hesabın var mı? giriş yap

  • kullanıcılarına kendilerini farklı hissettirmeyi başarabilmesi.

    iphone sahibi bir arkadaşım, 'senin 6s benim lg4'ten farklı ne yapıyor' sorusuna 'anlatılmaz, yaşanır' kabilinden yanıtlar veriyor! onunki bir akıllı telefon değil, iphone!

    edit: model.
    beş buçuk yıl sonra: iphone 6s, iphone 12 ve dört android telefon sahibi, 6 kişi mengen ormanlarında piknikteyiz. sadece 6s sahibi bahsi geçen arkadaşım telefonunu kullanabiliyor, iphone 12 ve benim lg 4'ten sonra aldığım ikinci telefon oppo a 52 dahil, operatör bağımsız, başka kimse bağlanamıyor.

  • 1912 almanya dogumlu alman bilim adami. roketcilik tarihindeki en buyuk insan. almanya'da okudu ve berlin universitesi'nde makine muhendisi olarak master yapti. yirmili ya$larinin ba$inda, o donemde hemen her geli$mi$ ulkede varolan amator roket derneklerinden birinde faaliyet gosteriyordu. bu esnada naziler iktidar oldu ve roket teknolojisine buyuk ilgi gosterdi. bir sure sonra tum amator sivil roket dernekleri kapatilip hava kuvvetleri bunyesinde merkezile$tirildi. bu donemde genc wernher von braun nazilerin dikkatini coktan cekmi$ti.
    werner'in hayali en ba$indan beri uzaya cikmakti. aslinda naziler ile ideolojik olarak anla$amiyordu. ama o gunun almanya ortaminda cali$malari kisitlanmi$ti, devam edebilecegi tek yer, zaten katilmak icin baski gordugu luftwaffe idi. (alman hava kuvvetleri) hava kuvvetlerinin para ve gucunun sinirlari yoktu, cok istemese de katildi.
    sonralari v1 ve v2 tasarimlarini yapti. aslinda bunlar a1,a2,a3 ve a4 denen roket modelleriydi. luftwaffe von braun'dan kisa zamanda sonuc istiyordu. cunku sava$ aleyhlerine geli$meye ba$lami$ti.
    aslinda stratejik ba$arilar olmasalar da v1 ve v2'nin muhendislik geli$mi$ligi ve alman propaganda bakanliginin konuya baki$i ile en buyuk knights cross madalyasini aldi.
    sava$ sonunda amerikalilara esir du$tu ve amerikan roket ve uzay programinin ba$ina gecirildi. artik amerika hesabina rus rakiplere kar$i yari$iyordu.
    amerikan vatanda$i oldu, huntsville kasabasina yerle$ti. amerika'yi uzaya ta$idi. 1977'de amerika'da oldu. 3 cocuk babasiydi.

  • özellikle pazaryeri kültürünün gelişmesi ve pandeminin eticarete olan yönelimi inanılmaz artırdığı bu son 2-3 yılda oluşan ver çılgınlık boyutuna ulaşan bir başka konu da iade çılgınlığı.

    iade her tüketicinin en doğal hakkı. bir ürün sipariş eder, ürün geldiğinde aslına benzemiyordur, hoşuna gitmemiştir, bir hatası vardır ya da fikri değişmiştir, ürünü iade eder. her internet satıcısının riskini aldığı bir masraf kalemidir iade, zira iki yönlü minimum 2x12tl kargo parası çıkar cebinizden ve kar yapacağınız satıştan zarar yazarsınız. o yüzden mümkün olduğunca iyi paketleme, sunum ve iyi açıklama önemlidir.

    ama son yıllarda özellikle trendyol'da oluşan, ardından diğer pazar yerlerine sıçrayan bir kültür var ki aman allahım.. 5 desen elbisenin her birinden 3 beden sipariş edip, kargo gelince deneyip 14'ünü iade eden, pazaryerlerini "bunun bir boy büyüğü varsa onu da verin ikisini beraber deneyim" diyeceği tezgahtar olarak kullanan bir kültür.

    artık insanlar o kadar kaptırmış ki kendini otomatik alışverişe, açıklamaları okumuyor bile. ürün adında "köpek tasması" yazan ürünü ben arama kutusuna kedi tasması yazmıştım ne bileyim diye iade eden mi ararsın, adında "küçük boy oyun topu" yazan ve açıklamada çapını yazdığınız topu "küçükmüş" diye iade eden mi ararsın, aynı anda 4 renk, 2 beden ürün sipariş edip 7'sini iade eden mi arasın. şu anki kargo trafiğinin %20'sini bu kitlenin gitti geldisi oluşturmakta.

