hesabın var mı? giriş yap

  • komutana maeve binchynin yalnız kadınlar sokağı* kitabını okurken yakalanan askerin yaşadıkları:

    - asker!
    - emredin komutanım!
    - napiyosun oğlum?
    - kitap okuyodum komutanım.
    - ne kitabı lan?
    - roman komutanım.
    - adı yok mu bu romanın?
    - yalnız kadınlar sokağı komutanım.
    burada komutan biraz durup düşünüyor ve sonra daha sakin bir ses tonuyla:
    - nerdeymiş bu sokak lan?
    - onu bulmak için okuyorum komutanım.

  • çok yakın bir arkadaşımın eşini kanserden kaybettik geçen kasım ayında.
    ölen arkadaşım rus vatandaşıydı ve evliliklerinin 5.yılında türk vatandaşlığını almak üzereydi, üç seneye yakın zamandır işlemler bir türlü tamamlanamıyordu.

    2018 sonunda kansere yakalandı, atlattı. ikinciye nüksetti.
    oturum izni vs diye uğraştı hep hastalığı devam ederken de.
    tabii polis 3 kere randevu verdi "gelip evde ziyaret edeceğiz" diye ama gelemedi.
    kızcağız hastalık ikinci kez nüksettiğinde durumu ağırlaşma emareleri gösterirken bile işin titizlikle yürümesi için randevuları evde bekledi.
    kemoterapisi devam ederken göç idaresinden çağırdılar, o kalabalığa, o ortama zorla soktular 5 dakikalık basit bir işlem için.
    o gün olmazsa olmaz diye bastırarak.
    gitti.
    işlem olsun diye.
    derken hastaneye yatırıldığında polis biz geldik evde yoksunuz dedi habersizce.
    kızı hasta yatağında üzdüler.
    ve durumu aniden ağırlaşıp 10 günde bizlere veda etti genç yaşında.
    vefatından sekiz ay sonra dün eve tebligat gelmiş.
    "tebrikler vatandaşlığa kabul edilmeye hak kazandınız, fotoğrafınızla gelin."

    burokrasinin yavaş işlemesi mi?
    genç bir bilim insanının hayatının baharında göçüp gitmesi mi?
    diye kaybolduğumuz bir anda eşinin kaybına alışmaya yeni başlayan biri için hayatın böylesine iç burkması ve o anlara şahit olmanız...

    her şey bazen o kadar anlamsızlaşıyor işte.

  • bunun bilimsel bir teoriden cok felsefenin alanina giren bir paradigma olabileceği yonunde iddialar vardir. $oyle ki; bir sorunun bilimsel arastirmaya konu olabilmesi icin olculebilir ve tekrarlanabilir (deneysel) olmasi gerekmektedir. "tanri var midir?", "evrenin di$inda ne var?", "ruh nedir?" vs. gibi sorularla bilimin alakadar olmamasi merak eksikliginden, bilim insanlarinin inancsizligindan ya da bilgi beceri yetersizliginden degil yanli$lanamaz / kanitlanamaz olmasindan kaynaklanmaktadir. bu baglamda supersicim teorisi ya da her $eyin teorisi de planck uzunlugundan kucuk olan $eylerle (ne demekse) ugra$ma ya da bir nevi her $eyi kapsayan (her olcekte her zaman gecerli olmu$ olacak olan gibi bi$eyler), ondan yola cikilarak her $eyin turetilebilecegi iddiasında olma gibi nedenlerle bilimsel olarak kabul edilmemek istenmektedir.
    gunumuz biliminin eri$tigi nokta goz onune alindiginda hak vermemek elde degildir. fakat tarih, bilimin kolunun asla uzanamayacagi iddia edildigi halde bilim kitaplarinin tozlu sayfalarinda yerlerini almi$, bu gun her kesce kabul edilen aciklanmis ve kanitlanmis olay ve olgularla doludur; (bkz: atomalti parcaciklar), (bkz: dna), (bkz: bilgisayar) hatta (bkz: bakiri altina donu$turme)...

  • bronz çağı çöküşüne sebebiyet veren bir insan kitlesi var, bunlara "deniz insanı" (sea peoples) deniyor, ama kökenleri muamma.

    ve evet, akdeniz'e kıyısı olan medeniyetlerden sadece mısır medeniyeti ayakta kalabiliyor.

    bazı mısır kabartmalarında ("delta muharebesi" kabartması gibi) mısırlıların, denizden gelen bir halkla savaştığı sahneler resmedilmiş.

