hesabın var mı? giriş yap

  • tapınakçıların o'nu infaz etmesine sebep olan en isabetli gerekçe şu :

    gündem 2003 amerika-ırak savaşıydı.
    okyanusun ötesinden gelen talep üzerine mecliste bir oylama yapılıyordu.
    "harekatta türk üslerini + türk askerini de kullanalım" tezkere oylaması.
    bunun sonucu hem reelde hem de dizide amerika'nın istediği gibi sonuçlanmadı.

    ( o zamanlar meclis, milletvekilliği gibi şeyler önemli şeylerdi. bir milletvekili kendi genel başkanından farklı düşünebiliyor, oylamada red oyu kullanabiliyordu. sonra amerika türkiye'ye çuvalla yanıt verdi de polat ve saz ekibi sinema filmi ile intikam aldıydı )

    neyse uzatmayim.
    yukarlardan gelen talimatların tbmm'den geçmemesi mevzusunda mehmet karahanlı'nın konuya yeterli özveriyi göstermediği düşünülüyordu. hatta karahanlı'nın telefonda başbakana çıkan sonuçtan memnuniyetsizliğini belirttiği bir de sahnesi vardır.

    sonrası malum. fişini çekiverdiler.

    debe editi:
    ilginiz için teşekkürler sözlük, imla kusurları giderilmiştir

  • birçok ortamda kendisine rast gelinebilen bu tür, ülkesine gelen her yabancının kendisi ile konuşmak dışında bir arzusunun olmadığını düşünür. turisti kitleyip ingilizce idmanı yaparken kullandığı metodlar vakit vakit hunharca olabilir. türkçe atasözleri ingilizce'ye çevirmekten tutun da, kurtuluş savaşını ingilizce anlatmaya varana kadar türlü türlü garip huyları vardır. misafirperverlikle alakası olmayan bu davranışı bir yere kadar turist tarafından hoş görülecektir kuşkusuz, ama bayma sınırı da yakındır.

    - turkey is a bridge. on one side, asia, on the other, europe! very geopolitical, very.
    - ehih
    ...
    ...
    - we have a saying... in turkish... drop by drop, aaaa, turned into a lake!!!
    - ehih
    ...
    ...
    - and then he said... armies! first target is mediterranean sea! hoo! forward!
    - ehih
    ...
    ...
    - the umbrella... you stick in ass... does not open. it doesn't.
    - ehih

  • para var ki veriyoruz vergisini.

    halkın gözünün yaşına bakılmadan müteahhitlerin vergi borcunu silmek için yapılan ilave halk vergisidir.

  • yurtdışında masterchef: kendi yaptığım sosisi tütsüleyip, ızgarada pişirdim. yanında maitake mantarı ve füme acı biberden bir ekleme yaptım. ördek yumurtasını iyice çırpıp sous-vide tekniği ile hazırladım. buradan önce iki michelin yıldızlı bir şefin yanında 3 sene çalıştım. ondan önce de ülkenin en iyi 5 restoranından birisinde yardımcı şef idim.

    bizde masterchef: antrikot pişirdim. dedem öldü. yanında balkabağı püresi var. annem yatalak. üzerine de pırasa külü yaptım. bu arada babam da bizi terk etti. ben de okulu yarım bıraktım. bu arada kocam da beni hamile iken terk etti. çocuklarıma bakmak için ayda 2000 lira ile idare ediyorum.

  • olmem.
    hic kimse ya da hicbir sey ugruna canimdan olmam.
    hayata bir kere gelme sansim var ve onu da kaybetmek istemem.
    kaldi ki; ulkelerin kendileri ugruna olecek insanlara degil gelisimine katki saglayacak, katma deger yaratacak insanlara ihtiyaci olmali.

  • "saglikli beslenme hastaligi"na literaturde verilen isimdir. cagimizin hastaligidir. yemegin lezzetine degil saglikli olup olmadigina yonelen insanlarin bu davranisi zamanla takintiya donusur. duzenleri, arkadasliklari bozulur, giderek icine kapanirlar, toplumdan izole olurlar. giderek o yemegin tuzu var, onun yagi var, onun sekeri var, o kanser yapiyor diyerek tek tip beslenmeye baslarlar. onumuzdeki yillarda bu hastaligin daha da yayginlasacagi dusunulmektedir.

  • yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
    gerçek: ağzınıza terlikle vururum.

  • la bu odtü'lülerde hakikaten espiri anlayışı yok. öss ile türkiye'nin kalbur üstü öğrencilerini alıp, garip bir hale getirip, üstüne ego yükleyen bir üniversite oldu çıktı odtü.

    edit: garip bir halden kastım; solcu desem solcu değil, sağcı desem sağcı değil. solcu faşist, hafif de liberalite serpilmiş ama geri alınmaya çalışılmış bir hal.