hesabın var mı? giriş yap

  • evladım, etkisiz hale getir, getirme demiyoruz.

    tabi polis de canını düşünecek, üzerine bıçakla gelen adamı elindeki teçhizat ile etkisiz hale getirecek.

    evet o polisin de canı var, ailesi çoluğu çocuğu var.

    iyi de, adamin elinde görüyorsun ki bıçak var, rambo mu lan bu attı mı alnının ortasına saplasın, o kadar kolay mı o iş?

    çek vur bacaklarından, adam yerde zaten. herifin üstüne 12 kurşun sıkmak da ne?

    ha elinde silah vardır, polise doğrultur falan o zaman iş değişir, orada bile 12 kurşun sıkılmaz, alien mi lan bu adam? ne 12 kurşunu, bu davranışın makul bir açıklaması yok.

    polis ırkçı mıdır, adamla geçmişten gelen bir husumeti mi vardır? orasını bilmem, ayrı ülke, ayrı kültür.

    şu bir gerçek ki; elinde sadece yakın dövüş silahı olan adamı bacağından vurup işi halletmek varken, 12 kurşunla kevgire çevirmek nefsi müdafaa değil keyfi müdafaadır.

  • stanford'da bipolar bozuklukla yaraticiligin correlation'i olup olmadigini ortaya cikarmaya calisan bi makale yazmislar. burdaki arkadaslar da onu referans veriyorlar, 'aha bakin bu bilinen bisey' demek icin.

    yapmayin, etmeyin. yaraticilik kelimesini bi tanimlayin bana once? nasil olculur, birimi nedir filan bu cevaplarla gelin bana. ondan sonra bilimde de 'bu bilinen bi gercek' dediginiz makaleleri sadece basliklarini okumadan gelin de yazin.

    stanford'da yapilan arastirmada baron-welsh art scale denen dangalak otesi bir testle bipolar insanlari normal insanlardan ayirmaya calismislar yaraticilik adina. 1950lerde bulunmus bu test nasilmis biliyo musunuz? 100-200 tane degisik resmi once sanatcilara gosteriyosun, onlarin begenip begenmemelerine gore her resim adina bir like ve dislike probability cikariyosun.

    ondan sonra herhangi bir insanin sanatcilik degerini bulabilmek icin de bu resimleri ona teker teker gosterip begenip begenmedigini soruyosun. resimlerin toplaminda istatistiksel oranlarda sanatcilarin begendiklerini begenenler yaratici cikiyor. yine resimler konusunda sanatcilarla ayni fikirde olmayanlar da art ozurlu cikiyor. makalede varilan sonuc da su: bipolar insanlar sanatcilarin begendikleri resimlerden normal insanlardan daha cogunu begendi diye normalden daha yaraticiymis. sanatcilar... normal/bipolar insanlara gosterilen resimler... sonuc: there's a relation with creativity and bipolar disorder. hadi ordan be demek istiyorum sayin seyirciler.

    lutfen bipolarligin ve yaraticiligin iliskisini sorgulamadan once kendinize su sorulari sorun:

    1. yaraticilik nedir, olcu birimi nedir, nasil karsilastirilir?
    2. bipolar insan hayatina normal devam ederken bu rahatsizligi ortaya ciktiginda dan diye icindeki yaraticilik da ortaya cikabilir mi?
    3. yazarlar sairler ressamlar muzisyenler vs. onlarin her allahin gunu yaratici olmasini bekleyebilir miyiz? elbette onlarin da uretmeye cok istekli oldugu ya da caninin hic bisey yapmak istemedigi donemler olamaz mi? bu her insanda yok mu? peki bu belirtiler bazi sanatcilarda bipolarlik belirtileriyle karistiriliyor olabilir mi?

    evet sorun bunlari kendinize, ondan sonra da eger size bipolar teshisi konduysa ve caniniz istiyosa "yuppig yuppig ben bipolarim yaraticiyim, i am special" diye ortalikta bi guzel gezinin.

  • kokusu, yuzunuze kondurdugu gulucukler, attirdigi kahkahalar, gozlerindeki isilti, her zaman sasirtacak olusu, her zaman guvenilir olusu, dans edisi, herhangi bir isi yaparken konsantre olmus hali, sizinle bulustugunda sokagin karsisindan gozlerinizi gozlerinize dikip gulumseyerek adimlarini hizlandirisi, uyanisi, yasami algilayisi, dokunusu. yes, every little thing she does is magic.

  • anadolu yiğidi bir arkadaşımın taksim'de yanağından travestinin teki makas aldığında kaskatı kesilmişti çocuk, inme indi sanmıştık 10 dakika kendine gelememişti.

    o yüzden kızın bayılması, ayılması, delirmesi normaldir.

    kızı eleştirenleri, erkek ya da kadın, taciz edilirken görmek lazım.

