hesabın var mı? giriş yap

  • meyve suyunu, donunca kristalleşmemesi, yani tatlımızın yumuşak dondurma kıvamına gelmesi için önce şekerle bir miktar kaynatmak, ardından ılıyıncaya kadar bekleyip içine şekerle çırpılmış (bembeyaz bir köpük olana kadar) yumurta akı eklemek gerekir.
    fakat gördük ki her meyvenin suyuyla olmuyormuş bu tatlı. limonlusunu pek ala yapabilirken, greyfurtlusunu deneyince çuvalladık, üzüldük.

  • araba tasarimcilarinin kendine hayran olmasindan once, gemilere, arabalara ve ucaklara hayran kaldigi icin, onlara methiyeler duzdugu, mimarinin boyle olmasi gerektigine ikna etmeye calistigi vers une architecture'i yazmistir.

    cumhuriyetin ilk yillarinda istanbul plani yarismalari ve henri prost'un kismi uygulanan planindan once, teklifinin verildigi ilk mimardir. ataturk'e "aman istanbula'a dokumayin benim hayalimdeki bahce-sehir'in ilhamini ben ordan aldim." mahiyetinde bir mektup yazinca sutlanmistir. 1950lerde bir roportaj'da bahsi gecen mektubun hayatinin hatasi oldugunu, ne buyuk bir isi kacirdigi sonradan anladigini itiraf etmistir.

    urbanisme'de istanbul'un neden muhtesem oldugunu anlatir: sokak tarafindan kentsel, ozel tarafindan dogal ve evcil. ote yandan, uygulama bakimindan istanbul ucuz kurtulmus denilebilir. (bkz: chandigarh)

  • program suresi bekledigimizden cok daha kisa tutuldu (ya ali nesin surpriz oldu ya da israil askeri fotograflari beklenenden uzun surdu). o yuzden soylemek istedigim, soylemeyi planladigim bir yigin sey kaldi (google sansuru de dahil olmak uzere).

    3 konuk oldugumuzdan da bu kafamdaki sure planiyla ortusmedi. canli yayinda araya girme ve soz kesme mesrebine alismadigimdan da cok az sey soylemis oldum neticede.

    allahtan diger iki konuk tuna ve kaan'di da benim eksik kaldigim yerlerde tamamlayici olabildiler. diger konuklar alakasiz insanlar da olabilirdi.

    "hukuki moderasyon var, her sey yazilamiyor burada" benim ilk one cikarmak istedigim bir bakis acisi degildi. her site ofisinde bir hukuk burosu istihdam etme luksune sahip olamaz. elestiriye odaklanma sebebim bu oldu. elestiriye acik ve yasal duzenlemeleri duzgun bir toplumda moderasyona da ihtiyac yoktur.

    benzer firsatlar cikarsa bunu daha net ifade edebilecegim insallah yarabbi.

  • seni hayvanat bahçesinden aldık, maymunsun aslında sen gibi bir hikayeye kardeşi inandırmaktan daha vicdanlı bir harekettir. bir de üzerine "ben seni kafeste gördüm, çok beğendim diye alıp eve getirdik" demiştim ki bana da azıcık minnet duysun. tabii bu hayvansever, vicdan sahibi abla imajım kendisi bağıra bağıra anneme gidip "anne ben maymun muyum?" diye ağlayana kadar sürmüştü.

  • sanırım erkeklerin kabul etmeseler de hoşuna giden hilelerdir. zira timsah gözyaşları dökmeyen, zengin koca bulmak gibi bir amacı olmayan, bebek sesi çıkarmayan ve çözemedikleri durumların üstesinden kendisi gelmeye çalışan, makyaj sevmeyen ve topuklu ayakkabıyı gündelik yaşamda tercih etmeyen kadınların başka başlıklarda "bizim mahmut abiden ne farkı var yaaa ekieki" şeklinde incelendiğini görebilir ve pek revaçta olmadıklarını söyleyebiliriz.

  • "şu demirtaş suçlu ama..." yorumlarında gına geldi. onu da savunduruyorsunuz adama. arkadaş, suçluysa cezasını çeksin, mahkemelerimiz yargılasın, suçunu kanıtlasın, tck'da ne yazıyorsa o suçla ilgili, o kadar süre yatsın, bunu istemeyen şerefsizdir zaten. keza kavala için de aynı süreç işlesin. evrensel hukukta da böyle. olması gereken bu. gerek yasin börü ve arkadaşlarının başına gelenler, gerek 15 temmuzda yaşananları hepimiz biliyoruz, bunlarla ilgili kim suçluysa gün yüzü görmesinler. bu olması gereken şey.

    ama ya suçlu değilse, soruşturma için içeride tutuluyorsa, yeterince suç bulunamıyorsa...

    bu neden bu kadar önemli biliyor musun sevgili meriç? yarın aynısı sana da, bana da, bir tanıdığına da yapılabilir. ergenekon sürecinde, balyoz sürecinde yapıldı. şu anda hukuksuzca tutuklu binlerce khk'lı var. (neden hukuksuzca diyorum, devletin zamanında izin verdiği şeyleri yaptıkları gerekçesiyle suçlu gösteriliyorlar, legal bir bankaya, kendi hesabına para yatırdı diye işinden atılmış, hapse girmiş insanlar var. ha bu arada bankanın kurucusu bugün spk başkanı vs.)

    iyi oku meriç. yarın şuursuzun biri gelip, seninle ilgili bir iddia ortaya atar, 4-5 yıl hapiste kalırsın daha hüküm almadan. bunu ister miydin? kendine istemeyeceğini başkasına da isteme. özgürlük çok kıymetli, bir saatini bile sana geri verecek kimse yokken, insanların yıllarını yiyorlar zindanlarda.

    tanım: olması gerekeni savunmuş komedyen.

    gelen mesajlar üzerine edit: yazdığım şeyin arkasındayım. anlatmaya çalıştığım bu soruşturmaların hala sürmesinin adalete güveni sarstığının anlaşılması. bu devletin savcısı/hakimi/polisi 4-5 yıl boyunca işlenen suça yönelik delil bulamıyorsa/dava açamıyorsa/davayı sonuçlandıramıyorsa adaletten nasıl bahsedebiliriz? adalet demek af demek değildir, suçluysa cezasını vermek, suçsuzsa haksızlığa uğramasını engellemektir. demirtaş o sözleri söylemiştir, halkı sokağa çağırmıştır ve bunun sonucunda insanlar ölmüştür. tamam, o zaman cezasını verelim, "dur biraz bekle (4-5 yıl) iddianame yazıp, seni yargılayacağız" denebilir mi? başımıza gelse "nerede bu devletin adaleti" demez miyiz?