hesabın var mı? giriş yap

  • 3 ev arkadaşı oturmaktadır ve bir tanesi üzerindeki elbiseyi ters giydiğini fark eder.

    1: aaa ben ters giymişim bu elbiseyi.
    2: olsun, annem "nazar değmez öyle olunca" derdi.
    1: benim annem "git çıkar onu, işlerin ters gider" derdi.
    3: benim annem "salak" derdi.

  • kulüple yapmış olduğu sözleşmenin yerine getirilmesini istemesi şımarıklık olarak görülen oyuncu. kulüp gereğini yapmazsa arroyo da yapmaz, maça çıkmaz. maaşını alamamak nasıl normal görülüyor anlamak güç. bu anlayışı değiştirmek, kurumsallaşmak lazım. bizi bu duruma bizzat getiren aysal kurumsallaşmasından bahsetmiyorum tabi.

    edit: futbolcu yazmışım, düzelttim.

  • japonya'nın "öteki"si.

    bugünkü adıyla hokkaido, ainu'ların, milattan önce başlayan, güneyden gelen istilalar sonucunda yoğunlaştığı yerdi ve ainu dilinde bu topraklar ezo olarak anılır, halka da genel olarak ezochi denirdi, kabaca "ezolu" gibi bir şey. ainular kendisine "ainu" demezmiş pek anladığımız kadarıyla...

    japonlar bugün artık japonların bile kabul ettiği gibi, sanılanın aksine "pür bir ırk" değildir. ainular da bugünkü japon milletinin atalarından biridir. esasen, japon adalarına ilk göçlerin, buralarda bolca bulunan istiridyelerde inci arayan inci avcıları olduğu söyleniyor. bilindiği gibi, başta çin olmak üzere inci kıymetli bir takı... zamanla, kıtlık, hastalık, nüfus artışı gibi sebeplerle çin'den ve kore'den (zaten japon adalarına gelen bütün göçler, başka bölgelerden de olsa aradaki kore'den geçerek geliyor denebilir) yeni göç dalgaları, ainuları kuzeye ittikçe itmiş, en sonunda ainu'lar hokkaido'da toplanmış. yüzyıllar boyunca burada yaşadıkları biliniyor.

    tokugawa döneminde ezo, adeta bir dış ülke gibi algılanıyor. insanların kafasında ainular "kutsal japon" topraklarına, güneş tanrıçası amaterasu'nun topraklarına dahil değiller. japonlara göre bu göçmen kavim "barbar, pis, incelikten uzak". 7. yy.'dan itibaren budizme geçen japonya, haliyle et yenmeyen, hatta dericilik, avlanma, av kuşu yetiştirme gibi "ölüm"le ilgilenen herkesin pis sayılıp kastdışına itildiği bir toplum. haliyle, avlanan ve et tüketen ainular onların gözünde en pis, en saflıktan uzak insanlardan... lakin, onları böyle kötülerken, tıpkı amerikalıların kızılderililere yaptığı gibi, incik boncuk, mutfak eşyası, sırlı çömlek kaplar ve bir kaç parça kılıç, kalkan vs. karşılığında bu insanların avladığı balık, karides gibi ürünleri, yüzdükleri postları, az miktarda altın ve diğer doğal kaynakları almayı hiç ihmal etmemişler. çıkaranlar "pis" ama, iş ticarete gelince sorun yok tabii. (budizme göre et yemiyorlar ama evet, deniz mahsulü tüketiyorlar. japonya'daki budizm algısının hint ya da çin budizminden son derece farklı olduğunu daha önce de belirtmiştim.)

    ainular fiziksel açıdan da japonlardan farklı olan bir etnik grup. saç, sakal ve bilumum vücut tüyleri japonlardan çok daha fazla, ki bu durum, japonlarca onların "hayvansılıklarının bir işareti" olarak yorumlanmış. ayrıca, yeraltına kazdıkları mağaramsı inlerde yaşamaları da, iklimle değil, yine onların hayvansı içgüdülerinin esirleri olmalarıyla bir tutulmuş.

