• batı suriye'de akdeniz'e kıyısı bulunan antik kent .
    i.ö. 1450 - 1195 yılları arasında bir ticaret kenti olarak hareketliydi ancak bir depremle yerle bir oldu. 1929 yılından itibaren, harabelerinde yapılan kazılar, tarih açısından önemli tabletler ortaya çıkardı.
    haklı ugaritçe denilen bir sami dili konuşuyordu.
  • lazkiye yakinlarindadir, burada bulunan eserler ve yeryuzunde bulunan ilk yazili belgelerden olan kil tabletler, halep muzesi'nde sergilenmektedir.
  • dunyanin bilinen en eski sarkisinin (hurrian hymn) notalarinin bulundugu, suriye'deki "ras shamra" kentinin antik donemdeki adi.
  • ugarit krallığı'nın hükmettiği alan günümüzün lazkiye kentinin kuzeyinde ve güneyinde sahil boyunca uzanan dar bir ovayı ve bölgeyi asi vadisi ile iç bölgelerden ayıran, suriye alevileri'nin kutsal dağı cebel ansariye'nin yamaçlarını kapsamaktadır. bu alanın, kuzeyde yerel mitolojide tanrı baal'in yaşadığı yer olan cebel akra dağı'nın yüksek kayalıkları ve güneyde de ovanın deniz ile yalıyar arasında boğulup kalmış olması, 2000 kilometrekareyi hiçbir zaman aşmamış bir çevrenin doğal sınırlarını çizmektedir. günümüzde ras şamra olarak bilinen ugarit kenti adı ilk olarak ebla arsivleri, tell-el amarna mektupları ve boğazköy'de ortaya çıkarılan hitit yazılı belgelerinde görülmüştür. lazkiye kentinin 10 kilometre kuzeyinde ve sahilden yaklaşık 1 kilometre uzakta yer alan ras şamra höyüğü 1929 yılında bir rastlantı sonucu keşfedilmiştir.
  • ugarit, antik çağda m.ö. 3. binyıl ile 10. yüzyıla kadar olan bir tarih aralığında doğu akdeniz’in en önemli ve en büyük kentlerinden biriydi. bugün, özellikle 2. binyıl için tarihini en çok bildiğimiz doğu akdeniz kenti ugarit’tir. bunun sebebi de buranın bir süre boyunca, yaklaşık 200 yıl hitit devleti’nin egemenliğinde kalmış olmasıdır. günümüzde suriye kıyılarında ras shamra olarak bilinen ugarit, yakın zamandaki keşiflere kadar bu bölgede varlığı bilinen kapsamlı ve türlü arşivlerin olduğu küçük kent devletlerinden yalnızca biriydi. ugarit’teki ve çevresindeki kentlerde bulanan metinler, yaklaşık 1400’den 1100’lü yılların sonrasına dek geçen dönemde levant kentlerinin tarihi, toplumu ve kültürüyle ilgili epey ayrıntı vermektedir. bu dönemde peş peşe gelen hitit saldırılarının sonucunda kuzey suriye’deki mitanni devleti’nin gücü sarsılıyordu. ı. suppiluliuma (1370-1330) sonunda şam’a kadar uzanan bütün kuzey suriye topraklarını hitit ülkesine katmayı başarmıştı. ugarit de bu sıralarda hititler’in eline geçmiştir. dolayısıyla ugarit’teki arşivler, bölgedeki hitit egemenliğine ışık tutan çok önemli metinler barındırmaktadır.

    ugarit kentinin arkeolojik keşfi tesadüfen gerçekleşmiştir. 1928’de şans eseri bulunan kesme taştan yapılma tonozlu mezarlar, bu bölgede araştırmalar yapan fransız arkeologların dikkatini çekmiştir. ilk olarak ras shamra’ya ve ugarit yakınlarındaki çağdaşı bir kent olan mahaddu (minet el-beyda)’ya yönelen arkeologlar bu iki kentin, özellikle de ugarit’in doğu akdeniz’deki diğer kentlere oranla daha büyük olduğunu görmüş, ve buranın önemli bir kent olduğunu anlamışlardır. burada yapılan kazılar sonucunda 1 hektardan daha geniş bir alanı kaplayan büyük bir taş saray ortaya çıkartıldı. olasılıkla mesleki mahallelere bölünmüş, iki katlı evlerin dizildiği sokaklarıyla bayındır ve büyük bir kent yapısının ortasında; merkezinde en büyük sami tanrılarından baal ve dagan’a adanmış iki tapınağı olan bir akropol yer alıyordu.

