hesabın var mı? giriş yap

  • ikinci tura bırakmak istemesinin sebebi belli oldu. ülke yangın yerine dönmüşken kendi çıkarlarını ülkesinin çıkarlarından üstün gören “ milliyetçi “ cb adayının açıklamaları.

  • akran zorbalığı'na maruz kalmanın berbat bir şey olduğuna inanıyorum.
    çocukken dayak da yesem hep karşılık verdim. bir karşılık verdim iki dayak yedim ama üçüncüsü hiçbir zaman olmadı.

    dövmekten çabuk mu bıktılar yoksa bir gün dayak yemekten mi çekindiler bilmem:)

    öte tarafta hep korkan, çekinen arkadaşlar vardı. bu baskı, onların üzerinde yıllarca sürdü. şu anda bile etkileri var bence üzerlerinde.

    çocukların masum olduğuna; yaşlıların bilge olduğuna inanmam.

    tabii ki çocuğunuza önce öğretmen ile iletişime geçmesini tembihleyin ama onu bir pısırık olarak yetiştirmeyin.

    yoksa ilkokul, lise, askerlik, iş hayatı derken özgüvensiz bir birey olur.

    burada bazıları, bu çocukların ileride barzo olduklarını söylemiş ama öyle bir durum yok! çocuk kavgaları, bir dönem sürer ve biter. sizin burada karar vereceğiniz şey çocuğunuzun geleceğidir.
    ya hakkını korumayı bilen ya da her zaman hakkı yenen biri olacak.

    hiçbirimizin babası anası john dewey değildi tabii ama " sana vurana sen de vur! " cümlesi harika şekilde kurulmuş bir cümledir!

    durduk yere kimseye vurma fakat sana vuranın karşısında da sessiz kalma!

    dipçe-i türkî: üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen acısı dinmemiş ve avrupa'nın katil ermenileri görmezden geldiği hocalı katliamı'nda hayatını kaybeden türk kardeşlerimize allah'tan rahmet diler; dünyanın hiçbir yerinde bir daha türk soyundan herhangi bir ülkede böyle katliamlara maruz kalmamamız için inancı, tipi, cinsiyeti, ülkesi neresi olursa olsun tüm türklerin birlik olması gerektiğini bir kez daha hatırlatırım.

  • nikolay vasilyeviç gogol, ulusal rus yazını içinde değerli yapıtlarıyla tanınmış, büyük bir yazar olmakla birlikte, aynı zamanda, daha sonraki rus yazarları üzerinde yaptığı etkilerle ve rus yazınına soktuğu yeni konularla da ün bulmuştur.

    ukrayna'da doğmuş ve her konuda ilk eğitimini burada almıştır. daha çok küçük yaştayken ukrayna'nın özelliklerini, ulusal ruhunu tanımış ve bütün yaşamı boyunca onun etkisi altında kalmıştır. birçok yapıtında, bu sevgi yoğun bir biçimde görülür; sık sık yerel özelliklere raslanır. bu bakımdan gogol'un yapıtlarının, akıcı ve hoş bir deyişle yazılmış olmasına karşın, dilimize çevrilmesi güçtür. bilindiği gibi ukrayna, rusların ve polonyalılar'ın elinde bulunmuştur. böylece bu bölgede ortodoks ve katolik olmak üzere dinleri ve töreleri farklı olan iki ulusun etkileri görülür. burada bulunan rus halkının bir bölümü zaman zaman töre ve dinlerini değiştirmişlerdir. gogol'un ailesi de bir zamanlar polonya dilinden olan "yanovakiy" soyadını almış ve katolik dinini kabul etmiştir. fakat sonraları rus etkisi artınca bu aile "gogol" soyadını almış ve yeniden ortodoksluğa dönmüştür.