  • keops piramidi, mısırda bulunan en eski ve en büyük üç piramitten birisidir. eski dünyanın yedi harikalarından birisi ve günümüzde büyük oranda bozulmamış tek yapısıdır.

    bu piramitlerin nasıl yapıldığına dair birçok teori bulunsa da, henüz nasıl yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. bu teorilere chris massey isimli birisi ilginç bir teori daha eklemiştir. bu teoride bazı eksik noktalar olsa da, temel noktası taşların taşınması ve şekillendirilmesinde suyun kullanıldığıdır.

    keops piramidinin yakınlarında su kaynağı bulunmamaktadır. en yakın su kaynağı nil nehriyle birleşen küçük bir akarsudur ve keops piramidiyle arası yaklaşık 10 kilometredir.

    heredot, keops piramidinin bulunduğu gize şehrine geldiğinde, kendisine piramidin tamamlanmasının 10 yıl sürdüğü söylenmiş. chris massey, incelemeleri sırasında bölgede çok sayıda su yolu ve şerit görmüş ve teorisini bu gördüklerine dayandırmış.

    kalker taşı, taş ocağından çıkarıldığı ilk etapta yumuşak bir taştır ama atmosferdeki karbondioksit ile temasa geçince sertleşir. kalker taşını taş ocağından çıkardıktan hemen sonra suyun altına koyarak setleşmesinin önüne geçilmiş ve bu sayede yumuşak kalan taşlara şekil vermek daha kolay olmuş. aynı zamanda taşları suyun altında çevirmesi de daha kolay hale gelmiş. su seviyesinin, taşı şekillendirmede boyut olarak faydası da olmuş. suyun dışında kalan parçalar kesilerek, her taş aynı boyuta getirilmiş.

    kalker taşını suyun içinde hareket ettirmek kolay değildir. suyun kaldırma kuvvetini kullanarak, bu işi kolaylaştırmaya çalışmışlar. kalker taşını suyun içinde yüzdürmek için çeşitli yöntemler kullanılmış. ilk etapta kalker taşına tahta bağlandığını düşünse de, dönemin şartlarındaki imkanlara göre pek inandırıcı olmayan miktarda odun gerektiği, bu sebeple odundan başka malzeme kullanıldığını düşünmüş massey. teorisine göre, hayvan derisini papirüs ile kaplayarak, kalker taşını bununla sarmışlar ve bu şekilde suyun içerisinde yüzdürmüşler.

    papirüs, mısırda yaygın olarak kulanılan bir malzeme. hayvan derisi ise o zamanlar su ve şarap gibi sıvı maddeleri taşımak için yaygın olarak kullanılan bir malzeme.

    daha önceki teoriler kalker taşlarının nil nehrinden papirüs tekneleri üzerinden getirildiğini söylemektedir. bu yöntem ise hem daha güvenli, hemde taşların devrilme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.

    taşların taşındığı geçit yolu, daha önce belirtildiği gibi su yolu ve şeritlerden oluşmaktadır. ilk geçitin su seviyesi, limandaki su seviyesiyle aynı olabilir. kalker taşı ilk kapıdan geçtikten sonra kapı kapanacaktır. suyu tutan ikinci kapı ise yükselerek taşları tepeye doğru çıkaracaktır.

    suyun içerisinde kalker taşının yukarı doğru gitmesi pek mantıklı gelmese de, atmosfer basıncı sayesinde mümkün. kısaca şöyle ve şöyle

    ilk iki kapı genel olarak şöyle özetlenebilir.

    taşları daha yukarı itmek için daha fazla basınca, dolayısıyla daha fazla kapıya ihtiyaç vardır. taşları yan yana getirmek için işçilerin halat kullandığı düşünülmektedir.

    son kapıdan geçen taş, hendeğe doğru yüzdürülerek inşaat alanına ulaştırılır. inşaat alanında son işçilikler yapılarak, taş istenilen yere getirilir ve istenildiği gibi şekillendirilir.

    piramidin bir tarafı bu şekilde inşa edildikten sonra, aynı sistem diğer yanları inşa etmek için kullanılır.

    son olarak başka bir su yolu olduğu düşünülen şöyle bir fotoğraf daha bulunmaktadır.

    bu teoriyle ilgili daha detaylı bilgi youtube üzerinde bulunmaktadır.

  • olaya şu gözle bakılabilidiğinde oldukça basittir. 3 kişi var. sahtekar, bakkal, pastaneci.

    sonuçta pastaneciye giren çıkan var mı? yok. adam 100 tl verdi ve son işlemde 100 tlsini aldı çıkıp gitti.

    geriye kalan iki kişiden birinin kârı öbürünün zararı olacaktır. sahtekarın karı ne? 95 + sigara. dolayısıyla bu kime kaçtı? evet baggala.