    15. yüzyıldan 12. yüzyılın sonuna dek ugarit’teki yaşamın neredeyse bütün yönlerini yansıtan pek çok avlu, dikmeli geçitler, sütunlu giriş kapıları, sütunlu salonlar, ekili bahçeler ve çok sayıda çivi yazılı tablet bulundu. ana saray yapısındaki büyük arşivden başka, birkaç küçük binadan da arşivler çıkmıştır. ki bu da, ugarit’in siyasi ve ticari hareketlilik açısından çağdaşı levant kentlerine nazaran daha önemli bir merkez olduğunu göstermektedir.

    bu döneme ait tabakalardan sonra devam eden kazılarda ras shamra’nın neolitik dönemde de iskan görmüş olduğu, hatta levant bölgesindeki en önemli neolitik ve kalkolitik merkezlerden biri olduğu, ayrıca 3. binyıldan 3. yüzyıla dek hatırı sayılır bir ticaret merkezi olarak kaldığı keşfedilmiştir. öyle ki erken kalkolitik ve geç neolitik çağlar için, doğu akdeniz bölgesindeki prehistorik kültürlerinden bahsedilirken, amuq ve ras shamra kültürü ifadeleri kullanılır. bu durum, ugarit’in levant bölgesindeki konumunun kente sağladığı avantajları da anlamımızı sağlar. kıyı kenti olması ve diğer kıyı kentlerinden farklı olarak kıyıdaki dağ sıralarından ayrılarak suriye’nin iç bölgelerine de açık olması ugarit’i coğrafi olarak diğer kıyı kentlerinden ayırır. bu durum da, ugarit’in doğu akdeniz, suriye ve anadolu arasındaki ticarette kilit rol oynamasını sağlayan etmenlerden biridir.

    ugarit kentinin boyutları bilinirken, devletin topraklarının nerelere uzandığı kesin olarak bilinmemektedir. mahaddu’dan başlayıp ugarit dilindeki tabletlerin hala göründüğü liman kenti suksi’ye (tell sukas) kadar kıyı şeridini kapsadığı bilinmektedir. ancak sınırların iç bölgelere ne kadar uzandığı kesin olarak bilinmiyor. bazı antlaşmalarda yer verilen göndermelerden orontes’e (asi) ve buranın biraz daha kuzey doğusuna ulaşmış olabileceği çıkarımı yapılabilir. ugarit etki alanına bitişik devletler kuzeyde mukis, doğuda nuhasse, ve güneyde amurru’ydu. ayrıca ugarit’in denetim altında tuttuğu iki devlet daha vardı: siyannu ve b’ir.
    ugarit’in sosyo-ekonomik manzarası irili ufaklı köyler ve küçük kasabalarla doludur. başlıca geçim kaynağı tarım, halkın büyük çoğunluğunun katıldığı bir üretim faaliyetiydi. kral ve yüksek rütbeli memurlarıyla oldukça az sayıdaki kölelerden başka, nüfus özgür yurttaşlardan oluşuyordu. “kralın adamları” adıyla sınıflandırılan bazıları, örneğin silahtarlar, çömlekçiler, büyük tüccarlar, devlet için yaptıkları hizmet karşılığında kraldan arazi bağışı alır, geri kalanlarsa kendi tarlalarını ekerdi.

    doğu akdeniz için elzem olan temel gıda maddeleri; tahıl, üzüm, zeytin ve zeytinyağı gibi ürünlerden başka ugarit’te, mahaddu’da ve suksi’de iskele çevresindeki, depolarda istif edilmiş amforalar, ticari miktarlarda zeytinyağı üretimine işaret eder. şarap ve tuz ihrcatı da yapıldığı bilinmektedir. ayrıca el sanatlarında da ustalaşma söz konusuydu. levant’ın ünlü mor boyasıyla süslenmiş keten ve yün kumaş ihracatı çok genişti. bu malların ticareti ege adaları, kıbrıs, girit, anadolu’yu kapsayacak kadar genişti. suppiluliuma dönemine tarihlenen bir antlaşmaya dayanarak, hitit devleti’nin ugarit’ten aldığı haracın önemli bir kısmının bu mor boyalı kumaşlar olduğu anlaşılmaktadır.

