda iki adet radyo dalgasiyla calisan altimetre (yukseklik olcer) var. bu aletler yere ucaktan sinyal gonderiyor, sinyallerin yerden donus hizina gore yuksekligi belirliyor. prensip bu. bu altimetrelerden biri kaptan pilot digeri yardimci pilot tarafinda. bir de hava basinciyla calisan ayri bir altimetre var, onun konuyla alakasi yok simdilik.

    mallik varan 1: bu radyo altimetrelerden "sadece" pilot tarafindaki ucagin otomatik inis devresine bagli. yani otomatik pilot iniste sadece bu altimetreyi kullanarak ucagin gazini otomatik olarak kesiyor. yani boeing firmasi ucakta ayni prensiple calisan iki enstruman olmasina ragmen bunlarin sonuclarini karsilastirip onay veren bir algoritmayi kullanmayi akil edemiyor!!! tek altimetreden gelen veriyi baz aliyor.

    mallik varan 2: kaza esnasinda bu pilot tarafindaki altimetre hatali olarak "-8" degerini gosteriyor. ucak, bu degere bakarak otomatik gaz kesmeyi devreye sokuyor. boeing firmasi eger altimetre negatif deger gosterirse bu otomatik gaz kesme sistemini devre disi birakmayi akil edecek br program da yazamiyor. sonucta yukseklik degerinin negatif olmasi, ucak yeraltinda ucamayacagina gore, tamamen bir enstruman hatasi. ama buna ragmen bilgisayar isleme devam ediyor. "haci negatif degerli yukeklik degeri olmaz, istersen bu sistemi devreye almayalim" demiyor!!! bakin arkadaslar bu soyledigim nukleer enerji santrallerinde filan degil, en basit elektronik kontrol devrelerinde kullanilan, en temel guvenlik ogesidir. cok basit ve calisan bir mantiktir. bunu akil edememeleri inanilmaz bir hatadir.

    mallik varan 3: thy cesitli kereler firmaya bu altimetre problemleri ile ilgili sikayet mektuplari yaziyor. bunlardan birinde boeing bu problemin herhangi bir guvenlik sorunu teskil etmedigini !!! savunuyor. belgeselde var bu belgeler. kimse de demiyor ki, hayir oyle degil, bu altimetre otomatik pilota bilgi veren bir sistemin parcasi, hatali olmasi otomatik pilota hatali bilgi verir.

    mallik varan 4 : bu kisim thy ve (rahmetliler degil) diger pilotlarimiza ait. bu problem thy pilotlari tarafindan bilinen bir problemmis anladigimiz kadariyla. altimetre hatasini goren pilotlar otomatik pilotun devreye girdigini goruyorlarmis ama devreden cikartip inise kendileri devam ediyorlarmis. acikcasi ben bu durumun, yani bu potansiyel tehlikenin hicbir thy pilotu tarafindan yonetime bildirilmemis olmasina inanmak istemiyorum. olmasi gereken suydu: bu sorunu tespit eden pilot, yonetime gerekli raporu vermeli tehlikenden bahsetmeliydi. bununla beraber thy yonetimi tum pilotlari bilgilendirip sorundan haberdar etmeli, cozum bulunana kadar altimetre hatasi bulunan ucaklarda inis esnasinda dikkatli olunmasi konusunda bilgilendirmeler yapmaliydi. bu kazadan sonra, bunun tum pilotlar tarafindan ayni hassasiyetle ele alinmis bir konu oldugundan emin olamadim ben.

    kazada hata dagilimi %80 boeing firmasi ve kalan %20 yari yariya pilotlara ve kuleye verilmis. pilotlar inis kontrol listesini olmasi gereken irtifada bitirmis olsalardi belki de sorunu farkedeceklerdi. yine kule olmasi gerekenden daha dik bir inis acisi vermeseydi, ucagin irtifa kaybi daha kolay hissedilebilecekti.