    gogol, 19 mart 1809 yılında poltava eyaletinin mirgorod kazasında doğmuştur; annesinin en son ve yaşamda kalan oğludur. ailesi içinde on yaşına kadar onu yalnızca nikolay adının küçültülmüş biçimi olan nikoşa sözcüğüyle çağırdılar. babası, vasiliy afanasyeviç, çiftlik yönetimiyle uğraşırdı; çiftlikte yaşardı. bununla birlikte, yazına karşı da yeteneği vardı. hatta iki kısa güldürü bile yazmıştır. özetle, gogol'un nükteciliğini babasından aldığı söylenebilir. annesi, mariya ivanovna çok dindar bir kadındı. annesinin bu özelliği gogol'u çok etkilemiştir. küçük yaşlarında ondan dinsel eğitim almış ve bu eğitim gogol'ün bütün yaşamında ve yapıtlarında büyük rol oynamıştır. gogol'un ailesi o kadar zengin değildi; fakat hali vakti yerindeydi. o çevrelerde çok zengin vardı. bu zenginlerden, etkili biri, eski bir bakan olan troşenko, gogol'ün anne tarafından akrabasıydı. bunun çiftlik konağında çevredeki diğer zenginler, öbür gelip geçenler, konuklar toplanırlar, haftalarca kalırlardı. burada, şarkılar söylenir, oyunlar ve tiyatro yapıtları oynanırdı. gogol de buraya sık sık giderdi. o, içinde bulunduğu köy yaşamını, incelediği insanları, doğayı, soyluların, köylülerin ve uşakların yaşayışlarını burada daha yakından gördü. on yaşlarında, poltava ortaokulu'na girmek istedi. ama bu sırada hastalandı ve adı geçen okula giremedi. 1821 yılında nejin lisesi'ne girdi. burada sekiz yıl okudu. okul yaşamında, derbeder ve tembeldi. annesine yazdığı mektuplardan, sınavlara altı ay kala derslerine çalışmaya başlamış ve okulu bitirmiş olduğunu anlıyoruz.

    küçük sınıflarda sahneye karşı merakı vardı. okulda, arkadaşlarıyla birlikte oynadıkları fonvizin'in anasının kuzusu adlı yapıtında kız rolünü oynamıştır. çok akıcı konuşurdu. babası, 1823 yılında, gogol nejin'de öğrenciyken öldü. bu ölüm onu çok etkiledi. ancak bundan sonra ciddi bir insan oldu; gelecekle ilgili tasarılar yaptı. bu dönemde, puşkin, jukovski, belinski gibi değerli kimseler, bütün meslek seçenler, sanatçılar, yazarlar, şairler hep petersburg'da (sonra leningrad, şimdi yine petersburg) toplanmışlardı. yazına ve sahneye meraklı olan başka birçok insan gibi gogol de yazın devinimlerinin merkezi olan bu kente gitmeyi tasarladı. gogol'un daha nejin lisesi'ni bitirmeden önce buraya gitmeyi aklına yerleştirdiğini 1827-1828 yıllarında annesine yazdığı mektuplardan anlıyoruz. gogol, nejin'de öğrenciyken petersburg'daki birçok arkadaşıyla da mektuplaşıyordu. gogol, bu kentte tiyatrolara gideceğini, ünlü şair ve yazarlarla tanışacağını, büyük caddelerden birinde örneğin nevskiy caddesi'nde yaşayacağını düşlüyordu.

    gogol, kendi üzerinde büyük bir etki bırakan, eski arkadaşlarından danilevskiy ile birlikte petersburg'a hareket etti. bu nejin-petersburg yolculukları sırasında eski izlenimlerini yitirmemek için moskova'ya uğramadılar. petersburg'a yaklaştıkça coşkuları bir kat daha artıyor ve ayakta durarak kenti gözlüyorlardı. 1828 yılı ağustosu'nda, petersburg'a vardılar. uzun zamandan beri özlemini çektikleri bu kente geldikleri zaman iki dost kucaklaşarak birbirlerini kutladılar. ama bu kuzey kenti düşledikleri gibi çıkmamıştı. burası çok pahalıydı. nevskiy caddesi'nde yaşayacaklarını sanırlarken, kentin uzağında bir yerde, rutubetli, karanlık, pis ve küçük bir ev bulabildiler. zaten duyarlı ve sinirli bir insan olan gogol'e, petersburg'un havası hiç yaramamıştı. böylece petersburg'dan soğumaya başladı. sinir hastalığı bu kentte arttı. bir süre sonra amerika'ya gitmek için tasarılar yaptı. hatta vapura bindi, lübik kentine kadar da gitti. fakat, buralarda gördüğü yabancı insanlar, görenekler hoşuna gitmedi ve yeniden petersburg'a döndü.