    bu haraçlara ihracatının da yapıldığını bildiğimiz iyi işlenmiş altın ve gümüş eşyalar da dahildi. ayrıca yine doğu akdeniz’de çok rastlanan fildişi işçiliği de gelişmişti ve fildişi ürünlerin ihracatı da yapılıyordu.
    tüccarlar özellikle ugarit arşivlerinde öne çıkan bir gruptur. metinler ticaretle yalnız ugarit yurttaşlarının değil, başka yerlerden gelip burada üslenmiş kimselerin de uğraştığını ortaya koymaktadır. örneğin hitit kilikyası’ndan uralı tüccarlar küçük ama etkili bir topluluk oluşturuyordu. alasiya’dan (kıbrıs) gelen tüccarlar da ugarit’te faaliyet gösteriyordu. ugarit’te minos ve miken yapımı eşyaların bulunması egeli tüccarların da burasıyla ticari bağ kurduğunun göstergesidir. kuzey suriye’den kilikya ve kuzeydeki bölgelere olduğu kadar kıbrıs ve batısına yapılan ticaretin büyük bölümünün yürütülmesinde ugarit’in eşsiz bir konumu vardı. burası aynı zamanda eski ticaret yollarıyla fırat boyundaki karkamış ve emar ile bağlantılı olup, mukis üzerinden iç anadolu’ya uzanan yolun bir kısmını denetleyen bir kentti.

    ugarit’in geniş arşivlerinde yer alan özel isimlere bakılarak nüfusu çoğunluğunun sami kökenli insanlardan ve hurriler’den oluştuğu anlaşılır. kent devletinin uluslararası bağlantıları birkaç yabancı dilde yazılmış metine de yansımaktadır: zamanın diplomatik dili olan akadca maddeler, mısır hiyeroglifiyle yazılmış metinler, hititçe ve hurrice metinlerin yanında az sayıda kıbrıs-minos dilinde metin de bulunmuştur. ancak bu yazılardan en önemlisi yerel alfabetik yazıdır. ugarit alfabesi olarak adlandırılan ve daha çok kenanca denilen bir sami dilinde yazılan bu yazı, çivi yazılı bir alfabe yazısıdır. doğu akdeniz’de görülen ve bugünkü grek ve latin alfabelerine kaynaklık eden işaretlerden bağımsız ve onlardan daha önceye tarihlenen bu çivi yazılı alfabetik yazı, eskiçağ tarihinin hala çözülmemiş problemlerinden birisidir. zira hem çivi yazısını alfabeye çevirmiş olması, hem de arami ve fenike alfabelerinin işaretlerinden tamamen farklı olması, ugarit alfabesinin kökenini büyük oranda belirsiz kılar. ugarit dilindeki metinler deri, tahta ya da papirüs yerine kil tabletlere yazıldıkları için daha dayanıklıdırlar. onlarca belge arasında idari, hukuki, iktisadi, siyasi ve edebi metinler de yer alır. hatta daha sonraki tarihlerde eski ahit’te görülen şiirlerden bazılarıyla aralarında çarpıcı benzerlikler olan birçok dini içerikli metin bile bulunmuştur.
  • hurrice dilinde yazılmış notalar bulunmuş tabletlerde.

    bugün yeniden seslendirilmiş şarkılar:
    https://youtu.be/brvy4bbk2zq
    https://youtu.be/9c-hmfn610g

    makale: http://www.openculture.com/…-song-in-the-world.html
  • ugarit tanrı ve tanrıçaları:

    - el : tanrıların en büyüğü ve babası. ırmakların çıktığı kaynakta oturur. "boğa el" olarak da bilinir.
    -baal , hadad : el'in oğlu, yağmur ve şimşekleri kontrol eder. dolayısıyla bereket tanrısıdır. "bulutların binicisi" olarak da bilinir.
    -yam-nahar : denizlerin ve ırmakların tanrısı.
    -şapaş : güneş tanrıçası.
    -aştoret : el'in karısı, tanrıların annesi.
    -aşerah : denizin hanımefendisi. el'in kızı, baal'ın kardeşi.
    -mot : yeraltı ve kısırlık tanrısı. el'in oğlu.
    -yarik : ay tanrı.
    -hiribi : yaz tanrısı.
    -nikkal : toprak, meyve tanrıçası.
    -anat :bakire tanrıça. baal'in kardeşi ( karısı?), ayrıca savaşçı yönü de var ( artemis gibi).
  • suriye'de lazkiye yakınlarında akdeniz'e kıyısı bulunan antik bir liman şehridir.
hesabın var mı? giriş yap