    1600'lerden itibaren bir uç beyliği olan matsumae'nin güdümünde olan ainuların asimilasyonu 1830'lardan itibaren devlet politikası haline gelmiş. tokugawa şogunluğunca yollanan fermanlarda "onların yeme düzenini pirinçle değiştirmeye çalışın. sizin için çalışmayı kabul ederlerse onları pirinçle ödüllendirin. ainular kendi topraklarında kutsal japoncamızı konuşmasınlar ("yabancı topraklarda japonca konuşulması dili kirletiyor" mantığı var burada), ama eğer şogunluğumuzun toprakları içerisinde iseler, konuşabilirler. lakin siz yöneticiler, sakın ha ainu dilini konuşayım demeyin! eğer bir ainu, kendi geleneklerini bırakıp bizim geleneklerimizin yolunu tutmak isterse onu yıkayın, saçlarını kesin, yüzünü traş edin, ona bizim giyeceklerimizden sağlayın ve yiyecek temin edin" şeklinde emirler var.

    görüldüğü gibi, ainular kirli, ainular barbar, ainular pis. lakin japonlar için faydalı ürünler sağladıkları için tamamen yok edilmemişler, sadece boyun eğdirilmişler. öyle ya, japonlar budizm sebebiyle avlanamıyorsa, bu işi yapacak günah keçileri lazım.

    bir de tabii bazı adetleri japonlara tuhaf ve kirli geliyor. örneğin kadınlardaki bıyık şeklinde dövme. görülen bıyıklar, zannedildiği gibi kadınların bıyıklı olduğu anlamına gelmiyor, onlar dövme. neden bıyıkları çekici bulmuş olabilirler? bu kabilenin fiziksel güce dayalı bir yaşam tarzı var. bilindiği gibi bıyık, kesinlikle bir "erkeklik sembolü". göçebe kültürlerde ne vardır? iş dağılımı. zorlu coğrafyalarda, kadını "ev hanımı" yapacak, çalıştırmayacak lükse kimse sahip değildir (zaten o yüzden, binyıllardır kadını eve kapamak bir "zenginlik sembolü" olduğu için erkeklerce prestijli bulunur ya!) haliyle, güçlü, iş yapan kadınlar bu kültürlerde övülür. (benzerini anadolu kültüründe de bulabilirsiniz, eskiden evde kalan kızlar en çıtı pıtı, narin olanlarmış "tarlada iş yapamaz bu" diye...) fiziksel güç de erkeklikle eşleştirildiği için, bir erkeklik sembolü olan bıyık, kadınlarca bir "nişane" gibi taşınmış. benim teorim bu yönde.

    lakin dövme, japon kültürü içinde kesinlikle aşağılanan bir unsur, çünkü dövmeyi kastdışılar (parya - japonca adıyla hisabetsu burakumin), mafya üyesi suçlular ve ainu gibi "barbar"lar taşıyor. yani japon halkının kafasında "dövme=istenmeyen insan". nitekim imparator meiji, devrimden sonra ainuların dövme geleneğini yasaklıyor! japon kültüründe kirli olan her şey, diğer kültürlerde de kirli olmak zorunda!

    sonra, baştanrı ayı meselesi. tanrıçaları-tanrıları deniz, güneş, pirinç gibi şeyler olan japon mitolojisinde, herhangi bir hayvana tapılmaz. tapılan tek bitki olmayan yaratık, ejderlerdir ki, malum zaten onlar da mitolojik birer yaratıklar, onların gözünde hayvan değiller. haliyle, "kişinin tanrısı kendisine benzer" düsturuyla, ayıya ve daha bir çok hayvana tapan şamanistik ainular da kesin hayvan! oysa bu ayı ritüelinin ayrı bir amacı var. arkeologlar, bu bölgede soğuktan korunmak için ayı postunun çok değerli olduğunu söylüyorlar. fakat, bölgede ayı sayısı kısıtlı olduğu için, ainular onu tanrılaştırarak, bir nevi avlanmasının önüne geçmişler, soyunun tükenmesini önlemişler. sadece yılın belli bir günü ayı avlayan ainular, böylece hem fiziksel güçlerini kanıtlamış (bildiğiniz gibi, göçebe topluluklarda fiziksel gücü kanıtlamak için illa bir yarış vardır, kimisi için atla, kimisi için ayıyla) oluyorlar, hem bu avlayanın "gücü" onu sıcak tutacak ayı postuyla ödüllendirilmiş oluyor, hem de ayının kökü kurutulmuyor. nitekim bu ayıyı baştanrı edinme yoluna 15.-16. yy.'dan sonra geçilmiş, yani, japonya ile sürekli ticari temas kurup, onlara post satmaya başlandıktan sonra... haliyle, ayıların ilk anda fazlaca avlanılıp, sonra ayıların azaldığı görülünce, kökünü kurutmamak için böyle bir yola gidildiği açıklaması çok anlamlı, taşlar yerine oturuyor. (bu insanları bu noktada iyice kızılderiliye benzetiyorum, "beyaz adam" ya da "sarı adam" gibi doğanın kökünü kurutmayı değil, birlikte yaşamayı geliştirmişler. ama nedir, onlar "barbar", diğerleri "çok gelişmiş". peh.)