    tum bunlar bir yana, ucak kazalari denildigi gibi asla tek sebeple degil, ancak cesitli olumsuz kosullarin bir arada olmasiyla gerceklesir. bu olayda da olan budur. yine denildigi gibi havacilik tarihi kanla yazilmistir ve her kaza, ve buna sebep olan teknik sebepler gelecekteki kazalari onlemek icin tek tek modifiye edilirler. fakat bu olaydaki boeing hatasi, gozden kacabilecek ve kabul edilebilecek seviyede degildir. goz gore gore kazaya sebebiyet vermis olmasi acisindan skandal boyutunda bir hatadir. bir de boeing baskan yardimcisi'nin belgeseldeki ifadesi var ki evlere senlik: ucak gaz kesiyorsa devre disi birak ve elle ucmaya devam et canim, ne olacak !!!

    ucak teknolojisinin bu derece gelismis oldugu yillarda hala bu amator tasarim hatalarinin ucaklarda var olduguna tanik olmak gercekten urkutucu.

  • yine bir star wars filmi ve yine bir hayal kırıklığı…
    bölüm: vııı the last jedi ile bir kez daha star wars ruhu taşımayan, uzayda geçen salt bir aksiyon filmi izledik. disney yani george lucas’ın deyimiyle “beyaz köle tacirleri”, bir fiyaskoya daha imza attı. eğer seri bu şekilde devam ederse, bir sonraki nesil star wars’u “hayal kırıklığı” ifadesi yerine kullanmaya başlayacak.

    yazının tamamını blog'umdan okuyabilirsiniz.

    --------------------

    neden olmuyor?

    bir filmi star wars yapan özellikler nelerdir sizce? uzayda geçmesi mi? ışın kılıçları mı? taşları hareket ettiren karakterler mi?
    bence bir filmi star wars yapan özellikler şunlardır:

    1. merkezinde george lucas’ın doğu felsefelerinden ve özellikle taoizm’den esinlenerek yarattığı güç miti.

    2. bu güç’ün öğretmenden öğrenciye aktarılması (ve tabii ki güç adına yeni bir şey söylenmesi)

    3. iyi ve kötünün savaşını iyi ve kötünün iyi ve kötü olma motivasyonlarına inerek anlatması.

    the last jedi’a geçmeden önce seriyi, yukarıda bahsettiğim özellikler açısından inceleyelim.

    ---------------------

    1. güç ve güç’ün ustadan çırağa aktarılması

    bölüm i, yaşayan güç ve midichlorian’lar üzerinedir. öğretmen qui-gon öğrenci ise obi-wan’dır.

    star wars bölüm ı’de obi-wan ile qui-gon arasında şöyle bir diyalog geçer:
    qui-gon: endişelerini merkezine koyma obi-wan. tüm dikkatini ait oldukları yere, bu ana ve buraya ver.
    kenobi: ama usta yoda geleceğin farkında olmam gerektiğini söyledi.
    qui-gon: ama karşılığında şu anı vererek değil. yaşayan güç’ün farkında ol, genç padawan.

    star wars bölüm i’de qui-gon, anakin’e midichlorian’lardan bahseder:
    midichlorian’lar olmadan hayat var olmaz ve güç’ün anlamını asla bilemeyiz.
    onlar devamlı bizimle konuşurlar ve güç’ün dileğini söylerler. zihnini sakinleştirmeyi öğrendiğinde, onların seninle konuştuklarını duyacaksın.

    bölüm ii, “sabrın gücü” ve “şefkatin gücü” üzerinedir. öğretmen obi-wan, öğrencisi ise anakin’dir.

    bölüm ıı’de sabrın gücünü obi-wan’ın anakin’e attığı nutuklardan öğreniriz.
    anakin: ama kulübün içine girdi o.
    obi-wan: sabır. gücü kullan. düşün.

