hesabın var mı? giriş yap

  • yeni stadını bitirmek üzere olan beşiktaşımızın ilk 5 hafta ortalığı yıkıp geçireceği sezon. 102 yasında dünyanın en yaşlı kulüp başkanı olma rekorunun haklı gururunu yaşayan aziz yıldırım galatasaray'a laf sokmaya devam edecek, galatasaray ise lucescu ile prensipte anlaşacaktır.

  • bir şeyin orijinaline sadık kalınmasını beklemek nasıl ırkçılık olabilir? asıl ırkçılık, bakın sen zencisin ama ben sana da değer verip buraya sıkıştırıyorum demektir. keşke bunu fark edebilsek.

  • boş derste camdan aşağı ceket atıp alt katta derste olan hocanın bakmasını sağlamak, ceketi köşeye atıp üstünde ceket olan bir arkadaşın üstünü başını silkeyerek yürümesi, hocanın sen atlayan çabuk yukarı gel demesi, üstünü silkeleyen arkadaşın koşarak kaçması, müdür yardımcısının ertesi sabah sırada, dün üçüncü kattan atlayan çabuk kürsüye çıksın demesi.

  • 6 lahmacundan sonra artık o bir kız değil, bir mahmuttur bir süleymandır. en acıklısı da kız bedenine hapsedilmiş olmasıdır.

  • dün 6 yaşındaki oğlumla okulundan bahsediyorduk. bu sene sınıfındaki arkadaşlarından biri okulda her gün ağlıyormuş.
    "neden ağlıyor peki?" diye sorduğumda çok ilginç bir yanıt verdi.

    "anne krizine giriyor"

    çocuk gözüyle ayrılık kaygısını çok iyi şekilde tanımladı. çünkü anneden ayrılamayan çocuk annesiyle ortak yaşamsal alandan çıkmakta zorlanan, ona duygusal olarak bağımlı olan çocuktur. ve tüm bağımlılar gibi, bağımlı olduğu nesneden ayrı kalmak onu krize sokar, yoksunluk krizi.

    insan yavrusu doğduğunda çok ama çok çaresizdir. yenidoğan, bir yere koyduğunuzda dönemez bile, yüzüne örtü gelse eliyle çekip açamaz. insan yavrusunun yürümesi bir yılı bulur, özbakım becerilerini kazanması çok daha uzun sürer. bu nedenle doğumunda gerçekten annesine bağımlıdır. bebek büyüdükçe motor ve mental yetileri artar. bu da anneden ayrılmaya yönelik hamlelere neden olur. parkta siz otururken kaydıraktan kayması gibi. ama gözü sizdedir, uzaklaşsa da tam bağımsız değildir.

    ikinci ayrılma hamlesi ise ergenlikte yaşanır. artık erişkin olmanın sınırında duran çocuk aileden duygusal olarak ayrışmak zorundadır. ebeveynleri o güne kadar temel bakım ve sevgi kaynağı olduğu için bu ayrışma çocuğu çok zorlar. öyle ki sizi şiddetle itmesi gerekir bazen. ergenlik çatışması işte buradan doğar.

    ideal süreç böyle olsa da bazen ebeveynler, kendi içsel süreçleri nedeniyle çocukların ayrışmasına izin vermezler.

    meselâ kaygılı anneler. çocuk parkta oynarken, düşersin der. okuldan geç kalsa kaçırdılar mı diye endişe eder. ona göre insanlara çok güvenmemek gerekir. bunlar çocuğun zihnindeki dünyanın karanlık bir tasvire bürünmesine neden olur. çocuk güvenilir nesne olan anneye yapışır. dışarıdan bakınca ayrılamayan taraf çocukmuş gibi gözükse de temel neden annedir.

    sık rastladığım bir diğer neden narsisist ebeveyn. çocuğu kendi uzantısı olarak gördüğü için ayrı bir birey olmasına izin vermek ondan alacağı doyumu azaltır. çocuk hem onun istediği gibi olmalı hem de onun yörüngesinden çıkmamalıdır. bu sayede çocuğun edimleri üzerinden bilinçdışı bir tatmin sağlar. bunun iyi bir örneğini black swan'da görebilirsiniz.
    (bkz: #21593644)

    her ailenin bir anlatısı vardır. kendi gerçekliği. bu her zaman gerçeğin kendisi ile örtüşmeyen bir anlatıdır. çocuk ne zaman kendi ailesinin anlatısını olduğu gibi kabul etmeyi bırakır, o zaman ayrışmış olur ve ancak o zaman kendi hikayesini yazmaya başlar. bunu yapamayan kişiler ise ailelerinin gerçekliğinin oluşturduğu yapının bir tuğlası, bir kirişi olarak hayatını sürdürür, kendilerine ait ruhsal bir çatıları olmadan yaşar giderler.

  • çok derin ve yerleşik bi sinsilik var bu adamın içinde. gülüşüne, şakalarına, sakalına, bıyığına, giyimine, hareketlerine, her yerine sinmiş. ince, huzursuz edici bi sinsilik. sevmiyoruz.