    ne yazık ki bu halk günden güne azalmış, bazıları genetik olarak yaşasa da kimlik olarak japonlaşmış. meiji döneminde, tarımsal ürünü arttırmaya önem verildiği için, bir çoğu tarım arazisine yerleştirilmiş, zorunlu eğitim ile de asimile edilmiş. hala ainu gibi yaşayanlar, neredeyse kızılderililer gibi göstermelik sayıda kalmış, mostralık olmuşlar.

    kuril ainuları 1940'lar civarında rus ve japonlar tarafından tamamen yok edilmişler. sakhalin ainuları ise hala hayatta, lakin sayıları sadece binlerle ifade edilebiliyor. bu halk, japonya'nın en kuzey ucu hokkaido'da yaşadığı için, bildiğiniz rus ve japon imparatorlukları arasında tampon bölge olmuşlar...

    japon adalarının bilinen ilk sahipleri olan ainuların durumu böyle... korelilerle birlikte, japonya'nın yaptığı bir diğer soykırım-asimilasyonun mağduru olarak...

    koreliler için (bkz: #29738202)

  • (#134798508) no'lu entry'me gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler:)) bu kadar çok mesaj alınca ben de devamını bekletmeden yazayım dedim.

    part 2.
    -arielle vandenberg (2011-2014)
    evet en son alex, alexa ile ayrılmış ve arielle ile sevgili olmuştu. :)
    öncelikle arielle'den bahsedelim. arielle aslında oyuncu ama o dönemler vine fenomeni olmuştu. (şimdi de love island sunuculuğunu yapıyor. bana hitap etmeyen bir mizah anlayışı olsa da instagram'da epey takipçisi var, influencer falan.)
    sanırım alex ile daha önceden arkadaşlarmış zaten, geçen yıllarda 2007'den fotoğraflarını paylaşmıştı. 1 2
    alexa ile ayrıldıkları duyulduktan iki gün sonra alex, yeni saç kesimiyle onun için yazdığı she's thunderstorms'u söylerken "i've been feeling foolish" olan şarkı sözünü 40. saniyede "i was feeling foolish" olarak değiştiriyor.
    sırasıyla suck it and see, evil twin ve black treacle klipleri çıkıyor. kliplerde matt helders ve o zamanki nişanlısı breana helders ön planda. daha sonra ocak 2012’de r u mine videosu çıkıyor ve alexa chung ile başlayan kız arkadaşı klipte oynatma geleneği arielle ile devam ediyor.
    şubat 2012'de havaalanında görüntüleniyorlar.
    2012-2013 ful onunla beraber.
    cadılar bayramı'nda florence and the machine olmuşlardı hhddhdhd
    2013 eylül'e geldiğimizde am albümü dönemi başlıyor ve aşırı popüler olmaya başlıyorlar. arielle de vine fenomeni oluyor. bu dönem alex'imizin en yakışıklı olduğu dönem olabilir. :) arielle sosyal medyadayı çok aktif kullanan biri olduğu için bol bol fotoğraf paylaşıyor. 1 2 3
    e peki alexa'ya ne oldu? bu konu hakkındaki genel düşünce şu: alexa chung zaten ilişkide baskın olan taraftı, erkek arkadaşını upgrade etmek istedi, ayrıldı ondan. ingiltere'de alexa'yı yeteneksiz ve sürekli ilgi odağı olmaya çalışan bir kız olarak görüyorlar aslında. 2013'te kitabıyla falan da baya dalga geçilmişti. 2013'e kadar birkaç ünlü erkekle de dedikodusu çıktı. (theo hutchcraft,chris martin, albert hammond jr,jared leto)
    ayrıldıktan sonra alex'in etrafta salak olacağını düşündü ama tam tersi oldu. daha cool gözükmeye başladı, arielle ile sevgili oldu, albümüyle de dünya çapında başarı elde etti.

