hesabın var mı? giriş yap

  • öncesi için:
    (bkz: #84089937)

    yıldızların sıcaklıkları ve renkleri onların ömürlerine işaret eder. bir yıldızın rengi maviye ne kadar yakınsa yüzeyi o kadar sıcaktır ve bu yüzden de ömrü o kadar instabil (solar flare, solar radiation gibi fenomenler daha sık görülür) ve kısadır. tam tersine yıldızın rengi kırmızıya ne kadar yakınsa yıldız o kadar soğuktur ve ömrü de stabil ve uzundur. en sıcağı mavi, en soğuğu kırmızı (ve kahverengi) olan yıldızlar sınıflamasında bizim g sınıfı sarı-beyaz ışık veren yıldızımız olan güneş, listenin orta altındadır.

    bunu bizim de kullandığımız araba farlarında ışığın kelvin bazında anlayabilirsiniz. standart halojen farların çoğunluğu 4300k ayarındadır ve sarıya yakın bir ışık verir. xenon farlar ise 6500k civarında yanarak beyaz ışık verirler. birkaç örnek verelim:

    - g sınıfında bir sarı cüce olan güneş'in doğal ışığı kabaca 5500k seviyesindedir.
    - bize en yakın yıldız olan proxima centauri m sınıfında bir kızıl cücedir ve 3500k seviyesinde ışık yayar.
    - güneş'ten yaklaşık 250 bin kat daha parlak, f sınıfı bir beyaz süperdev olan rigel a ise yaklaşık 7500k seviyesinde bir ışık yayar.

    main sequence (anakol) ve dev yıldız sınıflandırmaları en sıcaktan en soğuğa olacak şekilde şöyledir:

    sınıf - sıcaklık - renk - örnek

    o sınıfı - 30.000k'dan fazla- ultraviyole/mavi - zeta puppis
    b sınıfı - 10.000k ila 30.000k - mavi - eta canis majoris
    a sınıfı - 7600k ila 11.500k - mavi/beyaz - fomalhaut
    f sınıfı - 6000k ila 7600k - beyaz veya sarı/beyaz - canopus
    g sınıfı - 5300k ila 6000k - sarı/beyaz - güneş, kappa ceti
    k sınıfı - 3900k ila 5200k - turuncu - sigma draconis
    m sınıfı - 4000k'dan az - kırmızı - betelgeuse

    not: bu sınıfları en sıcaktan en soğuğa kolayca ezberlemek istiyorsanız şu cümleyi hatırlayın:
    oh be a fine girl kiss me.

    aşağıdakiler "brown dwarf" yani kahverengi cüce yıldızlardır ve kendilerine isim verilmemiştir. sistemlerindeki ana yıldızın yörüngesinde dönerler:

    l sınıfı - 2000k civarı - kızıl kahverengi/kızılötesi
    t sınıfı - 550k ila 1300k - kahverengi/kızılötesi
    y sınıfı - 550k'dan az - koyu kahverengi/kızılötesi

    son 3 yıldız tipi oldukça soğuk yıldızlardır ve aslında çok büyük gaz devlerinden fazla bir farkları yoktur çünkü içlerinde nükleer füzyon başlatamazlar. güneş sistemi oluşurken jüpiter biraz daha fazla kütleye sahip olsaydı bir kahverengi cüceye dönüşebilir ve iki yıldızlı bir sisteme sahip olabilirdik. dipnot olarak jüpiter'in sıcaklığı 418k'dır ve y sınıfı bir kahverengi cüce olabilmek için eksiği sıcaklığı değil kütlesidir.

    bunların haricinde main sequence olmayan beyaz cüce, nötron yıldızı, wolf-rayet yıldızı, karbon yıldızı, t-tauri yıldızı gibi farklı yıldız tipleri de mevcuttur ancak onlara girmeyeceğim.

    edit: geceye bırak demiş başlıkta ama gündüz yazmış oldum affedin. söz konusu olan yıldızlar olunca zaten pek gece olmuyor*.

    edit 2: ileri okuma için:
    (bkz: tayflarına göre yıldızlar)

  • yolu açık olamayacak ama belki de güzel olan bir insandır. yolunun açık olamayacak olma nedeni ilkokul bilgisi ve torna makinesiyle günümüz teknolojilerinde uçak motoru yapılmasının mümkün olmamasıdır. örneğin jet motorlarının soğutma sistemlerinde su veya yağ değil high tech alloys, teknik seramikler kullanılır. bu malzemeler tanzim çadırında satılmaz (bkz: tanzim çadırında ysz kalmaması sorunu). ayrıca uçak motorlarının şu anda yüksek teknoloji üzerine çalışan kurumlar tarafından üzerinde çalışılmakta olan sorunları vardır. uçak motoru teknolojileri hakkında binlerce akademik makale bulunabilir, bu ustanın o makaleleri anlayabilmesi gerekir. yüksek hızda pervane döndüren bir motor yapmış, buna lafım yok ama uçak motoru demek doğru değildir, bu ustayı uçak motoru yapmasına yürekten destek vermek safi salaklıktan ve bilgisizlikten kaynaklanır. ülkeye faydalı olacağına mühendisliği küçük düşürerek zararlı olur. pek çok man kafalıya "ya bu mühendisler napıyor sanki aq" dedirtebilir.
    edit: (bkz: #87375074)

