hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en ünlü binalarından biridir. inşa edildiği 1931 yılında dünyanın en yüksek binası unvanını almış ve bu unvanı dünya ticaret merkezi'nin açıldığı 1972 yılına kadar korumuştur. 2017 yılında 381 metrelik yüksekliği ile amerika birleşik devletleri'ndeki en yüksek 5. bina olarak sıralanmıştır. dünya ticaret merkezi'nin 11 eylül saldırılarında yıkılması ile new york'un en uzun binası unvanını geri almış ancak özgürlük kulesi'nin (one world trade center) 30 nisan 2012'de açılması ile bu unvanı tekrar devretmiştir. dev paratoneri de hesaba katıldığında 443 metre uzunluğa ulaşmaktadır ancak sıralamalarda bu uzunluk kullanılmamaktadır.

    yıldırım düşme anı

    manhattan, beşinci cadde'de, 33. ve 34. caddelerin arasında bulunan bina her gün sabah 08.00, gece 02.00 arasında ziyarete açıktır.

    inşasına mart 1930'da başlanan bina 1 mayıs 1932'de dönemin abd başkanı herbert hoover'ın washington'da bir düğmeye basması ve ışıklarını açmasıyla resmen açıldı.

    keops piramidi 100 bin kişi çalıştırılarak 20 yılda, ayasofya 1.000 kişi çalıştırılarak 5 yılda bitirilmiştir. empire state building'in inşaatı ise sadece 18 ay sürmüştür.

    binanın inşası sırasında kaydedilen ve renklendirilmiş görüntüler: video

    büyük buhran'ın erkileri nedeni ile bina beklenen maliyetinin neredeyse yarısına inşa edilmiş ve 24.718.000 dolara mal olmuştur. inşaat sırasında yüzlerce kişinin öldüğü söylentileri dolaşsa da resmi kayıtlara göre sadece 5 işçi yaşamını yitirmiştir.

    kayıtlara göre; bir işçi kamyon çarpması nedeniyle, bir diğeri asansör boşluğuna düşerek, biri vinç çarpması nedeniyle, biri patlamada ve sonuncusu da binanın etrafındaki iskeleden düşerek hayatını kaybetmiştir.

    binada kullanılan bazı malzemelerin miktarı:
    yaklaşık 55.000 ton çelik
    10 milyon kiremit
    yaklaşık 760 km elektrik kablosu
    96 km su borusu
    yaklaşık 5600 km telefon kablosu
    6.550 pencere
    30.000 metrekare mermer zemin
    1.100'den fazla tuvalet
    73 asansör ve 11 km asansör boşluğu

    binaya girerken ilk karşınıza çıkan alan lobidir. 2009 yılında art deco tarzda restore edilen lobide 24 ayar altın varaklar kullanılmıştır. binanın dev bir resmi duvarda ziyaretçileri karşılamaktadır.

    86. katta bulunan gözlem güvertesi new york'taki en yüksek açık hava güvertesidir. bu alan sayısız filmde kullanılmıştır. binanın etrafını saran bu güvertede özgürlük anıtı, brooklyn köprüsü, central park, times meydanı ve hudson nehri ile east river'ı içeren 360 derecelik bir new york manzarası sizi karşılamaktadır.

    binanın 102. katında bulunan güverte ise new york'un çarpıcı bir kuşbakışı görüntüsünü sunmaktadır. binanın resmi sitesinde yer alan bilgiye göre açık bir havada bu alandan 130 km'ye kadar görüş sağlanabilmektedir.

    lobiden seyir terasının bulunduğu 102. kata asansörsüz çıkmak isterseniz 1.860 basamak çıkmanız gerekmektedir.

    bina 1976 yılından bu yana kutlama ve etkinliklerde aydınlatılmaktadır. 2012 yılında aydınlatmayı daha verimli ve daha yaratıcı şekilde yapabilmek amacı ile led ışıklar kurulmuştur. aydınlatma takvimine buradan ulaşılabilmektedir.

    kaynak: esbnyc.com, wikipedia, thoughtco

  • white album'un yedinci şarkısı, george harrison bestesi.