    am albümünü incelersek do i wanna know mesela bir ayrılık şarkısı. bu röportajda 11:30'da özellikle bir kişi hakkında mı sorusuna "evet" diyor :)

    knee socks diyince akla alexa chung gelir zaten, alex ile beraberken'de giyerdi.

    fireside yine bir ayrılık şarkısı.
    "like in my heart there's that hotel suite and you lived there so long,
    it's kinda strange now you're gone"

    gelelim en tartışmalı olan arabella'ya. arkadaşlar isim benzerliğinden dolayı bu şarkı yıllarca arielle hakkında diye düşünülse de geçen sene matt'in eski eşi breana, arabella'ya gönderme yapan bir instagram yorumuna "bu şarkının kim hakkında olduğundan emin misin?" minvalinde bir şeyler yazarak arielle hakkında olmadığını doğruladı. zaten şarkıda anlatılan kızla arielle'in alakası bile yok. ama alex ile birlikteyken öyleymiş gibi davrandı. kendisi şu an böyle giyiniyor mesela. tarzı ve dinlediği şarkılar daha çok pop, tiktok şarkıları vs. ama alex ile birlikteyken sürekli alex şarkılarında ondan ilham alıyormuş gibi takılıyordu, knee socks falan paylaşıyordu shssgsgs.

    şarkı sözlerine bakacak olursak:

    "arabella's got some interstellar-gator skin boots" bu fotoğrafı alex çekmişti
    "and a helter skelter 'round her little finger and i ride it endlessly" 1.05
    "she's got a barbarella silver swimsuit" alexa barbarella hayranı.

    "arabella's got a seventies head
    but she's a modern lover" alexa'nın tarzı 60'lar 70'lerdir, bolca jane birkin ilhamlıdır hatta ona özeniyor baya.

    "that's magic in a cheetah print coat
    just a slip underneath it i hope
    asking if i can have one of those
    organic cigarettes that she smokes" 1 2

    bu arada arielle'in doğum gününde konserde "this one's for arielle" demişti shdhsh
    neyse şarkının ilhamı kimdir sorusunun cevabı size kalmış artık.

    alexa ile ayrıldıktan sonra ilk kez eylül 2013'de gq awards'ta konuşmuşlar, fotoğrafları çıkmamasına rağmen.

    bu sırada alexa'nın kitabı it çıkıyor. kitapta kalp kırıklığıyla ilgili bir bölüm var.
    "kalp kırıklığı ile ilgili sorun, kalbiniz kırıldığında kimsenin size yardım edememesidir. hiç kimse ve hiçbir şey. senin gibi hisseden bir karakter arayıp tek başına izlediğin filmler değil, yatağının yanına koyduğun bardaklar ya da viski şişeleri ve kesinlikle instagram değil. instagram'da “mutlu” göründüğünüz fotoğraflarınızı yayınlamak tüm çabanıza rağmen kırılan kalbinizi onarmayacak. instagram'a ne zaman sahte mutlu bir fotoğraf eklesen bir peri ölüyor. "

    "kendinize doğru filtrenin fevkalade gurur verici olabileceğini ve muhtemelen o kızın gerçek hayatta o kadar iyi görünmediğini hatırlatmalısınız."

    "garip bir şekilde, kırık bir kalp fiziksel olarak acıtıyor. göğsünüzde biri oturuyormuş gibi ağır geliyor."

    "hayatımın en kötü zamanında duyduğum en güzel şey şuydu: kızınızın kalbi kırıldığında ona ne söyleyeceğinizi bilmek için kalp kırıklığı yaşamanız gerekiyor.
    ben alexa chung ve bir gün bir kızım olacak ve ona ne söyleyeceğimi bileceğim. ben diyeceğim ki: kimse hayatı kalbi kırılmadan yaşamaz ve bir gün sen uyanacaksın ve her şey yoluna girecek.
    o günün gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum."

    kitapta şöyle bir hikaye anlatıyor bir de: bir gün mick jagger'ın eski sevgilisi marienne faithfull ile bir barda karşılaşmış. ona sormuş böyle bir ayrılığı nasıl atlattın diye. o da demiş ki "“dahhhling, you can’t believe the lyrics.”