    150-200 sene boyunca bu yıkıma karşı mücadele vermiş ve özellikle öne çıkmış olan hükümdarlar 2. ramses, merneptah ve 3. ramses'dir.

    o dönemden kalan ilginç yazışmalar da var. bugünkü suriye topraklarındaki ugarit devletinin kralı, aynı zamanda babası olan komşu kraldan yardım istiyor (alasiya diye bir devlet, bugünkü kıbrıs adasında olduğu düşünülüyor).

    mektupta "baba, benim tüm askerlerim hatti'de (hitit devletinin toprakları) olduğunu, tüm gemilerimin lukka'da olduğunu (likya'nın eski adı) bilmiyor musun? şehrimi yağmaladılar, yaktılar, yıktılar, kötü şeyler yaptılar, bunu sadece yedi gemiyle yaptılar!" diye resmen ağlıyor.

    kıbrıs'ta bulunan bazı kazılarda ufak "hazineler" bulunuyor. bunların da aynı dönemlerde, işgalden ve kıyımdan kaçmak zorunda kalan zenginlerin mallarını "sonra gelip alırız" diye gömdükleri yerler olduğu düşünülüyor.

    hitit devleti ortadan kalksa bile, sonrasında hitit artığı başka devletler devam ediyor. üstüne lidya, likya, truva güçleniyor. orta anadolu'da bulunan hitit devletleri, asurlular tarafından işgal ediliyor ve bütün hatti halkları asimile oluyor.

    asurlulardan sonra akamenid persler var, sonrasında neo-babil var, ermeni krallıkları var...

    kendileri de hint-avrupa kökenli bir grup olan hititler, kendi devletleri tamamen çöküp bir daha bir devlet oluşturamayınca, ve ufak gruplara bölününce, önce semitik bir halk olan asurlular tarafından tamamen devlet yapıları yıkılmış, sonrasında ise diğer hint-avrupa kökenli ve hititçeye daha yakın lisanları konuşan diğer devletler tarafından (pers) tamamen asimile edilmişler.

  • kimse yüzde 80 faiz verin demedi ki böyle bir açıklama yapılıyor. enflasyonun ilk yükseldiği zamanlar reel faiz oranını azıcık yukarı artırmak bile bu enflasyon sarmalına girmemizi engellerdi. ülkede %20 faiz varken bir anda doları yükseltip faizleri indirirseniz o enflasyon size bir yıl içinde tuik masalına göre %80 olarak geri döner. seçim zamanı koltuk kapmak için de realiteden uzak açıklamalar duymak insanı çileden çıkarıyor.

  • ilk otomatik vites araba kullanma deneyimim(şirket aracı);

    aaa ne güzel lan sol ayağım boşta kaldı!
    frene neden bu ayağımla basmıyorum ki? evet mantıklı.
    basıyorummm, bastım..

    sonuç; sağ koltukta oturan ve emniyet kemeri takmayan müdürümü ön cama sümük gibi yapıştırdım..

  • iletişim devimiz, gururumuz, selocanımız turkcell'imizin bir iletişim devine yakışır şekilde, twitter'a erişim engeli için dava açması.

    bunu yaparken twitter adreslerini askıya falan almadılar tabi. "twitter'a erişim engellensin diye dava açalım ama kaybederiz falan, hesabımızı açık tutalım, ne olur ne olmaz" mantığı var sanırım.

    sen ne büyüksün turkcell. sen ne yücesin turkcell. yönetim kuruluna atilla koç'un atandığı turkcell. ensar vakfının yılmaz destekçisi turkcell.

  • barış bıçakçı'nın son 20 yılın türkiye edebiyatının başına gelen en güzel şey olmasının sebebi, sayfalarca anlatılacak bir duyguyu tek cümleyle o sayfalardan daha derin ve net anlatabilmesidir. yeni kitabı seyrek yağmur'da yine öyle cümlelere çarpılacaksınız. kitabı bugün alıp bitirdiğim saatten beri düşündüğüm, kişisel tarihimize çentik atan her bir kitabı için okuru olarak teşekkürün gönül borcum olduğudur...