    petersburg'a bu ikinci gelişinde, ilk olarak sahneye çıkmayı denedi. güzel okuma becerisine güvenerek bir tiyatro yöneticisine çıktı. ama bu yöneticinin "güzel okuma" anlayışı ve zevki başka türlü olduğu için gogol beğenilmedi. böylece sahneye çıkma düşlemi de gerçekleşmedi. petersburg'da bulunduğu sıralarda, annesinden ukrayna'nın özellikleriyle ilgili notlar göndermesini istedi. bunun üzerine, petersburg'un sisli havasında ukrayna anılarıyla küçük öyküler yazdı. bu öykülerini topladığı "`dikanka yakınlarında bir çiftlikte akşam toplantıları`" adlı yapıtını 1833 yılında yayımladı. özellikle ukrayna göreneklerine göre her yıl, yaz mevsimi için kurban edilen bir kız çocuğunun öyküsü olan "ivan kupal arife gecesi" adlı öyküsünde gogol, bu kurban etme göreneğini hafif, güzel bir deyişle canlandırarak dikkatleri üzerine çekmiştir. gogol, bundan önce yazdığı bir öyküsünü 1828 yılında yayımlamıştı. ama "hans küshelgarten" adlı bu yapıtı hiç kimse tarafından alınıp okunmadığı için çok duyarlı ve sinirli bir insan olan gogol, bütün kitaplıklardan bu kitabını toplattırmış ve karalamalarıyla birlikte yakmıştır. bugün bu yapıtın yalnızca adı bilinmektedir. 1833 yılında basılan yapıtından sonra "kasaba panayırı" adlı öyküsü çıkmıştır. bu yapıtlarıyla, köy yaşamını, köylülerin giyinişlerini, inançlarını ve konuşmalarını betimler. gogol, artık yavaş yavaş umut ve düşlemlerine kavuşmaya başlamıştır. tanışmak istediği birçok büyük kişilikle dost olmuştur. özellikle o zamanın tanınmış rus yazarlarından jukovskiy, onunla fazla ilgilenmiştir. gogol, jukovskiy'in yardımıyla "patriyotik enstitü"ye öğretmen olarak atanmıştır. bundan başka, jukovskiy, gogol'e maddi yardımlarda da bulunmuştur.

    artık gogol, petersburg yaşamına alışmış ve ciddi olarak yazın çalışmalarına başlamıştır. bir süre memurluk yapmış, fakat çok sinirli olduğu için bu yaşama dayanamamıştır. o, bir aralık kiev'de açılacak olan üniversiteye tarih profesörü olmayı istemiş ve 1831 yılından sonra tarihle ilgilenmeye başlamıştır. özellikle, ukrayna tarihi üzerinde incelemeler yapmıştır. sonra kiev üniversitesi'ne atanamamışsa da, puşkin ve jukovskiy'in yardımlarıyla petersburg üniversitesi'ne tarih profesörü olmuştur. bu üniversitede bir yıl tarih dersi vermiştir. bu yolda çok başarılı olmuştur. bunlardan biri ilk dersi olan "açış dersi", ikincisi de puşkin ve jukovskiy'in de hazır bulunarak dinledikleri "el memun" dersidir. bu tarih incelemeleri sonucunda gogol'ün tarihi yapıtlar yazmaya başladığını görüyoruz. ukrayna kazaklarının bir destanı sayılan "taras bulba" adlı yapıtı bunlardan biridir. bu yapıtta xvi. yüzyılda ukraynalıların yaşayışları canlandırılmıştır. özellikle kazakların yaşamı olduğu gibi incelenmiş ve anlatılmıştır. taras bulba, gogol'ün en yüksek değerli yapıtlarından biri sayılmaktadır.