  • bazik endeksi yüksek sebzeler ile asidik endeksi yüksek sebzelerin karıştırıldığı yemekleri uzun süre kısık ateşte pişirmek gerekir. bu sürenin ne olacağı seçilen sebzelere bağlıdır.

    örneğin anadoluda ilaçlama olarak tabir edilen fasulye cinsi bitkilerin pişirilmesi için eklenen salça veya domates bazik endeksi fasulyeye kıyasla çok daha yüksektir. protein içeriği yüksek fasulye ise adı üstünde amino-acid yani asidiktir. fasulye tek başına çok daha hızlı pişebilecekken içerisine domates türevi tatlar karışınca pişme süresi otomatik olarak uzayacaktır. amino asit zincirinin kırılması bu sürenin uzunluğuna bağlıdır.

  • çok saçma bulduğum bir yarışmaydı.. ta ki annemi kanser yüzünden kaybedene kadar.

    sağlığında annem sürekli izlerdi. ben de çok sıkıcı ve saçma olduğunu söyleyerek sürekli eleştirirdim. annem ise "ben eğlenmek için izliyorum, seviyorum" cevabını verirdi her seferinde.

    anneme ağustos ayı başında lösemi teşhisi konuldu ve o zamandan sonra kalan ömrünü hastanelerde geçirdi. hasta olduktan sonra hiçbir şekilde televizyona dönüp bakmadı. yaşamak için bir nedeni olsun, o hastane odasında yaşama bağlansın diye elimizden geleni yaptık. kitap, müzik, elişi, boya... ama televizyondaki hiçbir programa dahi dönüp bakmadı.

    sonra ölmeden bir kaç ay önce kafasını dağıtması için televizyon izlemesinin yararlı olacağını söylerken "survivor başlasa izlerdim. o beni eğlendiriyor" dedi. o günden sonra survivor başlasa diye dört gözle bekledim. neredeyse acun ılıcalı'ya bir şekilde ulaşıp ne olur başlatın, annemi eğlendirecek bu programa çok ihtiyacım var diye yalvaracaktım. gazetedeki "survivor şubatta başlayacak" haberini anneme müjde diye verdim.

    ama olmadı. annem survivor başlamadan bir kaç hafta önce öldü. şimdi ne zaman televizyonda görsem başımı çevirip bakamıyorum. acaba annem bu programı izleyebilseydi ölmeden önce, biraz olsun o hastane odasında eğlenebilir miydi merak ediyorum sadece.

  • aynı şeyi ev sahibime yapmıştım ama o doktor değil* whatsapp üzerinden kira pazarlığı yapıyorduk yazışarak, ben her hitabımda "siz" yazdıkça o ısrarla "sen" diyor, en son "senin dediğin gibi olmuyor" diye yazınca hemen telefondan aradı gerildiniz sanırım diyor, yoo dedim sende nerden çıkarıyorsun böyle şeyleri diyerek ardından yalancı bir kahkaha patlattım. bir daha asla sen demedi.

    size "sen" dilini kullanan kim olursa olsun "siz" dilini kullanmayın, başka dillerde olanlar o dilin kullanıcılarının sorunu, bu dilin nezaket kuralları var ve nezaket karşılıklı olursa bir anlamı olur...

  • bugün yeni bir paylaşım geldi;

    ilgili paylaşım

    finlandiya'nın en ünlü yapılarından biri olan helsinki katedrali önündeki merdivenlere eşofmanlarıyla oturup, donut yiyerek poz veren kişi; finlandiya başbakanı sanna marin.

    bizim memlekette çok uzun yıllar görülemeyecek bir tablo.

    edit1: yapmacık paylaşım denmiş. bu kadın başbakan olduğunda instagram sayfasında asansörde aynada çektiği selfie fotoğrafları vardı. neyin yapmacığı? kanıt

    edit2: yaklaşık 6 aydır finlandiya’da yaşıyorum. finlere böyle bir başbakan gerçekten çok yakışıyor. finler yaşantılarında inanılmaz mütevazi insanlar. sanna marin de direkt halkın temsilcisi.