    mağazalarda bu siparişleri performans puanı ve ceza sistemi gereğince karşılamak zorunda kalıyor. yine denebilir ki kardeşim bize tanınıyor bu hak, kullanırız sana ne! tabii ki kullanırsınız, ancak bu oluşan ekstra maliyetin çözümünü satıcılar fiyat ve karlılık artırarak çözmek durumunda kalıyor. o yüzden ne yazık ki 20tl'te mal edip 40tl'ye satabileceği ürünü aradaki iadelerin yaratacağı masrafı da göz önünde tutarak 50tl'den satışa sunuyor.

    pazaryerleri müşteri memnuniyet odaklılığının faturasını satıcılardan çıkardığı için zaten onların açısından bir problem yok. o yüzden koşulsuz iadeler vs havada uçuşuyor. olan satıcılara ve fark etmeden aynı ürün için daha fazla ödemek zorunda kalan normal alışverişinde olan müşterilere oluyor..

    en basit örneğini vereyim, yurtdışından distribütörlüğünü aldığım markaların satışını araya petshop sokmadan direk tüketiciye yapıyorum. iş modeli 50tl ye malolan ürünü 15tl pazaryeri komisyonu, 12tl kargo 6tl sarf malzeme ve operasyon maliyeti ekleyip 20tl de kar koyup 100tl ye satmak. zira toptancılık yapıp aynı ürünü 70tl ye petshopa verirsem petshop ürünü 130-150tl bandında satacak (aksesuar kar marjları bu seviyede). bu şekilde iyi kalite ürünü tüketiciye daha uygun fiyata satabiliyorum. ama gelinen nokta da 100tl ye satılacak ürünün fiyatı artık 110tl. artık ürünü alan herkes habersiz bir şekilde gelecek %20 iade oranının yarattığı operasyon bedelini ürünü 10tl daha pahalıya alarak ödüyor (bu oranın sadece %1-2 si tasmanın bedeni uymadığı için vb haklı sebeplerle, gerisi birden fazla beden sipariş verenlerin iadesi) sonuç, artan fiyat ve aynı ürünü daha pahalıya alan normal tüketici.

    edit: konuyu "hey ben vergilerini veren bir vatandaşım adamım, benim haklarım var" diye yorumlayanlara istinaden; konu ürünlerin her renk ve bedenden alınıp denenerek iade edilmesi değil. buyurun dilerseniz milyon tane sipariş verip bir tanesini alın ve gerisini iade edin. konu günün sonunda bunun satıcılara yarattığı kargo maliyetinden dolayı x birime satın alacağınız ürünü x + %10'a almanız. maliyet hesabında artık aynı fire hesaplar gibi iade kargo bedeli oranı hesaplanarak fiyata eklenmesi. yoksa tüketici kanunlarının da, haklarının da farkında ve sonuna kadar arkasındayım. ileride bu davranışın düzelmesi konusunda da herhangi bir beklentim yok, hatta daha da beter olacağına eminim. sadece 100 kişiden 80'i bu bahsettiğim şekilde alışveriş yapan 20 kişinin yarattığı ek masrafın bedelini daha yüksek fiyata ürün alarak ödüyor, bunu belirtmek istemiştim. yoksa sikmişim ingiltere'sini..

  • geçilen küçük bir anadolu şehrinin çevreyolu üzerinde yer alan apartmanlara bakıp, kim oturuyor lan buralarda ben 2 gün kalsam sıkıntıdan ölürüm ömür geçmez diye düşümek. ama o iş öyle değil işte.

  • başladı yine nefret kusmaya.

    enkaz altında yardım bekleyenlere de bir şeyler söylerse şaşırmayacağız. enkaz altına bilerek girip provokasyon yapıyorlar bile diyebilir.

  • - biliyor musun defne, bugün annenle benim evlilik yıldönümümüz*
    - yıldönümü nedir baba?
    - (açıklıyorum)
    - öyleyse size bir sürpriz yapacağım! benim dediklerimi yazar mısın baba?

    (buradan itibaren uzun bir mektup yazdırıyor, aşağıdaki paragraf o mektuptan ufak bir bölüm)

    sevgili banu ve barış, iyi ki evlendiniz. siz evlenmeseydiniz ben olamazdım. olduğum için çok mutluyum çünkü evde her gün oyun oynuyorum.