hesabın var mı? giriş yap

  • köpek mi bu amk, parka kaz gezdirmeye gelmişler.

    skandal açıklamadır.

    edit: şu anki rejim yüzünden emniyet müdürlüğünün düştüğü duruma bak. komik hatta trajikomik. gerçekten yazık.

  • önce eldeki 1 tl uygun bir yerde 75 adet 1 kuruş ve 1 adet 25 kuruşa bozdurulur. bu bir kuruşlar ateşte eritilir, uygun kalıpta soğutulup dövülerek ufak bir mızrak elde edilir. mızrak ile martı avlanır, iki adet dal sürtülerek ateş yakılır ve martının tüyleri yolunduktan sonra dala geçirilip ateşte pişirilir. 25 kuruşla ekmek alınır, ekmek arası martı yapılıp yenilir. afiyet olsun.

  • avrupa'dan bildiriyorum. 1 tane bile başıboş köpek görülse adamlar tüm orduyu polis teşkilatını itfaiyeyi seferber eder onu uyuturlar. adamların canı çok değerli bu konu tartışmaya açık bile değil. türkiye'de tartışılıyor olması dahi türkiye'nin bir ortadoğu ülkesi olduğunu kanıtlıyor aslında. ayrıca 10-20 milyon köpeğin kısırlaştırılması, barınak kurup maması, veterineri, işletme giderleri ve diğer aklıma gelmeyen giderlerini karşılanmasına bırak türkiye'nin, almanya'nın bile ekonomisi yetmez. o sebepten uyutuyorlar muhtemelen. herkes yalan söyler, matematik yalan söylemez. kağıdı kalemi elinize alın kendiniz yapın hesabı.

  • laf yine dönüp siyasi çekişmelere gelecek ama;

    rte savunucusu bir mahluk tarafından yapılmış yorumdur.

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...

  • geçenlerde kısa mesafe taksiye bindim. taksici yol boyunca martılara küfretti. çok işimizi kesti diye. dedim ki abi siz de kısa mesafe almıyordunuz önceden. yanıt olarak geçmişte yaptığımız eşşekliğin bedelini ödüyoruz dedi. yorumsuz aktarım.

  • ahmet davutoğlu garipliği. hayali desek daha iyi. nasıl acıtmışsa.

    "10 yıl sonra, 30 yıl sonra 2013 deyince bunlar mı hatırlanacak? ben şundan eminim istikametimiz değişmez, özgüvenimiz sarsılmaz yolumuza ilk çıktığımız andaki ilkelerimiz yine yolumuzu yenileyerek aydınlatmaya devam ederse 30-40-50 yıl sonra gezi olayları, 17 aralık falan hatırlanmayacak" dedi."

    gezi'yi de seni de hiç unutmayacağız ahmet.

    (bkz: davutoğlu'nun gündüz düşleri)

  • hikayeye göre bi savaş esnasında, savaş pilotlarından birinin uçaanda atıcak mermi,bomba falan kalmıyo aşaada da düşman cephaneliği var, naapsam da şunu havaya uçursam diye düşünürken ,yakıyo zipposunu, cephaneliğin üstünden geçerken camdan aşaa atıyo... patlamıyo cepanelik tabi haha

  • sanatçının resmimleme ve renklere, detaylara hakim olma yönünden becerisini ve özellikle de azmini, sabrını ortaya koyabilir, bu açıdan bir hayranlık yaratabilir ama şahsen bana boşa kürek çekmek gibi geliyor bu yaklaşım. şimdi, bir eseri güzel yapan gerçekliğe olan yakınlığı değil, özgünlüğüdür, vuruculuğudur, heyecan yaratması, duygulara hitap etmesidir, estetiğidir. daha birçok etken sayılabilir. misal, rembrandt'ı bu kadar büyük yapan realist yaklaşımı değildir. ışığı kullanmadaki maharetidir. fırça tekniğindeki benzersizliği ve tabi ki öncülüğüdür. detay konusunda tablolarında yarattığı dengedir. ya da norman rockwell. canı isterse realizmin b*kunu çıkarıp, suyundan ayıklayacak kadar yetenekli bir adamdır ama bu kadar büyük olmasının sebebi yarattığı karakterlerin yaşadığı toplumu, tiplerinden, ifadelerinden, kılık kıyafetine, tercihlerine, hareketlerine kadar birebir yansıtması, eserlerine bakan insanların içini ısıtmasıdır ve bununla yetinmeyip, yaşadığı toplumun yaşam tarzına etki etmesi, yön vermesidir. kullandığı renklerdir, vurgulardır.

    ayrıca, canım çok realist bir eser istese, duvarıma realist bir tablo yerine direk fotoğraf asarım. fotoğrafa o kadar yaklaşma çabasına girdiğin anda fotoğrafın çakmasını yapmış olursun sadece. zerre kadar keyfi yok bence.

    edit: imlâ