    tanınmış rus araştırmacısı belinskiy, bu yapıtı şu biçimde över: "taras bulba, bir ulusun yaşamından alınmış büyük bir kahramanlık olayının bir parçasıdır. eğer zamanımızda bir kahramanlık destanına olanak varsa, işte size onun en yüksek örneği, ideali ve ilkörneği. eğer ilyada bütün grek yaşamı ve kahramanlığını yansıtıyorsa, aynı şeyi, xvi. yüzyılın ukraynası hakkında taras bulba için de söyleyebiliriz. ve gerçekten garip kültürüyle, coşkunluklarıyla, hovardalıklarıyla, düşüncesizlikleriyle tembellikleriyle, yorulmak bilmeyen çalışmalarıyla, coşkun eğlenceye olan düşkünlükleri ve kanlı baskınlarıyla bütün kazaklar bu yapıtta gösterilmemiş mi?" "`eski dini inanışlarına sadık kalan çiftlik sahipleri`" adlı yapıtında, bir çiftlik sahibi ve karısından başka kişilik yoktur. eski rus çiftlik sahiplerinin ne kadar basit, amaçsız ve anlamsız kimseler olduklarını canlandırır. bu yapıtta, hiçbir işi olmayan ve ancak yiyip içmekle uğraşan çiftlik sahipleriyle alay eder. kadın, kocasına iyi yemekler hazırlamakla uğraşmaktadır; kocası hastalandığı zamanlar çok üzülür. kocasıysa kıtlık olduğu zamanlar ne yapacağını şaşırır. bunlar, iki boş ruhlu insan tipidir; ancak birbirlerini düşünürler ve boş inançları vardır. kadın, kaçak kedisinin geri geldiğini görünce, inançlarına göre kendisinin yakında öleceği kanısına varıyor ve gerçekten de ölüyor. artık kocası için yaşamda hiçbir tat kalmıyor; karısının adı geçtikçe ağlamaya başlıyor. gogol, bu öyküsüyle ukrayna'daki o zamanki toprak sahiplerinin yaşamlarını çok ince bir biçimde göstermiştir.

    gogol, artık bu tiplerle "ölü canlar" adlı yapıtına doğru yükselmektedir. gogol'ü küçüklüğünden beri etkisi altında bulunduran dinsel eğitimi de bazı yapıtlarında göze çarpar. o, hasta denebilecek kadar dindar bir insandır. kendisinde, herkese karşı insan gözüyle bakıp iyilik yapma isteği vardır. bu, "palto" adlı yapıtında açıkça görülür. bu öyküsünde, yaşamda hiç kimseyle ilgisi olmayan ve yalnızca harfleri seven bir memur tipi vardır. bu memur, kendisine bir palto yaptırmak için para biriktiriyor. bu nedenle, en çok zevk duyduğu alışkanlıklarından vazgeçiyor, örneğin çay içmiyor; ayrıca, geceleri mum yakmıyor, ayakkabıları eskimesin diye yollarda parmaklarının ucuna basarak yürüyor. yaşamında bir tek amacı vardır; yeni bir palto yaptırmak. sonunda paltoyu yaptırıyor. artık bu düzgün giyimiyle kendisini toplantılara çağırıyorlar. ilk gün, bir çağrıdan evine dönerken, kendisini yolda soyuyorlar ve bin bir güçlükle yaptırdığı paltosunu sırtından alıyorlar. paltosunun bulunması için zavallı memur, polis müdürüne başvuruyor. ama o sırada, yanında bir arkadaşı bulunan polis müdürü gösteriş yapmak için onu odasından kovuyor. sonunda o gece çok fazla soğuk alan memur ölüyor. gogol, bu öyküsüyle basit insanların yaşamlarını rus yazınına sokmuştur. daha sonra, bu konuları dostoyevski ve gorki de işlemiştir.

    gogol'ün yine kendine özgü özellikleri bulunan "portre" adlı yapıtı, bize onun duygularını daha yakından duyumsatır. bu yapıttaki birçok olay gogol'ün yaşamında da olmuştur. bu yapıtta, başarılı bir ressam vardır. bu ressam, sanatıyla, fazla para kazanma sevdasına düşüyor; sanatını yalnızca bu yolda kullanıyor. gogol, bununla bir sanatçı, ancak sanatını sevmelidir demek istiyor. bu ressam, faizle para işleten insan tiplerinden birinin resmini yapıyor. fakat bu resmin gözleri yerine, iblis'in gözlerini koyuyor. bu resme bakan herkesin içi şeytani duygularla doluyor. ressamın da artık rahatı kaçıyor ve türlü türlü duygular içinde kalıyor. bundan sonra ressam, ne zaman bir portre yapsa gözleri hep iblis'in gözlerine benziyor. sonunda ressam yaptıklarından pişman oluyor; rahip olup kudüs'e gidiyor ve günahlarını bağışlatıyor. gogol'de de bu pişmanlığı ve günahlarını bağışlatmak için kudüs'e gitmeyi daha sonra göreceğiz. gogol'de, bu yapıtında olduğu gibi, şeytanlardan pek fazla söz ettiğinden, içinde bir rahatsızlık vardır ve herkesin huzurunu kaçırdığını sanmaktadır.