    21 eylül'de guardian'da alexa'nın röportajı yayınlanıyor. "she and al, as she calls him, are still friends. 'oh yeah, he's my best friend,' she says quietly."

    neyse sonra 2014'e girerken arielle yine alex ile fotoğrafları yayınlıyor. hatta ocak'ta alex'in doğum gününde arkadaşlarıyla beraber kayak tatiline gidiyorlar. ama tatil dönüşü alex arielle'den ayrılıyor. arielle instagram'a ara veriyor. 2020'de podcast'te anlattığına göre o dönem çok üzülmüş depresyona girmiş çünkü alex ile sonsuza kadar beraber olacaklarını düşünüyormuş. en iyi arkadaşını kaybetmiş. ama aslına bakarsanız alex turner'ın timeline'ında arielle pek de önemli değil. zaten çok zıt karakterler. ayrıldıktan sonra da şarkı falan yazmadı onun hakkında.

    neyse sonra birçok hayran alex'i alexa ile gördüğünü söylüyor ama fotoğraf yok. bu sırada gitarist jamie ve katie'nin düğününe alexa da gidiyor (hepsi çok yakın arkadaş.)

    en sonunda da 2011'den sonra ilk defa 20 haziran 2014'te alex ile alexa'nın fotoğrafları çıkıyor. 1 2
    sonra alexa instagram'da şu yazıyı paylaşıyor.
    şuna baktığımızda alex'in yazısı sanki.

    13 temmuz 2014'te alex, alexa için yazıldığı bilinen she's thunderstorms'u söylemeden önce "i'll play a love song because i love you" diyor. insanlar bunun alexa için olduğunu düşündü (2007'de t in the park'ta tanışmışlardı.). ama seyirciye de söylüyor olabilir (daha önce suck it and see'den önce de yapmıştı.).

    ve en sonunda 31 temmuz 2014'te (ayrılıklarından tam 3 yıl sonra) alexa bir arctic monkeys tişörtüyle görülüyor.

    7 ağustos 2014

    7 eylül 2014

    işte bu dönemde alex bu kadar başarılı olunca alexa'nın onunla tekrar barışmak istediğini, 2014'ün sonuna kadar da beraber olduklarını söylüyorlar ama ne kadar doğru bilemeyeceğim.

    2015'e geldiğimizde ise yeni the last shadow puppets albümü için alex tekrar miles kane ile bir araya geliyor. ve bu sefer ortaya taylor bagley ile çıkıyor. bu arada fark ettiyseniz kızlar arasında hiç zaman farkı yok. adam 18 yaşından beri sürekli ilişki içinde. sanırım alex kendini bu şekilde mutlu hisseden bir insan ya da yalnızlıktan korkuyor ahshdgdg

    neyse. bu part da burada bitsin. aslında iki part yapacaktım ama çok uzun oldu. bundan sonra yine bir sürü olay var taylor-louise olayları, arada tekrar alexa ile görüşmeleri vs ama dediğim gibi çok uzun oldu yazar mıyım bilmiyorum. belki çok istek gelirse yazarım dhdgsgs. şimdilik son.

  • bir türk annesi klasiği daha. evde misafir filan yoksa sürekli bu tişörtler vardır annelerin üzerinde. kimisi desenlidir, kimisi düz renk. ama hepsinin ortak özelliği, kıyısında köşesinde çamaşır suyu lekesi olmasıdır. böyle benekli benekli, dalmaçyalı kıvamında. hiçbir zaman giymekten bıkılmaz. ortalama 5 ila 6 yıl sonra da yer bezi olur.