  • seçim ekonomisinin yavaş yavaş sonlanıp, kemer sıkma politikasına geçilmesini, umuyorum böyledir, olumlu karşıladığımı belirtmem gerekir. spekülatif ataklar şeklinde aslında kendisine ait olmayan bir para ile dövize altına koşup, onlara yönelik talep üzerinden kurlarda dalga yaratma potansiyeli taşıyan yurdum insanına da önlemler getiriliyor adım adım.

    yatırım, nakti olanın veya riski gerçekten sırtlanabilecek bir planı/bilgisi/projesi olanın işi olacak gibi artık bu dönemde. "ucuza kredi çekeyim, dolara, altına, coine atayım. araba al satına bulaşayım. bu enflasyonda yolumu bulurum bir biçimde" düşüncesine, "varsa cebinde paran, git yap" cevabı verecek gibi artık piyasa. vermeyecekse de vermeli.

    ayağını yorganına göre uzat politikası, kısa vadede biraz can acıtsa da, orta ve uzun vadede olumlu sonuçlar verir. acı reçetedir. acı denmesinin sebebi, o kısa vadeli etkilerdir. reçete denmesinin sebebi ise, orta ve uzun vadedeki etkileridir.

    şu an bu durumu, tüh fırsatı kaçırdık olarak yorumlayanlar yüzünden bu durumdayız ya, biraz da. borç ödemeye veya kendini döndürmeye çalışanlara değil elbette sözüm.

    adam gider, nakit avans çeker, 3000-5000 dolar alıp, sonra doların artmasını "umup" kâr elde etmek ister. ama düşünmez, o doların yüzde 10 artışı ile elde edeceği kârın, ileride kendisini ve başkalarını, enflasyon üzerinden daha büyük bir zarara uğratacağını. tek değildir tabi, kendisi gibi başka uyanıklar da vardır elbet. o 3bin dolar, şu 5bin dolar ala ala, doları gerçekten de yükseltirler. yüzde 10 dolar kuru üzerinden kâr ederken, kur odaklı yüzde 10dan fazla oluşan enflasyon yüzünden aslında bir yandan da zarar ederler. bunu da, "olsun ama. hiç değilse kendimizi enflasyona karşı biraz koruduk" şeklinde ele almaya başlarlar. paradoks yaratmak böyle bir şey işte.

    hayır, misal 100bin dolar ve üzeri ile bunu yapan birisinin kâr odaklılığını anlarım.

    aylık harcaması 50 bin tl olan birisi için, doların bir ay içinde yüzde 10 artması, 100 bin dolarlık yatırımda ona yaklaşık 200bin tl para kazandırır. harcama kalemlerine yönelik ortalama aylık enflasyon o ay için yüzde 200 bile olsa, o kişi hâlâ kârdadır. gerçekten reel bir kâr elde etmiştir.

    aylık harcaması 10bin tl olan birisinin, 1000 dolar alıp doların artmasını ummasını anlamam ama. dolar o ay yüzde 10 artsa 2bin tl kazanmış olacak, harcama kalemlerine yönelik enflasyon o ay yüzde 20.001 bile olsa genel muhasebede aslında reel bir zarar yazmış olacak.

    işte zaman zaman devletler, o 100bin dolar alıp kâr elde etmeye çalışanlarla bir biçimde mücadele etmeye çalıştığı gibi, o 1000 dolar alıp kendini koruduğunu sanan ama kendini koruması gereken ortamın da dolaylı olarak tetikleyicilerinden birisi haline dönüşenlerle de mücadele etmeye başlar. normaldir, iyidir.

  • umarım bizim bayrak yoktur diye açtım ama nafile..tuzumuz elimizde koşmamamız mümkün değil tabi.

    t: enteresan bir fotoğraftır.

  • baştan aşağı kezbanlık ve rezillik kokan video.

    bu kadın ile birlikte olacağına git dağ ile taş ile ilişki yaşa. git ağaç falan dik.

  • diyabet hastalığı ile birlikte etiket okumayı alışkanlık haline getirmiştim.

    bu gıda şantajcısını da o ara tanıyıp kısa bir süre takip ettim. ancak sonradan gerek islamcı yobaz zırvaları gerekse "özel inceleme" adı altında aldığı reklamlardan sıkılıp takibi bırakmıştım.

    şimdi yukarıda paylaşılan patiswiss incelemesine ve sonrasında yaptığı "ayrıcalık yapılmayacağına dair imza atılmıştır" gibi garip bir açıklamaya baktım. benim hatırladığım herhangi bir başka ürüne dair yorum şöyle olurdu:

    patiswiss ambalajında çocukların dikkatini çekecek şekilde çocuk resimleri barındırıyor. içeriğinde 100 g'ında 25,6 g yani 13 tane küp şeker içeriyor. (burada porsiyon hesabı 30 gr içeriği verilmiş. normalde hem 30 hem 100 g içeriği yazılır paketlere ki gıda şantajcısı da 100 g üzerinden hesaplar genellikle). bir de uyanık 7,7'yi 2'ye bölerek aşağı yuvarlamış 3 küp şeker demiş.

    neyse genelde gıda şantajcısının para alarak reklamını yapmadığı ürünlerde bu içerik verildikten sonra şöyle devam eder: bilindiği gibi şeker obezite ve diyabet hastalığına sebep olabilir. ayrıca çocuklarda hiperaktivite yaratabilir. üründe hiç lif olmaması da (çikolata abi ne bekliyorsun?) kan şekerinde hızlı bir artışa sebep olup iç organlara zarar verebilir. böyle bir zehri çocuğunuza yedirir miydiniz?

    ama bunun yerine süper über marka diye inceleme yapmış tabi parayı alınca.

    yeteri kadar cimer başvurusuyla inceleme altına alınabileceğini düşündüğüm için ilk taşı atıyorum an itibariyle.