    1835 yılında, toplumun düzensiz ve kötü yönlerini göstermek amacıyla "müfettiş" adlı güldürüsünü yazıyor. gogol bu yapıtını, yalnızca gülmek için alay amacıyla değil; fakat, acımak için güldürmek amacıyla yazmıştır. ruslar bu gibi güldürülere "gözyaşlarıyla gülmek" derler. ufacık bir kasabada, güzel giysileri bulunan bir adam beliriyor. bu adam, otel gibi yerlerde kimseye para vermiyor. herkeste biraz dalaverecilik olduğu için bütün kasaba bundan çekinmeye başlıyor. bu kişi, tüccarları kendine bağlıyor, belediyenin kazancını istediği gibi harcamaya başlıyor. yapıttaki kişiliklerden belediye başkanı orta yaşlı, şişman, "dünyada günahsız insan yoktur" diyen bir tiptir. belediye başkanının karısı, dedikoducu bir kadın tipidir. bunların kızı, basit bir insandır. posta müdürü, postaneye verilen bütün mektupları açıp okuyan ve güzellerini kendine ayıran bir kişidir. sahte müfettiş, hıristakof, bütün amacı güzel giyinmek olan boş bir adamdır. bununla birlikte o, bu sahte müfettişliğe isteyerek başlamamıştır. çevresindekiler ona bu önemi vermiş ve kendisi de bundan olabildiğince yararlanmıştır. yapıtın sonlarına doğru, hıristakof'un zeki bir tip olan uşağı, artık buradan uzaklaşmaları gerektiğini söyler ve kasabadan ayrılırlar. fakat, bu sırada kasabada gerçek müfettişin geldiği haberi duyulur. bu yapıtın oynanması için, çar nikola'dan izin alınıyor ve yapıt sahneye konuyor. fakat, yapıtın gerçeğe uymadığı ileri sürülerek bütün memur sınıfı, gogol'e karşı tavır alıyor.

    1836 yılından sonra, gogol'ün yaşamında ikinci bir bölüm başlar. gogol, bütün rus yazar ve ressamlarının görmek istedikleri italya'ya gitmek için yola çıkıyor. bu gezisi sırasında, bir süre isviçre'de kalıyor ve 1837 yılında roma'ya geliyor. "ölü canlar" adlı yapıtını bu geziye çıkmadan önce yazmaya başlamıştır. roma'da kaldığı sürece de bu yapıt üzerindeki çalışmalarını sürdürmüştür. 1839 yılında, moskova'ya dönmüş ve yapıtını bastırmak için uğraşmıştır. dostları, bunun için devlet hazinelerinden kendisine, o zaman için önemli denebilecek bir para yardımı yapmışlardır. bu yapıtta, zengin olmak isteyen bir memur tipi vardır. bu memur, ölen köylüleri, ucuz fiyatla satın alıp devlete teslim etmek ve karşılığında çiftliklere sahip olmak istiyor. (o zamanki rusya'da köylüler, soyluların ölmez malı durumundaydı. bunların ölülerine karşılık devletten toprak almak mümkündü.) bu memur, bu amaçla ölü toplamak için geziye çıkıyor. gogol'ün bu yapıtta ele aldığı tipler olumsuz tavırlı kimselerdir. bu yapıtta rus soylularının ne kadar anlamsız oldukları gösterilmiştir. köylülerin toplumsal durumu belirtilmiş ve ukrayna'nın güzel betimlemeleri yapılmıştır. bu yapıtı, bazı noktalarından goethe'nin faust'una benzetirler. birinci bölümde, maddi yaşam ve dünya zevki tanımlanır; ikinci kısım yükselme yollarını gösterir. yapıtın ikinci bölümü, rusya'yı yükseltecek tipler aramaktadır. bu bölümü, gogol bir kez roma'da tamamlamış ve bir sinir bunalımı sırasında yakmıştır; aynı bölümü bir kere daha moskova'da yazmış ve ölümünden 15 gün önce, öleceğini duyumsayarak, bir gece yatağından kalkmış ve "ben rusya'ya kötülük yapıyorum" diyerek yakmıştır. elimizde bu ikinci bölümün ancak bazı karalamaları kalmıştır. gogol'ün bu yapıtı da birçok kimse tarafından beğenilmemiş ve eleştirilmiştir. fakat değerini bilenler de vardır. özellikle, o zamanın tanınmış rus eleştirmeni belinski, bu yapıt üzerine şunları söylemiştir: "gogol, ölü canlar adlı yapıtının, 258'inci sayfasında: tanrı'nın buyruğuyla, bu garip kahramanlarımla, sürüklenip giden şu koca yaşamı, herkesin görebileceği alayla ve kimsenin göremeyeceği gözyaşıyla daha ne kadar seyredeceğim diyor. bu tümce bütün ölü canlar'ın önemini ve ona niçin "poem" dendiğini gösterir. ilyada'da yaşam yükseltilmiştir. ölü canlar'da ise yaşam alçaltılıyor ve yadsınıyor. ilyada'da tanrısal ve parlak yaşamın gidişinden doğan bir coşku vardır. ölü canlar'daysa insanların sezebileceği alay ve görünmeyen gözyaşlarıyla irdelenen bir görüş vardır".