    bilindiği üzere şarkının efsanevi solosu, her ne kadar kendisine kredi verilmemiş olsa da, eric clapton'a aittir. george ilk teklif ettiğinde clapton stüdyoya gelmekten çekinmiş, diğer grup üyelerinin rahatsız olabileceğini düşünmüştür. bu yüzden çok yakın arkadaş olmalarına karşın george, clapton'ı ikna edebilmek için bin dereden su getirmiştir. clapton'ın endişelerinin ne kadar yersiz olduğu, stüdyoya gittikten sonra anlaşılmış. zira nerdeyse birbirinin boğazına yapışacak durumda olan grup üyeleri, clapton geldikten sonra sakinleşmiş, ortamın havası değişmiş. hatta the beatles get back belgeselinde george'un sinirlenip grubu bıraktığı bölümde, şaka mı gerçek mi anlamadığım bir şekilde, john lennon gruba eric clapton'ı alma fikrini atıyor ortaya. o denli iyi bir intiba bırakmıştır grup üzerinde. ayrıca lennon ve clapton bu şarkının kayıtlarından sonra iki iyi arkadaş olmuşlar ve daha sonra lennon'ın kuracağı süpergrup the dirty mac'te solo gitarı clapton çalmış.

    george, garibim, yıllarca albümlere şarkı kabul ettirebilmek için neler çekti. bu lennon/mccartney ne fenadır bilmezsiniz siz*. bu şarkıyı da gruba ilk dinlettiğinde paul ve john'un pek ilgisini çekmemiş. clapton'ı bir emrivakiyle stüdyoya getirince şarkı tekrar gündeme gelmiş.

    şarkı aslında ilk olarak akustik bir balad olarak düşünülmüş. anthology 3'teki versiyonu kullanılmak üzere kaydedilmiş.

    ringo starr abimiz, albümdeki ilk altı şarkıda yok, grubu terk etmiş. bu şarkı, ringo'nun döndükten sonra çaldığı ilk şarkı. hatta diğer üyeler davulu çiçeklerle bir güzel süsleyip ringo'ya sürpriz yapmışlar.

    eric clapton şarkıda gibson les paul marka gitar çalmış. bu gitarı daha sonra george ödünç almış ve cry baby cry'ın kayıtlarında kullanmış. daha da sonrasında clapton gitarı george'a hediye etmiş.

    şarkı o dönem hit olmamasına rağmen, zamanla değerini bulmuş ve beatles klasikleri arasına girmiş.

    grubun hindistan gezisine eşlik eden sanatçılardan biri de donovan'dı. donovan'ın white album'deki etkisi büyüktür. özellikle fingerstyle ve clawhammer tekniklerini gruba aşılayan adamdır donovan. julia, dear prudence, blackbird gibi akustik gitar şarkılarında bu açıkça görülüyor. donovan bunu bir röportajında da dile getirmiştir. john lennon kendisinden clawhammer tekniğini kapmış. george harrison ise daha çok donovan'ın kullandığı akor yapılarından etkilenmiş. bu şarkıda yaptığı la minör düşüşü de, donovan'dan aldığı bir hareketmiş.

    tahmin edileceği üzere bu şarkı, george harrison konserlerinde en çok çaldığı şarkı olmuş.

  • izlanda neden böyle bir şey yapmış anlamış değilim fakat bizim onlara karşı daha fazlasını yapmamız lazım olan olay. maç izmir'de oynanacaksa erzurum havalimanında insinler, otobüsle gelsinler.

  • dünyadaki bütün cinayetler öldürmenin gerekli olduğuna dair kendisine haklı gerekçeler yaratmış insanlar tarafından işlenir. geri kalanı kazadır.

    bir cinayete idam cezası istemek de "öldürmek lazım" tespitiyle, öldürmek için haklı gerekçe yaratmakla olur. idam cezasını isteyen, arzulayan biri özünde cinayet işlemek isteyen, arzulayan birinden farklı değildir. hani bazen filmlerde duyarız ya "bilmek istiyorum katil o sırada ne düşünüyordu" diye, idam cezası arzulayanlar bu şansa sahipler. onlar toplumsal hassasiyetleri arkalarına alarak rahatça öldürme fantazileri üzerinde keyif sürebilme lüksüne sahiplerdir. hatta bazen basit bir öldürme de tatmin etmez "alacaksın ona ve akrabalarına tecavüz edeceksin, sonra yavaş yavaş öldüreceksin" diye salya akıta akıta kendilerinden geçerler. ve bu insanlar gazete okur yorumlarında %48 olumlu puan alırlar.

    (bkz: aynısını ona da yapacaksın)

  • kendi havalimanından kalkan uçağı düşman zannedip vurmuş aq salakları. ww3 olacakmış da bunlar amerikayı yenecekmiş. abd bunları sikinde oynatır.

  • dolar rekor kırarken hazine ve maliye bakanı niye sessiz diye sitem ediyorlardı, bence sessiz kalmaya devam etsin..

    stajyer damat bile bu kadar saçmalamamıştı..

    bu açıklamalar bile akp iktidarının artık fiilen bittiğini gösteriyor zira ya deliye yatıyorlar ya da abi bizim çapımız zaten buydu ne bekliyordunuz diyorlar...