    şefkatin gücü’nü ise anakin’den duyarız.
    padme: sevmeye izniniz var mı? jedi’lar için sevmenin yasak olduğunu zannediyordum.
    anakin: bağlanmak yasak. tutku yasak. şefkat ki ben bunu koşulsuz aşk olarak tanımlıyorum, o da jedi’ların hayatında olmazsa olmazdır. yani sevmeye cesaretlendiriliyoruz diyebilirsin.

    bölüm iii, bensizliğin gücü, gücün sonsuzluğu ve gücün karanlık tarafı üzerinedir. öğretmen ilk başta obi-wan sonra ise palpatine; öğrenci de anakin’dir.

    bölüm iii’te anakin, palpatine ile konuşurken bensizlikten bahseder.
    anakin: jedi’lar bensizdir. sadece başkalarını düşünürler.

    bölüm iii’te yoda, anakin’e gücün karanlık tarafı’ndan ve sonsuzluğu’ndan bahseder:
    yoda: dikkatli olmalısın geleceği hissederken sen.
    kaybetme korkusu karanlık tarafa giden bir yoldur.
    anakin: bu görüntülerin gerçekleşmesine izin vermeyeceğim usta yoda.
    yoda: ölüm yaşamın doğal bir parçasıdır. sevinç duy çevrende güç’e dönüşenler için.
    tutma yas.
    özlem duyma onlara.
    bağlılık kıskançlığa neden olur. gölgesidir o aç gözlülüğün.

    bölüm iv duyuların gücü üzerinedir, öğretmen obi-wan öğrenci ise luke’tur. star wars bölüm iv’te luke, millennium falcon’da ışın kılıcıyla antrenman yaptığı bir sahne vardı. luke, kendisine ateş eden topu engellemeye çalışırken her seferinde yaralanıyordu.
    o sırada obi-wan şöyle der: bu sefer bilincini serbest bırak, içgüdülerinle hareket et.

    bu sözlerinden sonra obi-wan, luke’un kafasına bir kask geçirir ve ondan görmeden dövüşmesini ister.
    luke: böyle hiçbir şey göremiyorum. nasıl dövüşebilirim ki?
    obi-wan: gözlerin seni yanıltabilir. onlara güvenme. duyularını serbest bırak.

    bölüm v ise tamamen güç üzerinedir. öğretmen yoda, öğrenci ise yine luke’tur.
    star wars bölüm v’te yoda güç’ün her yerde olduğundan bahseder: ne kadar da güçlüdür o. hayat doğurur onu, büyütür. enerjisi bizi çevreler. etrafımızı kaplar. ışıl ışılız biz. sadece et ve kemik değiliz.
    etrafındaki güç’ü hissetmelisin. seninle benim aramdaki, ağaçtaki, taştaki, her yerdeki… gemiyle, toprak arasındaki.

    bölüm vı güç’ün aydınlık tarafı üzerinedir, öğretmen yoda öğrenci ise yine luke’tur.
    star wars bölüm vı’da yoda, luke’a karanlık taraftan bahseder: unutma bir jedi’ın kuvveti güç’ten gelir. dikkat et öfke, korku, saldırganlık; karanlık taraftır onlar. karanlık yola bir kez girdiğinde, o yol sonsuza kadar kaderini kontrol eder. asla imparator’un gücünü hafife alma, yoksa sen de yaşarsın babanın kaderini.

    ---------------------

    2. iyi ve kötünün savaşı

    star wars’un en iyi yaptığı şey türünün diğer örneklerinden farklı olarak iyi ve kötünün savaşını çok iyi anlatmasıdır. edebiyatta ve sinemada gördüğümüz neredeyse tüm iyi-kötü savaşlarında kötünün kötü olma sebebi yeterince işlenmez. kötü ya hep kötüdür ya da kötünün kötü olma motivasyonu, kendimizi onun yerine koyup o yolu bize tercih ettirecek kadar sağlam değildir.

    ama star wars’un belki de en iyi yaptığı şey budur. yani bize kötüyü sevdirmesi ve kendimizi kötünün yerine koyduğumuzda aynı yolu izleyebileceğimizi düşündürtmesi. hatırlayalım, anakin’in karanlık tarafa geçmesi aslında soylu bir amaç taşır. anakin, güç’ün karanlık tarafı vasıtasıyla midichlorian’ları kullanıp hayat yaratıp ve ölüme son verebileceğini düşünür.