    gogol, roma'da bulunduğu sırada, bir aralık yapıtlarını yadsıyacak kadar koyu bir gizemciliğe dalmıştır. bu sırada, yayımladığı "yazınadamının itirafı" adlı yazısında kısaca: "ben, çarlığı ve onun yönetim sistemini eleştirmedim, yapıtlarım yanlış anlaşılmasın; çarlıktan ve yetenekten yanayım" demiştir. hatta, 1848 yılında kudüs'e giderek, isa'nın mezarında uykusuz bir gece geçirmiş ve günahlarının bağışlanmasını istemiştir. sonra, istanbul yoluyla moskova'ya dönmüş ve 1850-1851 yıllarını burada lev tolsoy'un kardeşi kont tolstoy'un evinde geçirmiştir.

    gogol 21 şubat 1852 yılında ölmüş ve çok dindar olduğu için bir manastır yanına gömülmüştür.

  • an itibariyle gerceklesmis olan olay.
    =======================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 1361 yazar 1 milyon entry sildi
    ====================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 6 mart'ta basladigimiz entry silme eyleminde 1 hafta olmadan 1 milyon entry sildik.

    edit: bu entryleri neden sildik, anlamayan arkadaslar icin anlatma ihtiyaci hissediyorum. tema ile sesler yukselmeye basladi. eksi seyler ciktiginda ise kullanici sozlesmesinin habersiz olarak degistirildigi goruldu. ne bir olay isigi yandi bunun icin, ne de haber verildi. oradan sonra artan sesleri kesmek icinse haksiz yere yazarlar ucuruldu.

    peki sadece bu kadar mi? siz su anda sozlukte ozgur bir sekilde yazdiginizi mi zannediyorsunuz? regus olayi nedir bilir misiniz? bilmeyen bilenlere sorsun o basligi acan yazar neden ucuruldu anlatsinlar size. ticari itibar denilen sey nedir, var mi bir bilginiz?

    debe listelerine mudahale edilmedi mi bu sozlukte? kac kere bu olay oldu. yonetim kac defa gercekten, duzgun ve doyurucu bir cevap verebildi? sizin yazdiginiz sey birilerinin hosuna gitmezse debeden de cikabilir. ne kadar da ifade ozgurlugu olan bir sozluk.

    peki bu bir sey mi? hayir. format denilen bir sey vardi bu sozlukte. formattan geriye ne kaldi peki. yer gok cop entry doldu sozlukte. kimse de demedi aga bu nedir diye. su anda sadece ve sadece kufurden olusan entry girebilirsin ve entryn silinmez. boyle de harika sozlukte yaziyoruz.

    bu mu sadece peki? hayir, bitmedi. zamaninda bu sozlukte moderasyon istifasi yasandi. dunyalar kadar emek veren gonullu yazar bu sozlugu birakti. durun diyen oldu mu? ben soyleyim. olmadi. yonetim sag yazarlar selametti. biraz ses cikti, tepki icin entrylerini silenler oldu, o kadar.

    ozet gecmem gerekirse her site dogar, buyur ve olur. ne olursa olsun bu olaydan bagimsiz olarak eksi sozluk zaten oluyordu, biz sadece hizlandirdik bu olumu. aci cekmesin istedik, o kadar.