  • 1. lazanya'nın uzerinde crem fraiche(fransiz) ne alaka? bir çok şey ile yakisabilir ama lazanyayi cidden bozar.

    2. lazanya sadece bizde degil butun dunyada diger italyan yemeklerinden daha az ragbet gorur, bunun sebebi ise napoli orjinli olan ragu, domates sos ve mozeralla olan tarifin yurt disina ithal edilirken yerini besamel(fransiz), bolonez(fransiz) ve parmesan(cok guclu bir aroma ve msg kaynagi) soslari ile yapilmaya baslanmasidir. bizde bir de icine kasar gibi agir ve yagli bir peynir eklenince cekilmez oluyor bence. bu da kendisini agir bir yemek haline getirmistir. ıtalyan mutfagi her seydir ama kesinlikle ağır bir mutfak degildir.

    3. bizim napoli usulu mekanimizda en cok satan urundur kendisi, pizzalardan bile daha cok satar, cunku orjinal tarif uygulaniyor.

    bu arada lazanya sadece makarnanin sekline verilen isimdir, yaptiginiz yemege gore ismi degismektedir.

  • türkiye'de gerçekleşmekte olan durum. kapalı alanda sigara yasağı olmasına rağmen, istisnalar hariç, neredeyse bütün meyhanelerde sigara içilmesine müsaade ediliyor. ne bakanlık, ne vatandaş, ne polis kimse müdahale etmiyor. bu konuda herkes başını kuma gömmüş durumda.

    olan benim gibi sigaradan hazzetmeyen insanlara oluyor. şimdi bi kaç sığ arkadaşın “madem sigaradan hazzetmiyosun niye meyhaneneye gidiyosun” diye yorum yapacağına adım gibi eminim. içki içiyorum diye sigara içmek ya da sigara dumanına maruz kalmak zorunda mıyım? ayrıca kurallara uyup mekanında sigara içirtmeyen meyhanelerin suçu ne? kurallara uymak mı?

    artık bu konu hakkında birileri harekete geçmeli. çünkü üç maymunu oynamaktan ben kendi adıma yoruldum. kapalı alanda sigara içirten meyhaneler alenen suç işliyor ve cezasız kalıyolar. toplum sağlığı için bunun önüne geçilmesi lazım.

    edit: başlığı altında yazılanlara görünce bu ülkeden bi bok olmayacağını anlıyosun. adama kapalı alanda sigara içmek yasak diyosun, toplum sağlığına zarar veriyosun diyosun, gelişmiş bir toplumda yasalara uyulması gerekir diyosun, adam "meyhanede sigara içmek benim keyfim yeaaaaa, karışmayın bi keyfimize de, sigara içmiyosan gelme meyhaneye" diye sığ bi cevap veriyo.

    o zaman ülkede herkes keyfine göre hareket etsin. mesela sen insanlara tokat atmaktan mı hoşlanıyosun, git sokakta gördüğün herkese tokat at. sonuçta bu senin keyfin. başkalarının sağlığı senin umrunda değil. neden böyle yapıyosun diyenlere de "bu benim keyfim yeaaaa, sen de sokağa çıkma o zaman" diye cevap ver, konu kapansın.

    sonuç olarak laftan anlayan dostlarıma anlatmak istediğim şu, kapalı alanlarda sigara içilmesi yasak. yasa diyorum yasa. yasaları keyfine göre delemezsin. delersen işte o da senin yıllardır eleştirdiğin sistemin çocuklarından bi farkın olmadığını gösterir bu. ha yarın yasa değişir, meyhanelerde sigara içilmesi serbest bırakılır o zaman saygı gösterilir tabi ki bu duruma. biz de ona göre meyhaneye gider ya da gitmeyiz. olay bu.

    debe editi: bu entryimin debeye girmesine çok sevindim. ilk başta başlığa girilen entryleri görünce insanların kural tanımaz düşünceleri beni üzmüştü. ama sonrasında düşüncemi destekleyenleri görmek ve çoğunlukta olduklarını anlamak iyi geldi. demek ki hâlâ ülkede yasaların korunması, uyulması gerektiğinin bilincinde olan, toplumun yararını gözeten bi çoğunluk var. ayrıca sigara içtiği halde empati yapan dostlarıma da teşekkür ederim. iyi pazarlar herkese.

  • bonus olarak, tamamen ücretsiz 3 tinercisi ile beraber verilen evdir.
    evi mesken tutup, koruyup, kollar, kimseyi yaklaştırmazlar.

  • hoşt ulan !!! 16 senedir yaptıkları için hakkımı helal etmiyorum. bu ülkede güvenilir tek kamu kurumu bırakmamış, gelmiş geçmiş en büyük borç yükünü koymuş daha hala ne vefa borçluymuş sayın ak troll.