    "uzun yıllar önce yaşamış, darth plagueis adında karanlık bir sith lordu vardı. o kadar güçlü ve o kadar bilgeydi ki güç’ü kullanıp midichlorian’ları etkileyerek yaşam yaratabiliyordu. "karanlık tarafın bilgisine öylesine sahipti ki, değer verdiği insanları ölümden kurtarabiliyordu."
    şansölye palpatıne – star wars bölüm: iii

    bunları duyan anakin şöyle düşünür: “eğer karanlık tarafa geçersem, şu hayattaki en sevdiğim insanı yani padme’yi kurtarabilirim.”

    işte bu motivasyon, anakin’den bir darth vader yaratır. anakin, karanlık tarafa geçtiğinde aynı kalacağını düşünür. ama insan bir kez karanlık tarafa geçince asla aynı kalamaz. karanlık tarafla birlikte gelen öfke ve hırs onu bambaşka biri haline getirir. padme’nin ölümüne sebep olan da işte bu öfke ve hırstır.

    ironik değil mi? senin, onun hayatını kurtaracağını düşündüğün yol; onu asıl öldüren yol oluyor. işte george lucas’ın yazdığı star wars bu kadar sağlam bir filmdi.

    ---------------------

    --- spoiler ---

    the last jedı
    şimdi, the last jedi bu kriterleri sağlıyor mu inceleyelim.

    `the last jedi’da güç ve güç’ün ustadan çırağa aktarılması`
    the last jedi’da ustanın luke, öğrencinin de rey olduğunu söyleyebiliriz. ama güç’ün ustadan çırağa aktarılmasına dair pek bir şey görmüyoruz. sadece bir sahnede luke, güç’ün denge üzerine kurulduğundan bahsediyor rey’e.

    oysa ben, bölüm: v’te yoda ve luke arasında gördüğümüze benzer bir eğitim beklerdim. güç’e ait yeni bir şey öğrenmeyi beklerdim. “do or do not, there is no try” gibi üzerinde saatlerce konuşulacak ve bir öğretiyi tek bir cümlede özetleyecek bir söz beklerdim (bu ifadenin taoizm’in en önemli kavramlarından biri olan wu-wei’nin (eylemsiz eylem, çabasız eylem) özeti olduğunu söyleyebilirim).

    ---------------------

    the last jedi’da iyi ve kötünün savaşı

    filmin kötü adamları snoke ve kylo ren’in neden kötü olduklarına dair beni tatmin eden bir şeye rastlamadım. snoke’un kim olduğunu, nasıl ortaya çıktığını hala bilmiyoruz. kylo ren’in karanlık tarafa geçmesi ise son derece yüzeysel nedenlere bağlanmış. darth vader’a olan özentisi ve luke’a olan kızgınlığı sizce bir insana babasını öldürtür mü? ya da annesinin liderliğini üstlendiği bir direnişe savaş açtırır mı?

    filme, bir filmi star wars yapan güç, güç’ün ustadan çırağa aktarılması ve iyi ve kötünün savaşı kriterlerinden baktığımızda çok rahatlıkla söyleyebilirim ki izlediğimiz şey her neyse, kesinlikle bir star wars filmi değil.

    ---------------------

    çelişkiler

    the last jedi, bir star wars filmi olmadığı gibi star wars ruhunu –eğer the force awakens’tan sonra hala böyle bir ruh hayatta kalabildiyse- öldürüyor. bölüm: vıı’de hiçbir eğitim almamasına rağmen jedi mind trick kullanabilen rey yetmezmiş gibi, bölüm: vııı’de de hiçbir eğitimi olmayan leia, uzayda süzülüp hayatta kalabiliyor.

    bir usta-çırak ilişkisi serisi olan star wars’ın temeli bu öğretmen ve öğrencisi arasındaki eğitime dayanır. siz, milyonlarca midichloarian’a sahip olsanız bile; sizi eğiten, size sürekli geri-bildirim veren bir öğretmene sahip değilseniz, gelişemezsiniz. içinizdeki o jedi’ı uyandıramazsınız. o güçleri kullanamazsınız.

