ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
der untergang'daki hitler'in delirme sahnesi
-
bu sahneye konu olan asıl olay 76 yıl önce bugün yani 22 nisan 1945 yılında yaşanmıştır. ss-obergruppenführer felix steiner berlin'in geri alınmasına yönelik hitler'in verdiği emirleri uygulamaz. bunun nedeni askerlerinin hem sayıca daha az hem de moral ve donanım olarak yetersiz olmasıdır.
bu itaatsizliği öğrenen hitler de karargahında tam da bu filmdeki gibi göz yaşları içerisinde generallerine bir sinir patlaması yaşar ve ilk defa savaşın kaybedildiğini itiraf eder.
işte o sahne
edit: bu entry'yi öğle saatlerinde girdim. akşam olmadan ekşişeylere taşıdılar. bu entry'lerin ekşişeylere taşınması ile alakalı bir meramım var. zaman ayırıp okursanız sevinirim. (bkz: #121607422) bu editi de muhtemelen debe'ye taşınacağını düşündüğüm için yazdım.
lc waikiki'den giyinen insan
-
1990'larda çocuk olan insandır.
ahh ahh o dönemler lc waikiki'den giyinmek ne popüler bir şeydi. niye popülerdi tam olarak bilemiyorum ama lc waikiki'ye gidip maymunlu maymunlu eşofmanlar aldığımızı ve çok mutlu olduğumu hatırlıyorum.
3 aralık 2016 abdullah gül özel yayını
-
yine 3 saat konuşup hiçbir şey söylemeyecektir.
çakal uzi sefo ezhel murda mero
-
kandil dağ kadrosu sandığım liste.
mühendis olmanın artık hiçbir havası kalmaması
-
ülkede,
adalet olmadığı için avukatlığın,
güvenlik olmadığı için polisliğin,
habercilik olmadığı için gazeteciliğin,
eğitim sistemi olmadığı için öğretmenliğin pek bir anlamı kalmadı.
bilim olmadığı için de mühendislik bitiyor.
hadi herkes imam olsun.
poyraz karayel
-
hayatımda gördüğüm en güzel en güzel en güzel "ameliyat sırası rüyası"nı şu an yayınlamakta olan dizidir.
--- spoiler ---
poyraz: beni normal olmaya zorladılar, olmayınca da anormal dediler...
savcı: itiraz ediyorum! kitaptan kopya çekiyor...
--- spoiler ---
(bkz: oğuz atay)
(bkz: tutunamayanlar)
edit: istek üzerine link ihtiyacı doğmuştur, buyrun. ben ölemem yaa!!!
coca-cola içenlere fırça atan türbanlı ofis kızı
-
(bkz: türbanlıya pedinin markasını sormak)
(bkz: türbanlıdan pedinin markasını öğrenebilmek)
(bkz: bravo)
(bkz: kız sana aşık olm)
superman'ın tek kolunu önde tutarak uçması
-
filmlerde pek yansıtılmıyor ama çizgi romanlara bakarsanız superman aslında uçmuyor, zıplıyor. geldiği gezegenin yerçekimine göre dünyanın yerçekimi kuvvetli olmadığı için uzun mesafeleri bu şekilde kat ediyor, hatta gücünün kaynağı da budur. buna benzer bir düşünce dragonball z animesinde de var. g kuvveti falan...
daha büyük mesafeleri zıplamak için de bir noktaya ulaşmak istercesine kolunu kullanıyor. filmlerde, bu pek yansıtılmayınca da çok saçma duruyor.
volkswagen'in slovakya'yı tercih etmesi
-
asgari ücret çin'in altına düşmüşken fabrika bile açmıyor kimse. şüphesiz ki burada akp'ye oy verenler için nice dersler vardır.
guns germs and steel
-
okudugum kurgu olmayan kitaplar arasinda en sevdigim ikinci kitap. birincisi (bkz: thinking fast and slow)
jared diamond da ayni daniel kahneman gibi bilimsel calismalarin sonucunu kendi kisisel hayat tecrubelerinden anektodlarla susledigi icin iki kitap da su gibi akiyor.
su gunlerde sozlukte cok tartisilan bu kitaba kendim anladigim kadariyla asagidaki gibi neseli bir ozet gecmek istedim ki henuz okumayanlarin da az biraz fikri olsun.
kitabin ana fikri nufus yogunlugunun daha yuksek oldugu bolgelerde gelismislik uc koldan ilerleyerek artar. nufus yogunlugu ise yiyecek uretiminin artmasiyla artar. yiyecek uretiminin artisi kilogram cinsinden degil kalori cinsinden olculur dolayisiyla bir bolgenin verimli olmasi icin o bolgenin kosullarinin bir protein-karbonhidrat ciftinin uretimine elverisli olmasi gerekmektedir tarihsel olarak one gecmek icinse bu gida ciftinin ilgili bolgede vahsi olarak mevcut bulunmasi ve evcillestirme icin gereken sartlari saglamasi gerekir. ortadogu'da mercimek-bugday, uzakdogu'da pirinc-domuz, amerika'da misir-fasulye ciftleri gibi...
kitaptan direkt alinti yapmak gerekirse "birkaç yüz kişilik bir toplumun
tam bir yalıtılmışlık içinde sonsuza kadar yaşamasına olanak yoktu. dört bin
kişilik bir halk 10.000 yıl ayakta kalabilirdi ama önemli kültürel kayıplara uğrar,
icatlar konusunda hayli başarısız olur, maddi kültürü eşi görülmemiş derecede
basit kalırdı." yani isolation is not good for me, hem bir toplum kendi icinde ne kadar dipdibeyse hem de diger insan topluluklariyla ne kadar cok gorusuyorsa o kadar gelisiyor.