  • #fahişyemeğeboykot hashtag'i ile x platformu üzerinde başlatılmış olan boykot çağrısıdır.

    son yıllarda kalitelerinde ciddi düşüşler olan cafe ve restoranlardaki yiyecek ve içecek fiyatlarındaki fahiş fiyat artışına karşı başlatılan boykuttur.

    mevzu sadece enflasyon değil. bu ekonomik ve sosyolojik şartları fırsat bilip ücretlerde fahiş artış yapan her bir işletme için bir uyarı niteliği taşımaktadır. boykot edilen şey, işletmelerin fırsatçılığıdır.

    hashtag altında bir adet anket ve insanların görüş ve düşüncelerine bakılırsa hızla geniş kitlelere yayılan bir çağrı olmuş durumda.

    yiyecek, içeçecek sektörü için yapılan bu boykot çağrısı, ileride zincir marketler ve akaryakıt sektörü için de uygulanabilir.

    edit: yazar bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine, yapılan anket sonucunu da paylaşmak istiyorum. ilk boykot 20-21 nisan, cumartesi ve pazar günlerini kapsayacak şekilde olacak.

    link

    edit2: ancak, sadece bugünlere bağlı kalınmaması, kayda değer bir sonuç alınıncaya kadar bu boykotun kararlılıkla devam ettirilmesinden yanayım.

    edit3: biz dışarıda yemezsek ölmeyiz. ama bize bunu yapan aç gözlü, fırsatçı esnafın, bu ekonomik şartlarda ne kadar dayanabileceğini hep birlikte göreceğiz.

    edit3: bir yazar arkadaşımın çok güzel bir tespiti olmuş. covid zamanında biz esnafımıza sahip çıktık. onlar ise, ilk fırsatta bizden faydalanmaya çalıştılar. bu ihanetin mutlaka bir bedeli olmalı.

  • devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.

    antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.

    "ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
    hasta durdu.
    "kaç para kutusu hocam" dedi.
    200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
    "hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.

    o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.

    insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.

    dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.

  • tüm bu sıkıcılığına rağmen kendilerinden haz alabileceğiniz durumlar silsilesi vardır:

    a) kullandığınız internet tarayıcısına web scrobbler eklentisini kurmak ve desteklenen web sitelerinde dirsek çürütmek (ishkur's guide to electronic music, aphex twin, accuradio ve benzeri nice istasyondan/siteden skrop elde edebilmek mümkün). yapmanız gereken iki şey var: eklentiyi kurmak ve last.fm'inizi bağlamak. tadını çıkarmaya bakın!

    b) finale for last.fm ile tanışma vakti! profilinizi görüntüleme, haftalık chart'ınızı sütun grafik şeklinde alabilme, ios kullanıcısıysanız favori parçanızı, artistinizi, albümünüzü belli bir zaman dilimi ölçütünde araç takımı olarak ekleme (bunun dışında birkaç araç takımı daha var. ilgilisi kurcalayabilir, yardımcı olurum); kolaj oluşturma, herhangi bir parçayı manuel olarak ya da uygulama içerisinden dinleterek skroplayabilme; parça, albüm ve sanatçı bilgisini görebilme, spotify database'inde bulunmayan albümleri bütünüyle ya da opsiyonel olarak skroplayabilme gibi özellikleri mevcut.

    c) fmbot'a merhaba! sunucunuza ekliyorsunuz, keyfinize bakıyorsunuz. komutları öğrenene kadar sitenin yakasını bırakmıyorsunuz. bir noktadan sonra istemsizce ezberleyeceksiniz.
    burada tavsiye niteliğinde eklemek istediğim bir not var: chart'ınızı 10x10'a kadar oluşturabilmek mümkün. hazır böyle bir imkân sunulmuşken yanına sırasıyla "s, nt, r" eklerseniz chart'ınız albüm kapağı olmayan görsellerin atlandığı, adlarının olmadığı ve renk sırasına göre dizildiği bir hâl alıyor; bu vesileyle daha zarif görünüyor. tabii, bunun harici yine zaman damgası eklenebiliyor. elde edilen chart tivit olarak çakılabilir, eşe dosta atılabilir. biz az manyağı olmadık.

    ps. ürün yerleştirme yoktur. hepsi last.fm deneyimimi daha iyi bir hâle getirmek ve düşük bütçeli gönül eğlendirmeme yaptığım katkıların bir getirisidir. kâfidir.

  • küçükken izlediğim çizgifilmlerde adam koşarak uçurumun kenarına geldikten sonra birkaç saniye daha uçurumda koşmaya devam ederdi. sonra birden duruma ayıkıp aşağı baktığında altında boşluk olduğunu görünce düşmeye başlardı. kısacası seçimler geçene kadar on gün daha boşlukta koşacağız, kararın tercümesi budur.