    ==========================

    acikcasi bu listeyi tutmaya basladigimda bu kadar cok desteklenecegini dusunmuyordum. 1500'e yakin yazar sozlukten memnun degilmis ve bu memnuniyetsizligini yillarini verdiklerini anilarini, arkadasliklarini, hayallerini ve dus kirikliklarini silmekten cekinmeyerek dile getirecek kadar cesurmuslar da. bu yuzden hepinize tesekkur ediyorum.

    bu sure zarfinda 50'ye yakin yazar ucuruldu. ve hepsi de sudan bahanelerdi. sivrildikleri icin, sesleri cok ciktigi icin ucuruldular. yonetime bu konuda tesekkur ediyorum, bizleri uyandirdilar, bizim daha da motive olmamizi sagladilar.

    yakin zamanda beni de ucuracaklarini dusunuyorum ama daha once de belirtmistim ki ben zaten ucmayi goze aldim. korkacagim bir sey yok. artik bu platformda bulunmak istemiyorum. ha bu entryi senelerce burada barindirma cesaretleri olacaksa bu entry benim tarafimdan silinmeyecek. gorelim bakalim.

    1 milyon entry'nin silinmesine goz yuman yonetim acaba ne dusunuyor su anda cok merak ediyorum. merak etme kanzuk az kaldi bitiyor cilen.

    bu zamana kadar destek olan, entry silen-silmeyen, kufreden-oven herkese tesekkur ediyorum. bu sozlukte durmanin daha fazla anlami kalmadi benim adima.

    kanzuk hani demistim ya bundan bir kac gun once biz gidiyoruz diye. sana trollerin ve kadin yazarlarinla bir omur boyu mutluluklar dilerim. (alinanlar olmus. elbette kalan cok iyi yazarlar da var. onlarin alinmasina gerek yok)(kadin yazarlar surekli aliniyor efendim, durduramiyorum) (tabi ki 8 mart 2016 toplu alimda gelenlerden bahsediyorum. onlarin icinde de formata uyan, sozluk kulturunu bilenler var, onlari tenzih ediyorum. rica ediyorum alinmayin artik)

    kanzuk, biz gittik.

    not: nereye gittigimi soran olursa mesaj atabilir. ellerine koz vermek istemiyorum.

    artik tema yuzunden olay cikaruuleeer diyen olursa kalbini kirarim.

  • videoyu 3-4 kez izledim gulmek icin. ilk izledigimde tam; "gulme lan senin de basina gelir melir" derken, nereden basima gelecek boyle bir mallik deyip, kahkahayi bastim ve hala guluyorum alabora oluslari gozumun onune geldikce...

    resmen batan geminin malları olmuslar, ya da alabora olan.

  • çoğu zaman bana nasıl bu kadar sabırlı, sakin, tahammüllü olduğum soruluyor. sanıyorum bunun sebeplerinden biri üniversite okumamış olmam. türkiye'de sarsılmaz ast üst ilişkisiyle, statükocu yapısıyla, kraldan çok kralcılığı ile, kayırmalarıyla, kaydırmalarıyla, entrikalarıyla tam bir ortaçağ derebeyliği zihniyetiyle yönetilen bu kurumlarda örselenmediğimden cebimde bolca tahammül kaldı diye tahmin ediyorum.

    savcılığa verdiğim her 10 ifadeden 7'si öğretim üyelerinin şikayetleri üzerine oluyor. asker değil, adnan hoca değil, milletvekili değil. bu öğretim görevlileri "eleştirel düşünce", "fikir ifade özgürlüğü", "mantıksal çözümleme" öğretecekler.

    siz kimsiniz yahu? kendinizi ne zannediyorsunuz? kim sizi bu kadar havalara çıkardı? paper'larınızı alsam, önce intihalleri ayıklasam, sonra da yerel, ucuz, parayla makale yayınlayan mecralardaki yayınlarınızı elesem, h-index'inizi hesaplasam bir avuç düzgün insan kalırsınız. onlar da zaten öğrenciyi düşmanıymış zannetmeyenler çıkar. geri kalanınız hayata daha iyi bir akademisyen, daha iyi bir eğitim adamı, daha iyi bir insan olarak tutunmak yerine zamanında bedelini biat ederek ödediğinizi düşündüğünüzden aynı bedeli ödetmeyi hak gördüğünüz o çürük sistemin boktan çarklarını yağlamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz.

    o çarkın içinde onunla beraber kül olup gideceksiniz. yerinize yepyeni aklı beyni açık bir nesil gelecek. sizi ne kimse hatırlayacak ne de kimse size minnet duyacak. tarih sizi ufak puntoyla ufak utanç dolu bir paragrafa sıkıştırdığıyla kalacak.

    sizin vereceğiniz eğitimin bende eksik olmasından dolayı da son derece memnunum. gelecekteki tercihlerimi de sizin gibilerin olmadığı bir dünyadan yana yapmaya devam edeceğim.