peki simdi bir de kitabin ismine ilham olmus gelismenin uc kaynagina deginelim kisaca:
1) guns; tufek kulaga hos gelen, estetik bir ceviri itiraz edemem kitabin turkce ismine ama silahlar deyince aslinda dipdibe ve kalabalik bir toplumu duzenlemek icin ihtiyac duyulan tehditlerden bahsediyor jared diamond. evet biraz zorlama ama buna yasalar da dahil. kalabalik ve dibdibe bir toplum duzen saglamak icin silah gelistirmek zorunda kalir ve bu silahlari fetih yapmakta ve olasi tehditleri bertaraf etmekte kullanir. boylece daha cok kaynaga ulasip daha uzun sure yasayarak daha gelismis olur.
yine kitaptan direkt bir alinti yaparak tufege olan ihtiyacin kaynagini anlayalim:
"akraba olmayan yabancılar arasındaki çatışma sorunudur.
toplumu oluşturan insanların sayısı arttıkça bu sorun astronomik şekilde büyür.
yirmi kişilik bir oba içindeki ilişkiler 190 ikili ilişki içerir (20 kişi çarpı 19 bölü
2) ama 2000 kişilik bir obada bu sayı 1.999.000 e yükselir. her bir ikili kanlı bir
tartışmada patlamaya hazır saatli bir bomba demektir. oba ve kabile
toplumlarında her öldürme olayı genellikle bir intikam girişimine yol açar,
böylece toplumun huzurunu kaçıran sonu gelmez bir cinayet ve karşı cinayet
döngüsünü başlatır.
herkesin herkesle akraba olduğu bir oba toplumunda kavga eden her iki
tarafın akrabaları da aynı anda aracılık etmek için işe karışır. pek çok kişinin
hâlâ birbiriyle akraba olduğu ve herkesin en azından birbirini adıyla tanıdığı
kabile toplumlarında ortak akrabalar ve dostlar kavgada arabuluculuk eder. ama
herkesin herkesi tanımasına olanak veren "birkaç yüz" eşiği bir kez aşıldıktan
sonra sayısı artan ikililer birbiriyle ilişkisi olmayan yabancılardan oluşur.
yabancılar kavga ettiği zaman orada bulunan insanlardan pek azı kavgayı
durdurmakta özel çıkarı olan, her iki tarafın da dostu ya da akrabası olacaktır.
bunun yerine seyredenlerin çoğu kavga edenlerden birinin dostu ya da akrabası
olacak, onun tarafını tutacak, iki kişilik bir kavgayı genel bir arbedeye
dönüştürecektir. bu yüzden de anlaşmazlıkların çözümünü üyelerine bırakan
büyük hacimli bir toplumun patlayıp havaya uçması kaçınılmazdır. binlerce
insandan oluşan toplumların, ancak gücü tek elde toplamak ve anlaşmazlıkları
çözmek için merkezi otorite geliştirirlerse ayakta kalabileceklerini bu olgu bile
tek başına açıklayabilir.
2) germs, mikrop. evet mikrop kalabalik tarim toplumlarini hem kirip gecerken hem de geri kalanlari kendine bagisik hale getirir. sizin toplumunuzun bagisik olup yabancilarin bagisik olmadigi ne kadar cok mikrobunuz varsa fethedilemeye karsi o kadar direncli olursunuz ve daha uzun yillar medeniyetinizi surdurursunuz. medeniyetiniz ne kadar uzun surerse gelismisliginiz de o kadar artar. avci-toplayici kucuk toplumlarin karmasik mikroplar uretmesi mumkun degildir cunku az sayida konaktan sonuncusu da oldugunde mikrobun hayatta kalip evrimsel olarak karmasiklasmasi da mumkun olmaz.
3) steel, celik. gelismis aletleri temsil eden altbaslik. aslinda bu cogumuzun asina oldugu bir altbaslik. tarimsal uretim arttikca toplum icinde herkesin uretime katilmasi gerekmez toplum uretime katilmayan yoneticileri, ruhban sinifini sanatcilari, mucitleri ve bilim adamlarini da besleyebilir. bosa cikanlar da din, yazi, makine ve takvimi hayal edebilecek bos zamana sahip olur ve gelismislik artar.
iste boyle sevgili sozlukcu, ozet dedin iki saattir okuyoruz diyeceksin ama mevzuyu bundan daha kisa anlatmak da pek mumkun degildi. simdi en azindan konu hakkinda bir fikrin var.
eda taşpınar'ın üstsüz güneşlenmesi
-
fotoya baktım da allah'ın gücüne gitmesin fırına sürülmeyi bekleyen yılbaşı hindisine benzemiş aynı.
almora
-
2014 yazında nasıl olduğunu hatırlamadığım ama iyi ki de olmuş dedirten bir şekilde tanıştım bu grupla. kıyamet senfonisi, ay ışığı savaşçısı derken, rüzgarın kızı, güneşin ozanları, cyrano, masalcı... bu gitti böyle ve en sevdiğim grupların arasında yerini aldı, evet belki diğer gruplar kadar iyi değiller ve evet belki eksikleri de var ama olsun lan. özellikle türkiye'den böyle bir grup çıkabilmesi çok hoşuma gitti arkadaş ve bunu bir milliyetçilik ürünü olarak söylemiyorum türkiye koşullarında böyle bir grup çıkarmanın zorluğunun az çok farkında olduğum için diyorum. tabi türkiye'deki her güzel şey gibi, bu grup da maalesef fazla dayanamamış, dağılmış. yazık olmuş.