    ---------------------

    luke, bambaşka biri mi?

    filmden önce oyuncuların ve yönetmenin neredeyse tüm röportajlarını izledim. hepsinde de oyuncular aynı şeyi söylüyordu: “yönetmen rian johnson, hikayeyi yeni ve beklenmedik bir yere taşıdı.”

    mark hamill ise rian johnson’ın çizdiği luke’u doğru bulmadığını, luke’un böyle bir karakter olmadığını iddia ediyordu. bu röportajlardan sonra ben de herhalde aynen palpatine’in bölüm ııı’te dediği gibi jedi’larla sith’lerin aslında çok farklı olmadığını dair bir şeyler söylenmesini bekliyordum.

    "sith ve jedi hemen hemen her şekilde birbirine benzer. daha fazla güç tutkuları da dahil olmak üzere."
    palpatine – bölüm ııı

    açıkçası ben the last jedi’da kötülükle savaşın, kötüleri yok ederek değil; iyi ve kötü kavramlarının ötesine geçerek yapıldığını görsem ancak o zaman yeni bir şey söylendiğini, serinin bambaşka bir yere evrildiğini söyleyebilirim. tamam kabul ediyorum, bu doğu bakış açısı, batı düşüncesi için hala mümkün değil ama star wars felsefesi bu geçişe müsait.

    peki film ne yapıyor? yeni bir şey söylüyor mu? iyi ve kötü kavramları adına yeni bir şey söylüyor mu? bu savaşa yeni bir bakış açısı getiriyor mu? tabii ki hayır.

    ---------------------

    luke’a dair birkaç şey daha

    görüyoruz ki luke, kendi hayaletini kullanmayı öğrenmiş. bunu sadece güç’e karışıp sonsuz olanlar yani ölenler yapabiliyordu. luke, yaşarken hayaletini kullanabiliyor. ama bunun da bir bedeli olduğunu öğreniyoruz. luke’un hayattayken hayaletini kullanması, onu tamamiyle bir hayalete dönüştürüyor.
    bir de luke’un şu an yaşadığı gezegenin yanılmıyorsam tek güneş’i var. luke, güç’te kaybolurken -yani ölmek üzereyken- gökyüzünde 2 güneş görüyor. yani kendini tatooine’de hissediyor. tatooine’de olması ona huzur veriyor.

    ---------------------

    bu kadar klişe kullanmak suç olmalı

    bizim star wars’da sevdiğimiz şey günümüze ait klişeler görmememizdi. star wars’da günümüzün bir yansımasını değil, roma imparatorluğu’ndaki taht mücadelelerini, tarih öncesine ait şehir devleti savaşlarını (her gezegen aslında bir şehir devleti, o yüzden tek bir şehirden oluşuyor), zen samuraylarını (yani jedi’ları) görüyorduk. kısaca star wars, bize bir dünya tarihi seçkisi sunuyordu.

    peki rian johnson ne yapmış? günümüz dünyasının pek çok problemini star wars’a taşımış. bunlar arasında beni en çok rahatsız edense silah tüccarlarının savaşları finanse etmesi olayıydı. herkesin bildiği bir gerçek, tüm dünya için aşikar olan bir konu, sinemada defalarca işlenmiş bir tema neden star wars’a girsin ki? maalesef star wars artık günümüz dünyasının klişe anlatı ya da hikaye tarzının bir yansıması haline geldi.

    ---------------------

    disney’in kendi üçlemesine bakışı

    george lucas hem ilk hem de ikinci seriyi bir üçleme olarak tasarladı. önce ilk filmi yazıp, gelen tepkilere göre iki ve üçü yazmadı. daha en başsında ıv, v ve vı’da ne olacağını yazmıştı. bu şekilde yazılan bir üçleme, serinin kendi içerisinde tutarlı olmasını sağladı ve karakterlerin gelişimini daha gerçekçi bir şekilde anlattı.

    peki disney ne yaptı? öncelikle senaryoyu little miss sunshine ile oscar alan, toy story 3’ün senaristi michael arndt’a teslim etti. kendisi araştırdığım kadarıyla bölüm: vıı için daha cesur önerilerde bulunmuş ve disney bunların hiçbirini kabul etmemiş. filmin çekimlerine kısa bir süre kala da arndt’ın çıkış noktalarından birini (yani emre itaat etmeyen bir stormtrooper’ın hikayesini) disney alıyor ve senaryo ekibine j. j. abrams ve bölüm: v ve bölüm: vı’nın yazarı lawrence kasdan’ı dahil ederek baştan yazıyor. ortaya da hiç riske girmeyen, daha önce yapılan bir filmin neredeyse aynısı çıkıyor.

    disney, bölüm: vııı’nin senaryosunu da lawrence kasdan ve j. j. abrams’ın yazmasını istiyordu. ancak bölüm: vııı’i yönetmesi için seçilen rian johnson kendi senaryosunu sundu ve disney bu senaryoyu çok sevdi. ve bununla devam etmeye karar verildi.

    bölüm: ıx ise safety not guaranteed’in yönetmeni colin trevorrow’a teslim edildi. o da kendi senaryosunu yazdı ve bu senaryoyla uyumlu olması için rian johnson’dan ek sahneler çekmesini istedi. bölüm: ıx’un çekimlerine kısa bir süre kala colin trevorrow önce senaryo ekibinden sonra da yönetmen koltuğundan kovuldu. bölüm: ıx, jar jar abrams’a emanet edildi ve senaryoyu da kendisi yazmaya başladı.

    öncelikle işine saygısı olan hiçbir kurum bu şekilde ilerlemez. gösterime kısa süre kala apar topar yeniden senaryo yazmaya girişilmez. star wars’un disney’e satılması en başından beri büyük bir hataydı. disney de disney’liğini yaptı ve ortaya ruhu öldürülmüş bir aksiyon filmi çıktı.

    ---------------------

    i have a bad feelıng about this

    tüm star wars filmlerinde geçen “ı have a bad feeling about this” (içimde kötü bir his var) cümlesi maalesef the last jedi’da geçmiyor. sırf bu bile, filmin ne kadar kötü olduğu konusunda size bilgi verecektir.

    bazı kaynaklar bu cümlenin poe ile olan ilk sahnesinde bb-8 tarafından bip’lerle söylendiği iddia ediliyor. ama ben bu cümlenin aynen “ı have a bad feeling about this” şeklinde yani ingilizce olarak geçmediği sürece, bu cümlenin söylenmemiş olduğunu düşünüyorum.

    ---------------------

    son sözler

    rian johnson’ın yönettiği son star wars filmi, star wars ruhuyla uzaktan yakından alakası olmayan, yeni bir şey söylemeyen üstelik star wars’un özüyle çelişen bir film maalesef.

    jar jar abrams’ın bölüm: vii’de hançer sapladığı star wars ruhu, bu filmle artık tamamen yok oldu. benim disney’den bundan sonraki filmlerle ilgili umudum yok maalesef. hatta bundan sonraki filmleri izlemeyi bile düşünmüyorum.

    --- spoiler ---

    yazının tamamını blog'umdan okuyabilirsiniz.

  • sol framede gorunmesi bile yuzume bi gulucuk kondururken basligina girip hem filme zaman kaybi diyen hemde puana gore oturup film izleyen insan gercegiyle karsi karsiya kaldim

    cok sevdigim guy ritchienin cok sevdigim filmi